
Suriye’de Alevi katliamı iddiaları gerçek mi algı operasyonu mu?
Muhammed Yorgancıoğlu, Suriye'de provakasyon mezesi olarak kullanılan "Alevi katliamı" iddialarının arka planını aktarıyor.
Mepa News/Muhammed Yorgancıoğlu
Suriye’de Alevi katliamı iddiaları gerçek mi algı operasyonu mu?
Lazkiye’de, İran destekli devrik Esed rejimi kalıntıları, İsrail güdümündeki ayrılıkçı Dürzi unsurlar ve SDG’nin koordineli şekilde harekete geçmesiyle başlayan darbe girişimi, Suriye Ordusu’nun darbecilere karşı zamanında ve etkili operasyonlarıyla bastırıldı.
Ancak, bu başarısız darbe girişiminin ardından bazı çevreler, "Suriye’de Alevi katliamı yapılıyor" söylemini yeniden gündeme taşıdı.
Gerçekler ve algı operasyonları
Son günlerde, Suriye Ordusu’nun, İran destekli devrik rejimin artıklarının başlattığı darbe kalkışması sonrası ülkede güvenliği ve istikrarı sağlamak amacına yönelik gerçekleştirdiği operasyonlar üzerinden yürütülen bir algı operasyonuna şahit oluyoruz. Yakalanan eli kanlı darbeci şebbihalar ve suç örgütü mensupları, "Aleviler katlediliyor" söylemleriyle masum siviller gibi gösterilmeye çalışılıyor.
Oysa gerçek şu ki, Askeri Operasyonlar Komitesi, devrik rejim düşmeden önce, zorunlu askerlik hizmeti nedeniyle orduda bulunan ancak Suriye halkına yönelik katliamlara karışmamış olanlara genel af ilan etmişti.
Esed rejiminin devrilmesinin ardından, yeni Suriye yönetimi, toplumsal barışı sağlamak için yoğun çaba harcadı. Savaş sırasında teslim olan veya zorunlu askerlik hizmeti gereği devrik orduda görev yaparken yakalanan ancak halkın kanını dökmemiş askerler, güvenlik incelemelerinin ardından serbest bırakıldı.
Ancak, rejim devrildiği halde teslim olmayıp provokatif eylemler düzenleyen, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan, halkı katletmeye devam eden ve son olarak da Suriye yönetimine karşı darbe kalkışmasına girişen unsurlara karşı ise Suriye Ordusu halkın ve ülkenin güvenliği için sert tedbirler almak zorunda kaldı.
Suriye’de gerçekten alevi katliamı mı var?
Bu operasyonlar, Nusayri [ Alevi ] siviller başta olmak üzere herhangi bir mezhep veya etnik gruba yönelik değildir. Operasyonların hedefi, halkı katleden, ülkede huzur ve istikrarı bozan darbeci şebbihalar ve suç örgütleridir.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, bu olaylar sonrası yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
> "Bizi düşmanlarımızdan ayıran şey, ahlakımız, ilkelerimiz ve değerlere olan bağlılığımızdır.
Ahlakımızdan taviz verdiğimizde düşmanla aynı seviyeye ineriz.
Devrik rejimin artıkları adil bir yargılamaya tabi tutulacaktır.
Güvenlik güçlerini sivil halka ve olaylara karışmayan masumlara yönelik ihlallerden kaçınmaya ve tepkilerinde aşırıya gitmemeye çağırıyorum."
Rejimin devrildiği andan itibaren, Sahil bölgesindeki azınlıklarla ve Nusayrilerle toplumsal barışı tesis etmek için özel yetilerle bölgeye gönderilen Suriye devriminin simge isimlerinden Hasan Sufan Ebu'l Bera Nusayri [ Alevi ] halkına hitaben şu çağrıyı yaptı:
> "Suriye'yi bölmeyi ve güvenliğini sarsmayı hayal eden herkese şunu söylüyoruz:
Aklınızı başınıza alın, sağduyuya dönün ve sizi boş hayallerle kandıranlara güvenmeyin. İran'ın sizi bir kez daha aldatmasına izin vermeyin. Bu konuda size defalarca, hem açıkça hem de gizlice nasihat ettik.
