1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Tek ve biricik kardeşime özgürlük istiyorum
Tek ve biricik kardeşime özgürlük istiyorum

Tek ve biricik kardeşime özgürlük istiyorum

Savaşın ilk aylarında Ubeyde açlık ve yoksunluk nedeniyle muhtemelen yaklaşık 10 kilogram kaybetmişti. Neredeyse bir yıl süren gözaltından sonra şimdi ne kadar daha kaybetti?

02 Temmuz 2025 Çarşamba 19:01A+A-

Sara Serria’nın wrmea’da yayınlanan yazısını Barış HoyrazHaksöz Haber için tercüme etti.


İçinde yaşadığımız bu cehennem nedir? Tüm bunlardan sonra bizi ne bekliyor? Gerçekten dayanılmaz. Acımasızlığı, insan hayal gücünün de ötesine geçiyor.

Bu acı gerçekle ruhumuz kırık bir şekilde nasıl yaşayabiliriz? Biricik güzel kardeşimin yokluğuyla nasıl yaşayabiliriz? Ubeyde’nin güzelliği her zaman yüzünün olduğu kadar ruhunun ve karakterinin de güzelliğiydi. Gözlerim onun melek yüzünü görmeye, genç yaşlı herkesin kalbinde taze bir iz bırakan nazik sözlerini duymaya hasret.

Bir keresinde Ubeyde’nin odaya girdiğinde beni gözyaşları içinde bulduğunu hatırlıyorum. Neyin var diye sormak yerine yanıma oturdu ve fıkralar anlatmaya başladı, gözyaşlarım kahkahaya dönüşene kadar beni güldürdü.

Bizi kendisinden daha çok sevdiğini nasıl unutabilirim? Bir keresinde kız kardeşim Esma kirayı ödeyememişti, o da aceleyle parayı getirmişti. Ablam anneme bu iyiliği sorduğunda, annem "Okul harçlığıydı. Eğitimini ertelemeye ve yeniden para biriktirmeye karar verdi."

Annem her zaman “Ubeyde hiç beklemediğimiz bir hediyeydi” derdi. Ailemiz küçüktü. Üç kız çocuğuyduk; 11 yıllık bekleyişin ardından hayatımıza girdi.

Ubeyde, 7 Ekim sabahı Gazze'deki evimizde uyurken silah sesleri onu uyandırdı. Odasından koşarak çıktı ve bize "Neler oluyor? Haberler nedir?" diye sordu.

Durum hızla kötüleşti, bombalar düşmeye ve tehlike artmaya başladı. Bu, çektiğimiz acıların ve yerinden edilmemizin başlangıcı oldu. Birkaç kez yer değiştirdikten sonra annem, kız kardeşim ve ben 11 Kasım 2023'te Han Yunus'taki Karara'da bulunan akrabamızın evine taşındık. Ubeyde ve 60 yaşındaki babamız ise Gazze'deki evimizde kaldı.

Bizi uykumuzda bile rahatsız eden sürekli öldürülme korkusundan kaçmak için defalarca yer değiştirmek zorunda kaldık. Önce Şucaiyye'den Sabra'ya, sonra Sabra'dan güneye olmak üzere beşten fazla kez yer değiştirdik. Nuseyrat'a ve son olarak Refah Şehri ve el-Mevasi bölgesine devam ettiğimizde yolculuk dehşet vericiydi. Endişe bizi hiç terk etmedi.

Ubeyde bizi kontrol etmek için arıyordu ve sesimizdeki korkuyu duyabiliyordu. Ondan çok uzaktaydık ve tek yapabildiğimiz dua etmekti. Aralık 2023'ün başında açlık ve korku çok fazlaydı; un ve şeker gibi temel ihtiyaçlar bile kıtlaşmıştı.

Bir gün bizi çağırdı. İslam kardeşimize “Bugün öğle yemeği için neyimiz var?” diye sordu. O da “Fazladan konserve etimiz var” diye cevap verdi. “Bir tane de bana ayırın, açlıktan ölüyorum” diye cevap verirken sesi titriyordu.

Savaşın ve açlığın dehşeti ve acısıyla dolu günler uzadıkça uzadı. Laneti sonsuz gibiydi. İlk iki ay içinde amcamızı ve tüm ailesini kaybettik. Sadece iki çocuk hayatta kaldı. Ubeyde’nin sesinin zar zor duyulduğu, gözyaşlarına boğulduğu telefon konuşmalarını hatırlıyorum.

Sonra Ubeyde ile irtibatımız kesildi. Bir gece önce aramış, Ramazan'ın ilk günü yaklaşırken hepimize iyi dileklerini iletmişti. Ve sonra, hiçbir şey olmadı.

Beklemek acı vericiydi. Keder annemin ömrüne yıllar ekledi. Babamız açlık ve korkudan bitap düşmüş bir halde Gazze'nin sokaklarında ve hastanelerinde Ubeyde'yi aradı.

23 Mart 2024'te babamıza bir telefon geldi. O zamana kadar Ubeyde’nin kaybolmasının üzerinden 13 gün geçmişti. Telefon, kardeşimle birlikte tutulan ve serbest bırakılan bir rehineden gelmişti. Kardeşim ona bizim telefon numaramızı vermiş ve bizi aramasını istemiş. O da bize haberi verdi. “Ubeyde İsrail tarafından Ofer Cezaevi'nde tutuluyor.” İki ay önce kardeşimle birlikte tutulan başka bir tutuklu bizi arayarak Ubeyde’nin Negev Cezaevi'nde olduğunu söyledi. Bu duyduğumuz son haberdi.

İçinde bulunabileceği korkunç koşulları fark etmenin dehşeti ile hala hayatta olmasının verdiği rahatlamanın birleşimi baş edilemeyecek kadar fazlaydı.

O zamandan beri ailem ve ben sürekli olarak Filistinli rehineler hakkında haber arıyoruz. Gelişmeleri ve onlarla ilgili her şeyi sırayla takip ediyoruz. Serbest bırakılan bir “esir” ile ilgili herhangi bir haberin, korku ve özlem dolu kalplerimizi rahatlatmak için Ubeyde hakkında bir haber getirebileceğini umduk.

Nadir tahliyelerden birinde, Nafha Hapishanesi'nden serbest bırakılan bir rehine, verdiği bir röportajda İsrailli bir subayın sorgu sırasında göğsüne vurduğunu ve iki kaburgasını kırdığını söyledi. Acısı dayanılmazmış ama gardiyan ona sadece üç ila altı günde bir ağrı kesici vermiş.

Keşke Ubeyde kaçırılmadan önce savaş hayatımızı sona erdirseydi. Keşke her gün kalbimiz kırılacağına Gazze'de kalsaydık ve ölümle birlikte yüzleşseydik. Çaresizlik hissi beni bunalttı ve son bir yıldır düşüncelerimi felç etti. Annem çadırın girişine yakın bir yerde oturuyor ve her an onun yaklaştığını görmeyi umuyor.

Bir yıldan uzun bir süredir bu koşullarda, bu çadırda, Mevasi bölgesinde yaşıyoruz.

Bayram geldiğinde onun parlak yüzünü özledik. O sabah onu yeni kıyafetlerini giymiş ve ailesinin ellerini öperken görmeye alışmıştık. Herkes onun yokluğunu hissetti. Yeğenimiz Melek annesiyle birlikte bizi ziyarete gelmedi çünkü amcası olmadan bayramı hayal edemiyordu.

Her tahliye ile birlikte inanılmaz işkence hikâyeleri duyuyoruz. Negev Hapishanesi'nden serbest bırakılan bir rehine, İsrailli bir subayın sorgu sırasında sigarasını göğsünde söndürdüğünü, kıyafetlerini yaktığını ve derisini yaktığını söyledi.

Savaşın ilk aylarında Ubeyde açlık ve yoksunluk nedeniyle muhtemelen yaklaşık 10 kilogram kaybetmişti. Neredeyse bir yıl süren gözaltından sonra şimdi ne kadar daha kaybetti?

İsrail hayal gücünün ötesinde işkence ve baskının en sert biçimlerini uyguluyor. İsrailli gardiyanlar Filistinli rehinelere verilen yiyeceklerin türünü ve miktarını kontrol ediyor ve rehinelerin ellerini ve ayaklarını metal kelepçelerle bağlıyorlar. Çoğu durumda, insanlar nakil sırasında veya hücrelerde tutulurken de dâhil olmak üzere gün boyunca kelepçeleniyor. Bazen kelepçeler o kadar sıkı oluyor ki rehinenin uzuvları kesiliyor. İnsanlar zaten demir parmaklıklar ardında, silahlı askerler tarafından tutulurken neden bağlanırlar?

Merak ediyorum, bu soğuk havada yeterince battaniyeleri var mı? Onları soğuktan ve kış hastalıklarından koruyacak ceketleri ve kıyafetleri var mı?

Şimdi onun serbest bırakılacağı gün için yaşıyoruz. Ama çok çabuk gelemeyeceğini düşünüyoruz.

 

* Sara Serria, şu anda Gazze İslam Üniversitesi'nde İngilizce çeviri eğitimi aldığı üçüncü sınıfta.

HABERE YORUM KAT