1. HABERLER

  2. HABER

  3. DÜNYA

  4. Fransa'nın Afrika'daki son müttefiklerinden Benin'de neler oluyor?
Fransa'nın Afrika'daki son müttefiklerinden Benin'de neler oluyor?

Fransa'nın Afrika'daki son müttefiklerinden Benin'de neler oluyor?

Benin’de yaşanan darbe girişimi, Fransa’nın Batı Afrika’da yıllardır ayakta tutmaya çalıştığı nüfuz düzeninin artık işlemediğini ortaya koydu.

08 Aralık 2025 Pazartesi 23:52A+A-

Afrika'nın batı ucundaki Benin'in başkenti Kotonu’da bir pazar sabahı… Normalde motosikletlerin, taksilerin ve sahil yoluna yayılan kalabalığın gürültüsüyle uyanan şehir, bu kez farklı seslerle güne başladı. Devlet televizyonunun önünden yükselen silah sesleri, kısa süre sonra ekranlara yansıdı. Üniformalı bir grup asker, kameranın karşısına geçip “yönetime el koyduklarını”, anayasanın askıya alındığını, sınırların kapatıldığını duyurdu.

Batı Afrika’nın “en istikrarlı demokrasilerinden biri” diye anılan Benin’de, onlarca yıldır görülmemiş bir sahneydi bu. Askerler, kendilerine “Yeniden Kuruluş Askeri Komitesi” adını veriyor,  Pascal Tigri’yi  lider ilan ediyordu. Birkaç saatliğine de olsa, ülkenin siyasi geleceği belirsiz bir boşluğa yuvarlandı.

Günün ilerleyen saatlerinde tablo tersine döndü. İçişleri Bakanı, ordunun komuta kademesinin cumhurbaşkanına bağlı kaldığını, girişimin bastırıldığını, sorumluların gözaltına alındığını açıkladı. Cumhurbaşkanı Patrice Talon televizyona çıkıp “tehdit kontrol altına alındı” derken, sokaklarda zırhlı araçlar ve devriye gezen askerler görünmeye devam ediyordu.

Darbe başarılı olmadı, ama Benin’e yıllardır yapışan “sessiz, sakin, istikrarlı ada” imajı bir gecede çatladı. Esasen bu çatlak, sadece Benin sınırlarının meselesi değil, Batı Afrika’da bir bir düşen Fransız kalelerinin son halkasına dair güçlü bir işaret aynı zamanda.

Sessiz görünen kalenin çatlakları

Benin, bağımsızlıktan sonraki sancılı yılları geride bıraktıktan sonra, 1990’larla birlikte çok partili sisteme geçmiş, 30 yılı aşkın süredir görece düzenli seçimler ve göreli sivil siyasetle anılıyordu. Son başarılı askeri darbe 1972’de kalmıştı.

Bu nedenle, Nijer, Mali, Burkina Faso, Gine-Bissau gibi ülkelerde art arda gelen darbeler, cunta yönetimleri ve sokak çatışmaları konuşulurken, haritada Benin’in üzeri çoğu dosyada “istikrarlı, sakin, görece güvenli” diye işaretleniyordu. Yani Batı Afrika’da çöken Fransız nüfuz yapısının içinde, hala “fonksiyon görebilen” bir vitrin ülkesiydi.

Ancak son yıllarda, kuzeydeki güvenlik tablosu hızla bozuldu. Sahel’de Mali, Burkina Faso ve Nijer’den gelen silahlı gruplar, Benin’in kuzey sınırlarına doğru sızmaya başladı. Pendjari ve W gibi koruma alanlarında, 2019’dan itibaren saldırılar ve kaçırma vakaları arttı.

