1. HABERLER

  2. HABER

  3. BİYOGRAFİLER

  4. Şii fanatizmin katlettiği mazlum bir âlim!
Şii fanatizmin katlettiği mazlum bir âlim!

Şii fanatizmin katlettiği mazlum bir âlim!

İranlı alim Ebul Fadl El Burkai hakkında Mepa News tarafından hazırlanan dosya Burkai'nin şahsi hikayesi dışında İran hakkında oldukça önemli bilgiler veriyor.

31 Ağustos 2021 Salı 17:17A+A-

Ebul Fadl El Burkai kimdir? / Mepa News

Şii mercii iken araştırmaları sonucu Sünni olan Ebul Fadl el-Burkai girdiği dini sorgulamaların  ve karşılaştığı baskıların yanı sıra İran’ın 20. yüzyılındaki önemli siyasi gelişmelere şahitlik etmesi ile de dikkat çeken bir isim.

Burkai başta olmak üzere 20. yüzyıl ortalarından itibaren İran’da molla çevrelerinden gelen bazı isimlerin öncülüğünde Sünniliğe geçişler İran Sünnileri başta olmak üzere İslam dünyası genelinden takdir toplarken, Şii molla çevrelerince dinden çıkmakla suçlanmalarına sebep oldu.

Gençliği, eğitimi ve merciliği

Tam ismiyle Ebul Fadl ibnu-r Rıza el-Burkai el-Kummi, 17 Haziran 1908’de İran’ın Kum şehrinde doğdu. Hazreti Ali’nin torunun torunu olan ve Şiilerin 12 imamdan biri olarak kabul ettiği, Sünnilerin ise büyük Ehli Sünnet alimi olarak saydığı Cafer-i Sadık’ın torununun oğlu olan, Kum’a yerleşen Musa el-Burkai’nin soyundan gelip onun 30. nesilden torunudur.

30 nesildir Kum’da yaşayan Burkai ailesinin ne zaman Şiileştiği bilinmemekle beraber Şah İsmail’in 16. yüzyıl başında İran’ı tamamen baskıyla Şiileştirdiği dönemde Şiiliğe geçtikleri tahmin edilmektedir. Şiileştikten sonra Burkai ailesi pek çok Şii molla çıkarmıştır, bunlardan en ünlülerinden biri de Ebul Fadl el-Burkai’nin dedesi olan Ahmed el-Burkai’dir. 

Kum’da çocukluğundan itibaren dini medreselerde eğitim alan Burkai, Şii mercii Abdulkerim Yezdi’nin (1859-1937) 1922’de Arak şehrindeki havzayı Burkai’nin yaşadığı Kum şehrine taşımasıyla, 14 yaşında bu havzaya dahil oldu.

Kum Havzası’nda geleceğin ünlü Şii mercileri olan Gulpeyagani (1899-1993), Mar’aşi Necefi (1897-1990), Humeyni (1902-1989) Şeriatmedari (1906-1986) gibi isimlerle birlikte ders aldı. Bir müddet Irak’ın Necef şehrine giderek Necef Havzası’nda da eğitim gördü.

Yezdi’nin ölümünün ardından diğer isimler Kum’da ekonomik imkanları daha güçlü olan ve siyasete karışmayan merci Hüseyin Burucerdi’ye (1875-1961) yönelirken Burkai daha siyasi bir merci olan Ebu-l Kasım el-Kaşani’ye (1882-1962) katıldı.

Kum Havzası’ndaki bazı genç mollaların kurduğu, en ünlü mensubu Nevvab Safevi (1924-1956) olan “Fedayin-i İslam” (İslam Fedaileri) örgütünün Kum Havzası’ndan Humeyni’nin tabi olduğu merci Burucerdi tarafından kovulduğu sırada örgüt mensuplarına Kaşani ve Burkai kucak açtı.

