1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Disconnect: İnternet çağında gençlikle iletişimi kesmek
Disconnect: İnternet çağında gençlikle iletişimi kesmek

Disconnect: İnternet çağında gençlikle iletişimi kesmek

Aşkın Yıldız bazı filmlerden yola çıkarak gençlerin bağımlılık ilişkileri üzerine yapılan değerlendirmeleri eleştiriye tabi tutuyor.

22 Ekim 2022 Cumartesi 16:10A+A-

Aşkın Yıldız / İnsicam Dergisi

Disconnect: İnternet çağında gençlikle iletişimi kesmek

Gençlik deyince genelde toplumsal anlamda çözülmesi gereken bir problemden bahsediliyor gibidir. Oysa genç demek her anlamda gelecek vadeden büyük bir potansiyel demektir. Bu potansiyel olumlu anlamda olabileceği gibi tabi ki olumsuz da olabilmektedir. Gençlik, gücü, etkisi, enerjisi, güzelliği, aklı, ruhu ve bedeniyle yaşam içindeki en önemli dönemdir denilebilir ve bu evre çocukluğun saflığından, yetişkinliğin de tecrübesinden mahrum bir evredir. Genç kitle, potansiyel gücü itibariyle tüm siyasi, ideolojik ve toplumsal hareketlerin hedef kitlesi ve itici gücü durumundadır. Yine sınırsız istek, beklenti, beğeni, heves ve arzuları nedeniyle ekonominin de her daim hedef kitlesi durumundadır. Çağlar boyu değişmeyen bu duruma günümüzde internet tabanlı teknoloji ve iletişim boyutu da eklenmiştir. Akıllı telefonlar, bilgisayar, tablet, internet ve sosyal medya hesapları gençler için olmazsa olmaz durumundadır.

Çocukluk döneminden psikolojik, biyolojik ve mental olarak belirgin farklılıklarla geçilen gençlik dönemi, genel olarak 12-24 yaş arası olarak kabul edilebilir. Bu yaşlarda bireyden değişik sorumluluklar alarak toplumsal hayata katkıda bulunması ve toplumun genel düzeniyle uyumlu olması beklenir. Ne var ki genel olarak genç ile yetişkin arasında tahmin edilebilir sebeplerle de olsa bakış, anlayış, yorumlayış ve tepki farkları hep olagelmiştir. Bu durum kuşak çatışması olarak değerlendirilmektedir. Her dönemin gençliği kendi yaşadığı toplumun psikolojisi, ilgisi, kültürü, teknolojisi ve siyasi ortamı gibi sebeplerle farklı bir tavır, tutum ve davranış şekilleri geliştirmiştir. Bugün sık sık Z kuşağı diye ifade edilen gençliğin alametifarikası internet, akıllı telefon ve sosyal medyadır. Gençlik ve sorunları üzerine önemli araştırmalar yapan Jean M. Twenge doğum yıllarına göre kuşak isimlerini, 1946-1979 Bebek Patlaması Nesli, 1965-1979 X Nesli, 1980-1994 Y Nesli ve 1995- 2012 İ Nesli olarak belirtiyor.

İ Nesli vurgusunun sebebi bu kuşağın internetle olan ilişkisinden gelmektedir. Bugün iş, eğlence, spor, kültür, eğitim askeri, siyasi, sağlık ve akla gelebilecek her sektörde internetsiz bir dünya düşünülememektedir. İnternet herhangi bir sebeple fayda ve zararlarıyla birlikte çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin hayatında yer almaktadır. Biraz dikkat edildiğinde her dönem görülen kuşak çatışmasının, günümüzde internet teknolojisine temas eden bir yönü olduğu mutlaka görülecektir.

Yalnızlık, dışlanma, depresyon ve bunalım gençler arasında yaygın olarak görülmektedir. Özellikle ailelerin yaşadığı en bariz sorunlardan birisi ebeveyn ile çocukları arasındaki derin uçurumlardır. İçe dönük, iletişime kapalı, ayrı dünyaları olan, kızgın, küskün ve bir çeşit bunalım yaşayan çocukların yalnızlığı içinde yaşadığımız dönemde internet sayesinde daha da büyüyor. İlginçtir ki gencin yaşadığı bu yalnızlık, kimsesiz kalmakla değil; bilakis olabildiğince çok insanı hayatına katarak gerçekleşmektedir. Ailesiyle, arkadaşlarıyla ve toplumla sorunlar yaşayan gençler odalarına kapanıyorlar gibi görünseler de aslında telefonlarına kapanıyorlar gerçek hayatta içine kapanıp sanal hayatta dışarıya açılıyorlar. Peki, internet tabanlı kitle iletişim teknolojisini bir araya getiren akıllı telefonlar bu sorunun neresindedir? Akıllı telefonlar mı gençleri yalnızlaştırıyor, yoksa yalnızlık duygusu mu gençleri akıllı telefonlara yönlendiriyor? Bu üzerine düşünülmesi gereken bir sorudur.