2025’in ilk aylarında ordunun kuzeyde verdiği kayıplar, sahadaki gerilimi daha da artırdı. Bazı askeri kaynaklar, yetersiz teçhizat, düşük maaşlar ve ağır iş yükünden şikâyet ediyor, askeri tehdidin “yerel bir mesele olmaktan çıkıp bölgesel bir cepheye” dönüştüğünü anlatıyordu. İşte son darbe girişimini ekrana taşıyan askerler, tam da bu zemini gerekçe gösterdi: “Güvenlik krizine kayıtsız kalan, cephedeki askeri unutan bir yönetim” eleştirisiyle ortaya çıktılar. Yani Benin’de patlayan kriz, bir gecelik bir macera olarak görülmüyor. Aksine yıllardır kuzeyde biriken güvenlik baskısının, ordudaki huzursuzlukla birleşip başkentte siyasi fay hattına dönüşmesi şeklinde okunuyor. 

Sahel yangınının Benin’e uzanan gölgesi

Haritaya uzaktan bakan için Benin, küçük, ince uzun bir ülke gibi görünüyor. Ama bu ince şeridin kuzey ucu, bugün Sahel’in en sıcak fay hatlarından biri. Mali, Burkina Faso ve Nijer üçgeninde güç kazanan DEAŞ ve El Kaide bağlantılı yapılara karşı yıllardır mücadele eden bölge orduları, baskıyı aşağıya, yani Benin, Togo ve Gana’ya doğru taşıdı.

Benin’in kuzeyinde, özellikle Alibori ve Atakora bölgeleri, son yıllarda yol kenarı bombaları, pusular ve korunan alanlara sızma girişimleriyle gündeme geliyor. Devlet, uzun süre bu sorunu “marjinal bir güvenlik sorunu” gibi yönetmeye çalıştı. Ancak hem sivillerin hem de askerlerin hayatını kaybettiği saldırılar arttıkça, ordunun içindeki memnuniyetsizlik derinleşti.

Darbe girişimine kalkışan askerlerin bildirileri, tam da buraya işaret ediyor: “Savaşan ama unutulan ordu”, “kuzeyde yalnız bırakılan asker”, “siyasi elitin güneydeki sahil kuşağına sıkışıp kalması”…

Bu tablo, sadece güvenlik meselesine indirgenmiyor, uzmanlara göre bu durum, coğrafyanın ve tarihin yeniden hatırlattığı bir kırılma. Güçlü sahil şehirleriyle (Kotonu, Porto-Novo) kuzeydeki yoksul, ihmal edilmiş bölgeler arasındaki uçurum büyürken, silahlı yapıların bu kırılganlığı istismar etmesi de kolaylaşıyor. 

Fransa’nın çekildiği boşluk: “Françafrique” sonrası yeni mücadele

Benin dosyasını, Fransa’nın Afrika’daki uzun gölgesini ve bu gölgenin hızla kısalışını konuşmadan anlamak mümkün değil. Batı Afrika’da Fransa’nın askeri ve siyasi nüfuzu, son üç yılda belki de yarım yüzyılın en sert darbesini aldı.

Mali, Burkina Faso ve Nijer’de ardı ardına gelen darbeler, Fransız askeri varlığının istenmeyen misafir muamelesi görmesine yol açtı. Savunma anlaşmaları tek taraflı feshedildi, Fransız birlikleri çekildi, yerine Rusya başta olmak üzere farklı aktörlerin güvenlik şirketleri ve danışmanlık ekipleri yerleşti.

2022–2025 arasında yürüyen bu çekilme süreci, sadece birkaç üssün boşaltılmasından iabret değildi. “Françafrique” diye adlandırılan, eski sömürgelerle kurulu askeri, ekonomik ve siyasi ağların gevşemesi anlamına geliyordu. Fransa’nın güvenlik şemsiyesi geri çekilirken, ortaya çıkan boşlukta hem cihatçı yapıların hem de Rusya, Çin, Körfez ülkeleri gibi yeni aktörlerin manevra alanı genişledi.

Benin, bu yeni denklemde “tam kopuş” yaşayan ülkelerden farklı bir yerde duruyordu. Fransa’yla ilişkilerini bütünüyle koparmadı, ama artık güvenliğini tek bir dış ortağa yaslayan klasik modelden de uzaklaştı. Yine de, bölgedeki her yeni darbe, Benin’in üzerindeki baskıyı artırdı.