İran'ın boş vaatlerine kanarak, ülkemizi hep birlikte yeniden inşa etme fırsatını elimizden almalarına izin vermeyin. Onların sözlerine kulak asmaktan vazgeçin ve hep birlikte inşa ettiğimiz devletimize destek vererek onu daha da güçlendirelim.
Biz, Suriye'yi başkalarının elinde bir oyuncak haline gelsin diye kurtarmadık!
Ancak, bu çağrılara rağmen İran ve Esed rejimine bağlı propaganda odakları, operasyonları mezhepsel bir çatışma gibi göstermeye çalışmaktadır. Bu çarpıtmanın amacı, Suriye’de yeniden iç çatışma ortamı oluşturmak yönetimi devirmek ve Suriye'yi Baas Rejiminin 60 yıllık o karanlık günlerine geri döndürmektir.
Türkiye-Suriye işbirliğini hedef alan sabotaj girişimleri
Suriye’nin milli güvenliği, Türkiye’nin milli güvenliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu çerçevede kurulan Türkiye-Suriye ortak güvenlik ve askeri işbirliği, bazı küresel ve bölgesel aktörler tarafından sabote edilmeye çalışılmaktadır.
Özellikle "Suriye’de Alevi katliamı yapılıyor" söylemi üzerinden Türkiye içinde bir kaos ortamı oluşturulmak istenmektedir. Bu propaganda, Türkiye’nin bölgesel politikalarına zarar vermek ve Suriye ile yürüttüğü güvenlik işbirliğini baltalamak amacıyla üretilmektedir.
Öfkeyi yönetmek ve adaleti sağlamak
Şunu kabul etmek gerekir ki, yıllarca devrik rejimin zulmüne maruz kalan halkın büyük bir öfkesi var. Ancak bu öfke, adalet mekanizmasını zedelememeli ve kişisel intikam duygularına dönüşmemelidir.
Bu noktada, bazı güvenlik güçlerinin yakalanan şebbihalara yönelik aşırı sert tepkiler vermesi ve bu görüntülerin servis edilmesi gibi bireysel hatalar elbette kabul edilemez. Ancak, halkın yaşadığı acıları ve birikmiş öfkesini anlamadan, bu olayları sadece bir güvenlik ihlali olarak değerlendirmek de eksik bir bakış açısı olur.
Yeni Suriye yönetimi, bu tür bireysel hataların önlenmesi için gerekli tedbirleri aldığını ve güvenlik güçlerini hukukun dışına çıkmamaları konusunda sürekli uyardığını defalarca dile getirmiştir.
Gerçek Adalet nasıl sağlanmalı?
60 yılı aşkın süredir devrik rejimin baskısı altında yaşayan Suriye halkının, birkaç münferit olay üzerinden suçlanması büyük bir haksızlıktır.
Ancak, Suriye halkına karşı suç işlemiş olanlar adil bir şekilde yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.
Bu cezalandırma, sağlam delillere dayanmalı,
İslam hukukunun temel ilkeleri çerçevesinde adil bir şekilde yürütülmeli,
Kişisel intikam duygularından uzak tutulmalıdır.
Eğer geçmişte yaşanan zulümlerin tekrarlanmasını istemiyorsak, bu süreci hukuki bir çerçevede ve İslami adalet anlayışıyla yönetmek zorundayız.
Suriye’yi bölmeye ve yeni yönetimi itibarsızlaştırmaya çalışan çevrelere karşı gerçekleri anlatmak ve algı operasyonlarını boşa çıkarmak kritik öneme sahiptir.
Eğer adalet gerçekten tesis edilirse,
Halkın devrim sonrası yeni yönetime olan güveni artacak, iç barış sağlanacak, Suriye, küresel güçlerin çıkar hesaplarından uzak, bağımsız ve güçlü bir devlet olarak yoluna devam edecektir.
Gerçek adalet; sağlam deliller, hukukun üstünlüğü ve İslam’ın adalet anlayışıyla sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde, yeni Suriye’yi eski rejimin zulümlerinden tamamen arındırmak mümkün olacaktır.
HABERE YORUM KAT