
Gazze'ye yapılan hava yardımları bir halkla ilişkiler hilesidir, insani yardım operasyonu değildir
Gökyüzünden atılan yetersiz miktardaki gıda, açlık çekenlere ulaşmıyor, ancak Gazze'deki açlık konusunda küresel çapta gösterilen ilgisizliği örtbas ediyor.
Mohammed Al Taban’ın al Jazeera’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.
Geçen hafta, Gazze'nin merkezindeki az-Zevayda mahallesi yakınlarında gökyüzünden yardım malzemeleri atıldığını gördüm. Ne ben ne de komşularım onları almaya cesaret edemedik çünkü yere düştüğü anda bir çatışma çıkacağını biliyorduk. Yardım malzemeleri havada olsa bile, yağmacılardan kurtulamazdı.
Neredeyse her zaman aynı sahne yaşanıyor. Uçak kutuları attığı anda silah sesleri duyuluyor. Silahlı çeteler zaten yerde bekliyor ve malları zorla almaya hazırlar. Oraya ilk varan, ilk ateş eden, yiyecekleri de alıyor. Asla en çok ihtiyacı olanlar alamıyor.
Daha sonra, aynı “yardım kutularını” Deyr el-Belah pazarında gördük, içindekiler fahiş fiyatlarla satılıyordu.
Geçenlerde, küçük kardeşim bisküvi yemek istedi. Pazarda yardım paketinden çıkan bisküvileri gördüm ve fiyatını sordum. Bir bisküvi 20 şekel (5 dolar) idi, bizim karşılayamayacağımız bir fiyat.
Gökyüzünden atılan yardımlar açları doyurmak bir yana, onları öldürüyor. Pazartesi günü, havadan atılan bir palet, yerinden edilmişlerin çadırına düştü ve El-Aksa Şehitler Hastanesi'nde çalışan sağlık görevlisi Uday al-Quraan'ı öldürdü. Bir hafta önce, Gazze'nin kuzeyinde havadan atılan başka bir palet çadırlara düştü ve 11 kişi yaralandı.
Geçen yıl da başarısız hava yardımları sırasında insanlar hayatlarını kaybetti. Gazze Şehrindeki Şati mülteci kampında bir paletin paraşütü açılmayınca beş kişi öldü; denize düşen kutulara ulaşmaya çalışırken 12 kişi boğuldu; hava yardımı yapılan yere koşan kalabalıkta yaşanan izdihamda altı kişi yaşamını yitirdi.
Bu son hava ikmalinin fikri, dünyaya bu sürece yardım çağrısında bulunan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan geldi. Birçok hükümet bu fikri memnuniyetle karşıladı ve Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Avrupa ülkeleri de dâhil olmak üzere bazıları bu yardıma katıldı.
Ancak Netanyahu, hava yardımlarının Filistinlilerin açlığını durdurmayacağını çok iyi biliyor. Bu nedenle, Gazze'ye kara geçişlerini açmak ve Birleşmiş Milletler kurumlarının her zaman olduğu gibi adil ve düzenli bir şekilde yardım dağıtmasına izin vermek yerine, hava yardımlarını talep etti.
Küresel kamuoyu, açlık konusunda bir şeyler yapıldığına inanabilir, ancak Gazze'de bu hava yardımları gerçek bir çözüm ve insani bir jest olarak görülmüyor. Bunları, devam eden bir suçu örtbas etmek için yapılan bir halkla ilişkiler gösterisinden başka bir şey olarak görmüyoruz: Binlerce kamyonun girişini engelleyerek sıkı bir kuşatma altında tüm bir nüfusu aç bırakırken, kameralar için gökyüzünden birkaç kutu düşüyor. Bunların hepsi, açlığı uzatmak ve İsrail üzerindeki uluslararası baskıyı hafifletmek için uygulanan bir stratejinin parçasıdır.
Ve böylece kıtlık tüm hızıyla devam ediyor. Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre, 92'si çocuk olmak üzere 180'den fazla kişi açlıktan öldü.
Hava ikmalinin verimsiz ve tehlikeli olduğu sadece Gazze'de görülmüyor. 2001 yılında Afganistan'da hava ikmalinde kullanılan yardım malzemeleri, misket bombalarıyla aynı şekilde paketlenmişti. Çocuklar bu malzemeleri yiyecek kutuları sanarak peşinden koşarken hayatlarını kaybediyorlardı. Suriye'de kuşatma altındaki bir bölgeye hava ikmalinde gönderilen yardım malzemeleri, ya hasar gördüğü ya da IŞİD'in kontrolündeki bölgeye düştüğü için açlık çeken sivillere ulaşamadı.
Hava ikmalinin işe yaramadığı iyi bilinmektedir ve başka seçenekler varken, bunu kullanmak için hiçbir neden yoktur. BM, bu yöntemin etkisiz olduğunu ve kara yoluyla teslimatın daha güvenli ve çok daha iyi olduğunu defalarca belirtmiştir. Bir kamyon, paraşütten 4 ila 10 kat daha fazla yardım malzemesi taşıyabilir. Ayrıca çok daha ucuzdur. Mısır sınırında binlerce kamyon beklemektedir; bu kamyonlar, insanları doyurmak ve açlıktan daha fazla ölümün önlenmesi için yeterlidir.
Yine de, Gazze'de bu beyhude manzarayı bir kez daha görüyoruz. Burada umutla gökyüzüne bakmamamız gerektiğini biliyoruz. Bombalar yağdıran aynı gökyüzünün gıda yağdırmasına güvenilemez.
Bu “paraşütlerle insanlık!” dünyayı utandırmaktan ve açlığı sessizce izleme kararından kurtulmak için kullanılan bir örtbas çabasıdır.
Gazze sadece bombalarla değil, yalanlarla, suç ortaklığıyla, kanlı katliamları örtbas eden yumuşak söylemlerle de kuşatma altındadır. Sessiz kalan, haklı gösteren, katili ve kurbanı eşit gören herkes bu suçun ortağıdır.
Ve biz Filistinliler sadece kurban değiliz, aynı zamanda tanıklarız. Dünyanın harekete geçmeyi reddettiğini, ülkelerin İsrail'i silahlandırmaya, onunla ticaret yapmaya, ona diplomatik koruma sağlamaya devam ettiğini görüyoruz. Hükümetlerin, uluslararası hukukun gerektirdiği şekilde soykırım yapan bir ülkeye ambargo uygulamamak için acınası bahaneler uydurduğunu görüyoruz.
Ve yarın, tarih yazıldığında, bu tarih diplomasi dilinde, örtmece ve bahanelerle yazılmayacak. Bu tarih, Filistinlilerin toplu katliamına ve açlığa maruz kalmasına ortak olanların isimlerinin açıkça yazıldığı gerçeklerin diliyle yazılacak.
* Mohammed Al Taban, Gazze'den Filistinli bir yazar ve kendini toplumunun insani hikâyelerini paylaşmaya adamış bir gönüllüdür. Filistinli Arap medya platformu Alyamamaa ve We Are Not Numbers için yazılar yazmaktadır.
HABERE YORUM KAT