1. HABERLER

  2. HABER

  3. “Dershane Sorununu Gündemden Çıkardık!”
“Dershane Sorununu Gündemden Çıkardık!”

“Dershane Sorununu Gündemden Çıkardık!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yoksuldan geçinen şebekeyle mücadeleye devam edeceğiz. Dershane sorununu Türkiye'nin gündeminden çıkardık" dedi.

02 Aralık 2014 Salı 13:48A+A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya'da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası'nın açılışında yaptığı konuşmaya, şuranın öğrenci, öğretmen ve eğitim camiası için hayırlı olmasını dileyerek başladı.

Milli Eğitim Şurası'nda bürokratik katılımın azaltılmasından, öğrenci, öğretmen, veli ve sivil toplum örgütü iştiraklerinin çoğaltılmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, şuranın gerek katılımcıları gerek muhtevasıyla fark oluşturacağına inandığını söyledi. 

Şuranın Antalya'da gerçekleşmesinin de isabetli bir karar olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığını dün itibarıyla devraldığını, bir yıl boyunca küresel ekonomiye yön veren G-20 platformunun nabzının Türkiye'de, ağırlıkla Antalya'da atacağını belirtti. 

G-20 Liderler Zirvesi'nin gelecek yıl Antalya'da yapılacağını hatırlatan Erdoğan, Antalya ve Türkiye'nin bu süreç içinde dünya gündeminde önemli yer alacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "G-20 Dönem Başkanlığının Türkiye'ye, özellikle de zirvenin yapılacağı Antalya'ya hayırlı olmasını diliyor, bu büyük zirveye ev sahipliği yapacak Antalya'yı, Antalyalı kardeşlerimizi de şimdiden tebrik ediyorum" diye konuştu.

Milli eğitimin nabzının da beş gün boyunca Antalya'da, şurada atacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şura gündemindeki konuların Türkiye'deki hemen her aileyi çok yakından ilgilendirdiğini, bu konu başlıklarıyla ilgili nihai istişarelerin yapılacağını ifade etti. Erdoğan, "Umuyorum ki oldukça önemli, isabetli ve hayırlı kararlar alınacak" dedi.

"Muhteva sürekli güncellenecektir"

Şurada, "öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri" başlığı altında eğitimin muhtevasının istişare edileceğine, eğitimin kalitesinin artırılması için kararlar alınacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu, 12 yıllık Başbakanlığım döneminde de, her gittiğimiz yerde önümüze çıkan, gerçekten bizler için önem arzeden ve bu muhtevayı daha nasıl zenginleştirebiliriz, nasıl daha güçlü bir hale getirebiliriz, güçlü nesilleri böyle bir muhtevayla nasıl yetiştirebiliriz... Bunun üzerinde çok konuşuldu, tartışıldı. Bu şura artık bu işin inşallah finali olur diye düşünüyorum. Tabii ki muhteva sürekli güncellenecektir, bunu burada noktalamak mümkün değil. Gelecekte yine bu şuralarla bu güncellemeler de yapılmaya devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu. 

"Öğretmen ve eğitim yöneticilerinin niteliğinin artırılması" başlığının da önemine işaret eden Erdoğan, "İstediğiniz kadar müfredatı kaliteli, güçlü yapın, nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil" dedi. 

Hazreti Ali'nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" yaklaşımının öğretmenin değerini ortaya koyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizler öğretmenlerimizin eseriyiz. Onlarla bizler var olduk. Onlar bizi, hamdolsun, bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta o topraklardaki attıkları tohumlarız, ama bize baktılar, bizi o attıkları yerde bırakmadılar. Bizler oradan yetiştik ve bugünlere geldik" ifadelerini kullandı. 

"Uyuşturucu tehdidine karşı kararlar alınacak" 

"Okul güvenliği"nin de şurada ele alınacak başlıklar arasında yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyuşturucunun ciddi bir tehdit teşkil ettiği bu çağda okulların ve öğrencilerin bu tehlikeden uzak tutulması konusunda şurada tatmin edici, rahatlatıcı kararlar alınacağını kaydetti. 

Türkiye'de eğitim ve öğretimde 31 milyon civarında öğrenci olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bütün bu öğrencilerin rahat, huzurlu olacağı, kendilerini güvende hissedecekleri bir eğitim öğretim sisteminin inşa edilmesi önem arz ediyor. Sadece öğrencilerin değil öğretmenlerin, velilerin ve eğitim öğretim camiasının da artık yerleşik bir yapı içerisinde, öngörülebilir bir sistemle, aynı zamanda huzur ve güven ortamına kavuşmaları gerekiyor. Hepimiz biliyoruz ki eğitim ve öğretim hayat boyunca devam eden, yaşayan canlı bir süreçtir. Değişim, eğitim öğretimin zaten ruhunda, özünde vardır. Yeni bilgiler, yeni şartlar ortaya çıktıkça, ihtiyaçlar yenilendikçe eğitim öğretimin de değişmesi son derece tabiidir."

Erdoğan, eğitim öğretimde 10 yılların, hatta 100 yılların ihmallerinin telafi edildiği bir süreçten geçildiğini, buna "değişim dönüşüm süreci" de denilebileceğini söyledi.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında eğitim öğretim konusunda ciddi seferberliğin söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, "Bu ciddi seferberliğin ardından dikkatinizi çekiyorum 2002 yılında bizim hükümeti devraldığımız günlere kadar bazı istisnalar dışında çok ciddi bir duraklama dönemi yaşandı" diye konuştu.

Erdoğan, 2002'de Türkiye'deki toplam derslik sayısının 346 bin olduğunu, bunun da tamamının Cumhuriyet döneminde yapılmadığını, Osmanlı döneminden intikal eden derslikler de bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum Osmanlı dönemi artı 79 yıllık Cumhuriyet döneminde yapılan derslik sayısı 346 bin ama bizim hükümette olduğumuz dönemde yani 12 yılda Türkiye'ye kazandırdığımız derslik sayısı 235 bin. Biz 12 yılda 79 yılda yapılanın 3'te 2'sinden daha fazla derslik inşa ettik ama buna rağmen ihtiyaç karşılanmış değil" ifadesini kullandı.

Kendisinin okuduğu sınıfta 76 öğrenci bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bizimki iyiymiş, halbuki 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu Anadolu'da sınıflar vardı, bunları yaşadık" dedi.

Sınıfların en fazla 30 öğrenciden oluşmasını hedeflediklerini, bazı yerlerde bu rakam yakalanamasa da genel itibarıyla sınıflarda öğrenci sayısının 30'un altında olduğunu ifade eden Erdoğan, bu rakamın daha iyi bir noktaya geleceğine inancını dile getirdi.

"Mesele sadece sınıf mevcutları değil"

"Eğer duraklama dönemi dediğimiz o dönemlerde bizim yaptığımız gibi bir derslik seferberliği başlatılmış olsaydı şu anda bizim kalabalık sınıf diye bir derdimiz olmayacaktı" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Mesele sadece sınıf mevcutları değil. Görevi devraldığımızda okul sayısı yeterli değildi, öğretmen sayısı yeterli değildi, yurt, pansiyon, spor salonu, kütüphane sayısı yeterli değildi. 2002 yılında dahi okullarımız, sınıflarımız bilgisayarla tanışmış halde henüz değildi. Bakın sadece birkaç rakam vereceğim. Bu bir şura olduğu için rakamları vermek durumundayım. 12 yıl önce Türkiye'de 11 bin anaokulu vardı, 12 yılda biz 15 bin yeni anaokulu açtık. Çok açık, net ortada. Üniversite sayımız 76'ydı ve biz ona 99 yeni üniversite ilave ettik, şu anda 175 üniversitemiz var. İlk ve ortaöğretimde 79 yılda yapılan yurt ve pansiyon sayısı bin 450. Geçtiğimiz 12 yıl içinde Türkiye'de biz bunun üzerine bin 162 yurt ve pansiyon açtık. Türkiye genelinde 19 bin laboratuvar vardı, biz 12 yılda buna 15 bin laboratuvar ilave ettik. Kütüphane sayısı 12 bin adetti, 12 yılda biz buna 5 bin kütüphane ilave ettik.