Burkai’nin tabi olduğu ve baş yardımcılığını yaptığı merci Kaşani, Musaddık’ın İran petrolünün millileştirilmesi girişimlerini ve başbakanlığa getirilmesini destekledi. Fakat Musaddık başbakan olunca etrafındaki seküler kesimler Kaşani’yi dışladı. Yine de Musaddık 1953’te devrildiğinde Kaşani Şah çevresinin gazabından kurtulamadı ve ev hapsine mahkum edilerek İran toplumundan izole edildi.

Bu gelişmeler üzerine Kaşani’den merci/Ayetullah el-Uzma olmak üzere yeni icazet almış bulunan Burkai Kum’da diğer mercilerle mercilik yarışına girmek istemeyerek başkent Tahran’da bir mescit edinip insanlara davette bulunmak istedi. 

1953 sonrasında yerleştiği Tahran’da bugünkü Hıyabani semtindeki Vezir Guze Defter Caddesi üzerindeki Vezir Guze Defter Camisi’nin imamı ve hatibi oldu. Merci olmasına rağmen mercilik ağı kurmayı tercih etmeyen Burkai humus (Şiilikte takipçilerin taklid ettiği merciye verdiği kazancının beşte biri) toplama girişiminde bulunmadı. O yıllarda henüz humusa karşı olmadığından kendiliğinden getirip humus verenlerin paralarını fakirlere ulaştırdı. 

Burkai’nin "Sünnileşmesi" 

Burkai hatıratında, kendi ifadesiyle “hurafeci” olduğu dönemde bile “ileri hurafeler”e karşı olduğunu söylemektedir. Kum’da kendisinin ve Humeyni’nin havza öğrencilerine ayrı ayrı ders verdiği dönemde Humeyni’nin bir dersine şahit olarak "hurafelerin aşırılığından" rahatsız oldu. 

Fakat yine hatıratında anlattığına göre asıl sorgulamalarına Tahran’a yerleşmesiyle başladı. Kum Havzası’ndan uzaklaşıp Tahran’da davete odaklandığı sakin bir ortama geçince Kur’an ayetleri ve genel olarak din üzerinde derin bir araştırma ve sorgulama imkanı buldu. Bu çalışmaları üzerine kendi tabiriyle İran halkının dini kültüründeki bazı hurafeleri eleştirdiği kitabı "Teftiş" ile Şii mollalarının tepkisini ilk kez yoğun şekilde üzerine çekti.

Fakat asıl tepki çektiği ve “Sünnileşmekle” suçlandığı eseri "Durus mine-l Vilaye" (Velayetten Dersler) oldu. Bu eserinde Burkai, Şiilikteki "12 imamın kainatı yönettiğine" (Velayetu-l Keviniyye) dair inançlarını kökten batıl bulduğunu belirtti. Bunun üzerine Şii mercii Hadi el-Milani (1895-1975) başta olmak üzere pek çok Şii molla tarafından “kafir” ve “necis” olduğuna, kendisiyle “alışveriş de dahil her türlü ilişkinin haram olduğuna” dair fetva verildi.

Kitabındaki iddiaları üzerine Necef’in ünlü mercii Ebulkasım el-Hoyi’nin İran temsilcisi Ayetullah el-Makuvi ile mütalaada bulunan Burkai, Makuvi’yi iddialarının doğruluğuna ikna ederek ondan imamların kainattaki işleri yönettiğine dair inancın Allah’a ortak koşma olduğuna dair fetva yayınlaması sözünü aldı ama Makuvi sözünden döndü ve Burkai’yi yalanladı.

Daha sonra Kum’daki mercilerden ve Burkai’nin öğrencilik arkadaşı Şeriatmedari ile kitabı üzerine münazara etti ama sonuç alamadı.

Cami derslerinde bu konuları işleyen Burkai “Sünni” ilan edildi ve molla çevresince dışlandı, boykot edilmesine dair fetvalar verildi. 

Bu dönemde kendisi gibi Şii molla çevresinden gelip girdikleri araştırma süreçleri sonucunda benzer sonuçlara varan Haydar Ali Kalemderan (1913-1989) ve Mustafa Tabatabai (1935-) ile tanıştı. Kısa zaman içerisinde mollaların humus almasının, Şiilerdeki imam inancının, mut’a nikahının (geçici evlilik), peygamberin sahabelerine edilen hakaretlerin yanlışlığı gibi konulara kanaat getirerek daha da tepki çekti. 

Burkai’nin derslerine katılımcıların artması, kitaplarının yayılması ve Burkai’nin İran’ın Sünni azınlığıyla temasa geçmesinin üzerine 1970 yılında merci Şeriatmedari, Şah’tan Burkai’ye mani olmasını istedi. Şah’ın ünlü istihbarat teşkilatı SAVAK, Burkai’yi gözaltına aldı. Serbest bırakıldığında mescidi kapatılmış ve tüm faaliyetleri durdurulmuştu. 

Bu dönemde Şii merciler tarafından yönlendirilen ve İran rejiminin göz yumduğu kalabalıklar sık sık Burkai’nin evine saldırmaya başladı. Bir seferinde kapıyı kıran kalabalıklar Burkai’nin evinin içine saldırdılar. Burkai’nin eşi bir müddet sonra bu saldırıların etkisiyle yaşadığı hastalıklar dolayısıyla hayatını kaybetti.

Mescitten men edilmesinin ve evine yönelik saldırıların üzerine Tahran’ın Azadi Caddesi’nde bir eve taşınan Burkai derslerini evde vermeye başladı ve özellikle gençler üzerinde etkili oldu. Üzerindeki baskı ve engellemeler ise sürdü.

1970’li yıllar boyunca “Şiiliği içten ıslah” çabasından kopan Burkai kendisini Şiiliğe nispeti tamamen kesti. Sünni olduğuna dair “suçlamaları" reddetmedi.

İran devrimiyle artan baskılar

İran Devrimi’ne başlangıçta destek olan Burkai Humeyni’yi öğrenciliğinden itibaren şahsen tanıdığı için baştan beri Humeyni’ye karşı kuşku içerisindeydi. Humeyni’nin ‘Velayeti Fakih’ teorisi adı altında diktatörlük kurmasından ve inandığı “hurafelerden” endişe ediyordu. 

Devrimin hemen ardından özel mektuplarla Humeyni’ye yeni rejimin nasıl olmasına dair tavsiyelerde bulunan Burkai, Humeyni’den karşılık alamadı. Humeyni’yi ziyaret edip onunla konuşma girişimleri de engellendi. 

Humeyni’ye şahsen ulaşamayan Burkai, 1979’un ilerleyen aylarında Aralık 1979’da referanduma sunulacak anayasa taslağının içeriği kamuoyuyla paylaşıldığında devletin resmi mezhebinin Caferilik olmasını ve taslakta başka karşı çıktığı hususları İran gazetelerinde yayınlanan makaleleriyle eleştirdi. Fakat Ağustos 1979’da yeni rejimin, anayasa taslağını ve yeni rejimin uygulamalarını eleştiren tüm gazeteleri kapatmasıyla Burkai’nin İran halkına ulaşmasının bu yolu da engellenmiş oldu.

Burkai devrim sonrasında yaşananlara dair hatıratında “Şah döneminin zulüm ve tuğyanı daha da arttı, hurafeler resmileşti” kanaatini paylaşır.

Bu dönemde yeniden mescit açmak üzere rejimden talepte bulunan Burkai tutuklandı ve 1 ay hapiste yattı. Evinde cemaatle namaz kıldırmaktan, ders vermekten, İran’dan ayrılmaktan ve her türlü yayın yapmaktan men edildi. Bu tarihten ölümüne kadar Burkai’nin eserleri ancak kaçak yollarla yayılabildi, saklanarak Türkiye ve Pakistan üzerinden yurt dışına ulaştırılabildi. 

1980’de ikinci kez 1 ay tutuklandı. 1981’de 1,5 ay tutuklanan Burkai bu kez işkence de gördü. Hapisten çıktıktan sonra kendisine fiili ev hapsi uygulandı.

