1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Tavsiye kararları Gazze’de soykırımı durdurmayacaktır
Tavsiye kararları Gazze’de soykırımı durdurmayacaktır

Tavsiye kararları Gazze’de soykırımı durdurmayacaktır

Gazze'deki Filistinlilerin, soykırımı durdurma gücü olmayan bir başka uluslararası kuruma daha fazla kanıt sunulmasını beklemeye gerçekten ihtiyacı var mı?

04 Mayıs 2025 Pazar 21:29A+A-

Ramona Wadi’nin Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

Soykırımın durdurulması büyük bir aciliyet arz ettiğinde hukuki yollara başvurmak anlamsız hale gelmektedir. Aralık 2024'te BM Genel Kurulu, İsrail'in Gazze'de “Filistinli sivil nüfusun hayatta kalması için gerekli olan insani yardımın yanı sıra Filistinli sivil nüfusun yararına ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını desteklemek için temel hizmetler ile insani ve kalkınma yardımlarının” ulaştırılmasını sağlama yükümlülükleri hakkında Uluslararası Adalet Divanı'ndan tavsiye kararı talep eden bir kararı kabul etti.

Bugün Nisan 2025; İsrail'in Gazze'deki soykırımında daha fazla Filistinli öldürüldü ve Mart ayının başından bu yana insani yardımlar işgal devleti tarafından tamamen engelleniyor, daha önce de sadece ağır kısıtlamalarla malzemelerin girişine izin veriliyordu. İki hafta önce İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, İsrail'in Gazze'ye yönelik tüm yardımları durdurma politikasını yineledi. Katz, “Bu yardımın engellenmesi, Hamas'ın bunu halk üzerinde bir araç olarak kullanmasını engelleyen ana baskı unsurlarından biridir” dedi.

Yardımın engellenmesi İsrail'in soykırımını gerçekleştirmek için açlığı silah olarak kullanması anlamına gelmektedir.

Ancak Katz bu kısmı atladı çünkü “Hamas'ın bir şey yapmasını engellemek” uluslararası toplumu İsrail'in cezasızlığı lehinde birleştiren daha uygun bir anlatı.

Tavsiye niteliğindeki bir karar bağlayıcı olmadığı için İsrail tarafından göz ardı edilecektir. Ayrıca aylar sürecektir ki bu da İsrail'in Hamas'ı ortadan kaldırma bahanesiyle Filistinlileri aç bırakmaya devam edeceği anlamına gelmektedir. Al Jazeera'nin de belirttiği gibi en fazla beklenebilecek şey, apartheid devleti üzerindeki baskının artmasıdır. Bu da aslında hiçbir şeyin değişmeyeceği anlamına geliyor, çünkü çok sayıda ülke İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırımının suç ortağı ya da katılımcısı.

Danışma görüşlerinin yeri ve zamanı vardır ve bu görüşler kaçınılmaz olan harekete geçmeden önce verilmelidir. Her ne kadar uluslararası hukuk ihlallerinin ve savaş suçlarının durdurulup durdurulmayacağına karar vermek için bir tavsiye kararına ihtiyaç duyulduğu düşüncesi kendi içinde bir çelişki olsa da, yasadışı olan yasadışı kalmaya devam edecektir. Bu durumda, İsrail'in Gazze'deki soykırımını sürdürmesini durdurmak için, uygulanamayacakları zaman tavsiye kararlarının anlamı nedir?

Gazze'deki Filistinlilerin, soykırımı durdurma gücü olmayan bir başka uluslararası kuruma daha fazla kanıt sunulmasını beklemeye gerçekten ihtiyacı var mı? Hepimiz sosyal medyada ölüm ve yıkımı gördük.

Kimse “bilmiyorduk” diyemez.

Bu durum, sonu gelmez tartışmalar ve eylemsizlik açısından tavsiye kararlarına bağlayıcı olmayan BM kararları kadar ağırlık verilmesine yol açmaktadır. Filistinliler, tavsiye kararının “gelecekteki uluslararası hukuki yaklaşımları şekillendirmesi” için top yemi olarak kullanılamaz. Gazze'nin İsrail'in her zamankinden daha ölümcül silah ve mühimmatları test ettiği bir laboratuvar olması yeterli değil mi? Filistinlilerin İsrail'in tüm Filistin'i etnik olarak temizlemesinin hedefi olması? Adalet, hukuki yaklaşımları şekillendirme bahanesiyle sömürgecilik ve suç ortaklarıyla aynı yolda mı ilerliyor?

UAD, duruşmaların ikinci gününde şu ana kadar İsrail'in soykırımı canlı yayınladığını ve “dünyanın gözü önünde Filistinlilerin vahşet, suç, zulüm, apartheid ve soykırıma maruz kaldığını” duydu. Güney Afrika temsilcisinin son gözlemi, “dünyanın gözü önünde” ifadesinin gerçekte ne anlama geldiğini merak ettiriyor. Güney Afrika'nın yasal itirazları ele alma konusundaki tutarlılığı takdire şayandır. Ancak kullanılan ifade, uluslararası toplumun her zamanki pasif gözlemciliğini yansıtıyor ve bu da İsrail için hiçbir tehdit oluşturmuyor. UAD duruşmaları, uluslararası kayıtsızlığın aynı örneklerine dönüşme riski taşıyor.

 

*Ramona Wadi, bağımsız bir araştırmacı, serbest gazeteci, kitap eleştirmeni ve blog yazarıdır. Yazıları Filistin, Şili ve Latin Amerika ile ilgili çeşitli temaları kapsamaktadır.

HABERE YORUM KAT