1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Savaş suçlusu 'kurban': Netanyahu'nun kaçınılmaz kaderi
Savaş suçlusu 'kurban': Netanyahu'nun kaçınılmaz kaderi

Savaş suçlusu 'kurban': Netanyahu'nun kaçınılmaz kaderi

İsrail başbakanının son 15 aydaki soykırım stratejisi, siyasi mirasıyla tutarlıydı: iktidara ulaşmak ve onu elinde tutmak. Ancak 7 Ekim 2023'ü takip eden olaylar, siyasi hayatta kalma şansını çok daha zayıflattı.

21 Ocak 2025 Salı 22:47A+A-

Dr Ramzy Baroud’un Middle East Monitor’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

İsrail'in kötü şöhretli eski Savunma Bakanı Yoav Gallant aniden gözden kayboldu. Ülkesinin ordusunda yaklaşık 35 yıl, siyasetinde ise yaklaşık 10 yıl görev yapan ve Gazze'de devam eden soykırım da dahil olmak üzere büyük savaşları yöneten Gallant, manşetlerden ve siyasi koltuğundan hızla uzaklaştı.

Gallant istifa mektubunda, kendisini 5 Kasım'da kovan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'yu ve yerine Savunma Bakanı olarak atanan Israel Katz'ı ülkenin güvenliğini tehlikeye atmakla suçladı. Ancak eleştirilerini büyük ölçüde İsrail'in ultra-Ortodoks Yahudi toplumunun askere alınması konusuna odakladı.

Gallant'ın, İsrail'in Haredimlerine muafiyet sağlamayı reddetmesi, otoriter patronuyla arasında her zaman bir gerilim kaynağı olmuştu. Ancak, bu konunun siyasi ağırlığı, her birinin aklında siyasi bir amaç olan tüm taraflarca büyük ölçüde şişirilmiş gibi görünüyor.

Gallant, Netanyahu'nun iktidar koalisyonundaki en büyük parti olan Likud Partisi içindeki daha laik ve milliyetçi gruplara daha adil ve eşitlikçi bir İsrail'i savunduğu mesajını vermek istedi. Likud'un başındaki Netanyahu ise partinin daha aşırı kesimlerine ve koyu dindar koalisyon ortaklarına hitap etmek istiyordu.

İsrail'in aşırı dinci sağa kaydığı düşünüldüğünde Netanyahu'nun bu raundu kazanması gayet doğaldı.

1 Ocak itibariyle İsrail parlamentosundan (Knesset) da istifa eden Gallant, istifa mektubunda İsrail'den ziyade Likud'dan bahsetti. “Benim yolum Likud yoludur ve onun ilkelerine inanıyor, üyelerine ve seçmenlerine güveniyorum” diyen Gallant, partiye verdiği ilk oyu ‘Menachem Begin'in devrimine’ ortak olmasına bağlarken, ‘hareketin ulusal ve ideolojik yoluna sadık’ kalmaktan gurur duyduğunu belirtti.

Gallant'ın hissiyatı iki şekilde anlaşılabilir: ya siyaseti tamamen bırakmadan önce mirasını mühürlemenin bir yolu olarak ya da daha büyük olasılıkla Likud liderliği için rekabet etmesine ve hatta belki de başbakan olmasına olanak tanıyacak yeni bir siyasi söylemin çizilmesi olarak.

Netanyahu bunu çok iyi anlıyor ve siyasi hayatta kalmasının tek yolunun Gazze savaşının devam etmesi ve çatışmanın birden fazla tarafı içine alacak şekilde genişletilmesi olduğu sonucuna varmış görünüyor. Savaş öncesi onay oranlarını geri kazanmasını ve koalisyon ortaklarını memnun etmesini sağlayan da bu genişletilmiş savaş.

İsrail başbakanının son 15 aydaki soykırım stratejisi, siyasi mirasıyla tutarlıydı: iktidara ulaşmak ve onu elinde tutmak. Ancak 7 Ekim 2023'ü takip eden olaylar, siyasi hayatta kalma şansını çok daha zayıflattı.

Geçmişte Netanyahu, rakiplerinin zayıflıklarından faydalanarak hayatta kalma sanatında ustalaşmış, gücünü kullanarak İsrail halkını milliyetçi, dini ve kişisel söylemlerin bir karışımıyla duygusal olarak manipüle etmiştir. Bu anlatı genellikle Netanyahu ve ailesini, ülke için yaptığına inandığı tüm iyiliklere rağmen, durmaksızın çöküşünü planlayan sayısız düşmanın kurbanları olarak tasvir ediyor.

Netanyahu'nun “kurban zihniyeti” İsrail medyasında uzun zamandır, hatta savaştan yıllar önce bile bir konu olmuştur. Bu, yolsuzluk suçlamalarına karşı mahkemede kendini savunmak için kullandığı bir stratejidir ve savaş sırasında da ona hizmet etmeye devam etmektedir. Hatta 21 Kasım'da Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) tarafından kendisi ve Gallant hakkında çıkarılan tutuklama emri bile Netanyahu'nun İsrail'i çok sevdiği için cezalandırıldığı söylemini beslemek için kullanıldı.

Ancak savaş sona erdiğinde, sadece ‘kurban’ kartını oynamak artık yeterli olmayacaktır. Güvenlik sisteminin çöküşü, ordunun başarısızlığı, strateji eksikliği, ciddi şekilde zayıflamış ekonomi, ulusun parçalanması, rehinelerin öldürülmesi ve çok daha fazlası gibi 7 Ekim 2023'ten itibaren yaşananları açıklamak imkansız olmasa da zor olacaktır.

Usta bir siyasetçi olan Netanyahu bile ‘halkı kendi tarafında tutmakta’ ya da ‘öfkeli koalisyon ortaklarını hizada tutmakta’ zorlanacaktır.

Aslında sağcı koalisyon şimdiden çöküşün eşiğinde. Gideon Sa'ar ve Yeni Umut Partisi'nin 29 Eylül'de koalisyona katılması koalisyona biraz canlılık getirmiş olabilir ancak Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in sürekli tehditleri hükümeti en iyi ihtimalle istikrarsız hale getiriyor.

Hükümetin gücü 31 Aralık'ta bütçe yasasının oylanması sırasında Smotrich ve Ben-Gvir arasında neredeyse Smotrich'in görevden alınmasına yol açacak bir kamuoyu kavgası yaşanmasıyla test edildi.

Yine de savaş devam ettiği için hükümet sağlam kaldı. Savaş ve genişleyen çatışma, Netanyahu'nun bakanlarının aşırılık yanlısı gündemlerini sorgusuz sualsiz dayatmalarına olanak sağladı ve bu da Netanyahu'nun bir süre daha dümende kalmasını sağladı.

Ancak bunların hiçbiri savaş sonrası senaryoyu değiştirecek gibi görünmüyor; koalisyon muhtemelen bocalayacak, Likud kendi iç savaşına girecek ve İsrail toplumu büyük olasılıkla kitlesel protestolara sahne olacak. İşte o zaman koalisyon ortakları düşman olacak ve Gallant gibiler kendilerini devletin kurtarıcıları olarak sunarak geri dönebilecek. O zaman Netanyahu ne yapacak?

HABERE YORUM KAT