
Tıp etiği nereye gidiyor? ABD tıp kurumunun Gazze konusundaki başarısızlığı
ABD'deki tıp dernekleri, Gazze'deki savaş suçları ve soykırıma karşı tavır almayı reddederek etik sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olmuştur.
Mansoor Malik ve Salman Majeed’in mondoweiss’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
20 Mayıs 2025 tarihinde BM İnsani Yardım Şefi Tom Fletcher, Gazze'de gıda, su ve ilaca yönelik kasıtlı ablukanın doğrudan bir sonucu olarak 14.000'den fazla bebeğin açlık nedeniyle ölümle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. İçeri girmeye hazır yüzlerce yardım kamyonuna rağmen, İsrailli yetkililer bu kamyonların Gazze'ye girişini defalarca engellemiştir. Kasıtlı olarak yapılan bu son derece vahim insani kriz, Amerikan Tabipler Birliği, Amerikan Psikiyatri Birliği ve Amerikan Pediatri Birliği de dâhil olmak üzere ABD tıp derneklerinin bu soykırım karşısında sessiz kalarak suç ortaklığına ilişkin acil ve önemli soruları gündeme getirmektedir.
ABD hükümeti tarafından 1988 yılında onaylanan 1948 BM Soykırım Sözleşmesi “soykırımı” şu şekilde tanımlamaktadır:
- Grup üyelerini öldürmek.
- Grup üyelerine ciddi bedensel veya zihinsel zarar vermek.
- Grubun fiziksel olarak tamamen veya kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını kasıtlı olarak uygulamak.
- Grup içinde doğumları önlemeye yönelik tedbirler uygulamak.
- Grubun çocuklarının zorla başka bir gruba nakledilmesi.
Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi önde gelen insani yardım kuruluşları, 20.000'i çocuk olmak üzere en az 60.000 sivilin ayrım gözetmeksizin öldürülmesinin soykırım teşkil ettiği sonucuna varmıştır. Uluslararası Adalet Divanı Gazze'deki soykırım eylemlerinin önlenmesine yönelik kararlar almış ve Uluslararası Ceza Mahkemesi de insanlığa karşı işlenen bu suçların failleri hakkında yakalama emri çıkarmıştır.
Hekimlerin tıbbi savaş suçlarına ve soykırıma karşı durmak gibi ahlaki ve yasal bir yükümlülüğü vardır. Amerikan Tabipler Birliği'nin etik ilkeleri savaş suçlarını “hekimlerin insani sorumluluklarına yönelik bir tehdit” olarak tanımlamakta ve “tüm tarafları, savaşın genel olarak sivil halk üzerindeki sağlık maliyetlerini ve özellikle de hekim zulmünün olumsuz etkilerini anlamaya ve en aza indirmeye çağırmaktadır”. Gazze'de 1500'den fazla sağlık görevlisi öldürülmüş, hastaneler de dâhil olmak üzere sağlık altyapısı tahrip edilmiş ve Gazze nüfusunun tamamı hayat kurtarıcı tıbbi bakıma erişemez hale gelmiştir.
Uluslararası alanda ve ABD'de bağlayıcı hukuk teşkil eden 1948 Cenevre Sözleşmeleri, silahlı çatışma sırasında hekimlerin sorumluluklarını ana hatlarıyla belirtmekte ve “hekimlerin hasta ve yaralıların refahına kendilerini adamaları ve onların ihtiyaçlarına kendi siyasi inançlarından daha fazla öncelik vermeleri” gerektiği yönünde bir “insani taahhüt” talep etmektedir.
Bu koşullar altında, tıp etiğinin hekimleri Holokost'tan bu yana yaşanan en kötü soykırıma karşı çıkmaya ve buna bir son verilmesini talep etmeye zorlamadığını iddia etmek mümkün değildir. Doktorlar ve tıp öğrencileri de dâhil olmak üzere sağlık çalışanları, ateşkes çağrısında bulunma ve Gazze'ye hayat kurtaran yardımların ulaştırılması yönündeki etik sorumluluklarını yerine getirdikleri için hedef alınmaktadır. ABD'deki tıp dernekleri, sadece tıbbi savaş suçları ve soykırıma karşı ahlaki bir duruş sergilemekle kalmayıp, aynı zamanda sadece etik kurallarını takip eden üyelerini koruma konusundaki etik sorumluluklarında da başarısız olmuşlardır.
