1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Çorum'da “Özal Dönemi Türkiye’si” Tartışıldı
Çorumda “Özal Dönemi Türkiye’si” Tartışıldı

Çorum'da “Özal Dönemi Türkiye’si” Tartışıldı

Yakın tarih döneminin irdelendiği Çorum Özgür-Der seminerlerinde bu hafta Özal dönemi tartışıldı.

06 Mart 2012 Salı 11:56A+A-

 

"İş Bitiricilik ve Köşe Dönmecilik" ve “Bir Koyup On Alma” politikalarıyla Özal Dönemi Türkiye’si 

Özgür-Der Çorum Şubesi 2011-2012 dönemine ait müzakereli alternatif eğitim seminerlerinde yakın tarihi tartışmaya devam ediyor. Bu haftaki semineri “Özal Dönemi Türkiye’si”  konu başlığı ile Murat İslam sundu, Ömer İslam ise müzakere etti.

“12 Eylül 1980 darbesi ile devlet modernleşmiş itaatkâr bir toplum modelini oluşturmaya çalışmış ve bu toplumun hem Batı'daki gibi girişimci, dinamik bir burjuvaziyi hem de işini bilen, eğitimli ve çalışkan bir emekçiler kitlesini içermesini istemiştir.” diyerek konuşmasına başlayan Murat İslam, ilk olarak 12 Eylül darbecilerinin geçici hükümetinin Başbakan Yardımcısı, sonrasında Anavatan Partisinin kurucusu olarak aktif siyaset hayatına atılan Turgut Özal’ın 1980 sonrası değişimlerin mimarı olduğu belirtti.

Özal’ın ekonomik alanlar olmak üzere uyguladığı katı kararların kalıcılığı ve kuşatıcılığını sağlayabilmek için her kesime yakın durma gibi çok başarılı bir pragmatizm sergilediğini söyleyen İslam, tıkanan sistemin hayat damarlarının temizlenmesinde çok önemli bir yer tuttuğuna değinerek sözlerine şöyle devam etti:

“Özal ile 10-13 yılı geçmiş dönemlerden ayıran temel farklılıkların gözüktüğü alanları ise ekonomik, kültürel, siyasal ve sosyal olarak geniş bir yelpazeye yayabiliriz. Bunlardan en önemlisi özellikle 70'li yılların sonuna doğru Türkiye'nin içine girdiği ekonomik krizin aşılmasının yolu olarak gündeme gelen "24 Ocak Kararları" olmuştur. Devletçi ekonomi anlayışından serbest piyasa ekonomisine geçişi ifade eden bu kararların Türkiye'ye IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kapitalizmin sömürgecilik kolları tarafından çözüm olarak dayatılması ise olayın önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Söz konusu dönemde, Türkiye'nin mevcut dış borçlarını ödeyememesi ve buna bağlı olarak yeni borçlar alamaması sorunuyla ilgili olarak gündeme gelen kararların uygulanabileceği ortam ise 12 Eylül askeri darbesiyle sağlanmıştır. İşte tam bu noktada karaya oturan Türkiye ekonomisinin rotasını uluslararası kapitalizmin gösterdiği yönde değiştirmek ve gerekli değişiklikleri cesurca yapmak, Özal'ın en önemli özelliğidir.

Büyük ölçüde sistemin işleyişi dışında kalan geleneksel müslüman kesim Özal için büyük bir pazar demekti ve o bunu iyi değerlendirdi. Liberal politika sürecine kattığı herkes gibi bu insanları da ehlileştirdi. Ekonomiyi elde tutmayı egemenliği elde tutmakla eş tutan anlayışın yaygınlaştığı bu dönemde ekonomi merkezli anlayış gittikçe toplumu kuşatmaya başladı.

Sivil, demokrat ve dindar üçlemesi Özal için ifade edilse de uygulamaların, onun şahsından ziyade, çok büyük oranda dönemin, konjonktürün ve tabii ki sistemin ihtiyaçlarından ileri geldiği unutulmamalı.

Ekonomik liberal politikaları uygulamadaki başarısını, özgürlükler konusunda sergilediğini söylemek zordur. 141 ve 142. maddelerin kaldırılması adımı ise ancak Doğu Bloğunun çökmesi ve komünist ideolojinin Türkiye için artık bir tehdit olmaktan çıkmasından sonra atılmıştır. 163. maddenin kaldırılmasının müslümanlar açısından olumlu bir gelişme olarak görülse de sağlanan sözde özgürlük ortamının Terörle Mücadele Kanunu ve 312. Madde ile gerekli güvenceye kavuşturulmuş olması gerçeği de gözlerden uzak tutulmamalı.”

Özal’ın, dört eğilimi birleştirme adına "ideolojilerin sonu"nu getirdiğini, "iş bitiricilik ve köşe dönmecilik" adına dünyevileşmeyi, “bir koyup on alma adına” uluslararası emperyalizmle birlikte hareket etmeye dönük politikalar ürettiğini belirten İslam, şöyle devam etti:

“Özal’ın ABD yanlısı dış politikasının doruk noktası ise 1990 Körfez Savaşı'nda aldığı tavırdır. O süreçte Irak lideri Saddam Hüseyin’in zulmünden kaçarak sınırımıza dayanan mülteciler büyük sorun oluşturmuştur. Kuzey Irak’taki Kürtleri Saddam zulmünden korumak maksadıyla “Çekiç Güç” adı altında uluslararası bir güç Türkiye’ye konuşlandırılmıştır. Bağdat’ın Kürtlere dönük ekonomik ambargo başlatması ve akabinde bölgedeki hükümet görevlilerinin geri çekilmesi bir iktidar boşluğuna neden olmuş ve tüm bu olaylar Kuzey Irak’ta federe bir devlete kadar uzanan Kürtlerin teşkilatlanma sürecini hızlandırmıştır.”

Özal Dönemi denince aklımıza gelen telekomünikasyon, otoyol, enerji ve inşaat sektörünün canlanması gibi bazı olumluluklar sayılsa da Özal'ın pragmatik kimliği hep belirleyici olduğunu hatırlatan İslam, Özal'ın felsefesi her şeyin alınıp satılabileceği, ekonomik sömürü ve vurgunculuğun alabildiğine serbestleştiği, birey merkezciliğin, faizciliğin ve büyüme hırsının dizginsizleştiği, akıllarda ve vicdanlarda büyük bir kirlenmenin ve yozlaşmanın yaşandığı bir dönem olarak hatırlanacağını belirterek konuşmasını tamamladı.

Liberalizmin tamını yaparak konuşmasına başlayan Ömer İslam, Özal döneminde siyasi liberalizmden ziyade ekonomik liberalizm politikalarının varlığından bahsetti ve program karşılıklı görüş alış verişlerinin ardından sonra erdi.

 

HABERE YORUM KAT