1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Trump Gazze'yi ele geçirmeye çalışırsa Filistinliler oldukları yerde ölecekler
Trump Gazze'yi ele geçirmeye çalışırsa Filistinliler oldukları yerde ölecekler

Trump Gazze'yi ele geçirmeye çalışırsa Filistinliler oldukları yerde ölecekler

ABD-İsrail 'yeniden kalkınma' planı gerçek adıyla anılmalıdır: “Nazi işgali altındaki Avrupa'dan bu yana görülmemiş ölçekte etnik temizlik”

06 Şubat 2025 Perşembe 23:18A+A-

David Hearst’ün Middle East Eye’da yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.

 

Hepimiz eski ABD Başkanı Joe Biden'ın, İsrail'in Gazze'deki soykırım kampanyasında levazım subayı olarak oynadığı rolü dile getirdik. Haklı olarak da öyle.

Ancak Biden bir savaşın 15 ay boyunca devam etmesini sağlamaktan daha fazlasını yaptı. Ardından gelecek çok daha kötü bir şeyin temelini attı. Bu sadece bir iktidarsızlık vakası değil; kasıtlı olarak yapılmış bir kötü niyetti.

Bu şimdiki halefi Donald Trump tarafından kelimelere ve politikaya döküldü.

Bazıları, özellikle de kararsız eyaletlerde Trump'a oy verenler, Biden'ın gözetimi altında yaşanan büyük dehşetten sonra Trump'ın ancak daha iyisini yapabileceğini düşünerek uyutuldu.

Trump'ın yanlış nedenlerle de olsa Gazze'deki savaşı durdurma arzusunda samimi olduğu düşüncesine kapıldılar.

Trump geçen ayki yemin töreninde etrafını rehinelerin aileleriyle çevreledi. Orta Doğu temsilcisi Steve Witkoff, ateşkes anlaşmasını ilk etapta zorlamıştı, bu nedenle Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya rehine ve esir takasını sürdürmesi için baskı yapacağını varsaydılar.

Hepside ne kadar da yanıldı.

Trump'a oy verenlerin çoğu ne Gazze'yi Doğu Akdeniz'in Riviera'sına dönüştürme arzusunun soykırıma varan sonuçlarını ne de damadı Jared Kushner'in “değerli sahil mülkleri” hakkındaki düşüncelerini ciddiye aldı. Trump'ın politikalarını konuştuğu son kişiye göre şekillendirdiğini de fark etmediler.

Açık yetki

Wall Street Journal'ın, Trump'ın Gazze'yi ele geçirme fikrinin en yakın yardımcılarını bile şaşırttığını yazması, Trump'ın dış politika konusunda lafı dolandırmasının ne anlama geldiğini göstermektedir.

Trump'ın lafı dolandırması en yakın destekçilerini bile şaşırtıyor olmalı. Biden'ın girdiği tüm savaşları durdurma iddiasıyla aday oldu. Göreve geleli henüz birkaç hafta olmuşken, İsrail'e Gazze'ye yönelik savaşını sürdürmesi için yetki vermekle kalmıyor, aynı zamanda bunu sahipleniyor da.

Netanyahu ile sadece bir kez görüşen emlak geliştiricisi, Gazze'yi ABD mülkü olarak devralma, bir “yıkım alanını” cennete dönüştürme sözü vermişti.

Burayı “Orta Doğu halkı” için, yani İsrailli yerleşimciler için de geliştireceğini söyledi.

Üç adım ötede oturan, Gazze'yi yerle bir eden adam sırıtmasına engel olamıyordu. Trump az önce ona Biden'ın içgüdüsel Siyonizm'inin bile veremediği her şeyi vermişti.

Netanyahu Washington'dan açık bir yetkiyle ayrılıyor. Bu, hepimizin düşündüğü gibi savaşı durdurmak değil, onu tekrar savaşa teşvik etmektir. Bu, Trump'ın sözlerinin kaçınılmaz sonucudur, eğer sözlerini yerine getirirse.

Hamas savaşçılarının -yeni üniformaları ve el değmemiş cipleriyle, kontrolü sıkı bir şekilde ellerinde tutarak- rehineleri serbest bıraktığı görüntülerin yarattığı aşağılanma İsrail liderinin arkasında. İsrail'deki aşırı dinci sağın hatırı sayılır askeri ve siyasi güçleri de aynı şekilde hizaya girmiş durumda.

Eski ulusal güvenlik bakanı ve dindar Siyonist sağın fiili lideri Itamar Ben Gvir'in, Trump'ın basın toplantısının ardından İsrail kabinesine yeniden katılmak için acele etmesi çok şey ifade ediyordu. Ben Gvir, Trump'ın planını uygulamaya başlaması halinde partisinin yeniden koalisyona katılacağını söyledi.

Hayatlarının hayali olan nehirden denize uzanan Büyük İsrail hayali daha önce hiç bu kadar yakınlarına gelmemişti.