Okullarımızda tek tük bilgisayar vardı, bizim 12 yıl içinde gönderdiğimiz bilgisayar sayısı bir milyon civarında. Fatih Projesi kapsamında şu ana kadar okullarımıza 3 bin 657 etkileşimli tahta, çok fonksiyonlu yazıcı ve kamera kazandırdık. Öğrencilerimize dağıttığımız tablet bilgisayar sayısı 737 bin rakamına ulaştı. Tabii şimdi buna ilave aslında 10 milyon tablet bilgisayar, onun şu anda hazırlıkları yapılıyor.

Öğretmen sayısı konusundaki en önemli yere geliyorum, rakamların geçmişle kıyası mümkün değil. Şu anda 852 bin öğretmenimiz var. Bunların 459 bini geçtiğimiz 12 yıl içinde göreve başladı."

"Eğitimi hükümetimizin en öncelikli alanı ilan ettik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümete geldiklerinde eğitimi en öncelikli alan ilan ettiklerini belirterek, bütçenin yaklaşık yarısını, kadroların yarısını eğitime tahsis ettiklerini söyledi. Erdoğan, "Çünkü 4 temel taş önemliydi. Bir eğitim, iki sağlık, üç adalet, dört emniyet" dedi. 

12 yıllık süreçte, yılların ihmalini gidermek için eğitimin altyapısında, muhtevada, programlarda, ölçme değerlendirmede köklü reformlar gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, "Şimdi eğitim öğretimde, artık biliyorsunuz, değerler dönemi başladı. Bu değerler döneminde, eskiden böyle bir şey yoktu ama şimdi değerler dönemindeyiz,  gerçekten eğitim öğretim camiası bunu adeta ayrı bir branş olarak öğrencilerimize veriyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Eğitimin özüne, ruhuna ters"

"Dershane gibi eğitimin özüne, ruhuna, eğitimin gayesine tamamen ters bir meseleye neşter attık diye nasıl saldırılara maruz kaldığımızı sizler de izlediniz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Dershaneleri kaldırarak öğrenci lehine, öğretmen lehine, özellikle de veliler lehine bir adım atmak istiyorsunuz karşınıza çok büyük ihanet şebekeleri çıkarılıyor" dedi.

Erdoğan, dershaneleri bir yerde de öğretmenlere saygısızlık olarak gördüğünü dile getirerek, "Benim öğretmenim bana okulda zaten ders veriyor. 'Öğretmenim senin verdiğin ders bana yeterli değil, ben bunun dışında bir de akşamları veya hafta sonu para verip, gidip ayrıca ders alacağım.' Nereden? Dershaneden" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Önemli klişeler de var o dönemde tabii. Test, üniversite imtihanı, hepsi dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyordu. Geldiğimizde bununla da karşı karşıya kaldık. Okul müfredatına göre değil. Buna göre hazırlanıyor ve çocuklarımız buna göre üniversite imtihanına giriyorlardı. Biz o çarka tabii girince oyun bozuldu. Eğitimin önündeki bütün engelleri, madde engelleri kaldırmanın mücadelesini veriyoruz, yoksuluğu eğitimin önünde bir engel olmaktan çıkarmanın mücadelesini veriyoruz ama öte yandan Anadolu'daki, Trakya'daki yoksul köylü yeri geliyor traktörünü, tarlasını satarak çocuğunu dershaneye göndermek gibi izah edilemez bir zulme katlanmak zorunda kalıyor. Bazı yerde bakıyorsunuz anne kolundaki bileziğini satıyor. Niye? 'Çocuğumu dershaneye göndereyim, aksi takdirde üniversiteye giremez. Bunlarla karşı karşıya kaldık gittiğimiz birçok yerlerde anneler önümüzü kestiklerinde bize bunu söylediler. 'O zaman bu okullar niye var' dediler. 'Bu okullar varsa bu dershane niye var' dediler ve haklıydılar. Bu soruyu bu şekilde bize yönelttiler."

