1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. Ağrı’da kaç Keldani var
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

Ağrı’da kaç Keldani var

27 Ocak 2010 Çarşamba 21:22A+A-

Hrant’ı öldüren devlet nasıl bir devlettir? Kendi halkını nasıl tanımlar?

“Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Bu, mevcut Anayasa’nın 66. maddesi. Devlet, Türk devleti; herkes Türk. Ne mutlu hepimize!

Sanılabilir ki, 12 Eylül Anayasası olduğu için böyle. Ama yanlış sanılır. Aynı madde aynı şekliyle “ilerici” 1961 Anayasası’nın da 54. maddesiydi.

Daha da geri gidelim.

TBMM’de 1924 Anayasası müzakerelerinde Türkiye sakinlerini tanımlayan 88. madde ateşli tartışmalara yol açar. Birkaç milletvekili bu topraklarda yaşayan herkesin milliyet bakımından Türk olarak kabul edilmesini ister. Büyük çoğunluk, gayrımüslimlerin Türk olarak tanımlanmasının mümkün olmadığında ısrar eder. Bu çoğunluğa göre, Ermeni ve Yahudiler, hem Ermeniliklerini ve Yahudiliklerini hem de dillerini terk etmedikçe Türk olamaz.

Sonunda, 88. madde şöyle kabul edilir: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk ıtlak olunur.”

Yani bazıları sadece “vatandaşlık itibariyle” Türktür. Ama aslında olmadıklarını biz biliriz!

Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, aslında Türk olmayan bu vatandaşlara daha sonra “kanun Türkü” der! Hakiki Türk değil, kanun Türkü! Kanun Türkleri “Ne mutlu Türküm diyene” diyebilir mi, bilemiyorum, Bozkurt Bey’e de soramıyoruz artık. (Meraklısına Soner Çağaptay’ın Türkiye’de İslam, Laiklik ve Milliyetçilik: Türk Kimdir? kitabını öneririm.)

Önemi var mı? Var. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya 1934’te yabancı soyadlarını yasaklayan Soyadı Kanunu tartışılırken ağzından kaçırır. Şöyle der:

“Yabancı isimlere gelince, bir memleketin en büyük vazifesi, sınırları içinde oturanların hepsini kendi camiasına ilhak etmektir... Niçin hâlâ Kürt Memet, Çerkes Hasan, Laz Ali diyelim. Bir defa bu, hâkim unsurun kendi zaafını gösteren bir şeydir.”

“Hâkim unsur” hangisi sizce? Belli ki Kürtler, Çerkesler ve Lazlar değil. Ermeni ve Yahudilerin de olmadığını varsayabiliriz herhalde.

Ha, bu arada Soyadı Kanunu’yla “yan, of, ef, viç, is, dis, pulos, aki, zade, mahdumu, veled ve bin” heceleriyle biten soyadlarının kaydettirilmesi yasaklanır! Yani Ermeni, Bulgar, Makedon, Boşnak, Sırp, Hırvat, Rum, Giritli, Fars, Gürcü ve Arap soyadları!

CHP genel sekreteri ve rejimin üçüncü adamı Recep Peker 1931’de açık konuşur:

“Hıristiyan ve Musevi arkadaşlar için de aynı açıklıkla fikirlerimizi söylemek lazımdır. Fırkamız bu vatandaşları da izah ettiğimiz dil ve emel birliğinde iştirak kaydı altında tamamen Türk olarak kabul eder.”

Birincisi, Türk olarak kabul edilmek istemiyorsam ne olacak? İkincisi, senin dilini değil de, kendi dilimi konuşmak istiyorsam ne olacak? N’apacaksın?

Ne olacağını bugün biliyoruz: “Hıristiyan ve Musevi arkadaş” hemen hemen kalmadı memlekette!

Peki, Türk olmayan ama en azından Müslüman olan “arkadaşlar” hakkında ne düşünür Peker? Şöyle:

“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük, Çerkeslik ve hatta Lazlık ve Pomaklık gibi fikirler telkin edilmiş olan vatandaşlarımızı kendimizden sayarız. Mazinin karanlık istibdat devirlerinden kalma bir miras olan ve uzun tarihi tegallübatın mahsulü bulunan bu yanlış telakkileri samimiyetle düzeltmek vazifedir.”

Yani Kürtler kendilerini yanlışlıkla Kürt zannediyor ve Türklerin vazifesi bu yanlışı düzeltmek!

Ulu Önder Atatürk’ün bu konularda düşüncesi neymiş acep?

Şöyleymiş: Devletin Hıristiyan ve Yahudilere karşı tedbirli davranma ihtiyacı ancak bunlar “mukadderat ve talihlerini Türk milletine arzularıyla rapt ettikten sonra” ortadan kalkacakmış.

Rapt edip etmediklerini Emniyet-i Umumiye Umum Müdüriyeti 1930’lu yıllar boyunca dikkatle izlemiş. Nerede ne kadar azınlık “vatandaş” olduğunu saptamak için canla başla çalışmış. Arşivler, 3 Mayıs 1933’te Emniyet-i Umumiye’nin Ağrı Valisi’nden il sınırları içindeki Ermeni, Süryani, Yakubi ve Keldanilerin sayısı hakkında rapor istemesi türünden belgelerle dolu.

1933’te Ağrı’da kaç tane Keldani olduğunu bilen Türk devleti, Şişli’de bir tane Hrant’ı mı gözden kaçıracaktı!

TARAF

YAZIYA YORUM KAT