1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Akın: Suriye; Ümmetle Hesap Görülen Coğrafyadır!
Akın: Suriye; Ümmetle Hesap Görülen Coğrafyadır!

Akın: Suriye; Ümmetle Hesap Görülen Coğrafyadır!

Daha çok hadis ve tefsir alanında çalışmalar yapan Mehmet Emin Akın ile Suriye hakkında konuştuk.

27 Ağustos 2013 Salı 16:26A+A-

Yılmaz Bilgen / Haksöz-Haber

Ankara’da ikamet eden Mehmet Emin Akın ile Suriye'de yaşananları konuştuk.

20130730104901jpg.jpgYurtdışında uzun yıllar eğitim çalışmalarında bulunan Mehmet Emin Akın, Suriye ile uzun yıllardır ilgilenen ve 3 yıldır devam eden savaşın yol açtığı yıkıma karşı ortaya koyduğu çabalarla da dikkat çekiyor..

-Hocam Suriye’de sürecin uzamasıyla birlikte propaganda savaşları da hız kazandı. Suriye olaylarının başlangıcı ve gelişimine dair sizin değerlendirmeniz nedir?

Her şeyden önce Suriye’de hiçbir şey organize değildi. Beşşar Esed dönemi tam bir tiranlıktı önce bunu tespit edelim. Suriye’de namus, can, nesil, akıl ve din emniyeti yoktu. Her şey bir firavunun iki dudağı arasında cereyan ediyordu.

Suriye’de ilk gösterilerin başlamasına sebep olan olay ise Dera’da iki gencin tırnaklarının sökülerek tecavüz edilmesi olduğu nedense hiç dillendirilmiyor. Bu yönde bir sürü yalan ve iftiralarla Suriye Halkı’nın haklı ve şerefli mücadelesi gölgelenmek isteniyor. Karmakarışık ve karanlık ittifaklara sahne olan Suriye coğrafyası, son 3 yıldır İslam Ümmetiyle hesap görenlerin ortak hareket ettiği bir ülke durumundadır.

-Kimdir bu kirli ittifakın aktörleri?

İçeride Nusayriler ve onlarla kirli ilişkileri olan PYD gibi gruplar, dışarıda ise başta İran, İsrail, ABD, Rusya, Çin ve körfezdeki kukla rejimlerin oluşturduğu bir konsensus var.Suriye’de İslama dayanan bir devlet yapısının egemen olmaması için hepsi ittifak etmiş durumdadır. Bu saydıklarım içerisinde en şiddetli ve tehlikeli olan ise İran rejimidir.İsminin önünde İslam sıfatı bulunan İran devleti son yaşananlarla ‘Safevi-Pers’ niteliğinden hiçbir şey kaybetmediğini çok net ortaya koymuştur. Elhamdulillah Ümmet her şeyi en saf şekliyle görme ve bu rejimin gerçek yüzünü anlama şansı yakaladı ve 1979 devriminden buyana süren aldanma dönemi de böylece son buldu..

Nusayri-Şebbiha çeteler daha fazla kadına tecavüz edebilmek için olağanüstü cinsel güç artırıcı hap tüketiyorlar. Ve bu fiillerini de kayda alıp övünüyorlar. İslam Devletiyim diyen İran ise bu namussuzlar sürüsüyle kardeş olduğunu ilan ederek sergilenen alçaklığın tarafı olmakla övünüyor.

Çok açık ifade ediyorum Irak’ın işgalinde ABD’nin en büyük müttefiki İran’dır. Afganistan’da da böyle olmuştur. Suriye ekseninde batının ve diğer yağmacı efendilerin uzlaşacağı bir çözüm İslamı barındırmayan bir çözümdür. Karzai, Kadirov, Maliki, Kerimov, Barzani, Sisi, Baradey, Aliyev, Mişel Süleyman hatta Esed benzeri, tasması müstekbirlerin elinde olan işbirlikçi bir idareci ve Şeriata muhalif bir yönetim biçimiyle Suriye’yi yeniden tanzim etmek istiyorlar. İran’da yanıbaşında Sahabeye küfretmeyen İslam nizamını temel alan bir ‘Devleti’ istemiyor ve doğal olarak ta menfaatleri batılı-kominist ve sair güçlerle örtüşüyor.

-İran neden eleştirileriniz merkezinde duran ülke?

 Bakınız Endülüste 1490’lı yıllarda dehşetli bir katliam yaşandı. Büyük bir kitle kıyımının yanında dev bir medeniyet yağmacı batılılar tarafından talan edildi. Dönemin şartları iyi incelendiğinde Kral Ferdinand’ın acımasız katliamlarına müdahil olmak isteyen Osmanlı devletine ayak bağı olan tek güç Safevi- İran olmuştur. Safeviler’in dört kez Bağdat’ı işgal etme teşebbüsü Osmanlı’nın İspanya’da zuhur eden katliamı engelleme fırsatı vermedi… Bu hatırlatmayı neden yaptım. Bugün de aynı İran Suriye üzerinden Ümmetle hesap görenlere liderlik ediyor. Ne kadar kafir oluşum varsa hepsi Suriye’de kümelenmiş Müslüman katlediyor. Endülüs örneğinde olduğu gibi bu kafir ittifakın zaferi için herşeyini ortaya koyanda yine İran devletdir.

1490’larda yaktıkları fitne ateşi bir çok mazlumun ve örnek bir İslam Devletinin yok olmasına sebep olan İran ve karanlık ittifak şimdide Suriye’yi ortadan kaldırma mücadelesi vermektedir.

-Gelinen noktada Hizbullah’ın tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

1976 yılında Suriye’nin Lübnan’ı işgali orada yerleşik Filistinlilerin katledilmesine ve şimdiki Hizbullah’a zemin oluşturulmasına yönelik bir girişimdi. O Hizbullah kuruldu palazlandı ve şimdilerde Esed iktidarına Suriyede’ki kıyıma katılarak diyet ödüyor.

Ümmet şunu anlamalıdır. İran’dan zuhur eden her gelişme öncelikle İran’ın mezhep taassubundan neşet eder. İran yeryüzünün en ulusalcı ve buna paralel olarak mezhepçi devletidir. Bunu görmekte ve anlamakta maalesef çok fazla geç kalındı.

İran’ın emeli Irak, Suriye, Lübnan eksenli bir şii hat oluşturmaktır. Nasıl ki İsrail Arz-ı Mevud rüyasında ise İran’da bu projeye hayatiyet kazandırma çabasındadır.

 Direnişçiler için marjinal tekfirci toplama teröristler deniliyor ama Hizbullah ise sanki Suriye’nin asli unsuru gibi görülüyor. Dünyanın farklı beldelerinden Cihada katılanlar gönüllü İslam erleridir. Ve Zalim bir diktatöre karşı müstezafların safında yer alıyorlar. Hizbullah’ın paralı askerleri ise tecavüz ve masum katlinde sınır tanımayanların safında yerini alarak tarafını belli etmişlerdir.

Uzun yıllar umut İsrail’e karşı bağlanılan bir örgüt görünümünde olan Hizbullah’ın itikadının ve eylemlerinin ne olduğu anlaşılmıştır. İsrail’le savaşacak olanlar Tevhide iman eden, Sahabeye küfretmeyen ve Hazret-i Muhammed’e gönülden teslim olmuş Muvahhitler olacaktır.

 Kadın kız çoluk çocuk demeden tecavüz edip katledenlere destek verenlerin inancı ve insanlığı sorgulanmaya muhtaçtır.

İsrail işkence eder, bomba yağdırır, hapishanelerde çürütür ancak tecavüz etmez bu alçaklar İsrail’den beter yöntemlerle Müslümanları sindirmeye çalışıyor.

-Mevcut gelişmelerden hareketle direnişin geleceğine dair düşünceleriniz?

Allah’ın izniyle direniş zaferle taçlanacaktır. Bundan kimse şüphe etmemelidir. Süreç uzasa da Suriye’de yanan özgürlük ateşi söndürelemez. İslam yeniden O beldenin hakikati olacaktır. Ben bu aşamadan sonra geri dönüşün olacağına inanmıyorum. İstikamet üzere devam edildiği ve sebat edildiği takdirde zafer şüphesiz Müslümanlarındır.

-Önümüzdeki dönemde içeride gruplar arasında çatışmalar yaşanacağına dair tereddütler mevcut sizce bir iç hesaplaşma tehlikesi var mı?

Şu an Suriye’de savaşan 30 civarında grup var. Suriye halkının İslam hassasiyeti yüksektir. Beşşar’ın def edilmesinden sonra yaşanacak bir iç savaş kesinlikle halkın aleyhine olacaktır. Müslümanların birbirine düşme ihtimalini ben görmüyorum.

Küresel güçler Suriye’de can kaybının artmasından büyük memnuniyet duyuyorlar ve ne kadar fazla ölüm olursa o kadar karlı olduklarına inanıyorlar. Katliamlara göz yummaları ve tepkisizlikleri bu memnuniyetlerindendir.

 Genel hatlarıyla tüm müstekbirleri memnun eden katliamlardan ve ölümlerden özelde ise en fazla kazançlı çıkan iki ülke ise İsrail ve İran’dır.

 

HABERE YORUM KAT

6 Yorum