1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Ürdün'ün ‘Müslüman Kardeşler’ yasağı
Ürdün'ün ‘Müslüman Kardeşler’ yasağı

Ürdün'ün ‘Müslüman Kardeşler’ yasağı

​​​​​​​Ürdün'ün Müslüman Kardeşler'e yönelik yeni baskıları, rejimin artan güvensizliğini ve içeride yükselen Filistin yanlısı duyguların ortasında İsrail ile derinleşen işbirliğini yansıtıyor.

25 Nisan 2025 Cuma 21:37A+A-

 Robert Inlakesh’in PC’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.

 

Çarşamba günü Ürdün İçişleri Bakanı Mazin el-Faraya, Haşimi Krallığı'nın Müslüman Kardeşler'e yasak getirdiğini açıkladı. Bu adım Amman'ın grup üyelerinin istikrarı bozucu faaliyetlerine bir tepki olarak yasakladığı bir adım olsa da, daha çok muhaliflere yönelik bir baskı gibi görünüyor.

Ürdün, Müslüman Kardeşler'in ülke içinde faaliyet göstermesini on yıldan uzun bir süre önce yasaklamış olmasına rağmen, yeni bildiri, yeni kararın ardından hızla emniyet güçleri tarafından kuşatılan lisanslı bir ayrılıkçı grupla bağlantılı tüm faaliyetleri durdurmayı amaçlıyordu.

Amman'ın sadece Müslüman Kardeşler ile bağlantılı grupları sınırlarından temizlemek değil, aynı zamanda ideolojisinin etkisini azaltmak konusunda ciddi olduğu açık olsa da, yasağın ne kadar ileri gideceği ise belirsiz.

Örneğin parlamentodaki en popüler siyasi blok olan İslami Eylem Cephesi'nin (IAC), Müslüman Kardeşler'e yakınlığıyla biliniyor ve bir baskıdan korktuğu için çaresizce örgütle arasına mesafe koymaya çalışıyor.

Ürdün, Anayasal Monarşi olarak iki meclisli bir yasama organına sahiptir. Bu da parlamenter sistemin esasen alt meclis (Parlamento Meclisi) ve Senato olmak üzere ikiye ayrıldığı anlamına gelmektedir.

Alt meclis her dört yılda bir halk tarafından oylanan 138 seçilmiş yetkiliden oluşurken, Senato tamamı II. Kral Abdullah tarafından seçilen 69 üyeden oluşmaktadır. Ülkenin Baş Müftüsü ve Yüksek Mahkeme Yargıcı da Haşimi hükümdarı tarafından seçiliyor.

Ürdün'de parlamento kimin başbakan ya da bakan olacağı konusunda da söz sahibi değil, zira bu görevler sadece Kral tarafından atanabiliyor. Bunun önemli olmasının nedeni Ürdün halkının demokratik iradesinin duyulduğu tek yerin parlamentonun alt kanadı olmasıdır.

Eylül ayında bir seçim yapıldı ve İslami Hareket Cephesi büyük bir farkla kazandı.

O zamandan bu yana Ürdün yönetimi İslami Eylem Cephesi ve Müslüman Kardeşler ile bağlantılı kişi ve etkinlikleri hedef alan bir dizi baskı başlattı.

Buna ek olarak, Haşimi Krallığı ülkedeki önde gelen Filistin yanlısı protesto organizatörlerine de baskı uyguladı.

Müslüman Kardeşler'in Filistin'e ve Gazze'ye yönelik savaşa ilişkin tutumları, popülaritelerinin artmasına büyük katkı sağladı.

Ancak son seçimlerde ortaya çıkan bir başka önemli gösterge de herhangi bir parti seçmeden oy kullanan büyük bir blok oldu. Bu kalabalık bir protesto oyu grubu olarak yorumlandı, ancak onları temsil eden bir siyasi oluşum yok ve bu nedenle özellikle zulüm gören kimse yok.

Ürdün şu anda, artan ekonomik istikrarsızlıktan, yönetimin İsrail'le işbirliği yapmasından kaynaklanan siyasi huzursuzluğa, hatta Gazze'deki soykırımlarında İsraillilere yardım etmek için serbest malzeme akışına izin vermesine kadar bir dizi sorun yaşıyor. Ürdün vatandaşlarının büyük bir kısmının Filistinli olması bu sorunları daha da derinleştiriyor.

Tüm bunlara ek olarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed'in devrilmesinin ardından Suriye ile olan kuzey sınırında daha da büyük bir istikrarsızlık var ve bunun sonucunda her türlü düşmanlığın patlak vermesinden korkuluyor.

Geçtiğimiz hafta Ürdünlü yetkililer, ulusal güvenliğe zarar vermeye çalışmakla suçladıkları 16 savaşçıdan oluşan bir hücreyi tutukladıklarını açıkladı. Grubun sahip olduğu söylenen silahlar ve mühimmatlar hakkında bir dizi iddiada bulunuldu; bunlar arasında 5 KM menzilli roketler ve insansız hava aracı geliştirme tesisi de yer alıyordu.

Ürdünlü yetkililer grubun Müslüman Kardeşler ile bağlantılı olduğunu ve Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta faaliyet gösteren bir lider kadrosundan emir aldığını iddia etti. Daha sonra, roketlerin 12 KM menzile sahip olduğunu ve grubun Hamas ile bağlantılı olduğunu öne süren raporlar ortaya çıkmaya başladı. Her iki durumda da, tüm olay belirsiz bir şekilde ele alındı ve kamuoyuyla paylaşılanlardan çok az sonuç çıkarılabildi.

Ancak kesin olan şu ki, silahlı hücre meselesi Müslüman Kardeşler'e yönelik geniş çaplı baskıyı mazur göstermek için bir silah olarak kullanıldı. Ardından başka hücrelerin de tutuklandığı iddiaları geldi. Sonuç olarak, Müslüman Kardeşler'e ve bağlılarına yönelik bu tasfiye için ortaya atılan bahanelerin, bunların medyada olumlu bir şekilde yayılmasının veya tartışılmasının yasaklanması da dâhil olmak üzere, gerçek olmadığı açıktır.

Ürdün, İsrail ile işbirliği devam ederken, halkının düşen yaşam standartlarından, siyasi reformlara ilişkin sahte vaatlerden bıktığını çok iyi biliyor. Ürdün yönetimi açıkça bir halk ayaklanmasından ve aynı zamanda İsrail'e kendi topraklarından meydan okuyacak herhangi bir direniş grubunun ortaya çıkmasından korkuyor.

Seçilmemiş Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile birlikte çalışan Ürdün Kralı, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki soykırımına karşı herhangi bir isyanı ezmeye kararlıdır.

Ürdünlü yöneticinin İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'yı ilhak etmesine bu kadar şiddetle karşı çıkmasının nedeni de budur; zira Ramallah'taki AB-ABD-İsrail işbirlikçisi rejimin çökmesi halinde ki bu rejim yozlaşmış bir iş dünyası elitleri sınıfından başka bir şey değildir, Filistin konusundaki kendi pozisyonunun da çökeceğinin farkındadır.

Filistin Alternatif Devrimci Yol (PARP) hareketinin liderlerinden Halid Barakat, geçtiğimiz günlerde al-Akhbar News için kaleme aldığı bir yorum yazısında şunları söyledi:

"Ramallah'taki otorite gibi rejim de ne Kudüs'ü ne de Gazze'deki günlük katliamları Siyonist varlıkla ilişkileri kesmeye değer konular olarak görüyor. Kudüs'ün ve anavatanın 1948 ve 1967'de kaybedilmesindeki tarihi ve siyasi sorumluluğunu üstlenmeyi reddediyor."

Sözlerine şöyle devam etti:

"Aynı zamanda, istihbarat birimi vatandaşların Kudüs için mücadele etme, özgürlük ve Gazze'nin yanında durma haklarına ve Ben Gvir ve onun acımasız yerleşimci sürüsünün eylemlerine karşı haykırma haklarına el koymaktadır. Kudüs'teki günlük katliamı ve düşmanın suçlarını reddetme haklarını inkâr ediyor: Yahudileştirme, yerinden etme, ev yıkımları ve Mescid-i Aksa ile Müslüman ve Hıristiyanların kutsal mekânlarına her gün yapılan saygısızlıklar."

Ürdün'deki İsrail karşıtı seslerin çok yüksek olması, bazı Ürdünlülerin meseleyi kendi ellerine almalarına ve sınırın karşı tarafındaki İsrail güçlerine karşı bireysel silahlı saldırılar düzenlemelerine yol açmıştır. Bu arada Ürdün, toprakları üzerinden İsrail'e malzeme göndermeye devam ederken, bir yandan da insan hakları dilini kullanarak Gazze'deki katliamlardan duyduğu endişeyi dile getirdi.

Aynı zamanda Amman, ulusal güvenlik ve istikrar kisvesi altında ve “İran destekli” komploları bahane ederek İsrail'le çatışmak isteyen Filistin yanlısı sesleri ve silahlı hücreleri sık sık bastırıyor.

İran, Hizbullah ya da Ensarullah'ın komplolarına ilişkin bu komplo teorileri, bölgedeki İsrail ve ABD yanlısı her liderlik ve grup tarafından kullanılan argümanların aynısıdır. Bu tür suçlamalar nadiren bu tür komploların var olduğuna dair kanıtlar ortaya koysa da yaygındır.

İran karşıtı retorik, mezhepçi unsurları nedeniyle çoğu zaman işe yaramakta, hatta Arap dünyasının bazı kesimlerini “Şiilerle” savaşmak için İsrail ve ABD ile ittifak yapmaları gerektiğine ikna etmektedir. Ancak Ürdün'de kayda değer bir Müslüman azınlık grubunun bulunmaması mezhepçi propagandayı daha az etkili kılıyor ve bu nedenle farklı bir öcü yaratılması gerekiyor.

Tüm bunlara rağmen, Haşimi yöneticilerin Müslüman Kardeşler'e yönelik baskıları, hükümetin gittiği yöne dair korkunun bir işareti. Tarihsel olarak kendine güvenen liderler, statükoya yönelik bir tehdit hissetmedikleri sürece siyasi baskılar başlatma, siyasi partileri tasfiye etme ve ifade özgürlüğünü kısıtlama ihtiyacı hissetmezler.

 

* Robert Inlakesh; gazeteci, yazar ve belgesel film yapımcısıdır. Filistin konusunda uzmanlaşarak Orta Doğu'ya odaklanmaktadır.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum