1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Wall Street’in kanlı tarihi
Wall Street’in kanlı tarihi

Wall Street’in kanlı tarihi

Ertuğrul Cingil, Wall Street’in kölelik, sömürü, yerli halkın yok edilmesi ve finansal adaletsizlik üzerine kurulu tarihinin bugün küresel ekonomiyi belirleyen güç yapısına dönüşme sürecini aktarıyor.

01 Aralık 2025 Pazartesi 14:31A+A-

Ertuğrul Cingil/Fokusplus

Wall Street’in Kanlı Tarihi

Bugün dev gökdelenlerin gölgesinde yükselen Wall Street, küresel finansın kalbi olarak kabul ediliyor. Uluslararası şirketlerin, milyar dolarlık fonların, algoritmaların ve borsa çığlıklarının ardında ise çoğu zaman konuşulmayan bir gerçek saklıdır: Wall Street, aslında kanla, kölelikle ve şiddetle yoğrulmuş bir zeminin üstünde yükselmiştir. 

Peki şimdi dünya ekonomisinin nabzının attığı caddeye neden “Wall” yani “duvar” ismi verildi? Bu kanlı hikaye 17. yüzyılın ortalarına kadar uzanıyor.  

Kızılderililerin kanı üzerine kurulan şehir 

Manhattan, -birçok tepeden oluşan ada- aslında bir Kızılderili kabilesi olan Lenape halkına aitti. Yeni sömürgeler oluşturmak amacıyla bölgeye gelen işgalci Hollandalılar, 1626’da adayı birkaç parça eşya ve cam boncuk karşılığında “satın aldıklarını” iddia etti. Ancak gerçekte bu bir alışveriş değil, bir işgaldi. Sonraki yıllarda yüzlerce Lenape yerinden edilirken köyleri yakıldı, kadınları ve çocukları esir alındı. 

Hollandalı sömürgeciler bu işgal ve katliamların ardından, New Amsterdam adıyla bilinen bugünkü Manhattan’ı İngilizler gelmeden önce inşa etmeye başladı. Yerli Lenape halkının yaşadıkları bölgeleri tamamen ele geçiren Hollandalılar, onların misillemesinden korktukları için adanın güney ucuna 1653’te ahşap bir savunma duvarı ördü. 

Bugün “Wall Street” adı verilen bölgedeki “koruma duvarı”, zamanla aslında işgali meşrulaştırmanın simgesi oldu. Duvarın arkasında ticaret büyürken, önünde yerli halk sürülüyor, öldürülüyor ya da köleleştiriliyordu. Aslında bu duvar, savunmadan çok bir ayrım çizgisiydi: bir yanda tüccarlar ve bankerler, diğer yanda katliamlarla yerinden edilmiş Lenape halkı.  

Servetin ilk adımı: Köle pazarı 

Wall Street sadece bir duvardan ibaret değildi; aynı zamanda Amerika’nın en büyük köle pazarlarından birine ev sahipliği yapıyordu. Belediye meclisinin kararıyla 1711 yılında Wall Street ve Pearl Street’in kesiştiği noktada resmi bir köle pazarı kuruldu. Afrika’dan getirilen binlerce erkek, kadın ve çocuk burada açık artırmayla satıldı. 

Bugün milyon dolarlık hisse senetlerinin el değiştirdiği yerde, bir zamanlar insanların bedenleri satılıyordu. New York’un servetinin önemli bir kısmı bu kanlı ticaretten elde edildi. Köle pazarıyla giderek büyüyen bu servet, şehrin bankerleriyle tüccarlarının sermayesini oluşturdu. Bu kirli sermayeyle daha sonra New York’un ilk finans kurumları kuruldu.  Yani Wall Street’in “sermayesi”, insan bedeniyle atıldı.  

Duvar 1699’da yıkıldı, ama adı kaldı. Duvarın ardında ticaret büyüdü; adalet ise mezara gömüldü. Wall Street’in çevresinde şimdi parlayan granit binaların altında, bu toprakların ilk sahiplerinin kemikleri yatıyor. 

Köle mezarları üzerinde yükselen finans merkezi  

Finans dünyasının merkezi olmasının yanı sıra turistlerin de uğrak yeri olan Wall Street’in bronzdan yapılmış meşhur boğa heykelinin hemen yanında ise Afrika Mezarlığı (African Burial Ground ) adlı sembolik anıt, tarihin susturulmuş sayfalarını hatırlatıyor. 

Çünkü 1989’da bir inşaat kazısı sırasında, Manhattan’ın kalbinde 419 köle mezarı bulundu. Arkeologlar, 17. ve 18. yüzyıllarda ölen Afrikalı kölelerin kalıntılarını çıkardı. Kemiklerin çoğu zincir izleri taşıyordu.  