Özellikle lise çağındaki gençlerin sosyal medya ve akıllı telefon düşkünlüğü, şikâyetçi olunan konulardandır. Çocuğunun telefon ya da internet başında saatlerce vakit geçirdiğinden yakınmayan anne-baba yok gibidir. Gençlerin bu durumu, içinde yaşadığımız çağ göz önüne alındığında aslında anlaşılabilir bir durumdur. Şöyle ki; 1995 yılında internet ve cep telefonu kullanımı yaygınlaşmaya başladı. 2000’li yıllar Google ile birlikte internet ve cep telefonlarının hem artış gösterdiği hem de dönüştüğü yıllar oldu. 2004’te Facebook, 2005’te YouTube kurulurken, 2008’de ilk iPhone telefonlar piyasaya çıktı. Yani bugünün ergenleri ve gençleri bu teknolojinin kucağına doğdular. Gençler akıllı telefonların, sosyal medya hesaplarının ve internet erişiminin olmadığı bir dünyayı sadece büyüklerinin anılarından dinleyebilirler.

Günümüzde tüm kitle iletişim araçları akıllı telefonlarda bir araya getirilmiş durumdadır. Aslında gençlerin akıllı telefonları kullanma biçimine baktığımızda, konuşmaktan ziyade kullanım yoğunluğunun, sosyal medya paylaşımları, yazışmalar, bilgi alışverişi, oyun ve özellikle film ve dizi izleme olduğu görülebilir. İnterneti olmayan bir telefon hiçbir genç için makbul değildir. Akıllı telefonlar bu özellikleri sebebiyle gençler için vazgeçilmez durumdadırlar. Dolayısıyla gençlere atfedilen sorunların, gençlerin nezdinde yeme, içme kadar normal ve gerekli bir şey olan bu teknolojiyi onlardan alarak çözülebilmesi mümkün değildir. Ancak internet dünyasının ve orada var olabilmenin bir genç için ne anlama geldiği konusu üzerine hep birlikte düşünmek ve hareket etmek zorundayız. En azından klavye başında da yalnız olmadığımız üzerine bir bilinç geliştirmemiz gerekmektedir. İnternet teknolojisi aslında görüyorsam görülebilirim, takip ediyorsam takip edilebilirim, kaydediyorsam kaydedilebilirim,  araştırıyorsam araştırılabilirim ve ulaşıyorsam ulaşılabilirim demektir.

Hiç şüphe yok ki sosyal medya, başarıyı, mutluluğu, iyiyi ve güzelliği kendi mecrasında yeniden tanımlamıştır. Buna göre sanal âlemde ne kadar görülebiliyorsan; o kadar varsın, ne kadar beğeniliyorsan o kadar başarılısın demektir. Sosyal medya hesapları duruşu, görünüşü ve yapıp ettikleriyle başarılı, önde olan ve beğenilen imajlarla doludur. Mutluluk, azim, mücadele, başarı gibi olumlu duyguları gösteren profil hesapları bir yandan beğeniler alırken diğer yandan siz de böyle olmalısınız aksi takdirde başarısız, mutsuz ve eziksiniz, dolayısıyla pek bir anlam ifade etmiyorsunuz mesajını verir. Hayatındaki anlam arayışını bu mesaj ve idoller üzerinden gerçekleştiren gençlerin sayısı hiç de azımsanmayacak gibidir. Ünlü olmak, popüler olmak, fenomen olmak, takipçiler tarafından beğenilmek ve bunun üzerinden maddi ve manevi kazanç sağlamak çoğu gencin öncelikli istekleri arasındadır.

Çok eski dönemlerden beri gazete ve radyodan başlayarak, televizyon, reklam, sinema, dizi medya ve şimdilerde yeni medya olarak tanımlanan internet kültürlerarası iletişimi aşıp, kültür dönüşümünü beslemiştir. Amerikan sineması üzerinden geliştirilen tüm söylem ve imajlar, bugün değişik film ve dizi izleme portallarıyla tüm dünya gençlerine artık daha hızlı ulaşmaktadır. Bu anlamda filmlerde aşırı olarak gördüğümüz sorunlu karakter ve konuların toplumumuzda görülmesi kaçınılmazdır.

