1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Suriye’de devrim sonrası izlenimler
Suriye’de devrim sonrası izlenimler

Suriye’de devrim sonrası izlenimler

Bartın Özgür Der’de bu hafta ‘’Suriye’de Devrim Sonrası İzlenimler’’ konulu seminer düzenlendi. Seminer Şuayb Mekeç tarafından sunuldu.

09 Şubat 2025 Pazar 19:02A+A-

Şuayb Mekeç'in gerçekleştirdiği konuşmanın metni:

Baskılanan toplumlarda çok ciddi hasarlar oluşuyor. İnsanlar korkuya, güce teslim oluyorlar. Kişiler bireyselleşiyor, toplumda güven azalıyor, dünyevi ihtiraslar hayata yön verir hale geliyor. Devlet tarafından tasarlanan, biçimlenen bu baskılar bilhassa dine dair alanlarda gerçekleşiyor. Devlet otokrasisi bütünüyle İslami yaşam biçimine müdahale ediyor, düşünce, eylem, kitaplar, gazeteler her şey bu hegemonya altına alınıyor.

Otoriter rejimlerde, sıradan şeyler ‘suç’ haline gelebiliyor

Bu toplumlarda insanlar en risksiz olanı tercih ediyor, dolayısıyla seküler yaşam tarzına eğilim artıyor.

İslami kimliğini her türlü baskıya rağmen muhafaza etmeye çalışanlar dışında toplumun genelinde kendine güvenmeyen, dinle kurulan bağı küçümseyen, karışık duygular taşıyan, güven vermeyen, iki yüzlü insan modeli yaygınlaşıyor.

Gençler ne yazık ki bu ortamın en çok en etkilenen kesimlerini oluşturuyor.

bartin-20250209-01.jpg

Batı böyle bir ortamı destekliyor. İslam demode ve ömrünü tamamlamış sayıldığından modern olan destekleniyor.

1.Dünya savaşının galibi batılı güçlerce toprakları işgal edilen ve kontrol haline alınan ümmet coğrafyası üzerinde seküler ve batıcı ulus devletler bu şekilde var oldular. Osmanlıyla beraber, hilafet, ümmet birliği, şer’i uygulamalar, İslami müktesebat ve teamül de yıkılmış oldu.

Coğrafyamızda batıcı, laik unsurların ilk kurumlaştığı mekânlar ulus devletler olarak belirdiler.

Ulus devlette modern aydınlanmacı, batılı yaşam tarzını benimseyen gençlerle geleceğin inşası hedeflendi.

Modern Türkiye’nin doğuşu diğer İslam mekanlarına rol model oldu. Modern Suriye; İran, Irak, Mısır bu minval üzere şekillendi.

Peki, yeni süreç toplumlara mutluluk ve saadet getirdi mi? Yoksa elit sınıfın, sosyetenin imkanları bollaşırken geniş halk kitleleri umutsuzluğa bireysellik ve yokluğa mı mahkûm edildiler.

Vakıa şuydu: Tek parti diktatörlükleri İslam beldelerini cezaevlerine dönüştürmüştü.

Suriye’de, 61 yıllık Baas cuntası, işkenceci, katil bir rejim evet 13 günde yıkıldı ama, aslında 14 yıllık bir çaba, kararlılık, sabırla mücadelenin ardından yıkıldı.

2011’den bu yana Suriye halkı çok ağır bedeller ödedi; bombalar altında bir milyon şehid verdiler. Ülkede 60’ ın üzerinde olduğu tespit edilen cezaevlerinde akla hayale gelmeyen işkenceler altında bir milyondan fazla insan katledildi.

Suriye’de mücrim rejim döneminde tutuklanmış kaçırılmış ama henüz kendilerine ulaşılamayan kayıp kişiler mevcut.

Cezaevi duvarları, caddeler kayıp ilanlarıyla dolu, hücrelerde, işkencelerde, preslerle katledilen mahkumlardan, asit kuyularında yok edilen yüz binlerce hayatlardan bahsediliyor. Kurulacak komisyonlarla bunlar tespit edilmeye çalışılacaklar.