İşte bu nedenle darbe girişimi sadece iç siyasetteki bir hesaplaşmaya işaret etmiyor. Fransa’nın gerilediği, yeni aktörlerin öne çıktığı, Sahel yangınının kıyı ülkelerine doğru ilerlediği bir dönemin yansıması. Kısacası, Benin’deki çatlak, Fransa’nın Batı Afrika’daki son “görece sağlam vitrininin” de sallandığını gösteriyor.

2026 seçimlerine giden yolda “yaralı vitrin ülke”

Benin’de krizin zamanlaması da tesadüf değil. Cumhurbaşkanı Patrice Talon, 2016’dan bu yana ülkeyi yönetiyor. Anayasal sınırlar gereği 2026 Nisan’ında görev süresi doluyor ve üçüncü dönem için yarışmayacağını defalarca vurguladı.

Bu, bir yandan “artık Afrika’da da liderlerin iki dönemle yetinebileceğinin” sembolik örneklerinden biri olarak gösteriliyordu. Diğer yandan ise, Benin siyasetinde yeni bir güç mücadelesinin kapısını araladı. Talon’un işaret ettiği isimler, muhalefetin parçalı yapısı, ekonomik reformların toplumsal etkisi ve kuzeydeki güvenlik baskısı, 2026 seçimlerini zaten kritik bir eşik haline getirmişti.

Darbe girişimi, bu geçiş sürecini daha da kırılgan kılıyor.

Bir yanda “anayasal düzeni savunan” sivil-asker ittifakı, diğer yanda “güvenlik krizini kullanarak  siyasal alanı zorlayan” memnuniyetsiz unsurlar… Üstelik bu çekişme sadece başkent koridorlarında yaşanmıyor, kuzeydeki köylerden, sınır hattındaki askerî noktalara kadar uzanan geniş bir coğrafyada hissediliyor.

Benin’de kaynayan tencere ne anlatıyor?

Bugün Benin’de yaşananları, “başarısız bir darbe girişimi” başlığıyla sınırlamak kolay. Ama bu, resmi kayıtlara giren teknik tanım olur, bu da sahadaki gerçekliği anlatmaya yetmez.

Bu dosyada gördüğümüz tablo, aslında üç katmanlı bir soruna işaret ediyor.

İlk katmanda, Sahel’den Benin’in kuzeyine doğru sarkan silahlı tehdidin, sınır bölgelerini nasıl yeni bir “cephe hattı”na çevirdiğini görüyoruz. Askerlerin can verdiği, sivillerin köylerini terk ettiği, devlet kapasitesinin sınandığı bir sert coğrafya bu.

İkinci katmanda, Fransa’nın bölgeden çekilişiyle hızlanan “Françafrique sonrası” döneme tanıklık ediyoruz. Fransız üsleri kapanırken, yeni güvenlik ortaklıkları, yeni sponsorlar, yeni anlatılar devreye giriyor. Bu dönüşüm, eski sömürge düzeninin çözülmesi kadar, yeni rekabet ağlarının örülmesi anlamına da geliyor.

Üçüncü katmanda ise, bütün bu baskının ortasında 2026 seçimlerine hazırlanan bir ülke var. “Model demokrasi” etiketi taşıyan, ama siyasi muhalefetin alanı, basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı gibi başlıklarda tartışmaların sürdüğü, buna rağmen bölgesindeki birçok ülkeye göre hala daha düzenli bir siyasal takvimi koruyan bir Benin…

Darbe girişimi bastırıldı, ama bu üç katmanın hiçbirindeki baskı ortadan kalkmadı. 

Benin dosyasını bu yüzden sadece “küçük bir Batı Afrika ülkesi”nin hikayesi gibi değil, Fransa’nın Afrika’daki nüfuz kaybının, Sahel yangınının ve yeni küresel rekabetin kesişim noktasındaki bir laboratuvar gibi okumak gerekiyor.

HABERE YORUM KAT