1. HABERLER

  2. HABER

  3. Üstün Dökmen hangi "ışık körlüğü"nden bahsediyor acaba?
Üstün Dökmen hangi "ışık körlüğü"nden bahsediyor acaba?

Üstün Dökmen hangi "ışık körlüğü"nden bahsediyor acaba?

Ali Osman Aydın, sol-Kemalistlerin tutarsızlıklarını Üstün Dökmen'in kaleme aldığı yazı üzerinden tahlil ediyor.

12 Nisan 2022 Salı 11:10A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Asıl ‘Işık Körü’ kim?

Meşhur psikolog, televizyon programcısı Prof. Dr.Üstün Dökmen, Cumhuriyet gazetesinde ‘Işık Körlüğü’ adında bir yazı yazmış. Yazıda: “Güçlü, göz kamaştırıcı gözüken bir kişi, karşısında bazı insanların cazibeye kapılarak adeta donup kalmaları, onun dışındaki her şeyi ikinci plana atmaları, ‘Işık körlüğü’ olarak tanımlanabilir.” diyor. Işık körlüğünün toplumların gelişememesinde önemli etkenlerden biri olduğunu söylüyor.

Ve ışık körlüğünün temeline iniyor: “Işık körlüğünün temel nedeni, az veriyle düşünme alışkanlığı edinmiş olmak ve pozitif bilim mantığından habersiz bulunmaktır.”

Buraya kadar güzel. İtirazımız yazının kalan kısmına, çünkü Dökmen yazının devamında sözü siyasete daha doğrusu, Tayyip Erdoğan ilgisine getiriyor:

“ ‘Benim annem dünyanın en iyi annesidir, babam da herkesi döver’ düşüncesi, çocuklar için doğal kabul edilebilir, ancak bu düşünme şekli ileri yaşlarda patolojiktir.” “Patoloji”, yani hastalıktır diyor. Yani, Tayyip Erdoğan’a sevgilerini gösterirken abartılı örnekler verenlere “hastalar” diyor.

“Tarihten bugüne pek çok kişi, seçtiği bir liderin gelmiş geçmiş en güçlü, en kahraman, en iyi insan olduğunu düşündü. Körlüklerin en tehlikelisi budur.” diye de ekliyor yazının bir başka yerinde.

Tayyip Erdoğan fanatizmi yapan insanlar, duydukları ilgiyi abartanlar yok mu? Elbette var. Peki, Tayyip Erdoğan’ı destekleyenlerin ekseriyetinin ait olduğu değerlere göre bu bir sapma mıdır? Elbette öyledir. Müslümanlar, kimseyi mutlaklaştırmazlar. Erdoğan’ın siyasi başarısı üzerine övücü şeyler söyleyebiliriz. Fakat buradan bir Erdoğan kültü çıkarılmasına razı olmayız. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan’da buna razı olmaz… Nitekim eski AK Parti Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser, Erdoğan hakkında “Bizim için ikinci bir peygamber gibidir.” gibi saçma sapan bir laf etmişti. Daha sonra istifa etmek zorunda kaldı bu kişi.          Erdoğan’ı ve seçmenini nasıl eleştiriyorsa aynı şekilde, Mustafa Kemali ve Kemalistleri de eleştirmesini beklersiniz liderlik ve kitle üzerine yazılmış böyle bir yazının. 

Dökmen sözü o noktaya getirirken: “Güçlü liderlere temelsiz ve aşırı hayranlık duymanın ışık körlüğü olduğunu ileri sürdük. Bu durumda aklımıza, Atatürk hayranlığının da bir ışık körlüğü olup olmadığı sorusu gelmektedir.” diyor. Diyor demesine ama sonra topu taca atıyor:  

Atatürk eğer, “Sonsuza kadar benim görüşlerimin, yaptıklarımın peşinden gidin” deseydi, ortaya dogmatik bir izm koymuş olurdu. Oysa bunu dememiş, “’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir; benim bugünkü görüşlerim, yarın bilimle çelişirse, bilimi tercih edin’ demiştir. Bence bu önerisi, onu merkez alan bir ışık körü olmamak için yeterlidir.“

İyi ama Erdoğan’da kimseye kendisini mutlaklaştırmasını söylemiyor ki. O halde neden Erdoğan seçmeni “ışık körü” oluyor da Kemalistler olmuyor? Ak Parti seçmenine “Pozitif bilim mantığından habersiz” demek kolay ama Kemalistlere demek zor da ondan, öyle değil mi?