Devrim sonrasında Suriyeli mücahidler tüm Suriye halkını; Kürt, Türkmen, Çerkes, Arap etnisite çeşitliliğinde, Sünni, Alevi, Şii, Dürzi, Hristiyan tüm toplumu Suriye’ye sahip çıkmaya ve Resulullah (s)’in gerçekleştirdiği “Medine Sahifesi Sözleşmesi”, “Medine Mutabakatı” gibi birlikte yaşama hukukuna davet ediyorlar.

İslami ilkelere dayanan bir yönetim fıkhı, basiret hikmet ve ahlak üzere bir toplumsal düzen inşa edilmeye çalışılıyor. Bu, hepimizin sevincidir.

Türkiye’den gelenlere Suriye halkının gösterdiği teveccüh bizleri mesrur etti, gerçekten çok onur verici bir duyguydu. Muhacirlere, Ensarlara, Suriye halkının her daim ihtiyaçlarına koşan yardım kuruluşlarına selam olsun. Rabbim kardeşlerimize güzel gelecekler lütfeylesin.

Babul Hava yetim kampı

Savaşta eşleri şehid olan ailelerin ve şehid çocuklarının barındığı teşekküllü bir merkez. Eğitim verilen okullar, sağlık kabini, fırın, aş evi müştemilatın içinde yer alıyor. Medrese, hafız talim okulları da mevcut.  Kullanışlı tek katlı evlerden oluşan düzenli bir yaşam alanı. Fetih Vakfı ve Özgür Der tarafından sistemli olarak takip ediliyor. Süreklilik gerektiren hizmetler aksamadan sürüyor. Hamdolsun. Gurur ve mutluluk verici bir tablo. Rabbim buradaki ailelere ve gençlerimize en güzel gelecekleri lütfeylesin. Emeği geçenlerden Rabbim razı olsun.

Özgür Suriye’nin; özgür Kudüs’ün Kapısı, Halep!

Bir zamanlar İbrahim (as)’a ve çocuklarına ev sahipliği yapan peygamberler ve şehidler diyarı, zarafet dolu özgür Halep şimdi bağrında salih nesilleri büyütecek inşaallah.

Miladi 637’ de Resulullah’ın (sav) gözde talebesi; fakih, hikmet adamı, cihad eri, ‘’ehli hal vel akd’’in namzet erlerinden Ebu Ubeyde Bin Cerrah (ra) tarafından fethedilen Halep ümmete umut, kalplere ferahlık veriyor.

Halep'in nüfusu birçok etnik kökenden oluşuyor. Toplumsal katmanların model şehri Halep'te binlerce yıldır Arap ve Türkmen, Ermeni, Kürt, Süryani, Yahudi, Çerkes bu şehirde birlikte yaşıyorlar, sosyal mekanlar, Camiiler, Kiliseler yan yana.

‘’Şarkın Kartalı’’ Selahaddin Eyyubi’ye, oğlu Melik Zahir’e selam olsun!

Halep kalesini, çarşıyı, yıkılmış mabetleri, bedestenleri gördüğümüzde, Halep’in yiğidi şehid Abdülkadir Salih’i, onun cihad arkadaşlarını; direnişin meşakkatli günlerini hatırladık.

Rejimin ve Rus uçaklarının bombalarından buralar nasibini almışlar. Tarihi Halep Ulu Camii ve Medine çarşısı da bombalarlardan ağır hasar almış.

Halep’in çocukları, 2016 Aralıktan 2024 Aralığa kadar bir gün Halep’e dönecekleri günleri beklediler. Umutlarını asla kaybetmediler. Duvarlara ‘’10 Aralık 2016’’ tarih imzalı; ‘’Biz seni asla terk etmedik’’ (Ma Tale’na Hicrunaa) ‘’Esed düşecek; Allah’ın izniyle döneceğiz’’ (Yeskudul Esed Aidun bi iznillah), ‘Kısa süre içinde mutlaka döneceğiz’’ (Seneuud Ba’de Kalil) yazmışlardı ve şimdi dönüyorlar.

Şimdi Halep özgür, dişli domuz Esed kaçtı, gençler mücahid oldular ve şehirlerine dönüyorlar!

Halep’te direniş döneminde çok büyük yıkımlar yaşanmış. Rejim tarafından yıkılmış, enkaza dönmüş binalarda yaşama tutunmaya çalışan çok sayıda aileler var. Bu ailelere düzenli bir şekilde Fetih Vakfı ve diğer bazı İslami kuruluşlar yardım ulaştırıyorlar. Allah hepsinden razı olsun.

Suriye henüz ayakları üzerine kalkmış değil. Şehirlerde elektrik sadece sınırlı saatlerde veriliyor. İşyerlerinde jeneratörler yaygın, bazı evlerin çatılarındaki güneş panelleriyle az miktarda elektrik sağlanabiliyor. Akaryakıt sınırlı ve kaçak yollardan sağlanıyor, kaliteli akaryakıt pahalı.

Diktatör rejim şehirleri fakirleştirmiş. Yollar, parklar, camiler, türbeler, devlet kurumları bakımsız. Paranın değeri çok düşük. Halk geçmişte mafyatik rejim artıklarından, muhaberattan bıkmış.

Despot çete egemenliğinde toplumsal endişe ve korkunun nasıl bir şey olduğunu burada görmek mümkün. Şebbihaların, Şii milislerin rezaletleri, bir şehirden diğerine geçmenin rüşvetsiz imkansızlığı halkı canından bezdirmiş.

Devrimden hemen sonra halkta, aynı endişe hali bir süre devam etmiş, ama devrimcilerin verdiği güven, şefkatli tutum gözlendikçe halkta rahatlama ve huzur artmış. Suriye halkı her yerde görevlilere yardımcı oluyor.

İslam’ın öngördüğü rahmet, merhamet, selam iklimi böyle bir şeymiş!

1982 Şubat, Şehid Hama!

Tam 43 yıl önce soğuk şubat ayında, Hafız Esed ve kardeşi Rıfat Esed emriyle Hama’da tam 27 gün boyunca en az 50 bin kişi şehid edildi.

Ölenlerin yerine bu şehre, rejime sadık aileler yerleştirilmiş. Askeri tugaylar şehrin merkezine konumlanmış.

Hamalılar asla kameraya, filimlere, sığmayacak çok derin acılar yaşadılar.

Zulüm sadece 1982’ de değil tüm Suriye’de 60 yıldır sistematik olarak yaşandı.

Konuştuğumuz Hamalı amca ‘’benim ailemde 3 şehid var, 20 bin insanın akıbeti ne oldu bilmiyoruz, onlar kayıp’’ demişti.

2012’den 2020’ye değin, işkenceci, katil Esed rejimi, İran ve Rus askerleri tarafından halkın üzerine yağdırılan bombalarla Suriye’de bir milyon insan katledildi. Milyonlarca insan Türkiye, Lübnan, Mısır, Ürdün gibi ülkelere hicret etmek zorunda kaldı.

Dünya, Gazze’de yaşananlara olduğu gibi Suriye’de de katliama seyirci kalmıştı.

27 Kasım 2024’ten bugüne halk, İdlib, Halep Hama Humus, Şam, Dera, Lazkiye, Tarsus’ta her yerde Sünni, Şii, Nusayri, Hristiyan tüm Suriyeliler sevinçli.

Esed rejimi, işkence, infaz, muhaberat, faili meçhuller, itibarsızlaştırma ile öyle bir toplum inşa etmiş ki, halkın aidiyet farklılığını birbirlerine karşı manipleetmiş.

