1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. En büyük nefret suçu: Gazze yıkıntılar içinde, Batı sessizlik içinde
En büyük nefret suçu: Gazze yıkıntılar içinde, Batı sessizlik içinde

En büyük nefret suçu: Gazze yıkıntılar içinde, Batı sessizlik içinde

Melbourne'de iki sinagoga zarar vermek bir nefret eylemi ise, aynı ifade İsrail'in Gazze'deki camilerin yaklaşık yüzde 80'ini yıkması için çok daha güçlü bir şekilde geçerli değil midir?

26 Eylül 2025 Cuma 09:48A+A-

Jeremy Saltın PC’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.


Temmuz ayı başlarında bir kişi Doğu Melbourne İbrani Cemaati sinagogunun ön kapısına koşarak yaklaşmış, üzerine yanıcı bir sıvı atarak ateşe vermiş ve kaçmıştır. Kapının alt kısmındaki boya yanmış ancak başka bir hasar meydana gelmemiştir. Gazeteler o sırada sinagogda 20 kişinin ibadet etmekte olduğunu, ancak yangının kısa sürede söndürüldüğünü ve kimsenin yaralanmadığını vurgulamıştır.

Basında yer alan haberlere göre, aynı saatlerde yirmi kadar protestocu çok da uzak olmayan Devlet Kütüphanesi'nden yürüyüşe geçerek Hardware Lane'deki İsrail'e ait Miznon restoranına “saldırdı”, sandalyeleri devirdi ve bir pencereye “zarar verdi”. Olayda kimse yaralanmadı ancak lokantadakilerin gecesi “kesintiye uğradı”. Protestoculardan en az birinin Filistin takkesi giydiği belirtilirken, sanki bu başlı başına bir suçmuş gibi ki gidişata bakılırsa yakında öyle de olabilir.

İki olay birbiriyle bağlantılı olmamakla birlikte medyada ve siyasi tepkilerde birbirine karıştırıldı. Federal muhalefet lideri Sussan Ley olayları “dehşet verici”, Başbakan Anthony Albanese ise “Avustralya toplumunda yeri olmayan” “şok edici” ve “korkakça” saldırılar olarak nitelendirdi. Adass Israel sinagogu geçtiğimiz Aralık ayında saldırıya uğradığında Albanese bunu bir “nefret eylemi” olarak nitelendirmişti.

Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından bir savaş yöntemi olarak aç bırakma savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen “cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemler” suçlarından aranan Netanyahu, Melbourne olaylarının, bir sinagog kapısının yakılmasının ve Miznon restoranında masaların devrilmesinin “kınanması gereken” olaylar olduğu mesajını verdi. "

Hind Receb Vakfı ve Küresel Yasal Eylem Ağı'nın Nisan ayında Londra'yı ziyaret ettiğinde tutuklanmasını talep ettiği İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, bu olayları “aşağılık anti-semitik saldırılar” olarak nitelendirdi.

Sa'ar'a yöneltilen suçlamalar 2023 yılında Ahli hastanesinin İsrail tarafından bombalanması ve Dr. Hüssam el Safiyye'nin kaçırılıp işkence görmesine odaklanıyordu, ancak hükümetin bir üyesi olarak Gazze'ye yapılan insani yardımı “Hamas'a yardım” olarak değerlendirerek Gazze soykırımına tamamen ortak oldu.

Görünüşte özel bir ziyaret gerçekleştiren Sa'ar, İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile gizli bir toplantı yaptı. Kısa bir süre önce iki İngiliz milletvekilinin İsrail'e girişine izin verilmemiş olmasına rağmen Sa'ar'ın İngiltere'ye girişine izin verildi.

Melbourne'deki “İsrail'e ait” restorandaki protesto hakkında medya tarafından doğru sorular hiçbir zaman sorulmadı. Bu sorular sorulmuş olsaydı, okuyucular ve izleyiciler restoranın neden hedef alındığına dair daha net bir fikre sahip olacaklardı.

Restoran, iki İsrailli Shahar Segal ve Eyal Shani tarafından kurulan “Good People Group” uluslararası ‘misafirperverlik’ zincirinin bir parçasıdır. Melbourne ve Tel Aviv'deki Miznon'un yanı sıra New York, Paris, Londra ve Viyana'da da restoranları bulunmaktadır.

Daha önce reklamcılık yapan Segal, 7 Ekim 2023'ten sonra IDF'ye kamuoyu mesajlarını “iyileştirmek” için hizmetlerini teklif etti. Bunun sonucunda İsrail medyasında Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın (GHF) resmi sözcüsü olarak görev yapmaya başladı ve bunu “Hamas terör makinesini beslemeden Gazzelilere gıda ulaştırmanın tek doğru ve mümkün yolu” olarak tanımladı. Bu çok açık."

