1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Zıt gerçekler: İsrailli ve Filistinli mahkumlara yapılan muamele
Zıt gerçekler: İsrailli ve Filistinli mahkumlara yapılan muamele

Zıt gerçekler: İsrailli ve Filistinli mahkumlara yapılan muamele

İsrailli tutsaklar insanileştirilirken, İsrail hapishanelerindeki Filistinliler, bütün bir halkın insanlıktan çıkarılmasını yansıtan sistematik istismara maruz kalmaktadır.

22 Ocak 2025 Çarşamba 19:36A+A-

Jamal Kanjl’ın Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.

 

Pazar günü Gazze'de esir tutulan üç İsrailli kadının serbest bırakılması dünya medyasının büyük ilgisini çekti. Ancak, İsrail tarafından kaçırılan ve herhangi bir suçlama olmaksızın alıkonulan Filistinli kadınların serbest bırakılmasına nispeten daha sınırlı yer verildi. Bu eşitsizlik, Filistinlilerin insanlıktan çıkarılmasının normalleştirilmesini yansıtmakta ve İsrail'in 46.000'den fazla Filistinliyi öldürmesini sağlayan bir anlatıyı sürdürmektedir.

Kızıl Haç ve İsrailli doktorlar tarafından yapılan ilk tıbbi değerlendirmeler, kadınların sağlık durumlarının iyi olduğunu ve esaretleri sırasında iyi muamele gördüklerini göstermiştir. Anlattıklarına göre yiyecek, su ve konaklama erişimlerinin olduğu insani koşullardan bahsediyorlar. İsrail Filistinli çocukları aç bırakırken, doktorları öldürürken ve hastaneleri yakıp yıkarken İsrailli esirlere tıbbi bakım ve yiyecek sağlanmış.

İsrailli kadınlara tutsaklıkları sırasında onurlu bir şekilde davranıldı. Buna karşılık, bir Birleşmiş Milletler raporu İsrail hapishanelerindeki Filistinli kadınlara kötü muamele edildiğini ve “cinsel saldırıya maruz kaldıklarını, İsrail ordusunun erkek subayları tarafından çırılçıplak soyularak arandıklarını” ve cinsel şiddetle tehdit edildiklerini vurgulamaktadır. Aynı raporda, İsrail askerlerinin Filistinli kadın tutukluların “aşağılayıcı koşullarda” fotoğraflarını çektikleri ve onları daha fazla aşağılamak ve üzerlerinde kontrol kurmak için görüntüleri internette yayınlamakla tehdit ettikleri de kaydedildi.

İsrail'in Gazze'de yarattığı yıkıma rağmen serbest bırakılan İsrailli esirlerin refahı, onları esir alanların insani değerlerinin bir göstergesidir. Hiç şüphesiz, gözle görülür görünümleri, kötü niyetli İsrail kuşatması altında Gazzelilerin çoğunun erişemediği yiyecek, ısınmak için yakıt ya da İsrail bombalarından ve hava koşullarından korunmak için güvenli bir barınak gibi şeylere sahip olduklarını ortaya koymaktadır.

Bu arada, serbest bırakılan Filistinli kadın mahkûm Khalida Jarrar'ın bir videosu, Aralık 2023'te İsrail İşgal güçleri tarafından kaçırılmadan önceki görüntüsünün aksine, yürümekte zorlandığını gösteriyor.

İsrailli mahkûmlara gösterilen özen, Filistinli mahkûmların İsrail gözetiminde gördükleri muamelenin tam tersidir. Bunlar arasında, gözaltına alınan Filistinli doktorlar silah taşıdıkları için değil, muhtemelen İsrailli tutsaklar da dahil olmak üzere yaralıları tedavi etmek için ameliyathanede neşter tuttukları için işkence edilerek öldürüldü.

Vücut geliştirmeci Moazaz Obaiyat gibi İsrail işkencesinden kurtulan Filistinliler ise farklı bir hikâye anlatıyor. Obaiyat, ekim 2023'te Batı Şeria'daki evine şafak vakti yapılan baskının ardından gözaltına alındı. Serbest bırakıldıktan sonra Kızıl Haç araçlarına koşan sağlıklı İsrailli kadınların aksine, bir zamanlar güçlü ve kaslı olan Obaiyat, on bir ay boyunca suçsuz yere tutulduktan sonra yardımsız yürüyemez hale geldi.

İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinliler için gerçek 1948'den bu yana daha farklı olamazdı. Filistinli tutuklulara yönelik kötü muamele, işkence, istismar ve hatta gözaltında ölümler insan hakları örgütleri tarafından iyi bir şekilde belgelenmiştir. BM kaynaklarına göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana 56 Filistinli İsrail hapishanelerinde işkence nedeniyle hayatını kaybetti.

Filistinli erkek tutuklular da aşağılama ve zorlama aracı olarak cinsel saldırı mağduru olmuştur. Bu suçlar münferit olaylar olmayıp, Filistinlilerin iradesini kırmak üzere tasarlanmış ırkçı bir İsrail politikasının parçasıdır. İsrailli failler cezasız kalmakla kalmamış, eylemleri çoğu zaman İsrailli liderler tarafından haklı gösterilmiş ya da savunulmuştur. Çoğu herhangi bir suçlama ya da yargılama olmaksızın tutulan Filistinli mahkûmlar için esaret akıl almaz bir eziyet deneyimidir.

İsrail hapishanelerinde Filistinlilere yapılan işkence ve aşağılama, İsrailli milletvekili Hanoch Milwidsky gibi İsrailli yetkililer tarafından destekleniyor. Milwidsky, “bir kişinin rektumuna çubuk sokmanın” kabul edilebilir olup olmadığı sorulduğunda, “Evet, eğer o bir Nukhba (Hamas militanı) ise her şeyi yapmak meşrudur! Her şeyi!”

İsrailli yetkililere göre, Hamas militanı olma nitelemesi Gazze'deki tüm Filistinliler için geçerli, zira İsrail hükümetine göre “masum sivil yok”. Bu düşünce daha önce de İsrail'in kendini ılımlı ilan eden Cumhurbaşkanı Isaac Herzog tarafından da yinelenmiş ve Herzog “Orada bütün bir ulus sorumludur” demişti.

Irkçı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, yedek askerleri tutuklayanların kötü muamelelerini savundu: Filistinli mahkûmlara oğlancılık yapmakla suçlanan İsrail askerlerine atıfta bulunarak “Ellerinizi yedek askerlerin üzerinden çekin” dedi.

İşkence, suçlama olmaksızın gözaltı ve diğer cezalandırıcı tedbirler İsrail politika söyleminin kalıcı bir özelliği olmaya devam etmektedir. Bu kurumsal destek sadece istismarı sürdürmekle kalmıyor, aynı zamanda İsrail kültüründe Filistinli “goyim’e” karşı bu davranışı normalleştiriyor.

İhlaller ortaya çıktığında, İsrailli yetkililer genellikle bunları inkâr ediyor ya da münferit olaylar olarak önemsizleştiriyor. Bağımsız soruşturmalara izin vermeyi ve birilerini sorumlu tutmayı reddediyorlar. İsrailli cezaevi yetkilileri ve siyasi liderler, her türlü eleştiriyi İsrail'in güvenlik aygıtına bir saldırı olarak çerçeveleyerek eylemlerini sürekli olarak savunuyorlar. Bazı İsrailli milletvekilleri ve tanınmış kişiler Filistinli mahkûmların insanileştirilmesinin güvenlik güçlerinin moralini bozduğunu savunuyor.

Mahkûmlara yönelik muameledeki eşitsizlik, İsrailliler ve Filistinliler arasındaki daha geniş güç ve etik ayrımının bir mikrokozmosu olarak hizmet ediyor. İsrailli tutsaklar insanileştirilirken, İsrail hapishanelerindeki Filistinliler, bütün bir halkın insanlıktan çıkarılmasını yansıtan sistematik istismara maruz kalmaktadır. Bu çifte standart sadece ahlaki bir zaaf değil, aynı zamanda Filistinlilerin insanlığını reddeden köklü Siyonist ideolojinin de bir yansımasıdır.

Uluslararası toplumun Filistinli tutsakların durumu karşısındaki sessizliği, İsrailli tutsaklar için gösterilen yoğun ilgiyle tam bir tezat oluşturmaktadır. Bu seçici öfke sadece İsrail'in insanlıktan çıkarma, adaletsizlik ve baskı politikalarını mümkün kılmaktadır. İsrailli ve Filistinli esirler arasındaki zıt gerçeklik, sadece İsrail kültürünün Yahudi olmayanlara karşı doğasında var olan insanlıktan çıkarmayı ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda Batı'nın seçici ahlakını da gün yüzüne çıkarıyor.

HABERE YORUM KAT