Toplumda kim kimdir korkusu hakimmiş; Suriye halkı yıllarca, farklı adlarda kurulmuş bir sürü muhaberatçı ve şebbihalar tarafından kaçırılma, Sednaya tarzı cezaevlerine düşme korkusuyla yaşamış.

Devrimin kalbi, özgürlük meşalesinin yakıldığı şehir, Humus!

En büyük yıkımlardan biri Humus’ta yaşanmış. Gözümüzle tanık olduğumuz her ev, cami, okul, hastane her yer istinasız bombalanmış. Şehirde adeta hiçbir hayat emaresi bırakmamışlar. Şanlı Humus’ta binlerce insan şehid olmuş. Humusun yiğit evladı, devrimin bülbülü şehid Abdülbasid Sarut’ un Humus gençleriyle coşkulu eylemler yaptığı meydana uğradık.

Yermuk Filistin Mülteci Kampı!

400 bin Filistinli mültecinin yaşadığı toplamda 1 milyon 200 bin kişinin yaşadığı Şam’ın varoşlarında yer alan büyük yerleşim yeri. 2011’de özgürleşme, izzetle yaşama mücadelesinde rejim ve İran güçleri tarafından şehrin aylarca muhasara altına alınmasıyla en az 400 bin Filistinlinin şehid edildiği mülteci kampı. Mücrim Esed rejiminin, Filistin ve Kudüs diye bir davasının olmadığını bu harabeler ispatlıyor. Bu kampta derin acılar yaşanmış. Muhasara altında aç kalmışlar, alimler tarafından ölmemek için kedi yenilebilir fetvasını kullanmışlar. Fetih Yardım Vakfı tarafından bu yerleşkenin bir bölümünde harabe binalara naylon çekerek yaşamlarını sürdüren Filistinli ailelere her hafta düzenli olarak yardım ulaştırılıyor. Allah razı olsun.

Sednaya Cezaevi; bu işkence ve insan yok etme merkezinde yaşananlar asla bir sosyal medya içeriği olmamalı!

60 civarında başka Sednayalar da olduğu söylendi. Ayrıca resmi binaların altları da muhaberat merkezleri olarak kullanılıyormuş.

8 Aralıktan bugüne Sednaya cezaevi ile ilgili çok şeyler izledik. Bu korkunç yapı yedi kattan oluşuyormuş. Yer altında üç kat, kapkaranlık dehlizler, rutubetli, pis, tek kişilik hücreler.

Mahkûm yakınları devrimle birlikte buraya koşmuşlar, yakınlarına ulaşmak için betonlarda delikler açmışlar. Binlerce mahkûmun burada karanlık dehlizlerde kaybedildiğini öğrendik. Cezaevi duvarlarına ve Şam caddelerinde duvarlara bulunamayan tutuklu fotoğraflarını asmışlar. Bazı tutuklular aklını yitirmiş, yakınları onlara ulaşmaya çalışıyorlarmış.

İlk tahliyede koğuşlardan tecavüz bebekleri yanlarında çıkan zavallı bacılar görmüştük. Burası bizi iliklerimize kadar sarsıyor.

Esed ve iğrenç katil şebbihalardan oluşan mütecaviz rejimi bu dev mekânda ne işkenceler yapmışlar, marangoz atölyelerinde kullanılan kesim makinalarıyla mahkûmların kollarını bacaklarını, bedenlerini parçalamışlar.

40 ton basan preslerde canlı canlı insanları katletmişler, onların bedenlerini küçültüp yok etmişler. Asit kuyularında cesetleri yok etmişler.

Her taraf mahkumlardan kalan elbiselerle, idam ipleriyle dolu ağır bir koku var bizler devrimden 40 gün sonra gittiğimiz halde bu ağır koku hala etkisini sürdürüyor.

2011’den 2024 sonuna kadar bir milyon ikiyüz binden fazla kişinin bu cezaevlerinde tutulduğu, binlercesinin işkencelerle katledilip yok edildiği sanılıyor.

Dayanılmaz işkencelerin İnsan Hakları Örgütü’nün tespit ettiği 70’in üzerinde çeşidi raporlaştırılmış.

Kadim topraklar

Bu topraklar Ebu Ubeyde Bin Cerrah’a, Ömer Bin Abdül Aziz’e, Bilal Habeşi’ye, Ebu Derda’ya, Nureddin Mahmud Zengi’ye, Selahaddin Eyyubi’ye, Farabi’ye, yine; Kuran müfessiri alimlere, Ebu Hacer Askalani gibi muhaddislere, fakihlere, dil ve tarih alimlerine ev sahipliği yaptı. Bağrında ne kahramanlar ve ne alimler yetişti.

İzzettin Kassam, Hasan El Benna’nın hocası Reşid Rıza Suriye’nin önemli simalarındandır.  Hama denilince akla; İhvanı Müslimin gelir, Mustafa Sıbai, Mervan Hadid, Abdurrahman Şakfa, Mustafa Hamid, Said Havva, Abdul Fettah Ebu Gudde gelir.

Özgür Hama’yı görmek Hama’da gülümseyen insanlar görmek selamımızı alan samimiyetle sarmalanmak ne güzel.

Özgür Kudüs’ün Yolu; Özgür Emevî Camiinden Geçiyor!

Emevî Camii, bu mabed; coğrafi konumuyla, avlusuyla, zarafetiyle, tarihiyle, cemaatiyle, Cuma hutbeleriyle, avlusunda Selahaddin Eyyubi ve oğlunun haziresiyle heybetli, kadim bir camii. Camiye ilk giren şükür namazı eda ediyor, bizler de şükür namazı kıldık

Caminin avlusunda ellerinde özgür Suriye bayrakları, Kelime-i Tevhid bayraklarıyla kadınlar, erkekler, bir oraya bir buraya geziniyorlar. Birbirleriyle selamlaşan, kucaklaşan insanların yüzleri sevinç dolu.

Cuma namazları kalabalık oluyormuş, cuma günü Suriye’de tatil, camiye gelenlerde telaş yok sohbet halkaları, gezintiler bitmiyor. Rejim döneminde bir iki saf anca olan camii şimdi kalabalık.

Cuma namazını Emevî camiinde eda ettik. Coşkulu bir hutbe dinledik.

7 Ekim Aksa Tufanı yepyeni bir kapı açtı, bundan böyle dünya, batı hegemonyasında değil İslam’ın odak olduğu bir eksende şekillenecektir. Bunun mahsulünü Suriye’de temaşa eyledik.

Zihinleri işgal edilmiş zihniyet Şam zaferinin ardında bir oyun olduğunu düşünüyor.

Allah Müslümanlara türlü sıkıntılar vererek onları cezalandırabilir, bol lütuf inzal eyleyip sevince de gark edebilir. Aslolan yolunda bulunmak, hakkıyla cihadı sürdürmek imtihanı unutmamaktır.

İslam ümmetinin umudu yükselecek ve Kudüs’ün fethinin yolu açılacaktır.

Yeni yönetimin başarılı olması hem bölge hem de tüm Müslümanlar açısından çok önemli bir kazanım olacaktır. Bu yüzden destek çıkmalı, dua etmeliyiz.

Suriye devrimi, zorlukların ardından kolaylıkların geldiğini kanıtladı.

Firavunluk taslayan zulmeden bir gün o acı akıbeti yaşıyor, onu alaşağı eden bir yardımcı güruh yüce rabbimizin izni inayetiyle ortaya çıkıveriyor.

Elbette uzun bir yol yüründü, acılar yaşandı, ağır bedeller ödendi. Zalim Esed lanetli Baas rejimi binlerce mazlumun canına kıydı, insanları işkencelerle yok ettiler, onlar mühlet verilenlerden cehenneme sürülecek güruhtan oldular

Adil şahidlik sadece bilmek idrak etmek değil vakıayı yasamak ve fıkhetmektir. Bir vakıayı aynel-hakkel-ilmel yakin boyutlarıyla bütüncül olarak yaşamak idrak etmektir. Vasat ümmeti inşa ölçüsü vakıayı bizzat yaşayarak kavramaktır.