Şubat 2025'te kurulduğundan bu yana GHF'nin bu ‘yardım’ merkezleri 600'den fazla Filistinliyi ölüme sürükledi. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) bu merkezleri “yardım maskeli katliam” olarak tanımladı. Filistinliler sabahın erken saatlerinde bu merkezlere yaklaşırken İsrail askerleri, ABD'li yükleniciler ve -bazı rivayetlere göre- Yaser Ebu Şebab liderliğindeki İsrail destekli bir suç örgütü olan Halk Güçleri'ni de içermesi muhtemel silahlı çeteler tarafından vuruluyor.

27 Haziran'da Haaretz gazetesi “Burası bir ölüm tarlası” başlığı altında İsrail askerlerine GHF dağıtım noktalarının etrafında toplanan Filistinlileri kasten vurma emri verildiğini bildirdi.

Eyal Shani Gazze Şeridi’nde IDF askerleri için yemek pişirdi. İsrail'in UNRWA ve WFP (Dünya Gıda Programı) dâhil olmak üzere Gazze'ye yardım için çalışan tüm BM kuruluşlarını yok etme çabalarına paralel olarak Segal, GHF'nin “BM'nin çabalarını baltaladığını, mekanizmalarını önemsiz hale getirdiğini ve dünyaya Hamas'ın işine gelmeyen daha iyi, daha etkili bir yol olduğunu gösterdiğini” söylüyor.

GHF bir STK değil, Delaware merkezli Safe Reach Solutions'ın himayesinde İsrail ve ABD tarafından ortaklaşa yönetiliyor ve amacı “sahadaki dinamik zorlukları hassasiyet ve dürüstlükle ele alan ‘özel’ ve ”müşteri temelli“ çözümler sunmak. Bizi diğerlerinden ayıran şey strateji ve uygulamaya olan bağlılığımız.” Sonuç, GHF tesislerinde öldürülenlerin aileleri oldu.

GHF'nin sözcüsü olan ve Gazze'ye yönelik saldırıya tam destek veren Segal, New York'taki üssünden İsraillilere her gün bilgi veriyor. Medya Segal'in geçmişi ve bağlantıları hakkında gerekli soruları sormuş olsaydı, Avustralyalılar küçük bir grup protestocunun, sahibinin Gazze soykırımının mekanizmasının bir parçası olduğu gerçeğine dikkat çekmek için Miznon restoranına neden gittiğini anlayacaktı. Birçok Avustralyalı bilselerdi orada yemek yememeyi tercih ederlerdi.

Anthony Albanese, Melbourne'deki iki sinagoga yapılan kundaklama saldırılarını korkakça, şok edici ve nefret dolu bir eylem olarak nitelendirdi. Saldırılardan biri içeriyi yakarak ve çatıyı çökerterek ciddi hasara yol açarken, ikincisi sadece ön kapıyı yakmıştır.

İsrail, Gazze'de bir kapıyı yakmak ya da bir çatıyı çökertmekten çok daha ileri gitmiştir: 874 camiyi tamamen yıktı ve 275 camiye ciddi hasar verdi, üç kiliseye de zarar verdi.

Melbourne'de iki sinagoga zarar vermek bir nefret eylemi ise, aynı ifade İsrail'in Gazze'deki camilerin yaklaşık yüzde 80'ini yıkması ve üç kiliseye zarar vermesi için çok daha güçlü bir şekilde geçerli değil midir? Bir camiyi yıkmakla kalmayıp 874 cami harabeye dönene kadar devam etmek için nefretin ne kadar büyük olması gerekir?

İsrail şu anda en büyük nefret suçunu işlemektedir. Ancak Avustralya'nın siyasetçileri ve medyası ile diğer pek çok ülkenin siyaset-medya sınıfından tek bir kınama sözcüğü bile gelmiyor. Yakılan bir kapı onları öfkelendiriyor ama on binlerce Filistinlinin katledilmesi onları öfkelendirmiyor. Soykırıma karşı yapılan bir protesto onları öfkelendiriyor ama soykırımın kendisi öfkelendirmiyor. Burada ikiyüzlülük ve çaresizce tedavi edilmesi gereken ahlaki bir hastalık var.


* Jeremy Salt, Melbourne Üniversitesi'nde, İstanbul Boğaziçi Üniversitesi'nde ve Ankara Bilkent Üniversitesi'nde uzun yıllar ders vermiş ve Orta Doğu'nun modern tarihi konusunda uzmanlaşmıştır.

 

 

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum