
BAE ve İsrail’in altemperyal hırsları
Selçuk Türkyılmaz, İsrail ve BAE’nin İngiliz kolonyal mirasından beslenen altemperyal hırslarla bölgeyi istikrarsızlaştırma sürecini aktarıyor.
Yeni Şafak / Selçuk Türkyılmaz
BAE ve İsrail’in altemperyal hırsları
Birçok defa üzerinde durduğumuz gibi Avrupa ülkeleri Filistin’in tarihî topraklarında işlenen soykırım suçlarından doğrudan sorumludur. Özellikle İngiltere ve Almanya’yı destek kategorisinde anmamak gerekir. Bu iki ülkenin İsrail’le ilişkisi destek kavramı ile tanımlanamayacak kadar ileri düzeydedir. Üstelik bu iki ülkenin ve hassaten İngiltere’nin Filistin’in tarihî topraklarına ilgisi dönemsel ve gelip geçici değildir. İngiltere ve elbette ABD Filistin’le bir sistem dâhilinde ilgilidir. Yaklaşık olarak iki yüz yıllık bir zaman içinde bu sistemli durumun dinî, ideolojik, kültürel, siyasi ve iktisadi boyutları ortaya çıkmıştır. Bu sebeple Filistin’in tarihî topraklarında ortaya çıkan hadiseleri kavramsal bir çerçevede ele almak gerekir. Bu açıdan kolonyalizmin tarihi ve biçimleri üzerinde durmak son derece mühimdir. Bu da bizim için Anglosaksonların tarihine odaklanmayı zorunlu hâle getirir. Kuşkusuz Anglosakson kolonyalizmi ile olayların tarihine atıf yapılmaktadır. Yoksa Filistin’de tatbik edilen yerleşimci kolonyalizmdir.
Dinî, ideolojik, kültürel, siyasi ve iktisadi boyutlar Doğu ve Batı karşıtlığının yeni bir gözle ele alınmasını zorunlu hâle getiriyor. Ne yazık ki çoğu zaman bizde de Filistin meselesi indirgemeci bir yaklaşımla ele alındı. Bunun en önemli gerekçesi Siyonizm’e dair kapsamlı çalışmaların azlığı ve Yahudi ilahiyatının ön planda olmasıdır. 7 Ekim 2023’e kadar Filistin meselesi gündeme geldiğinde çoğu kimse Yahudiler aleyhine konuşmak istemediğini belirtirdi. Hâlbuki yaşanılan sorunun Yahudi meselesiyle neredeyse hiçbir alakası yoktu. Buna entellektüel körlük de diyebiliriz. Ne yazık ki holokost endüstrisi tarafından çerçevesi çizilen bir alanda hareket etmek zorunda kalındı. Bunda özellikle Türkiye’de muhafazakâr camiayı şekillendiren birtakım kaynak metinler oldukça etkiliydi. Bu körlükle Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin emperyalist siyasetlerine odaklanmak pek mümkün olmamıştır. Oysa İngiltere’nin geride bıraktığı izler ortaya çıkartılmalıydı.
İngiltere’nin coğrafyamızdaki etkilerini ve izlerini sömürgecilik kavramı ile ortaya çıkarabileceğimizi zannetmiyorum. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri’nin bugün Türk ve İslam coğrafyasında yol açtığı felaketleri hangi gerekçe ile sömürgecilik kategorisine dâhil edebiliriz? BAE, son derece küçük bir ülkedir ve İsrail gibi sermaye gücüne güvenmektedir. Bu kadar küçük bir ülkenin kendine göre büyük maceralara girişmesi son derece anlamlıdır. Birleşik Arap Emirlikleri’nin yönettiği yıkıcı olaylarda kullanılan silahların büyüklüğü sermaye gücüyle izah edilemeyecek düzeydedir. Birkaç gündür bu ülkenin İsrail’le birlikte Somaliland olarak bilinen ve Somali’ye bağlı bir bölgede yürüttüğü faaliyetler konuşuluyor. Dışarıdan bakıldığında Müslüman ve Arap olduğu düşünülen bir ülkenin İsrail’le birlikte Somaliland gibi son derece mühim bir bölgeyi Somali’den ayırmaya çalışması oldukça önemlidir. Üstelik BAE ve İsrail’in Somaliland’i bir üs olarak kullandığı ve Sudan gibi ülkelere yönelik operasyonları buradan yönettiği bilinmektedir.
BAE, 1971’e kadar İngiltere’nin himayesindeydi. Manda ve himaye rejimleri on dokuzuncu yüzyıl kolonyalizminin yirminci yüzyıldaki biçimleridir. İngiltere, Filistin’de de bir manda rejimi oluşturmuştu. İngiltere Somali’si ya da İngiltere Somaliland’ı da 1960’a kadar varlığını sürdürdü. Bilindiği gibi Sudan da bir zamanlar İngiltere’nin kolonisiydi. Bu, sistemli bir durumdur.
BAE ve İsrail arasındaki ilişkileri İngiltere’nin kurduğu sistem üzerinden değerlendirmek gerekir. Bugün her ikisi de hırslarını dizginlemekte zorlanan iki küçük ülke gibi gözükse de onları harekete geçiren asıl faktör altemperyal güç olma isteğidir. İsrail yerleşimci kolonyal yapıdır ve BAE de himaye rejimi ile şekillenmiştir. İkisi de aşırı derecede İngiltere mührünü taşımaktadır. Dolayısıyla bu iki altemperyal gücün Somaliland üzerindeki jeopolitik oyunlarını İngiltere bağlamından hareketle değerlendirmek gerekir.
Yerleşimci koloniler, manda ve himaye rejimleri ve de istismar kolonileri birbirinden farklıdır. Dolayısıyla bu kolonilerde yaşayanlar da birbirinden farklı tepkiler geliştirmiştir. Bu bağlamda BAE gibi bir ülkenin İngiltere ile ilişkisini zorunluluk kavramıyla ele almak yanıltıcıdır. BAE, kolonyal ilişki ağlarında İngiltere gibi emperyalist ülkelere dayanarak siyaset üretmeyi kazançlı bir durum olarak görmektedir. Önünde de İsrail örneği var. Bu durum da ne din ne de milliyet çerçevesinde ele alınabilir.
BAE’nin İslamiyet öncesi kültürel özellikleri öne çıkarması boşuna değildir.





HABERE YORUM KAT