Trump bunun yanı sıra çok daha fazlasını söyledi ve yaptı. Bir gün içinde, 15 ay boyunca müzakere edilmiş olan ateşkes anlaşmasını yırtıp attı. Tüm naaşların geri dönmesini ve İsrail güçlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini öngören üçüncü aşamayı tek taraflı olarak feshetmekle kalmadı, aynı zamanda kalan tüm canlı rehinelerin serbest bırakılmasını öngören ikinci aşamayı da ciddi bir şüpheye düşürdü.

Trump, Gazze ateşkesinin uzun vadedeki beklentileri konusunda “emin olmadığını” söyledi. Salı günü Witkoff, yönetimin ikinci aşama konusunda “umutlu” olduğunu ancak üçüncü aşamanın masada olmadığını doğruladı.

Çökme riski

Doha'da imzalanan anlaşmayla ilgili ABD'nin bu telaşlı U-dönüşlerinin kalıcı olduğunu varsayarsak, anlaşmanın mevcut aşamasında bile Hamas'ın rehineleri serbest bırakmaya devam etmesi için ne gibi bir teşvik var?

Yüzlerce Filistinli mahkûm karşılığında 33 rehinenin serbest bırakılmasını öngören anlaşmanın birinci aşamasının henüz yarısındayız.

Hamas kendilerini yok edeceklerini bile bile neden daha fazla rehineyi serbest bırakmaya devam etsin? ABD'nin imzaladığı belgelere artık kim ne değer biçebilir ki?

Hamas'ın siyasi bürosunun bir üyesi olan Basem Naim'in tepkisinin açık anlamı budur. Naim, Hamas'ın ateşkes anlaşmasına İsrail kadar bağlı olduğunu ancak “anlaşmanın uygulanmasında yapılacak herhangi bir manipülasyonun anlaşmanın çökmesine neden olabileceğini” söyledi.

Peki Netanyahu işgal altındaki Batı Şeria konusunda Trump'ın aklına ne yerleştirdi? Bunu birkaç hafta daha öğrenemeyeceğiz ama işaretler kaygı verici.

Trump'a “Yahudiye ve Samiriye” üzerinde İsrail egemenliğini destekleyip desteklemediği sorulduğunda - ki bu yasadışı olarak işgal edilmiş Batı Şeria'nın üçte ikisinden fazlasını oluşturan B ve C bölgelerinin ilhakı anlamına geliyor - Trump sıcak sözler söyledi.

“Çok iyi temsil ediliyorsunuz ve insanlar bu fikri seviyor, ancak henüz bu konuda bir pozisyon almadık. Ancak önümüzdeki dört hafta içinde muhtemelen bu konuyla ilgili bir açıklama yapacağız” dedi.

Gazze'nin artık Filistinli bir direniş grubu ile İsrail arasındaki bir mücadeleden ibaret olmadığı çok açık. Hatta artık Gazze ile ilgili bile değil.

Filistin kimliğinin ve Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme talebinin en yüksek olduğu bir dönemde - tamamen Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria'nın çektiklerinin bir sonucu olarak - Trump ve Netanyahu, Filistin halkının 1948'den bu yana gerçekleşen tüm diğerlerini gölgede bırakacak şekilde zorla kitlesel olarak nakledilmesi için planlar yapıyor.

Varoluşsal tehdit

Trump'ın ikinci dönemi, nerede yaşarlarsa yaşasınlar tüm Filistinliler ve şu anda nehir ile deniz arasında yaşayan nüfusun çoğunluğu için varoluşsal bir tehdit oluşturmaktadır. Trump'ın planlarının Avrupa'nın kendisi için de büyük bir güvenlik tehdidi oluşturduğu açık olmalıdır.

Eğer bir milyon Suriyelinin gelişi eski Şansölye Angela Merkel'in merkez sağ hükümetinin sonunu getirdiyse ve Almanya tarihinde aşırı sağın demokrasiyi bir kez daha tehdit ettiği yeni bir dönemi başlattıysa, milyonlarca Filistinli Avrupa Kalesi'nin huzurunu nasıl bozabilir?

Belki de Avrupalı liderler sonunda Gazze'ye karşı savaşında İsrail'i sonuna kadar desteklemelerinin ne kadar aptalca ve ezikçe olduğunu ve bu politikanın onları nereye götürdüğünü anlıyorlar. Avrupa sonunda her Arap ve Filistinlinin ilk günden beri bildiği şeyin bu savaşın gerçek hedefi olduğunu fark ediyor: milyonlarca Filistinlinin Filistin'den zorla nakledilmesi.

Trump, Suudi, Ürdünlü ve Mısırlıların İsrail ile bu politikayı sürdürmemeleri yönündeki uyarılarını umursamaz ve buyurgan bir şekilde bir kenara itti. Bunu yapmakla aptallık etti.

Trump'ın şu sözlerinden birkaç saat sonra: “Suudi Arabistan çok yardımcı olacak. Ve zaten çok yardımcı oldular. Orta Doğu'da barış istiyorlar. Bu çok basit” dedikten birkaç saat sonra krallık şimdiye kadarki en güçlü açıklamasını yaptı. Suudi Dışişleri Bakanlığı, Trump'ın Suudi Arabistan'ın böyle bir talepte bulunmadığı iddiasını yalanlarcasına, krallığın Filistin devleti konusundaki “kararlı ve sarsılmaz” duruşunun altını çizdi.

Açıklama şöyle devam etti: “Suudi Arabistan Krallığı ayrıca, İsrail'in yerleşim politikaları, toprak ilhakı veya Filistin halkını topraklarından sürme girişimleri yoluyla Filistin halkının meşru haklarına yönelik her türlü ihlali kesin bir dille reddettiğini bir kez daha teyit eder.” Pozisyonunu “müzakere edilemez” olarak tanımlamıştır.

Bu, krallığın bir ABD başkanının açıklamasına verdiği en güçlü ve en hızlı tepkidir. Ve bu açıklamanın yayınlanması tesadüf değildir.

Savaş nedeni

Ürdün Kralı Abdullah da benzer bir mesajla Washington'a gelmek üzere. Middle East Eye'a konuşan üst düzey kaynaklara göre Ürdün, İsrail'in doğu sınırını açmasını ve Filistinlileri işgal altındaki Batı Şeria'dan kitlesel bir göçe zorlamasını “casus belli”, yani savaş nedeni sayacak.

Ürdün bu konuda açık görüşlü davranıyor. Pek çok büyük savaş küçük bahanelerle başlamıştır.

Ürdün yılda 1.45 milyar dolar ABD yardımı ve askeri destek alıyor ve MEE, mali yardımın devam etmesinin bedeli bir milyon Filistinli mülteciyi daha kabul etmekse, bu önemli yardımdan vazgeçmeye tamamen istekli olduğunu görüyor.

Mısır ordusu da aynı şekilde Gazze'den zorla çıkarılan tek bir Filistinliyi bile kabul etmemeye kararlı. Hem Ürdün hem de Mısır, bunu yapmaları halinde rejimlerinin sonunun geleceğini biliyor.

Artık bu çatışmada İsrail'in ve Trump'ın dinci Siyonist destekçilerinin savaş amaçlarının tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığı bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.

Artık arkasına saklanılacak incir yaprağı kalmadı. Bu savaş artık İsrail'i savunma savaşı olarak adlandırılamaz. Artık mesele Hamas'ı yenmek değil.

Bu savaşın açık ve net amacı, Filistinli nüfusun Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria'dan kitlesel olarak nakledilmesini sağlamaktır. Bu, Filistin devletine ölümcül bir darbe vurmak ve İsrail'in sonsuza dek kendilerine ait olduğunu iddia ettiği topraklardaki demografik dengeyi değiştirmektir.

Kibir gözleri kör etti

İsrail buna “gönüllü transfer” diyebilir. Trump ve Kushner buna “yeniden kalkınma” diyebilir. Ancak buna gerçek adından başka bir ad verilemez: Nazi işgali altındaki Avrupa'dan bu yana görülmemiş ölçekte bir etnik temizlik.

Her Filistinli bunun farkındadır. Ve bu nedenle hareket etmeyecekler. Dünya artık emin olabilir ki Gazze'de savaş yeniden başlarsa Filistinliler oldukları yerde ölecekler.

Trump'ın ofiste geçireceği bir gün, son 15 ayın standartlarına göre bile hayal edilemeyecek ölçekte acı ve ölümün habercisi. Ve bunlar gerçek zamanlı olarak gözlerimizin önünde gerçekleşmek üzere.

Trump'ın salı günü önerdiği şey İsrail tarafından daha önce defalarca denenmiştir. Siyonist milisler 1948'de Filistinlileri Gazze'den çıkarmaya çalıştı. İsrail Süveyş Krizi sırasında ve 1967 savaşından sonra tekrar denedi. Her seferinde başarısız oldu ve yine başarısız olacak.

Netanyahu basın toplantısını şöyle bitirdi: “Kutsal Kitap İsrail halkının aslanlar gibi ayağa kalkacağını söyler. Ve biz yükseldik. Bugün, Yahuda Aslanı'nın kükremesi tüm Orta Doğu'da yüksek sesle duyuluyor.”

Kendi kibri gözlerini kör etmiş. Eğer durdurulmazsa, Orta Doğu'nun aslanları daha önce hiç olmadığı kadar küçük İsrail devletinin üzerine çökmek üzeredir. Ve her İsrailli bunu hissedecektir. 

 

* David Hearst, Middle East Eye'ın kurucu ortağı ve genel yayın yönetmenidir. Bölge üzerine yorumcu ve konuşmacıdır ve Suudi Arabistan üzerine analisttir. Guardian'ın yabancı lider yazarıydı ve Rusya, Avrupa ve Belfast'ta muhabirlik yaptı.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum