1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Bağımsızlık Referandumları Ne Söylüyor?
Bağımsızlık Referandumları Ne Söylüyor?

Bağımsızlık Referandumları Ne Söylüyor?

Irak Kürdistanı ve Katalonya’daki referandumlara ilişkin tartışmalar sürüyor. Söz konusu gelişmeleri değerlendiren Merve Şebnem Oruç, “Küreselleşme rüyasının sonuna gelindi.” ifadesini kullanıyor.

29 Ekim 2017 Pazar 14:35A+A-

Irak Kürdistanı ve Katalonya’da gerçekleştirilen bağımsızlık referandumlarına ilişkin tartışmalar kaldığı yerden hararetli bir şekilde devam ediyor.

Söz konusu referandumların doğru ya da yanlış olup olmadığını bir kenara bırakırsak ve başka yerlerde de referandum gerçekleştirmek, bağımsız olmak isteyenleri hesaba katarsak bütün bu gelişmelerin dünya genelinde yükselen bir yönelişe işaret ettiğini görürüz.

Merve Şebnem Oruç, bugün Yeni Şafak’ta yayımlanan “Bağımsızlık referandumları: Küreselleşmenin sonu geldi mi?” başlıklı yazısında bu yönelişe dikkat çekiyor ve “Artık şüphe yok ki, küreselleşme rüyasının sonuna gelindi.” değerlendirmesinde bulunuyor:

Bölgesel yakınlığı ve doğrudan etkileri nedeniyle Türkiye kamuoyu Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de yapılan tartışmalı referanduma kilitlenmişken Avrupa da İspanya’nın özerk bölgesi Katalonya’nın bağımsızlığı için 1 Ekim’de düzenlenen referanduma odaklanmıştı.

Kuzey Irak’taki referandumda sandıklardan %92,7 oranında bağımsızlığa ‘evet’ oyu çıktığı ilan edildi edilmesine ancak, referandum sonrası yaşanan gelişmeler sonucu Barzani yönetimi geri adım atmak durumunda kaldı. Bugün itibarıyla Irak merkezi yönetiminin Kuzey Irak’taki operasyonları durdu; fakat Barzani yönetiminin referandumu dondurma kararının, referandumun iptalini talep eden Bağdat tarafından kabul edilip edilmeyeceği merakla bekleniyor.

Katalonya’da ise sandıklardan %90 oranında bağımsızlığa ‘evet’ oyu çıkmasının ardından Cuma günü Katalan parlamentosu tek taraflı bağımsızlık ilan edince, İspanya hükümeti Katalonya’nın özerkliğini askıya alarak bölgeyi doğrudan yönetmeye yönelik ilk adımları attı. Katalan hükümeti ve polis müdürleri Madrid tarafından görevlerinden alındı. Irak gibi İspanya’da da önümüzdeki günlerde neler olacağı merak konusu. Bunu izleyip göreceğiz ama tüm dünyada ve özellikle Avrupa’da süregelen bir referandum silsilesi ve bunun paralelinde yükselen mikromilliyetçilik dalgasıyla beraber gelen bağımsızlık dalgasının da dikkatlerden kaçmaması gerekiyor.

Tıpkı Irak gibi İspanya’da bugün gelinen noktanın uzun bir geçmişi var. Arka planında İspanya İç Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve Franco sonrası dönemin yattığı bu bağımsızlık hamlesi başarıya ulaşırsa, İspanya anayasasına göre bağımsızlık referandumu yapma hakkına sahip olan Bask bölgesinin de Katalonya’yı takip edebileceği belirtiliyor. Ayrıca silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamış olsa da 50 yıl boyunca Bask bölgesinin bağımsızlığı için eylemlerde bulunan ayrılıkçı ETA örgütünün de doğum yeri olan Bask bölgesinin değil de Katalonya’nın bağımsızlık konusunda ilk hamleyi yapan özerk yönetim olması dikkat çekici bir başka ayrıntı. Aynı ayrılıkçı terör örgütü PKK’nın 40 yıla yakın süredir silahlı terör eylemlerinde bulunmasına rağmen, bölgede Kürtlerin bağımsızlığına yönelik ilk adımı başarısızlığa uğramış olmasına rağmen Barzani yönetiminin atmış olması gibi.

Benzeri şekilde IRA yıllarca Kuzey İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığı adına eylem düzenlemişken İngiltere’den bağımsızlık referandumunun ilk olarak İskoçya’da yapılmıştı. 2014’te yapılan bu referandumda %55 oranında “Hayır” çıkmıştı ancak 2016’da İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı aldığı ‘Brexit’ referandumu sonrası İskoçya’nın tekrar referanduma gitmesi özellikle milliyetçi parti çevrelerinde yoğun şekilde tartışılıyor. Aynı tartışmalar Kuzey İrlanda’da da yapılıyor. Sinn Fein lideri Kuzey İrlanda’nın en kısa zamanda bir referandum yapıp İrlanda Cumhuriyeti’ne bağlanması gerektiğini söylerken Ulster milliyetçileri ise İrlanda Cumhuriyeti’nden de İngiltere’den de bağımsız bir Kuzey İrlanda istiyor. Galler’de ise yapılan anketler yerel yönetimin gücünün artırılmasını isteyenlerin oranının %40’ın üstünde olduğunu, %25’lik bir kesimin de tam bağımsızlık istediğini gösteriyor.

Avrupa’da bağımsızlık arzusu duyanlar sadece bunlarla da sınırlı değil. Belçika’da Flaman Federal Bölgesi ve Valonya, Almanya’da Bavyera, Fransa’da Korsica ve Brittany, İtalya’da Sicilya, Veneto, Lombardi, Danimarka’da Faroe Adaları ve Bornholm bölgeleri ile Polonya, Hırvatistan, Yunanistan gibi Doğu Avrupa ülkelerinin çeşitli bölgelerinde bağımsızlık talebinden otonom yapının güçlendirilmesine çok sayıda talep yükseliyor.

Avrupa Birliği’nin Katalonya’daki bağımsızlık referandumuna karşı çıkışının arka planında da bunun yattığını söyleyebiliriz. Zira Katalonya’da kabul görecek bir bağımsızlık referandumu domino etkisi yapabilir ve bütün Avrupa’ya yayılabilir. Halihazırda artan milliyetçilik, küresel kriz sonrası toparlanamayan küresel ekonomi ve güvenlik endişeleri, AB’nin Brüksel’i merkezi otorite olarak kabul ettirme baskısına ve AB kurumlarına yönelik güveni zedelemiş, AB şüpheciliğini yükseltmişken Brexit sonrası AB’den kopmaları zor engellemiş olan Avrupa, ulus milliyetçiliğinden endişe ederken mikro milliyetçilik sorunuyla karşı karşıya kalabilir.

Ancak yükselen mikro milliyetçilik dalgasının sadece Avrupa’yı etkilediğini söylemek de doğru olmayacaktır. Hong Kong Özel idari Bölgesi’nde Çin’den ayrılmak isteyen hatırı sayılır bir kitle var ve üç yıl önce gayriresmi bir referanduma gittiler bile. Hindistan’dan Afrika ülkelerine kadar uzanan büyük bir coğrafyada merkezi yönetimlerden ayrılmak isteyenlerin yakından takip ettiği bağımsızlık referandumlarından herhangi biri başarıya ulaşır ve tanınma ile sonuçlanırsa dünyanın pek çok yerinde iştahı kabaran ayrılıkçı hareketleri motive edecektir. ABD gibi bir süper güç bile yarın öbür gün ayrılmak isteyen eyaletlerin talepleriyle karşı karşıya kalabilir.

Daha on yıl kadar önce Soğuk Savaş Sonrası dönemin tuğlalarını koyanın küreselleşme olduğu iddia edilir, ulus devlet sınırlarının önemini kaybetmeye başlayacağı öngörülürdü. Göç dalgaları, ekonomik çıkar çatışmaları ve globalistlerin başına buyruk politikaları sonucu küreselleşme erken doğum sonrası ölüm-kalım noktasına gelirken, ulus devlet sınırları yeniden belirginleşmeye, sınırlar üzerinde çatışmalar yaşanmaya başlandı. Dahası, dünyanın küçük bir köye döneceği söylenirdi, şimdiyse köy kadar bölgeler bağımsızlık ilan edecek hale geldi. Artık şüphe yok ki, küreselleşme rüyasının sonuna gelindi. Ama nereye gittiği daha da belirsizleşen Soğuk Savaş Sonrası dönemin ileride hangi adla anılacağı, bu dönemin belirleyicisi akımın ne olacağı hala en büyük muamma.

HABERE YORUM KAT