1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Adalet olmadan tanınma özgürleşme değildir: Gazze daha fazlasını talep ediyor
Adalet olmadan tanınma özgürleşme değildir: Gazze daha fazlasını talep ediyor

Adalet olmadan tanınma özgürleşme değildir: Gazze daha fazlasını talep ediyor

Cibaliye'de bir anne bana bir keresinde şöyle demişti: “Ailemizin yarısını gömdük ama diğer yarısı hala ayakta.” Bu haysiyet hiçbir devlet tarafından bahşedilmedi; sessizce ve meydan okurcasına yaşanıyor.

08 Ağustos 2025 Cuma 18:55A+A-

Adnan Hmidan’ın Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.


Son haftalarda bazı Batılı hükümetler bir Filistin devletini tanımaya giderek daha açık olduklarını gösteren açıklamalar yaptılar. Fransa, Filistin'in bu Eylül ayında Birleşmiş Milletler'de bir “devlet koltuğu” kazanmasını destekleme niyetini ifade etti. İngiltere de -Gazze'de ateşkes sağlanamadığı sürece- aynı şeyi yapabileceğini ima etti. Kanada bile bu görüşmeye katıldı, ancak bir şart koştu: gelecekte varılacak herhangi bir siyasi çözümde Hamas gibi Filistinli direniş gruplarının dışlanması.

Bazıları için bu bir ilerleme olarak görülebilir - ihtiyatlı bir iyimserlik nedeni. Ancak umut, adaletten ayrıldığında tehlikeli bir şekilde yanıltıcı olabilir. Sürgün, kayıp ve uzun hafızanın şekillendirdiği bizler, görünüşleri sorgulamayı öğrendik. Kâğıt üzerinde bir vatan inşa edilemeyeceğini biliyoruz. Geri dönüş hakkı, gerçek egemenlik ve Gazze üzerindeki kuşatmanın kaldırılması olmaksızın tanıma, sembolik bir yatıştırmadan öteye gitmez.

Açık konuşalım, bu jestlerden bazıları rahatsız edici imalar içeriyor. İngiltere'nin mesajı Filistinlilerin tanınmayı “hak edebilecekleri” yönünde -eğer direnmeyi bırakırlarsa-. Sanki onlarca yıldır süren kuşatma ve çekilen acılar Filistinlilerin sessizce geçmesi gereken bir sınavmış gibi. Kanada'nın tutumu daha da ileri giderek, tanınmanın direnişin en önemli gücünün siyasi olarak silinmesi koşuluna bağlı olduğunda ısrar ediyor.

Bu durum temel bir soruyu gündeme getirmektedir: Filistin devleti şimdi teslimiyet için bir ödül olarak mı sunuluyor? Filistinlilere bir ulus olarak kabul edilmeleri için önce uysal, bölünmüş ve sessiz olmaları gerektiği mi söyleniyor?

150'den fazla ülkenin halihazırda bir Filistin devletini tanıdığını hatırlamakta fayda var. Buna rağmen ne gibi somut bir ilerleme kaydedildi? Adalet yolunda samimi adımlar atan herkese teşekkür ederim. Ancak diplomatik sembolizmi anlamlı bir değişimle karıştırmayalım. Sahada gerçekler acımasız: kuşatma sürüyor, bombalar düşmeye devam ediyor ve Filistinliler hala ölüyor - sadece gıda kıtlığından değil, bunun hesaplı bir şekilde inkâr edilmesinden dolayı.

Konuşmayı yeniden merkeze almalıyız. Diplomatik jestler manşetleri süslerken, daha derinlerdeki kriz devam ediyor: Gazze aç bırakılıyor ve kolektif olarak cezalandırılıyor. Kuşatmanın kaldırılması, mahkûmların serbest bırakılması ve Filistinlilerin siyasi bir gelecek hayal etmeleri istenmeden önce nefes alabilmeleri için bu sona ermelidir.

Bu diplomatik gelişmelerin göz ardı edilmesi anlamına gelmiyor. İsrail'in Fransa'yı tanıma kararını “Batılı değerlere” ihanet olarak nitelendirerek tepki göstermesi gerçek bir rahatsızlığı ortaya koymaktadır. Bu önemli. Uluslararası statükoda bir kırılmaya işaret ediyor. Ancak sembolizm tek başına adalet değildir. Gazze'nin çocuklarının kanı, onların acılarına ortak olanların tasarladığı bir masada oturmak için takas edilemez.

Filistinlilerin ihtiyacı olan şey yönetilen bir özerklik ya da şartlı bir devlet değil, gerçek bir kurtuluş, yani tarihsel olarak zulümlerini mümkün kılanlar tarafından dayatılan ön koşullar olmaksızın kendi geleceklerini belirleme özgürlüğüdür.

Gazze'deki ailelerle tanışmış ve onların hem kederlerine hem de onurlarına tanıklık etmiş biri olarak, gördüklerimi unutmam mümkün değil. Cibaliye'de bir anne bana bir keresinde şöyle demişti: “Ailemizin yarısını gömdük ama diğer yarısı hala ayakta.” Bu haysiyet hiçbir devlet tarafından bahşedilmedi; sessizce ve meydan okurcasına yaşanıyor.

Bu nedenle, ‘koşullu tanıma’ teklif edenlere şunu söylüyoruz: Biz sizin onayınızdan çok önce de bir halktık ve çok sonra da öyle kalacağız. Eğer gerçekten adaleti savunmak istiyorsanız, direnme hakkımızı, geri dönme hakkımızı, kuşatma ve açlıktan kurtulmuş olarak yaşama hakkımızı tanıyın. Devletimizin adını koymakla kalmayın, onu öldüren şeye son vermemize yardımcı olun.

HABERE YORUM KAT