İnternet ve sosyal medyayı doğrudan ve dolaylı olarak konu edinen sayısız film örneği vardır. The Social Network (Sosyal Ağ, 2010), Jobs (2013), Her (Aşk, 2019) ve The Circle (Çember, 2017) akla gelen bazı film örnekleri olarak verilebilir. 2012 yapımlı Disconnect (Sanal Hayatlar) ise internet ve sosyal medyanın yanlış kullanımlarının nelere mal olabileceğine dair önemli bir yapımdır. İnternet ve sosyal medya dışında gençlerin geçiş dönemleriyle birlikte, aile, okul ve toplum arasında sıkışmışlığını ortaya koyan; şiddet, silah, bağımlılık, davranış bozukluğu, uyumsuzluk ve cinsel sapkınlıklar gibi konulara değinen filmler bize gençlerin sorunları hakkında bazı ipuçları verecektir. Elephant (Fil, 2013), Home Room (Tuhaf Bir Dostluk, 2002), The Class (sınıf,2007), Bang Bang You’re Dead (2002), Bowling for Columbine (Benim Cici Silahım, 2002) gibi filmler özellikle okul sıralarında gençler arasında yaşanan şiddetin ve kitlesel okul katliamlarının arka planına ışık tutan ciddi çalışmalar olarak görülebilir. Yine biraz tahammül sınırlarını zorlasa da We Need To Talk About Kevın (Kevın Hakkında Konuşmalıyız, 2012) filmi aile ve çocuk arasındaki derin uçurumlara değinen önemli bir filmdir.

Bu filmler gençleri doğrudan etkileyen ve onların sürekli gündeminde olan sosyal medya bağımlılığı ve şiddet konularına örneklik teşkil ettiği için verilmiştir. Disconnect Sanal Hayatlar), özellikle öğretmenlerin ve ebeveynlerin gündemine alması gereken bir yapımdır. Filmde bir insanın internet üzerinden başına nelere gelebileceği üç ayrı hikâye üzerinden anlatılıyor. Bu üç hikâyenin ortak noktası gerçek hayat içinde bulamadıkları iletişimi, anlaşılmayı ve değer görmeyi internet üzerinden yakalamaya çalışmalarıdır. 2012 yılının internet teknolojisi üzerinden resmedilen filmin üzerinden yaklaşık on yıl geçti. Dolayısıyla filme sebep olan yalnızlık, anlaşılamama, değer görememe ve buna benzer psikolojik sorunlar belki hala aynıdır ancak, sanal ilişkiler üzerinden insanlığın yaşayacağı felaketlerin boyutu artmış gibi görünüyor. Film, sonuçları kadar bireyi bu sonuçlara götüren sebepleri de ortaya koyabilmesi açısından önemlidir.

Üzerinde durulması gereken bir diğer yapım da We Need To Talk About Kevin (Kevin Hakkında Konuşmalıyız) filmidir. Film beklenmeyen bir gebelikle dünyaya gelen Kevin ile annesi arasındaki ilişkisizliği ele alıyor diyebiliriz. Tüm asli ihtiyaçları anne ve babası tarafından karşılansa da aslında annesi tarafından sevilmediğini düşünen Kevın tüm ailesinden ve yaşadığı toplumdan daha anne karnındayken kendince intikam almaya başlıyor. Annenin tüm çabalarına rağmen Kevın kötücül tavrından hiç vaz geçmez ve anne oğul arasında nefret üzerinden kopmaz bir bağ kurulur. Aykırı, inatçı, uslanmaz ve asi bir çocuk olan Kevın’la anne arasında görünenin dışında derin sorunlar vardır ve annelik tek başına bu sorunları çözmek için yeterli değildir. Aile ve okul katliamına kadar uzanan film içinden çıkılmaz ergen sorunları için önemli bir örnek durumundadır.

Amerika’da ortaya çıkan bir davranış, söylem ya da trendin çok kısa bir süre sonra ülkemizde özellikle gençler arasında görüldüğü küresel bir kültür dünyasında yaşıyoruz. Dolayısıyla daha fazla içerik bilgisi vermeden iki filmin konusunun ve karakterlerinin sinema dünyasında sınırlı kalmayıp, gerçek dünyada rahatlıkla karşılaşabileceğimiz unsurlar olduğunu belirterek,  filmlerin gençlik ve sorunları üzerine düşünmek için bir fırsat sunduğunu ifade edelim.

HABERE YORUM KAT