Wall Street’ten yalnızca birkaç sokak uzaktaki anıt, görülmeyecek kadar sessiz bir köşede yükseliyor. Tarihçiler, şimdi binaların yükseldiği bu alanda 20 bine yakın Afrikalı kölenin mezarının olabileceğini tahmin etmektedir.  

Bu arada, 1697'de Trinity Kilisesi, şehirdeki mezarlıkların kontrolünü ele geçirerek Afrikalıların şehir sınırları içinde defnedilmesini yasakladı. Anıt, yüzyıllar boyunca Manhattan’ın bu bölgesine gömülen çocuk, kadın ve erkek binlerce Afrikalı kölenin anısına dikildi.  Ama ne ironidir ki, finans merkezinin temelleri hala o mezarların üzerine yükselmektedir. 

Anıtın üzerinde; “Kaybolanlar için, çalınanlar için, arkada bırakılanlar için unutulmayanlar için…” yazsa da Wall Street’te yükselen binalarının her katında sömürü ve unutulmuşluk var. Servet yükseldikçe, sessizlik derinleşti. Bu kanlı geçmişine rağmen Wall Street bugün “özgür piyasa, fırsatların ve finansal zekanın”nın sembolü olarak pazarlanıyor. 

Oysa bu sokakta ilk alınıp satılan şey hisse senedi değil, insan bedeniydi. Bu sokakta inşa edilen ilk yapı banka değil, duvardı. Gökdelenlerin parlak camlarında yansıyan servet, aslında bastırılmış bir tarihin üzerini örtüyor. 

Finansın kalbinde patlayan bomba  

Kızılderililerden gasp edilerek kurulan Wall Street’in “barış zamanı” tarihi bile kanlıdır. 16 Eylül 1920’de öğle saatlerinde, J.P. Morgan binasının önüne bırakılan bir at arabası infilak etti. Amerika tarihinin ilk büyük terör saldırılarından biri olarak kabul edilen bu saldırıda 40 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı. 

Bombayı kimlerin koyduğu kesin olarak bulunamadı; ancak dönemin yetkilileri, “anarşist göçmenleri” suçladı. Bu saldırı, kapitalizmin mabedi sayılan sokağın artık sadece para değil, öfke ve adaletsizliğin de sembolü olduğunun kanıtı gibiydi. Saldırı unutulmaması için J.P. Morgan binasının bir bölümü anıt olarak aynen korundu.  

Wall Street’in küresel güç anatomisi  

Wall Street’in tarihi, yalnızca finansın değil; acı, kölelik, sömürü ve direnişin de tarihidir. Zincirlerin sesi, bugün gong seslerine ve bilgisayar klavyelerinin tıkırtısına karışmış durumdadır. Alım satım işlemleri zamanla Wall Street'teki bir çınar ağacının altında yapılmaya başlandı. New York Menkul Kıymetler Borsası; 1792 yılında bugünkü formuna kavuşurken Buttonwood Agreement (Çınar Ağacı Anlaşması) imzalandı. 

ABD borsalarında bugün işlem gören yaklaşık 6 bin şirketin (NYSE + Nasdaq) toplam piyasa değeri Ekim 2025 itibarıyla 62,53 trilyon dolara ulaşmış durumda. Bu şirketlerden 1540’nı 48 ayrı ülkeden yabancı firmalar oluşturuyor. Wall Street’in oluşturduğu finans piyasasında çalışan sayısı ise 200 bini aşıyor. 

Dünya borsalarının toplam piyasa değerinin 136 trilyon doların üzerinde olduğu düşünüldüğünde Wall Street’in küresel ağırlığı ortadadır. İşlem hızının 350 mili saniyelere çıkabildiği Amerikan borsalarında aylık işlem sayısı 5 milyar 395’i aşıyor.  

Wall Street’te işlem gören “en değerli” şirketler sıralamasında tarihi rekorlar kıran Nvidia, 5 trilyonu aşan değeriyle birinci sıradadır. Apple, Microsoft’un 4 trilyon dolarlık seviyelerdeki değerini, 3 trilyon doların üzerindeki Alphabet, 2 trilyon doları aşan Amazon, 1 trilyon doların üzerindeki Brodcom, Meta Platforms, Tesla gibi firmalar takip ediyor. 

Wall Street

Bu devler, Wall Street üzerinden büyüyor, hisseleri orada el değiştiriyor ve güçleri oradan besleniyor. Artık borsa endeksleri yalnızca ekonomik göstergeler değil, küresel iktidar endeksleri haline gelmiş durumdadır.  

Wall Street’in artık yalnızca Amerikan finansının kalbi değil, dünyanın ekonomik güç haritasını yeniden şekillendiren bir finans laboratuvarı olduğunun en çarpıcı örneği Nvidia’nın büyüklüğüdür. Şirket, ekim ayında 5 trilyon dolarlık piyasa değerine ulaşarak yalnızca teknoloji sektörünün değil, küresel ekonominin ağırlık merkezini tek başına kaydırdı. 

Bu rakamın büyüklüğünü anlamak için artık klasik karşılaştırmalar yeterli değil. Çünkü Nvidia bugün, onlarca ülkenin ekonomisinden daha büyük bir değer ifade ediyor. Hatta bazı kıta ekonomilerinden bile büyük bir değere ulaşmış durumda. Öyle ki Wall Street’in en kıymetli bu şirketi; 3 trilyon dolarlık Afrika kıta ekonomisinin 1,7 katı büyüklüğündedir. Ayrıca 4,5 trilyon dolarlık Güney Amerika kıtasının mali büyüklüğünün de üzerindedir. 

Nvidia’nın piyasa değeri; 30 trilyon dolarlık Avrupa kıtasının yüzde 17’sine 42 trilyon dolarlık Asya ekonomisinin yaklaşık yüzde 12’sine denk gelmektedir.  

Küresel sömürünün finansal beşiği 

Bu, yalnızca bir piyasa değeri meselesi değil; kapitalizmin hangi yöne doğru evrildiğinin de en net fotoğrafıdır. Artık petrol, çelik, otomotiv değil; bilgi işlem gücü ve yapay zeka küresel ekonomi iktidarının yeni değeri olmuştur. Nvidia, Apple, Microsoft gibi dev uluslararası şirketler bu finansal sömürü düzeninin çarkları haline gelmiş durumdadır.  

Artık dünyanın birçok ülkesinin finansal sistemi, şirketleri, kaynakları ve iş gücü bu dev makinenin “küçük parçaları” konumundadır. Bu durum geleneksel ekonomik denge tanımlamalarındaki radikal paradigma değişimine işaret ediyor.  

Wall Street sayesinde küresel sermaye akışının nasıl Amerikan merkezli hale geldiğini gösteren bu tablo geleceğe yönelik ciddi riskleri de barındırıyor. Çünkü bu zenginlik, dengeden değil; dengesizlikten besleniyor. 

Bir yanda dünyanın “küresel finans merkezi” olarak sunulan Wall Street ile milyarlarca dolarlık işlem, hisse senetleri ve ışık hızındaki algoritmalar. Öte yanda dar boğazlar yaşayan ve işgücü sömürülen dünya ekonomileri. 

“Ekonomik illüzyon” oluşturan bu sistem sayesinde krizlerle, çatışmalarla sarsılan ekonomilere rağmen Amerika’nın teknoloji ağırlıklı şirketleri servetlerine trilyonlarca dolar katabiliyor. Hem de reel yatırımlardan çok finansal operasyonlar sayesinde.   

Küçük ekonomilerin kaynakları, Amerika’nın dev finans makinasına hizmet ediyor.  

Devasa servetler, saniyeler içinde el değiştirirken yoksulluk ve açlık gibi temel sorunlar ağırlaşarak küresel ekonomideki adaletsizlik giderek büyüyor.  

Borsanın ekranlarında yeşil oklar yükselirken, dünyanın dört bir yanında gerçek ekonomi kan kaybediyor. Afrika’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Avrupa’nın güneyine kadar birçok ülke borç batağında, işsizlikle ya da yüksek enflasyonla boğuşuyor.  

Oxfam’ın raporuna göre: dünya nüfusunun en zengin yüzde biri, küresel servetin yüzde 45’ine sahip olurken en yoksul yüzde 50’lik kesim, toplam servetin yalnızca yüzde 8’ine sahiptir. Ve bu fark, her yıl büyüyor.  

Her çatışma ya da savaş, yeni bir hisse rallisi, her borçlanma, Wall Street için yeni bir fon kazancına dönüşüyor. Dünyanın çoğu ülkesinde insanlar gıda bulamazken, New York’ta saniyede 3 milyon dolarlık işlem yapılıyor. 

Kanlı geçmişiyle Wall Street küresel sömürü düzeninin finansal kalbi olmaya ve tarihinden gelen misyonunu sürdürmeye devam ediyor. Bir zamanlar köle pazarı olan bu sokak, bugün dijital zincirlerle dünyayı bağlıyor. Wall Street’in tarihi bir duvarla başladı. Şimdi tüm dünya o duvarın gölgesinde yaşıyor. 

Ve o duvar, her gün biraz daha büyüyor. 

Kaynakça

HABERE YORUM KAT