Yakın zamanda Gazze'deki 53 tıp ve cerrahi derneği arasında yapılan bir ankete göre, sadece 13 dernek web sitesinde Gazze'den bahsetmiş, sadece dört dernek ortak dergilerinde çatışmayla ilgili makaleler yayınlamış ve sadece bir dernek tıp doktorları için kaynak sağlamıştır. Tıbbi ya da cerrahi derneklerin hiçbiri İsrail'in Gazze'deki vahşetini ya da soykırımını kınamamıştır. Bu durum, Ekim 2023'teki Hams saldırılarının neredeyse evrensel, kesin ve güçlü bir şekilde kınanmasıyla keskin bir tezat oluşturmaktadır. Daha önce Harvard Tıp Fakültesi'nde görev yapmış olan Dr. Alice Rothchild'in de belirttiği gibi, “Gazze'deki savaş ve ABD'nin sağladığı finansman, günümüzün birçok temel siyasi ve ahlaki meselesini ortaya çıkarmıştır: yapısal ve bireysel ırkçılığın birbiriyle bağlantılı rolleri, İslamofobi, insanlıktan çıkarma, yerleşimci sömürgeciliğin yerli bir nüfusun insan hakları algısı üzerindeki etkisi ve halk sağlığının tahrip edilmesine yol açan sosyo-politik bağlamlar”.
Tarihsel olarak, Holokost gibi zulümler karşısında sessiz kalmanın, tıp camiasının sadece görmezden gelmesine ve göz yummasına değil, bazen ciddi adaletsizlikler yapmasına bile olanak sağladığı açıktır. Soykırım sırasında Alman doktorların %50'sinden fazlası Nazi partisine katılmış ve doktorlar öjenik, zorla kısırlaştırma ve “T4” ötenazi programlarının merkezinde yer almıştır. Bu, sadece tek tek hekimlerin değil, tüm tıp mesleğinin kurumsal bir başarısızlığıydı. AMA da dâhil olmak üzere ABD'deki başlıca tıp dergileri ve dernekleri soykırım yıllarında büyük ölçüde sessiz kalmıştır. New England Journal of Medicine, Journal of American Medical Association ve diğerleri 1933'ten 1945'e kadar Yahudilere yönelik sistematik katliamları rapor etmemiş ya da kınamamıştır.
NEJM nihayet Mart 2024'te Holokost dönemindeki sessizliği için bir özür yayınlarken, Gazze'de yaşanmakta olan soykırımı ve tıp mesleğinin kınadığı aynı sessizliğini kabul etmedi. Bu çelişkiye dikkat çeken NEJM Holokost özrünün başyazarı Dr. Joelle Abi-Rached, Lancet'te “ABD Tıp Etiğine Filistin meydan okuması” başlıklı sert bir mektup yazmış ve “tıp doktorlarının şiddet yanlısı, milliyetçi ideolojilere kapılma ve eğitimlerini ve güçlerini bakım ve adaleti desteklemek yerine acı çektirmek için kötüye kullanma konusunda diğerlerinden daha az savunmasız olmadıkları” sonucuna varmıştır.
ABD tıp kurumlarının, örgütlerinin ve topluluklarının, etik yükümlülükleri ve ABD'nin bu soykırımın ana finansörü olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, Gazze soykırımı konusundaki suç ortaklıklarını ve sessizliklerini yeniden değerlendirmelerinin zamanı gelmiştir. Gazze'deki tıbbi savaş suçları, çocukların açlığa mahkum edilmesi ve soykırıma ilişkin tartışmaların bastırılması, hekimler olarak ettiğimiz yemine ve tıp kurumlarımızın belirtilen misyon ve değerlerine aykırıdır. Hekimler kendi meslek örgütleri ve kurumları içinde seslerini yükseltmeli ve Kongre'ye Gazze'deki kuşatma altındaki nüfusa hayat kurtarıcı yardımların serbestçe ve koşulsuz olarak ulaştırılmasına izin verilmesini sağlamalarını söylemelidir.








HABERE YORUM KAT