Müslüman kardeşine güvenmek belli bölge veya kişilerle sınırlı değil tüm ümmet kardeşlerimizi kapsar.

Selamı esenliği güveni ve barışı yaygınlaştırmak Allah Resulünün ilmek ilmek inşa ettiği muhteşem bir formüldür!

İnsanlara yaklaşımda mezhepçilik, taifecilik ve dar bakış açılarıyla yargılayıcı, müstağnice ve kendinden olmayanı dışlayarak bakmak yerine merhamet duygularını ön plana çıkaran kucaklayan, kuşatan bir yaklaşım her zaman hayır, saadet, esenlik getirir.

Emanetlerin liyakat ve takva ölçüleriyle birlikte tanzim edilmesi gerekiyor, her sadakat liyakat barındırmaz.

Cihad aşamaları insanı olgunlaştıran nimetlere sahip. Bütüncül açılardan inceliklerin, detayların ve ferasetin öğrenildiği, zahirle batınla vakıanın kavrandığı imkanları sunuyor.

Affetmek cihad alanında tüm boyutlarıyla gerçek yerine oturuyor.

Tedbirin ölçüsü hisler değil İslam’ın ilkeleri olmalıdır. Tasavvurumuz bu temel üzerinde bina olmalıdır.

Devrimde Rolü Olan Mücahitlerle Sohbet

Güçlü olmanın sadakası affetmektir (Muhtar Türki) (Ayrıca Celaleddin, Ebu Abdullah.. muhtelif kardeşlerden derleme)

‘’Cihad bize hikmeti basireti öğretti. Sabrı metaneti umut yolunda ödediğimiz bedeller karşılığında öğrendik. Dün düşman gördüklerimizle en üstte ‘imanda ahlakta samimiyet’ te buluştuğumuzda birbirimizle dost olabileceğimizi kavradık. Şimdi biz insanlara ülkenizi geri aldık diyoruz, arazilere çadır kurup yaşama tutunanlar bile mutlu ve onurlular. Mücrim rejim insanları baskıyla boyun eğdirdi, sindirdi şartlara zorunlu itaat etmesini dayattı, gençlerin ezik hakkını arayamayan sadece itaat eden nesiller olmalarını istedi’’

’Şartların en sıkıntılı olduğu zamanlarda aşılmaz gibi görünen sert engelleri İslam’ın rahmetiyle, güzel davranışlarda sebat ederek aşmayı başardık, birbirimize güvenmeyi öğrendik, iknalar sadece beden diliyle değil hislerimizle de aramızda güven, itimat, halim hisler inşa eder oldu. Allah’ın rahmeti gereği daha önce aramızda birçok sıkıntı olan guruplarla kardeş gibi olduk. Ortaya bir şey çıktı: ‘kalbi tevafuk’ oluştu, basiretimiz zenginleşti, Allaha hamdolsun’’

‘’Şam düşünce hepimiz sevindik’’. ‘’Öncelikler üzerine tartışırken Resulullah’ın (sav) önceliklerde gözettiği ölçüleri muhasebe ettik. Sonunda bu operasyona karar verdik. Rabbimize tevekkül ettik, dua ettik. Allah hamd olsun rabbim mazlum halkın ve mücahidlerin ödedikleri bedeli lutuflandırdı. Şam düşünce herkes sevindi.’’

‘’Affetmek Mümin ahlakının adalet sadakasıdır.’’

Şam örneğinden çıkarmamız gereken dersler var. Anlaşamamak krize dönüşmemeli. Detaylara boğulmamalıyız. Birtakım ihtilaflardan dolayı ayrışma, müminlerin saflarını parçalama tutumundan uzak durmalıyız.’’

HABERE YORUM KAT

2 Yorum