1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. ABD, Suudi Arabistan'ı ve Küresel Güney'i hedef alıyor
ABD, Suudi Arabistan'ı ve Küresel Güney'i hedef alıyor

ABD, Suudi Arabistan'ı ve Küresel Güney'i hedef alıyor

Görünüşe göre ABD'nin algılanan rakipleri giderek artıyor. Rusya yıllardır Washington tarafından jeopolitik ve askeri bir rakip olarak görülürken, Çin de ticari ve ekonomik bir rakip olarak görülüyordu.

21 Şubat 2025 Cuma 23:24A+A-

Muhammad Hussein’in Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz-Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

Güçlü adamların bir özelliği de, sadece açıklamalarıyla bile etrafındakileri -müttefiklerini, düşmanlarını ve küresel piyasaları- dehşete, kafa karışıklığına ve paniğe sürükleyebilmeleridir.

ABD Başkanı Donald Trump, 23 Ocak'ta Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada, küresel fiyatları düşürmek için Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nden (OPEC) ham petrol üretimini arttırmasını talep ettiğinde durum böyleydi.

“Suudi Arabistan ve OPEC'ten petrol maliyetini düşürmelerini de isteyeceğim. Açıkçası seçimden önce bunu yapmadıklarına şaşırdım,” dedi başkan. “Bunu yapmamaları pek de sevgi dolu bir davranış değildi. Buna biraz şaşırdım.”

Bu sözler, Washington tarafından benimsenen ve iki yönlü bir yaklaşıma sahip olduğu bildirilen yeni bir enerji politikası gündeminin sinyallerini verdi. İlk olarak, ABD'yi enerjide bağımsız bir ülke haline getirerek Körfez Arap ülkeleri gibi kilit tedarikçilerin petrol ve diğer enerji kaynaklarına daha az bağımlı olmasını sağlamayı amaçlıyor.

İkinci olarak yeni politika, Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşı durdurmak için ateşkes ve siyasi çözüm müzakerelerinde petrol fiyatlarını önemli bir pazarlık unsuru haline getirmeyi amaçlıyor. “Eğer fiyat düşerse Rusya-Ukrayna savaşı derhal sona erer. Şu anda fiyat o savaşın devam etmesine yetecek kadar yüksek,” dedi Trump.

Bu stratejinin mantığı, G7 ülkelerinin 2022 yılında Rusya'nın ham petrol ihracatına uyguladığı ve gemi sahiplerinin, sigortacıların ve bu ihracatın taşınmasında görev alanların bu eşiğin üzerindeki herhangi bir Rus petrolünün hareketini kolaylaştırmasını engellemeyi amaçlayan varil başına 60 dolarlık petrol fiyatı sınırında yatıyor gibi görünüyor. Ancak Moskova'nın bu tür önlemleri sayısız yöntemle aşabildiği ve ABD ile Batılı ülkelerin bu konuda Rusya ekonomisine baskı yapmasını zorlaştırdığı bildiriliyor.

Trump yönetiminin Ukrayna ve Rusya özel temsilcisi Keith Kellogg, yeni başkanın Davos'taki açıklamalarının ardından geçen ay Fox News'e verdiği bir röportajda “Rusya petrol satışlarından milyarlarca dolar para kazanıyor” dedi. “Bunu varil başına 45 dolara düşürürseniz ki bu temelde bir başabaş noktasıdır?”

Trump yönetiminin bu iki hedefi esasen beraber gitmekte olup, petrol fiyatlarını büyük ölçüde düşürme girişimi Washington tarafından yerli petrol arama ve üretiminin artırılmasıyla potansiyel olarak desteklenmiş olarak görülmektedir.

Ancak bu yerel hedef pek çok analistin kafasını karıştırdı çünkü küresel fiyatları düşürürken ülke içinde petrol üretimini arttırmak, varil başına 50 doların altındaki petrol fiyatlarıyla kar elde etmekte giderek zorlanacak olan yerel petrol şirketlerine geri tepecek gibi görünüyor - özellikle de ABD şirketlerinin bir varil ham petrolü 25 ila 40 dolar arasında bir maliyetle ürettiği gerçeği nedeniyle.

