1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Cemal Şakar öykücülüğü...
Cemal Şakar öykücülüğü...

Cemal Şakar öykücülüğü...

Şeyda Koç Asyalı, Cemal Şakar'ın öykücü biyografisine kısa bir göz atıyor.

21 Ağustos 2022 Pazar 11:05A+A-

Şeyda Koç Asyalı / Perspektif

İstanbul ağlıyorken ‘susan yazar’

Her insan yangın durağı,

Her kafile ayrı bir göç

Cemal Şakar, kelâmına imânın gölgesi düşmüş bir üstad… Kendisinin de bir söyleşisinde belirttiği gibi: “Yazılarımı imanın bize çizdiği meşru alan içerisinde yazıyorum. Peygamber Efendimiz okusaydı ne derdi?” Bu düsturu ile düşünme tarzını da ortaya cesurca koyan, velûd bir kalem ehli.

Öykülerinde; insanoğlunun hayat ile cilveleşen yanını okuduğunuz kadar, belki de her yazarda mevcut olan mümbit yalnızlığın membaından taşan gözyaşlarını kâğıdına damlatmadığını da görürsünüz. Çok mütevazi, az mütecaviz, çok az da metinlerinin geneline yayılmış hüzzam tadında cümleler kitaplarında ılıman bir edebiyat iklimi sunar. Modern dünya insanının hayata karşı duruşunun çok kolay olmadığını, buna karşı bir tavır ile bir arafta sonsuz bekleyiş olmadığını da hatırlatır. ‘Biz’ olmak kavramı ise onun için, insanı güçlü kılan ana unsurlardan biridir.

Bizim coğrafyamıza ait olan tanımlamaların içinde özgün cümleleri kendini göstermekte zorlanmaz. Bu özenle harmanlanmış, emek sızan çalışmalarına kendinizi kaptırır, cümleleriyle kalbi yeksan olursunuz.

Aslında üstadın öykülerinde vermek istediği mesaja direkt göz ucu ile okumakla değil, ruhunuza da sızabilmesi için hassasiyet içinde yaklaşmanız gerekir. Gönlünüzü kitaba açmanız gerekir. Cemal Şakar’a göre ‘mesaj’ başlı başına bir eylem değildir. Edebi eserler de mesajını taşımalıdır. Her birinin ise ayrı misyonu vardır. 

Yazarı ve kalemini tanımak

Kitap tahlillerinde teknik bilgilerden ziyade yazarı tanımak, kalemini tanımak büyük önem taşır. Bu anlamda Türk gençleri tarafından kaleminin tanınması ve mesajının iyi şerh edilmesi gereken yazarlarımız içinde Cemal Şakar ilk isimlerden biridir.

Yazarımızın Yedi İklim edebiyat dergisinde Gidenler Gidenler ile başlayan kitap yolculuğunun devamında, kaleminin ilk taçlandığı dönem Esenlik Zamanları adlı eseri ile olmuştur. Osman Bayraktar’ın da ifade ettiği gibi “Esenlik Zamanları; büyük ölçüde itminana ermiş bir ruhun, sükûnet halindeki duraklamasıdır. Bu süreçte, yazar bir yandan da öykü yazma işinin teknik yanlarını sorgulamaya başlamaktadır.” İşte tam da bu yüzden mesajını yine muhatabına ulaştıran kıymetli eserler arasında yerini alarak 1999 ‘Türkiye Yazarlar Birliği’ ödülüne layık görülmüştür. 

Yazarın özellikle bu kitaba yansıyan düşünce ufkunu Osmanlı lügatinde geçen ‘fetret’ dönemi diye de tanımlayabiliriz. ‘Fetret’ imparatorluklar tarihinde kullanılan bir tanımlama olsa da her yazarın kalemi de kendine göre imparatorluğudur. Cemil Meriç’in fil dişi kulesi olarak tanımladığı o imparatorluğu Cemal Şakar’da Esenlik Zamanları olarak tanımlamak mümkün. Yazar, belki de bu dönemdeki içsel yolculuğunu çetin realist şartlara rağmen gerçekleştirecek ve sonrasında bize, gerçekleşen ruh ve fikir dünyasının ‘hac yolculuğundan’ topladığı meyvelerini ikram edebilecekti. Kendisinin satırlara işlediği samimiyetini okuyan her yazar adayı kendinden bir parça bulup, eksik olanları ise böylece tamamlama yoluna gidebilecekti. Bu dönem Balıkesir’de yaşadığı uzun yıllar nihayetinde son buldu. Onun düşünsel haccı ve son yıllarda yaşadığı ‘fetret’ dönemi, İstanbul’a yerleştiğinde son bulacaktı.

Balıkesir’den İstanbul’a göç

Cemal Şakar’ın yaşamındaki Balıkesir’den İstanbul’a göç, onun kaleminde ayrı bir yer tutmaktadır. Çünkü artık o ilhamın başkenti olan İstanbul’un kaldırımlarında gezinen bir çift misafir ayaktan ibaret değildir. Öykülerinde, modernite kıskacındaki şehir insanının kültür erozyonunu ve bu erozyonun nasıl tekrar kültüre iyi bir biçimde dönüştürülmesi gerektiğinin izdüşümlerini okursunuz. Algı ve bilinç bu anlamda mesafe kat edecektir.

Yazarın İstanbul’da süregiden hayatı onun bize kazandırdığı eserlerinin çoğalması ile dikkat çeker. Kalemin kelamda çoğalan yankısına öykülerinde de sıklıkla rastlarız!..  Böylece kitapları daha çok raflarda yer alır. Eserlerinden bazıları; Sular Tutuştuğunda, Sel ve Kum, Mürekkep, Sessiz Harfler, Portakal Bahçeleri

Sessiz Harfler öykü kitabında Cemal Şakar, yeni kalem öykücülerine de yer vererek beğendiği kalem sahiplerini okuyucu ile buluşturur. Bir anlamda tasdik ettiği, aynı çizgi ve frekansta buluştuğu yazarları öne çıkarmak istemiştir. Derlediği bu öykü kitabı, Cemal Şakar’ın seçkisi olan ‘kalem buketidir.’

Yaratılmışın madde ve manada çözümlemesini yaparak, biz-ben olmanın yakınlık ve uzaklık kaosunun hayal aleminde kendine nasıl da yer bulduğunu ve dinginliğini Hayalperdesinin sayfalarında cümlelere döker. Kalem dostları kitap hakkında davetkâr cümleler ile okurların dikkatini çeker. Bunlardan biri de Sibel Eraslan’dır. “Cümleleri aracılığıyla okurun gözündeki lensleri maharetle değiştiren bir sihirbaz gibi, kâh yakının içindeki dipsiz uzağı kâh en ıraktaki en solgun hatıraların içinden en sıcak kalp atışlarını taşıyor size Hayalperdesi… Uzak ve yakın hakkındaki ezberlerimiz bozulunca madde ve varlık bilgimiz sarsılıyor, Hayalperdesi de zaten bunu amaçlıyor.”

2012’de ‘Ömer Seyfettin Öykü Ödülü’ne hak kazanan Mürekkep adlı öykü kitabında bilincin ve gerçekliğin adeta simülasyonunu gözler önüne serer. İslam coğrafyasının özünü modernist bir yaklaşım içinde post-modern kurgular ile okuyucu ile buluşturur. Bu değerli eser daha sonra 2012’de ESKADER tarafından yılın öykü kitabı ödülüne layık görülmüştür.

Cemal Şakar’dan Çehov ve Poe’nun çizgisinde, fakat kendine özgü karakteristik metinler ve öyküler okuruz çoğu zaman. Lügatinde ‘göz, suskunluk, duruş’ vurgularını sıklıkla tekrarlayan yazarımızın yukarıda ismi geçen yazarlardan farkı, yazı ve öykülerinde öznel yargıdan uzaklaşmasıdır. 

Halbuki Çehov ve Poe, insan karakterinin en karanlık yanlarını öznel ve yalın bir şekilde direkt ifade eder. Mesajları çözüm merkezinde gelişim göstermez. Cemal Şakar’ın kitaplarındaki mesaj verme istemi bu anlamda ayrışma gösterir. Okuyucu bu algıyı okudukça farkındalığı artar.

Cemal Şakar, yıllarını geçirdiği Balıkesir’de öykülerinde önce insanı keşfe çıkarmıştır. İstanbul’da yazdığı öykülerde ise insanı; evreni, varlığı, mekân ve maneviyatı sorgulaması adına kendi iç sesini aramaya davet etmiştir. Bu anlamda yazarımızın öykülerinden çıkaracağımız hisseler her okumada değişkenlik gösterir.

Kitaplar önce yazarları okumakla başlar!

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT