
Beyaz Saray’da Hanuka, lobi ve iktidar pazarlığı
Abdullah Muradoğlu, Washington’da yaşanan Hanuka Resepsiyonu etrafında şekillenen tartışmalar üzerinden Trump, İsrail lobisi, bağışçılar ve üçüncü dönem adaylığı iddialarını ele alıyor.
Yeni Şafak / Abdullah Muradoğlu
Washington’da curcuna!
Geçtiğimiz hafta Washington’da yaşananlar tam bir curcunaydı. Beyaz Saray’da Yahudiler için düzenlenen “Hanuka Resepsiyonu”nda “Fox News” sunucusu Mark Levin, Trump için “ardışık olmayan iki dönemde ABD Başkanı seçilen ilk Yahudi başkan” dedi. Kaşarlanmış bir Siyonist olan Levin’in ellerini Trump’ın omzuna koyarak konuşmasıysa tuhaf bir görüntüydü
Etrafındaki kalabalığın alkışlarıyla kendinden geçen Trump, ilk başkanlık döneminde İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nin İsrail’e devrini sağladığını söylüyordu. Trump bu kararı vermeden önce ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman’dan Golan Tepeleri’nin İsrail için neden önemli olduğunu beş dakikada anlatmasını istediğini de söylüyordu. Trump, Friedman’ın sözde beş dakikalık bilgilendirmesinin ardından kararnameye imzayı çakmış.
Oysa Trump, “Hanuka Resepsiyonu”nun konuklarından kumarhaneler patroniçesi Miriam Adelson ve 2021’de ölen kocası Sheldon Adelson’ın Golan Tepeleri’nin ilhakı ve ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması için başının etini yediklerini defalarca söylemişti. Adelson çifti Trump’ın kampanyalarının en cömert bağışçılarıydı. Trump üçüncü bir dönem için aday olması halinde Miriam Adelson’ın bir “250 milyon dolar” daha vereceğini de duyuruyordu.
Amerikan anayasasına göre Trump’ın üçüncü kez adayı olması mümkün değil. Trump da bunun mümkün olmadığını, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance başta gelmek üzere yerini alacak birçok isim olduğunu söylemişti. “Hanuka Resepsiyonu”nda Miriam Adelson konuyu ünlü anayasa hukukçusu Prof. Alan Dershowitz’le konuştuğunu, buna göre Trump’ın üçüncü dönem adaylığı için bir engel olmadığını öne sürüyordu. Dershowitz de, bu konuyu Trump ile konuşmuş. Görüşmede Dershowitz, gelecek yıl yayınlanacak “Başkan Trump Anayasal Olarak Üçüncü Bir Dönem Görev Yapabilir mi?” başlıklı kitabının bir kopyasını da Trump’a sunmuş.
Dershowitz 17 Aralık’ta “Wall Street Journal” gazetesinde yer alan açıklamasındaysa Trump’ın üçüncü dönem adaylığının kesin bir şekilde önünü kapatan bir engel olmadığını, ancak Trump’ın bu yola gireceğini düşünmediğini belirtiyordu. Beyaz Saray Genel Sekreteri Susie Wiles ise “Vanity Fair” dergisinde yer alan röportajında Trump’ın aday olamayacağını bildiğini, ancak bu fikrin insanları çılgına çevirdiğini görmekten eğlendiğini söylüyordu.
Dershowitz, cinsel saldırı suçlarından ağır hapse mahkum edilen ünlü film yapımcısı Harwey Weinstein’ın savunma ekibinde yer almıştı. Dershowitz, 2000’lerin ortalarında ilk defa tutuklanması sırasında Jeffrey Epstein’ın da avukatlarından biriydi. Dershowitz, Epstein’ın mahkeme ile uzlaşarak hafif bir cezayla kurtulmasında önemli rol oynamıştı. Epstein’le avukat-müvekkil ilişkisinin ötesinde yakınlığı olduğu bilinen Dershowitz gözden düşmüştü.
Bu arada Wiles’ın “Vanity Fair” dergisine verdiği röportajlar gündeme bomba gibi düşüyordu. Wiles’a göre Trump içki içmediği halde alkolik bir kişiliğe sahipti, Başkan Yardımcısı JD Vance ise bir “komplo teorisyeni” idi. Dış İşleri Bakanı Marco Rubio’nun ilkelerine bağlı olduğunu belirten Wiles’a göre Vance “siyaseten” görüş değiştiren biriydi. Vance ve Rubio 2028’de Başkan adaylığı için öne çıkan iki isim olduğu için Wiles’ın bu sözleri çok dikkat çekiciydi.
Wiles, ABD’nin Venezuela’yı abluka altına almasının ve uyuşturucu taşıdıkları gerekçesiyle balıkçı teknelerinin vurulmasının ise “rejim değişikliği” sağlamaya yönelik olduğunu söylüyordu. Trump’ın Maduro pes edene kadar tekneleri havaya uçurmaya devam etmek istediğini söyleyen Wiles, “Eğer kara operasyonuna izin verirse, bu savaş demektir ve o zaman Kongre’nin onayı gerekir” diyordu. Trump ise bir keresinde “Kongre’nin onayını almamız gerekmiyor. Ama onlara haber vermek iyi olur diye düşünüyorum” demişti.
Keza Wiles’a göre, ABD Başsavcısı Pam Bondi’nin “Jeffrey Epstein dosyaları”nı ele alışında tamamen başarısızdı. Bondi, ilk başlarda Epstein’in müşteri listesinin masasında olduğunu söylemişti. Wiles ise “Müşteri listesi yok ve kesinlikle masasında da değildi” diyordu.
Ancak Wiles yaptığı açıklamada “Wanity Fair”in konuları bağlamlarının dışına çıkarak yansıttığını savunuyordu. Trump, Vance, Bondi ise Susie Wiles’ın harika bir genel sekreter olduğunu savunuyorlardı. Röportajların daha fazla tartışılmasının istenmediği anlaşılıyor.
Lobici bir geçmişi olan Susie Wiles kampanya stratejileri konusunda deneyimlerinin yanı sıra ihtiyatlılığı, ketumluğu, titizliği ve disiplinliğiyle de tanınıyor. Wiles’ın çokça tartışılacağı belli olan geniş kapsamlı bu röportajları neden verdiği daha bir süre tartışılacak gibi görünüyor.






HABERE YORUM KAT