"Kirli tezgahını korumak isteyen ihanet şebekeleri" 

"Siz bu zulmü ortadan kaldırmak istediğinizde karşına kendi kirli tezgahını korumak isteyen, gözünü para bürümüş, gözünü hırs bürümüş bazı ihanet şebekeleri çıkıyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte ne yaptıklarını gördünüz, bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan, ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacağını herkese gösterdi. Niye? Oradan ihanet sistemlerine para devşiriyorlardı, oradan ihanet çetelerine adam devşiriyorlardı. Siz bu kirli çarka çomak soktuğunuzda da en ağır iftiralara, ithamlara, hatta darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz. O orada tezgahını koruyacak, adeta Anadolu'nun, Trakya'nın yoksul, gariban insanının kanını emecek, emeğini sömürecek, siz bu zulme karşı çıktığınız için iftiralara, ithamlara, darbe girişimlerine maruz kalacaksınız. İşte biz buna boyun eğmedik. Hatta son dönemde bunu çok açık, net söyledim. Bundan böyle Milli Eğitim Bakanlığımız hafta sonu cumartesi, pazar isteyen öğrencilere okullarımızda ücretsiz takviye kursları verecek dedik. Bunu inşallah belli yerlerde de şu anda uygulaması başladı ve tüm Türkiye geneline bu yayılacak. Hangi öğrenci takviye kursu almak istiyorsa cumartesi pazar günlerinde bu kursların verileceği okullarda, kurslarını ücretsiz alacak. Niye? Devlet, vatandaşının hizmetinde, milletinin hizmetinde olduğunu da bu şekilde ortaya koymuş olacak. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de bu dershane sorununu artık Türkiye'nin gündeminden çıkardık, çıkarıyoruz. 2015 Eylül, bitiyor."

Erdoğan, eğitimde başörtüsü yasağını, katsayı engelini, belli dillerdeki yasakları ve belli derslerdeki kısıtlamaları kaldırdıklarını vurguladı. 

Söz konusu reformaları yaparken çok ciddi dirençle karşılaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğitimi, öğrenci formatlamak olarak gören bir zihniyet, attığımız her adımda karşımıza çıktı. Attığımız her adımda önümüze engeller çıkardı. Allah'a çok şükür, milletimizin de desteğiyle bütün bu engelleri aştık, bütün bu dirençleri geride bıraktık ve eğitimi tam da olması gibi özgürlükle buluşturduk, seçme hakkıyla tercih hakkıyla buluşturduk. Açıkça söylüyorum; eğitimi insan formatlama aracı olarak kullanılmasına bizim tahammülümüz olamaz, aynı şekilde öğrencileri adeta at yarışındaymış gibi birbiriyle yarıştıran sisteme de bizim tahammülümüz olamaz" diye konuştu.

Erdoğan, eğitimi, sınav kazanma aracından çıkarıp, öğrencilerin kendi yeteneklerine göre, kendilerini geliştireceği bir sisteme kavuşturmak zorunda olduklarının altını çizdi.

"Sınav kazanmak için değil öğrenmek için eğitim, test çözebilmek için değil bilgi edinebilmek için eğitim, sınıf geçmek için iş bulabilmek için kariyer yapabilmek için değil bilgiye ve hikmete ulaşabilmek için eğitim, öğretim" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşte, bizim eğitimde bunu başarmamız, değerler eğitimini, eğitim sistemimize egemen kılmamız gecikmiş ama aynı zamanda kaçınılmaz, ertelenemez bir şarttır. Bu, şu anda başarılıyor, başarıldığı için de teşekkür ediyor, tebrik ediyorum. Yapılan tüm reformlar buna yöneliktir. İnşallah en iyi sistemi oturtarak, Türkiye için, öğrencilerimiz için en iyi yöntemleri bularak, değişimde karar kılarak, sarsılmaz bir eğitim sistemini de Türkiyemize kazandırmış olacağız. Bu noktada öğretmenlerimizin, eğitim yöneticilerimizin, tüm eğitim camiamızın büyük sorumluluğu var."

"Talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir"

Erdoğan, eğitim sisteminin en başta öğrenciye özgüven vermek zorunda olduğunu her fırsatta ifade ettiğini vurguladı. Milli eğitim sisteminin öğrenciye özgüven aşılamak noktasında, kendisini özeleştiriye tabi tutmasının kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Eğer gençlerimiz eğitim gördükçe, diline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancılaşıyorsa orada çok ciddi eğitim, öğretim sorunu var demektir. Eğer gençlerimiz en başta kendilerine, mensup oldukları topluma ve ülkeye yabancı oluyorsa eğitim sisteminin kendisini özeleştiriye tabi tutması kaçınılmazdır. Okullar dünyanın neresinde olursa olsun kendi dilinden, kendi toplumundan, kendi kültür ve medeniyetinden utanan ve uzaklaşan bireyler yetiştiriyorsa orada talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir.

'Einstein kimdir' deseniz, her gencin söyleyecek bir ya da birkaç cümlesi vardır. 'İbni Sina kimdir' deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi'yi, Itri'yi tanımayan Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var. Konuşurken İngilizce'nin Fransızca'nın aksanıyla Türkçe konuşan ama kendi kelimelerinden, atasının ecdadının kelimelerinden, onları kullanmaktan, onları telaffuz etmekten mahcubiyet duyan gençlerimiz var.  Başka kültürlere ait hayat tarzlarını, sanatları, giyim, kuşamı yücelten kendi toplumuna, kendi toprağına ait değerleri tahkir eden ne yazık ki gençlerimiz var. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün, bu gençleri de hiçbir şekilde suçlayamayız. İki yüz yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü bir sistem ne yazık ki kendisine yabancı bireyler yetiştiriyor ve bunu da cesaret edip hiç kimse sorgulamıyor, sorgulayamıyor. İşte bizim en başta bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor"

"Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır"

Erdoğan, öğrencilere kompleks, eziklik değil özgüven aşılayan bir muhtevayı ve müfredatı eğitim sistemine kazandırılması gerektiğinin altını çizerek, "Bizim öğrencilerimiz elbette Einstein'ı öğrenecek ama bunun yanında İbni Sina'yı da öğrenmeli. Beethoven'ı öğrendiği kadar bizim öğrencimiz Itri'yi Dede Efendi'yi de öğrenmeli, tanımalı, bilmeli, dinlemeli. Başka kültürleri, başka dilleri tanıdığı kadar bizim öğrencilerimiz kendi dillerini, ecdadın kelimelerini, ecdadın yazısını, sanatını da hiçbir kompleks hissetmeden öğrenebilmeli. Şunu unutmayalım: Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır. Biz kendi değerlerimizle, kendi özümüzle, kendi tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız" değerlendirmesinde bulundu.

"Öncü, lider, takip edilen bir ülke olacağız"

"İlim, Çin'de de olsa Amerika'da da olsa gidip alacağız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çünkü biz şuna inanan bir toplumuz: İlim, Müslüma'nın yitiğidir, nerede bulursa alır. Ancak Çin'deki Amerika'daki ilmi alırken, kendi özümüzden, ruhumuzdan kopmayacağız. BaşkalarIna hayranlık duyan değil kendisine hayranlık duyulmasını gaye edinen bir gençliği, bu gençliği yetiştirecek bir eğitim-öğretim sistemini işte bu şura vasıtasıyla inşa edeceğimize, ihya edeceğimize inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek olan siz değerli öğretmenlerimizsiniz, eğitim yöneticilerimizdir, eğitim camiamızın her bir mensubudur. Ekonominin ihtiyacı olan inanın özgüvenli gençlerdir. Demokrasimizin, siyasetimizin, idaremizin ihtiyacı olan kendisine güvenen, kendisini bilen, toplumunu bilen gençlerdir. Biz, biz olduğumuz zaman göreceksiniz takip etmekten, taklit etmekten çıkacak; öncü, lider, takip edilen bir ülke olacağız."

 

HABERE YORUM KAT