1986’da bir misafiriyle yatsı namazını kıldığı bir gece, evini basan Devrim Muhafızları namazda iken Burkai’ye ateş etti. Kafasından ve bir gözünden yaralanan Burkai hastanede zorlukla iyileşse de aldığı yaraların etkileri ölümüne kadar devam etti. 

1987’de 79 yaşındayken tekrar tutuklandı ve bu kez tutukluluğu 14 ay sürdü. İran’ın kötü şartları ve işkenceleriyle meşhur, genelde siyasi tutukluların bulunduğu Evin Hapishanesi’nde en kötü mahkumların olduğu kısma verildi. Burada hırsızlıktan yatan, Burkai’nin tabiriyle “hurafeci” bir Şii molla tarafından darp edildi. 

Hapishanede ağır hastalanan Burkai, ölüm döşeğine düşecek kadar sağlığını yitirdi. Ölümü beklerken kendisini sorgulayan Humeyni rejiminin ceza ve infaz işlemlerine bakan en önde gelen isimlerinden Esedullah Laciverdi (1935-1998) Burkai’nin aktardığına göre Burkai’ye 1986’daki evindeki saldırıyı hatırlatarak “Seni öldürmeye çalıştık ölmedin, ölmeliydin, nasıl olsa öldüreceğiz” dedi. 

Hapiste olduğu esnada Burkai’nin çocukları dini lider Humeyni ve cumhurbaşkanı Hamaney başta olmak üzere İranlı yetkililere mektuplar yazarak babalarının serbest bırakılmasını istediler ama karşılık alamadılar. 

Nihayet 1988’in sonunda Burkai, Tahran’dan oldukça uzak olan Yezd şehrinde 15 yıllık sürgün cezasıyla tahliye edildi. Yezd’e yerleşebilmek için Tahran’daki evini, ederinden oldukça ucuza satmak zorunda kalan Burkai Yezd’e gider gitmez tekrar tutuklandı ve şartları Evin Hapishanesi’nden de kötü olan Yezd Askeri Hapishanesi’nde 3 ay tutuklu kaldı.

Tahliyesinin ardından 1989-1991 döneminde Yezd’de yaşayan Burkai, her gün valilikte imza atmak üzere uzunca bir yolu yürümek zorunda kaldı. İran rejimi görevlileri Yezdlileri Burkai ile temas kurmaktan sakındırdığı için genelde vaktini evinde ibadet, okuma ve yazma ile geçiren Burkai, yine de bazı gençler tarafından ziyaret edildi. Bir taraftan da İran’ın yeni dini lideri Hamaney ve yeni cumhurbaşkanı Rafsancani’ye karşılık alamadığı yönetimi ıslaha dair nasihat mektupları yazdı.

1991’de Yezd’den ayrılmasına müsaade edilen Burkai, Tahran’ın Kan köyüne yerleşen oğlu Muhammed Hüseyin’in evine yerleşti. Bu dönemde hatıratı olan ‘Sevanihi Eyyam’ (Yaşadığım Günler) isimli kitabını yazdı.

Ölümü

Ebul Fadl el-Burkai 1986’da uğradığı silahlı saldırı ve 1987-1989 döneminde kötü şartlarda kaldığı hapis sürecinin sağlığına verdiği zarar ve neden olduğu hastalıklar sebebiyle 1993’te 85 yaşında hayatını kaybetti.

Yakınlarınca, İran rejimi tarafından zehirlendiği de iddia edilmektedir. Ölümünün ardından oğlu Muhammed Hüseyin üzerindeki siyasi baskı nedeniyle ailesiyle beraber yurt dışına çıkmıştır. 

Burkai Sünni oldu mu?

Öğrencileri Burkai’nin 1970’li yıllarda “Şiiliği içeriden ıslah” fikrinden vazgeçtiğini ve “Şiiliğin buna müsait olmadığına" kanaat getirdiğini, Kur’andan edindikleri ve akıl yürüterek vardığı sonuçlarla Ehli Sünnet’in usullerine muvafakat ettiğini, ilerleyen zamanlarda Sünni kaynaklarına muttali oldukça Sünnileşmesinin daha da derinleştiğini belirtmektedir. 