Öte yandan OPEC ülkelerinin, özellikle de Suudi Arabistan gibi Körfez ülkelerinin bir varil petrolü 10 doların altında bir maliyetle üretebildikleri bildiriliyor. Bu da üretimde keskin bir artış ve küresel fiyatlarda bir düşüş olması halinde Körfez ve OPEC ülkelerinin karlarını sürdürebileceği, Amerikan şirketlerinin ise en azından kısa vadede zarar göreceği anlamına geliyor.

Ancak Trump'ın petrol fiyatlarını kontrol etme mücadelesi, Amerika'nın kendi enerji nüfuzuna sahip olduğunu görme arzusundan ve Ukrayna'daki savaşı çözme ihtiyacından daha büyüktür; ABD'nin dünya sahnesinde Amerikan üstünlüğünü kabul ettirme ve 'Küresel Güney'in her türlü güç gösterisine karşı çıkma mücadelesinin sadece bir cephesi olarak görülebilir.

Küresel Güney'in birliğine karşı sürmekte olan bu savaşın diğer cepheleri arasında Başkan'ın BRICS'i kınaması ve gelişmekte olan ekonomilerden oluşan bu grubun kendi yönetimini ve ABD dolarını ve daha geniş anlamda ulusal ekonomiyi güçlendirme çabalarını kaygılandırdığı bir dönemde yaklaşmakta olan 'dolarsızlaşma' tehdidi de yer almaktadır.

Trump geçtiğimiz birkaç ay içinde, blok için bir para birimi oluşturmaya çalışan BRICS üyelerine karşı doğrudan yüzde 100 gümrük vergisi tehdidiyle karşılık verdi ve “dolarla oyun oynamak isterlerse” ekonomik savaş uyarısında bulundu.

Görünüşe göre ABD'nin algılanan rakipleri giderek artıyor. Rusya yıllardır Washington tarafından jeopolitik ve askeri bir rakip olarak görülürken, Çin de ticari ve ekonomik bir rakip olarak görülüyordu. Şimdi, Trump yönetimi altında, BM ve uluslararası kuruluşların yasal engeller olarak ele alınması ve OPEC'in ABD'nin enerji bağımsızlığına karşı bir meydan okuma olarak sınıflandırılmasıyla bu yetki alanı yeni alanlara genişletiliyor.

Bu çerçevede, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri bile Trump'ın gözünden kaçmış gibi görünmüyor. Washington ile Körfez Arap ülkeleri, özellikle de Suudi Arabistan arasında henüz somut bir gerginlik olmasa da, yakın gelecekte ilişkilerde potansiyel bir çatlağa dair işaretler ortaya çıkmaya başladı.

Suudi Arabistan ve OPEC'teki ortakları ve müttefiklerinin piyasaya daha fazla petrol sürmesi ve Trump'ın talimatlarını adım adım yerine getirmesi pek olası görünmese de, Trump yönetiminin sert iniş çıkışları altında diplomasiyi sürdürmeye çalışan pek çok ABD müttefiki gibi krallık da ülkeye 600 milyar dolar yatırım sözü vererek ve Rusya ile görüşmelerinde mevcut yönetimle birlikte çalışarak ABD'yi yatıştırdı.

Bununla birlikte Riyad, krallığın enerji politikalarını domine etme girişimlerinde Washington'a karşı çıkmaktan çekinmeyecek ve muhtemelen yalnızca kendisine ekonomik olarak da fayda sağlayacak önerilerle işbirliği yapacaktır.

Körfez ülkesi, Trump yönetiminin petrol piyasalarını etkilemeye yönelik bu tür taleplerine karşılık olarak, özellikle de Riyad'ın geçen yıl eski Biden yönetimi altında bir savunma anlaşması yapmaktan vazgeçmek zorunda kalmasının ardından, ABD ile yeni bir savunma anlaşması çabalarını yeniden canlandırmak için bastırıyor olabilir.

HABERE YORUM KAT