Kemalizm’in tarihi içinden lider-kitle ilişkisiyle ilgili birkaç örnek vereyim. Pozitif bilim mantığına ne kadar uyduğuna siz karar verin lütfen. “Körlük” olup olmadığına da Üstün hoca…

Celal Bayar’ın “Atatürk’ü sevmek bir ibadettir” sözü meşhurdur. “Pozitif bilimlere”ne kadar uyuyor, Atatürk’ü sevmek hangi dinde “ibadettir” Üstün hoca bizahmet cevap versin!

M. Saffet Engin yazıyor: “Nutuk, bütün Cumhuriyet nesillerine bir mukaddes kitap olmalıdır.” (Kemalizm İnkılabının Prensipleri kitabı) “Az veriyle düşünülmüş” olabilir mi acaba?

1928’de Taksim anıtının açılışında Mehmet Emin Yurdakul şöyle konuşuyor: “Türk’ten peygamber çıkmaz diye Türk’ün ruh ve dehasını inkar edenler, seni ve yanındakileri göstererek: ‘İşte’ diyorlar…. Musa ve Mustafa Kemal aynı cinsten kurtarıcıdırlar.”

Yusuf Akçura altta kalmıyor: “O, adem oğullarının büyük kısmına, hayır yalnız büyük kısmına değil belki hepsine yeni bir hayat yaratıyor. Yeni bir hayat yaratana bilmem ne denir? O hakikaten bize gayrı malum namütenahinin karından gönderilmiş peyamı hamil bir resuldürO hayatın kelamı ve halıkıdır.”

Faruk Nafiz Çamlıbel, İsmet Paşa’nın açılışını yaptığı İzmir’deki Atatürk heykeli vesilesiyle yazdığı ‘İsmet Paşa’ya şiirinde iyice coşuyor: “Tanrı dilinden ancak ermiş olanlar anlar/ Onun dilinden ancak sen, yalnız sen anlarsın.” Tanrıdan kastı malum…

Devlet Matbaasında basılan 1933 tarihli Baybiçe adlı kitapta Şaziye Berin :“Yeniden yarattığı vatanın başında hala (Haşa!) bir Allah gibi durmakta” diyor.

Kendisi hayatta iken hakkında yazılanlar denizinden birer damla bunlar. Hatta “Diyorum kapılmadan softaların huyuna/ “Dünya yaratılmıştır onun yüzü suyuna” diyen Behçet Kemal Çağlar, kendisi ile Çankaya’da kısa bir vakit geçirip “Yeni Türk dilinin duru dili” diye iltifatına mazhar olunca, şu satırları döktürüyor:

Nerde böyle bir kıble gösteriyor hangi din

Ayağının altında Peygamber Muhammed’in

Ani bir mucizeyle bir miktar uçan kaya,

Yanında adi bir taş parçası ey Çankaya!

Behçet Kemal sonradan Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ini Atatürk’e uyarlayan bir Mevlid de yazmıştı. Fransız gazetecinin söylediği ve 1935’te Cumhuriyet gazetesinde manşete taşınan ifadeler meseleyi özetliyor: “Atatürk yarım bir ilahtır; Türklerin babasıdır. Hiçbir devlet şefi için, hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir, ne Mussolini’nin, ne Hitler’in ne de Lenin’in anıtları onunkilerle ölçülemez.”

“Işık körlüğünden” bahsedip, Kemalizm’in bu türden külliyatını pas geçebilirsiniz tabii. Ama o zamanda Profesör kimliğinizin arkasına saklanıp, güya bilimsel konuşuyormuş gibi yapmayacaksınız. Çünkü tutarsızsınız. “Yalnızca AK Parti seçmeni yaptığında ‘ışık körlüğü’ olur, Kemalistler yaptığında bunun adı aydınlanmadır.” diyecek kadar dürüst olun bari.

Bu ülkenin asıl “ışık körü” Kemalistler…Bugün geldiğimiz yere yıllar evvel gelemeyişimizin, içinde debelenip durduğumuz fasit dairenin nedeni onların sadece ışık körü olmaları değil! Körlüklerini koca bir topluma, on yıllarca, gururla dayatmaları… Çözüm için yapılacak belli. Kişileri ilahlaştıran söylemlere “hayır” demek. Biz kişi kültüne karşıyız, Kemalistler olarak siz karşı mısınız?  

HABERE YORUM KAT

6 Yorum