Özellikle İran Devrimi sonrasında uğradığı baskı, hapis gerekçelerinde yazan “Sünnileşme” suçlaması ve İran’ın Şii halkına ulaşma amacıyla Sünniliğe geçişini açıktan ilan etmediğini ama hiçbir Şii’nin vardığı sonuçlarla onu Şii olarak görmediğini, metodolojik olarak Sünnilerden bir farkı kalmadığı yorumunda bulunmaktadır.

Burkai’nin Şii kökenli pek çok öğrencisinden, İran dışına çıkabilenlerin tamamı Sünniliğe geçtiklerini ilan etmiştir. 

Eserleri

Ebul Fadl el-Burkai 100’ün üzerinde eser yazmıştır. Bu eserlerden ilk yazdıklarını kendisi “Hurafeci olduğum dönemin ürünü olan, hak ve batılın karıştıkları” olarak tavsif etmektedir. Farsça’nın yanı sıra Arapça da eserler yazmıştır ve Şii mollalarının genelde zayıf olduğu Arapça’yı ana dili gibi kullandığı, ayrıca Arapça’da üstün dilbilgisi olduğu belirtilmektedir. Bazı Farsça yazdığı eserler Arapça’ya da çevrilmiştir. 

Öğrencileri ve sevenleri pek çok eserinin "Ehli Sünnetin kaynaklarına vakıf olmadan sadece Kur’an’ı okuyup anlama ve fıtri aklının ürünü olduğunu, daha sonra Ehli Sünnetin kaynaklarından da istifade ederek eserler yazdığını, eserlerinde analitik zeka, dindeki sabiteler ekseninde tümden gelimle başarılı bir yöntemin yanında veciz bir üslup kullandığını" belirtmektediler. 

Vasiyeti

Burkai’nin vasiyeti tüm Müslümanlara hitaben kaleme alınmıştır. Bu vasiyette Müslümanlardan Kur’an ve Sünnet’e sarılmaları, akıllarını kullanmaları ve Burkai’ye rahmet etmesi için Allah’a dua etmeleri istenmektedir.

Ebulfadl el-Burkai’nin bir konuşması:

Bazı eserleri

1) Kesru-s Sanem (Putun Kırılışı):

Burkai’nin İslam dünyasında tanınmasına sebep olan, en meşhur eseri olan bu kitabın Farsça orijinal ismi “Putun paramparça edilmesi” anlamına gelen ‘But Şekan’dır

Şiilikte en önemli hadis kitabı olarak kabul edilen Kuleyni’nin (979-941) Usulu-l Kafi’sinin rivayetlerini hem metinlerinin anlamı hem de senet yönüyle eleştirdiği bu kitabını yazma amacını el-Burkai “Şiilikteki hurafelerin kaynakları arasında en büyük put olduğundan Usulu-l Kafi’yi hedef seçtim” olarak beyan etmektedir.

 Burkai, Sünni kaynaklarına henüz muttali olmadığı dönemde yazdığı bu eseri “Usulu-l Kafi’yi Kur’an ve akla arz ettim” şeklinde tanımlamaktadır.

Burkai ile iyi ilişkileri olan ve Burkai’nin vefatının ardından üzerindeki baskılar nedeniyle İran’ı terk etmek zorunda kalan, İran’ın Sünni Beluci azınlığından ünlü Molla Abdulaziz Mollazade’nin oğlu Molla Ebul Muntasır Mollazade el-Beluci tarafından Arapçaya çevrilip 1998’de basılmasından sonra çok yayılan bu eser İslam dünyasında Burkai’nin tanınmasında en etkin rol oynayan eserdir.

Ebul Muntasır el-Beluci’nin 1996’da İran’da hapiste işkence ile katledilen kardeşi Molla Abdulmelik Mollazade hakkında:

Mollazade’nin teklifiyle kitabı okuyan ve önsözüne takdim yazısı yazan Ebu Katade el Filistini (Ömer bin Mahmud), Burkai’yi kitabı yazdığı dönemde Sünnet’ten mahrum olmasına rağmen Kur’an’ı tedebbür ve fıtri akılla “doğruyu bulduğu” için tebrik etmektedir.

Ebu Katade, bu önsözü yazdığı tarihten 20 sene sonra 2018’de “Ölmeden Önce 1000 Kitap” başlıklı kitap münakaşası serisinin 87.’sinde bu kitaba yer vererek kitabın içeriği ve Burkai’nin şahsı hakkında bilgi vermiştir.

2) Senavih-i Eyyam (Günlerin Hadiseleri) 

Burkai 1991’de 83 yaşındayken yazdığı bu hatıratta hayatını ve dini inançlarını sorgulama sürecini anlatmasının yanı sıra İran’ın Şahlık ve Humeyni rejimlerinde şahit olduklarıyla İran tarihine dair de önemli bilgiler veriyor.

 Hatırat Burkai’nin özellikle Humeyni rejiminde karşılaştığı baskıları, kendisinin ve çocuklarının Humeyni başta olmak üzere rejimin önemli isimlerine yazdıkları mektuplar gibi belgeleri de bolca içeriyor. 

Kitapta devrimin önemli isimlerinden olup Eylül 1979’da şaibeli bir biçimde ölen Mahmud Talekani’nin Burkai’ye “Dediğin her şey doğru ama anlatmanın zamanı şimdi değil”, devrim sonrası ilk başbakan Mehdi Bazargan’ın Burkai’ye “Rafsancani bana Şah’ın yaptığı hatayı yapıp insanlara serbestlik vermeyeceğiz” dediği gibi ilginç tarihi aktarımlar da içeriyor. 

3) Kitab-ul Müracaat Eleştirisi 

Şii mollası Abdulhüseyin Şerefuddin’in Ehli Sünnet itikadına reddiyesine Burkai’nin yazdığı eleştiri ve cevaplar.

4) Munteka Tercümesi ve Şerhi

İbn Teymiyye’nin Mutahhar el-Hilli’nin Minhacu-l Kerame’sine reddiyesi olan, Şiilik inançlarını eleştirdiği ünlü eseri Minhacu-s Sünne’yi talebesi Şemsuddin Zehebi’nin özetlemesiyle ortaya çıkan eseri Munteka’yı Farsçaya çeviren Burkai, ayrıca esere şerh mahiyetinde bazı kendi açıklamalarını eklemiştir.

5) İslam Devleti

Burkai, İran Devrimi esnasında yazdığı bu eserinde İslami esaslı bir devletin nasıl olması gerektiğine dair değerlendirmelerini yazmıştır. 

6) Akıl ve Din

Burkai bu eserinde fıtri akıl ve sahih dinin ayrılmazlığı üzerine değerlendirmelerini yazmıştır.

7) Ahkamu-l Kur’an (Kur’an Hükümleri) Tercümesi 

Şafii fakihlerinin İmam Şafii’nin eserlerinde Kur’an ayetlerine dair değerlendirmelerinden birleştirerek oluşturduğu Ahkamu-l Kur’an’ı Burkai Farsçaya tercüme etmiştir.

8) Durus mine-l Vilaye (Velayetten Dersler)

Şiilikten kopuşundaki en radikal adımı olan bu kitapta Caferi Şiiliğindeki 12 İmam inancını ve özellikle imamların kainatı yönettiklerine dair inancı eleştirmiştir. 

9) Kabir Ziyaretlerindeki Hurafeler

10) Camiu-l Menkul fi Sunenu-r Rasul

5 ciltlik Sünni ve Şii kaynaklarındaki ortak hadisleri derleme çalışması

11) Kur’an Tefsiri (4 Cilt)

 
 
 
 

HABERE YORUM KAT

4 Yorum