1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkiye’nin Azerbaycan-Karabağ’daki etkinliği Rusya, İran ve Fransa'nın rahatsızlığına rağmen şekilleniyor
Türkiye’nin Azerbaycan-Karabağ’daki etkinliği Rusya, İran ve Fransa'nın rahatsızlığına rağmen şekilleniyor

Türkiye’nin Azerbaycan-Karabağ’daki etkinliği Rusya, İran ve Fransa'nın rahatsızlığına rağmen şekilleniyor

“Bölgede Türkiye'nin bulunmasından rahatsızlık duyacak ülkeler Rusya, İran ve Fransa'dır. Azerbaycan, Türkiye'nin masada ve bölgede olmasını kendisini güvende hissetmek, cephede kazandıklarını masada kaybetmek istemediği için talep ediyor.”

19 Kasım 2020 Perşembe 21:12A+A-

HAKSÖZ-HABER

Marmara Üniversitesi Kafkasya Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Okan Yeşilot, “Türkiye'nin gerek tezkerenin çıkarılması gerekse de çatışmalar sürecindeki tutumu, Kafkasya'daki denklemde artık Türkiye'nin de olduğunu gösteriyor. Bölgede Türkiye'nin bulunmasından rahatsızlık duyacak ülkeler Rusya, İran ve Fransa'dır. Azerbaycan, Türkiye'nin masada ve bölgede olmasını kendisini güvende hissetmek, cephede kazandıklarını masada kaybetmek istemediği için talep ediyor.' değerlendirmesinde bulundu.

Anadolu Ajansı’nda yayımlanan analizinde Azerbaycan-Ermenistan-Karabağ hattındaki gelişmeleri değerlendiren Prof. Dr. Okan Yeşilot, Karabağ sorununun oluşumunun tarihî arka planı ve Türkiye’nin Osmanlı’dan bu yana bölgedeki etkinliğine ilişkin bilgi aktarımlarında bulundu.

Türkiye’nin bölgede etkin bir güç olmasından kimler rahatsız?

Daha sonra Türkiye’nin son savaştaki konumu ve bölgede artan etkinliğini değerlendiren Prof. Dr. Okan Yeşilot; Rusya, Fransa ve İran’ın bundan rahatsızlık duyduğunu belirterek şunları kaydetti:

“Tezkere sonrasında bölgede Türkiye’nin bulunmasından rahatsızlık duyacak ülkeler Rusya, İran ve Fransa’dır. Azerbaycan Türkiye’nin masada ve bölgede olmasını kendisini güvende hissetmek, cephede kazandıklarını masada kaybetmek istemediği için talep ediyor. Rusya Federasyonu Kafkasya’yı hâlâ arka bahçesi olarak görüyor ve başka bir ülkenin söz sahibi olmasını istemiyor. Ancak Batı’yla ilişkileri iyi olmayan, Kırım’ın ilhakı dolayısıyla kendisine ambargo uygulanan Rusya özellikle de Akdeniz, Libya ve Suriye meselelerinin henüz sıcaklığını koruduğu bir dönemde Türkiye’yle ilişkilerini bozmak istemiyor. Bütün bu sebeplerden dolayı Rusya, Türkiye’nin Azerbaycan’a destek vermesine, masada ve sahada bulunmasına açıktan karşı çıkmıyor.

Fransa ise savaşın başından itibaren Ermenistan’ı destekledi, Türkiye’yi gerçek olmayan iddialarla suçlamaya kalktı. Fransa, Türkiye’nin bölgede olmasını istemiyor ve rahatsızlığını çeşitli vesilelerle dile getirmeye devam ediyor. Fakat Fransa’nın izlediği siyaset Türkiye’nin Kafkasya’daki rolünü olumsuz etkilemekten uzak.

Türkiye’nin tezkere sonrası bölgede bulunmasından rahatsızlık duyacak bir diğer ülke de İran. İran, 1992-1993’teki Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nda Ermenistan’a verdiği destekten dolayı sabıkalı. İran’ın Hudaferin köprüsünün karşı yakasına sınır bölgesine asker yığması da ayrıca dikkati çeken bir hareket.”

Karabağ Mutabakatı Türkiye’nin uluslararası arenada pekiştirdiği konumunun bir tezahürü

Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinin Fransa, Rusya ve İran’ın rahatsızlığına rağmen geliştiğini belirten Prof. Dr. Okan Yeşilot, tüm eksiklik ve belirsizliklerine karşın mutabakatın Türkiye’nin uluslararası arenada konumunu pekiştirdiğini ifade etti.:

“17 Kasım’da gerçekleştirilen bu görüşmelerden sonra ise Türkiye ile Azerbaycan arasında daha 2010’da imzalanan Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması’na istinaden Azerbaycan’a asker gönderme tezkeresi kabul edildi. Bu tezkereyle Azerbaycan’ın belirleyeceği yerde Türkiye’nin Rusya ile birlikte kuracağı ortak merkezde ve bu merkezin icra edeceği faaliyetlerde Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin ve ihtiyaca göre ülkemizden sivil personelin görev yapması sağlanacaktır. Ayrıca Türkiye’nin gerek tezkerenin çıkarılması gerekse de çatışmalar sürecindeki tutumu ve Rus heyetinin ülkemize gelişi, Kafkasya’daki denklemde artık Türkiye’nin de olduğunu gösteriyor. Bu durum aynı zamanda son yıllarda aktif bir dış politika izleyen Türkiye’nin uluslararası arenada pekiştirdiği konumunun bir tezahürü.”

 

HABERE YORUM KAT