1. YAZARLAR

  2. Mustafa Şentop

  3. Davayı sulandırmak için her yol denenecek
Mustafa Şentop

Mustafa Şentop

Yazarın Tüm Yazıları >

Davayı sulandırmak için her yol denenecek

21 Ekim 2008 Salı 06:32A+A-

'Ergenekon davası" nihayet başladı. Yaklaşık bir buçuk yıldır devam eden soruşturmanın bir iddianameye ve davaya dönüşebilmesi çok büyük bir aşamadır.

Türkiye'de tartışılan pek çok meselede olduğu gibi, bu dava etrafında da leh ve aleyhte taraftarların oluşması, herkesin mensup olduğu tarafgirlik içinde bir izah getirmesi tabii karşılanmalıdır. Ancak bu gürültü ve karmaşa içinde davanın özü, aslı örtülmemeli, gizlenmemelidir.

Türkiye, elli yıl içinde doğrudan iki büyük askerî darbe ve dolaylı darbe diyebileceğimiz iki büyük askerî müdahale yaşamıştır. Bu darbe ve müdahaleler öncesinde ve sonrasında yaşananlar, olağan süreçler içinde gerçekleşen olaylardan ziyade, ülkede belli merkezlerden kaynaklanan operasyonlarla karşı karşıya kalındığını, derinlemesine tahlillerde ise bu merkezlerin hepsinin tek bir merkeze irca edilebileceği intibaını vermektedir. Bu intiba, bir siyasî paranoyadan kaynaklanmamaktadır. 27 Mayıs darbesinden önce yaşanan kargaşa ortamının, 12 Mart müdahalesinden önce yaşanan terör ve şiddet olaylarının, 12 Eylül öncesinde ülkenin içine düştüğü bir nevi "iç savaş" durumunun, 28 Şubat öncesinde ortaya çıkan ve her biri başlı başına birer somut "irtica" tehlikesi olabilecek olayların aslında "göründükleri gibi olmadığı"nı, aslında bir tezgâhın işletildiğini bugün artık biliyoruz. Şunu da biliyoruz; askerî darbeler ve müdahaleler kadar, onlara mazeret oluşturan kargaşa ortamları da, darbelerin hazmedilmesi için uygun ortamlar sağlayan projeler de suçludur; hatta bunlar aynı merkezin işleridir. Sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada, pek çok ülkede, zamanında kurulmuş bulunan NATO ve ABD kaynaklı örgütlenmeler, bulundukları ülkelerde siyasî hayatın ve devlet yönetiminin kontrol edilmesini sağlamış, bunu gerçekleştirirken de kendi ülkesinin insanlarını katletmek dâhil birçok menfur operasyona imza atmıştır. En meşhuru İtalya'da yaşanan bir yargılama süreciyle çökertilmiş olan bu yapılanmanın benzerinin Türkiye'de de bulunduğunu, siyasetçiler, asker sivil bürokratlar, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler rastladıkları somut bilgilere de dayanarak ileri sürmüşlerdi. Ancak, bütün bunlar münferit bilgiler olarak bir kenarda duruyor, bir araya getirilip bir organizasyon tablosunu karşımıza çıkartmıyordu.

Davaya dönüşen "Ergenekon soruşturması" Türkiye tarihinin son elli yılında karşılaştığımız, büyük bir kısmı da kamuoyunun bilgisi dışında gerçekleşmiş pek çok olayın aydınlatılması yönünde ışık tutacak, bölük pörçük bilgileri, tahminleri, kanaatleri hukukî süreç içinde kanıtlayabilecek bir imkânı sunmaktadır. "Ergenekon davası" Türkiye'nin bütün sorunlarını çözecek, her şeyi yerli yerine oturtacak bir sonuca kavuşturmayacak bizi, bundan eminiz. Ama Türkiye'nin karşısına ancak elli yıl sonra çıkmış bir fırsattır, bunun önemini ve büyüklüğünü anlamak gerekir.

"Ergenekon davası"nın rahatsız ettiği kabaca iki kesim önce soruşturmanın akamete uğratılması, daha sonra davaya dönüşmemesi, davaya dönüştükten sonra da "sulandırılması", asıl mecrasından saptırılması, böylece neticesiz kalması için elinden geleni yapmaktadır. Bu iki kesimden biri, zaten Ergenekon örgütü ile irtibatlı, şu veya bu şekilde illegal yapılanmanın bir yerinde yer almış, "hizmet" etmiş kişilerden oluşmaktadır. İllegal yapılanmanın ne kadar geniş bir yelpaze içinde örgütlendiğini ve etki alanının ne kadar geniş olduğunu artık biliyoruz. En uç sol örgütlerden en sağdaki kişilere, terör örgütüyle ilişkili kişilerden terörle mücadele için kurulmuş teşkilatlara, laik hayat tarzını benimsemiş insan topluluklarından tamamen marjinal "İslamî" gruplara kadar Ergenekon'un elinin uzanmadığı yer kalmamıştır. Böyle bir yapılanma sadece bize mahsus değildir; İtalya'da da, radikal solcu bir örgüt tarafından sağcı-muhafazakâr başbakan Aldo Moro'nun kaçırılması ve suikastla ortadan kaldırılması hadisesi, İtalya'yı "kurtarmak" için kurulmuş, aslında sağcı-milliyetçi bir illegal yapılanmanın işidir. Öyle ki, hem kaçıranlar hem de kaçırılanın yol arkadaşları aynı örgütün kontrolü altındadır. Elleri kolları bu kadar geniş, bu kadar uzun bir örgütün, soruşturma ve dava sırasında da boş durmayacağını, yargılama sürecini elinden geleni ardına koymayarak etkilemeye çalışacağını tahmin etmek gerekir. Aslında, soruşturma ve yargılama sürecini akamete uğratmak için çok daha fazla şey yapılacağını, çok daha etkili sonuçlar alınacağını tahmin ediyorduk. Muhtemeldir ki, soruşturmanın ciddiyeti ve elde ettiği delillerin gücü illegal yapılanmayı rahat çalışamaz hale getirmiş olmalıdır.

Ergenekon davasından rahatsız olan diğer bir kesimin ise iyi niyetli insanlardan oluşabileceğini düşünüyoruz. Bunların bir kısmı, belki, illegal yapılanmanın içinde bulunuyor da olabilir. Ülkeyi kurtarma "sevdası" içindeki bu insanlar, kimi kimden kurtardıklarını ve nasıl kurtardıklarını bilmiyor olabilirler. İddianamede de bulunan bazı ifadeler, birtakım şahısların içlerinde bulundukları yapılanmanın çok küçük bir kısmından haberdar olduklarını göstermektedir. Ancak işlediği fiiller suç oluşturan herkes bunun müeyyidesiyle karşılaşmalıdır. Aklı başında herkes, seçim sonuçlarına bakıldığında rakamlarla ifadesi kabil olmayan bir taraftar grubuna sahip siyasî parti ve örgütlerin, ülkenin ezici bir çoğunluğundan ve bu çoğunluğun tercihlerinden ülkeyi kurtarma gayretlerini anlamakta zorluk çekmektedir. Siz kimsiniz, kimi, kimin adına kurtarıyorsunuz?

"Ergenekon davası" demokratik hukuk devletinin yerleşmesi bakımından çok önemli bir süreçtir. Soruşturmanın "dava"ya dönüştürülebilmesi dahi çok büyük bir başarıdır. Bundan sonraki adımlar, ülkenin kâr hanesine yazılacaktır. İllegal yapılanmanın dışarıdaki unsurları yargılama sürecini akamete uğratmaya çalışacaklardır; bunu beklemeli ve tabii karşılamalıyız. Ancak bu noktadan sonra davanın "akamet"e uğraması mümkün değildir; dava sona ermeden çözülme başlamıştır.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT