
Ruâ'nın anısı sonsuza dek aramızda olsun
Gidip Ruâ'nın bombalanan evinin enkazının önünde durdum. Her bir taşa baktım ve füze düştüğünde nerede oturduğunu merak ettim. Ruâ'nın odası füzenin isabet etmesi ve içeride patlamasıyla tamamen yıkılmıştı.
Hala Al-Khatib’in Electronic Intifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
2018 yılında, Nuseyrat mülteci kampında ortaokuldayken, sınıfımın penceresinden Ruâ ve Tuqa'nın sınıflarından koşarak çıktıklarını gördüm.
Arkadaşımız Alâ'ya söyledim. Ruâ ve Tuqa'ya katılmak için okulun arka tarafındaki bahçeye gitmek üzere bizim sınıftan da gizlice çıktık.
Küçük bahçenin kenarları selvi ve çam ağaçlarıyla, ortası ise kumla doluydu.
Ruâ, Tuqa, Alâ ve ben okulumuzun duvarının yanındaki köşeye oturduk ve içinde sonsuzluk işareti olan bir kalp çizdik. Sonsuza dek sürecek dostluğumuzun bir sembolü olarak baş harflerimiz kalbi çevreliyordu.
Nuseyrat'ta aynı mahallede yaşamıyorduk ama birlikte büyüdük. Sık sık birbirimizin evinde toplanır ya da okuldan sonra aksesuarlara göz atmak için pazara giderdik.
Ruâ, Tuqa, Alâ ve ben, üzerinde “Forever” yazan bilekliklerden satın alırdık.
Üç yıl sonra liseye geçerken Tuqa, Alâ ve ben aynı okula giderken Ruâ bizimkinden sadece arka kapı ile ayrılan yakındaki bir okula gidiyordu.
Sabah 6'da Ruâ ve Tuqa önce gelir, ben ve Alâ'nın birlikte okula yürümemizi beklerdi.
Tarım arazileri, ağaçlar, birkaç dükkân ve binayla kaplı, ortasında okullarımızın bulunduğu uzun bir yol olan el-İşrin Caddesi'nin başında buluşurduk.
Okul tatile girdiğinde Tuqa, Alâ ve ben arka kapıdan gizlice girip okulu bizimkiyle aynı zamanda tatile giren Ruâ'yı görmeye giderdik.
Ona sarılırdık ama sonra bizi oraya getirttiği için şakacı bir ceza olarak bize yemek ısmarlamasını isterdik.
Yakın sırdaş
Ruâ ve ben yakın bir dostluk geliştirdik, sık sık birbirimizi ziyaret ediyor ve birlikte dışarı çıkıyorduk. Ailelerimiz ve arkadaşlarımız aramızdaki bağın ne kadar samimi olduğunu biliyordu.
Her hafta Ruâ'nın evinin yanındaki dükkândan falafel sandviçi alır ve Selahaddin Caddesi'ne giderdik.
Ruâ ve ben yürür, konuşur, düşüncelerimizi, sırlarımızı ve hayallerimizi paylaşırdık.
Yol kenarındaki bir yasemin bitkisinden çiçek toplamak için dururduk.
“Hayat zaten çok yorucu. Sadece huzur içinde yaşamak istiyorum - bu bana yeter,” derdi Ruâ lise yıllarımızda.
Lise bittiğinde, farklı üniversitelere gitmeye başladığımız için buluşmalarımız da bir süreliğine sona erdi.
Birbirimizi görmeden bir ay geçti ama üniversitenin bizi ayırmasına izin vermeyecektik.
Birbirimizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorduk.
Alâ'nın kuzeni Şirin - Beach mülteci kampında yaşıyordu ama özellikle yaz tatillerinde bizimle daha fazla vakit geçirmeye başladı - hepimizin birbirimizi tekrar görebilmesi için bir buluşma ayarladı.
Ruâ, Alâ'nın evinde buluşup üzüm asmaları, zeytin ve incir ağaçları ve güllerle çevrili bahçelerinde oturmayı isterdi. Böylece 28 Ağustos 2023'te orada buluştuk.
Ruâ, Tuqa, Alâ ve Şirin kendilerinin teknoloji ile ilgili bölümleri seçtiklerini, benim ise sanatla ilgilenen tek kişi olduğumu konuştuk.
Ama buna rağmen hala teknoloji sorunları için bana gelmelerine güldük.
Okuldayken Ruâ, Tuqa, Alâ ve benim nasıl aynı ceketleri giydiğimizi ve “Forever” bilekliklerini taktığımızı anımsadık. O zamanlar bize çok özel gelmişti ama büyük hallerimiz buna gülmekten ve iç geçirmekten kendilerini alamadılar.
Onlar fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmaya fırsat bulamadan yemeğimi bitirdiğimde de hepsi güldü.
O gün her şeyi konuştuk ve gülmeye devam ettik.
WhatsApp can simidi
Ekim 2023'te İsrail soykırımı başladığında Ruâ, Alâ, Tuqa, Şirin ve ben her patlamadan sonra WhatsApp grubumuz aracılığıyla birbirimizi haberdar ederdik.
Bütün gece uyumayıp bu kâbusun yakında sona ereceğini söyleyerek birbirimizi teselli ediyorduk.
29 Aralık 2023'te İsrail ordusu Nuseyrat'taki bölgemizi bombaladı.
Gece saat 1 sularında evimizin yanında interneti kesen bir patlama sesiyle uyandım.
Ardından bir patlama daha oldu. Nereyi vurduğunu anlayamadım.
Arkadaşlarımı kontrol etmeye çalıştım, ancak internet bağlantısı olmadığı için girişimlerim başarısız oldu.
O gece uykum bölük pörçüktü. Kâbuslar beni kovaladı.
Arkadaşlarımdan birinin başına korkunç bir şey gelmiş olabileceğine dair derin bir korku duyuyordum.
En ufak bir sinyal yakalayabilmek umuduyla tavan arasına tırmandım.
Saatlerce uğraştıktan sonra sadece bir mesaj geldi. Kuzenimden gelmişti: “Başınız sağ olsun.”
Dünyanın durduğunu hissettim.
Kimi kaybettiğimi bilmiyordum. Tavan arasında kaldım - orada olmak tehlikeli olsa da - ağlıyor ve aklımdan geçenlerin daha çok bir kâbus olduğunu umuyordum.
Ailem Refah'a gitmek için toparlanıyordu ama arkadaşlarımı durumunu öğrenmeden onlara katılamazdım. Sürekli sinyal yakalamaya çalışıyordum.
Sabah 8 sularında, düzinelerce mesaj aynı anda geldi - ama hiçbiri Ruâ'dan değildi.
WhatsApp grubumuza sormak için acele ettim: “Lütfen bana Ruâ'ya bir şey olmadığını söyle?”
Alâ, “Keşke hayır diyebilseydim,” diye cevap verdi.
Ne ağladım ne de bu habere inandım.
Ailem eşyalarını toplamayı bitirmişti ve arabada beni bekliyorlardı.
Arabaya bindim - hissizleşmiştim ve neler olduğunu kavrayamıyordum.
Refah'ta teyzemin evinde kaldık, orada şoktaydım ve bir ay boyunca hiç konuşmadım. Sadece Tuqa, Alâ ve Şirin'i kontrol etmek için her hafta bir kısa mesaj gönderdim.
Daha sonra yavaş yavaş konuşmaya başladım ve her konuşmamda Ruâ'nın adını zikrettim.
Gerçeklik
Ocak 2024'ün sonunda ailem ve ben Nuseyrat'taki evimize döndük.
Gidip Ruâ'nın bombalanan evinin enkazının önünde durdum.
Her bir taşa baktım ve füze düştüğünde nerede oturduğunu merak ettim.
Ruâ'nın odası füzenin isabet etmesi ve içeride patlamasıyla tamamen yıkılmıştı.
Füzenin Ruâ'nın odasına düştüğü anı hayal etmeye başladım - ve onun nasıl öldüğünü düşünmeden edemedim.
Sonra gerçekle yüzleştim - Ruâ gerçekten ölmüştü. Burada ölmüştü.
Dünya bana dar geldi ve acı acı ağlamaya başladım. Gözyaşlarımı durdurmaya çalıştım ama başaramadım.
Tuqa'yı görmeye gittim - evi Ruâ'nınkinin yanında olduğu için - ve onun üzüntümü anlayacağını biliyordum. Tuqa'ya sıkıca sarıldım.
Tuqa ve ben bir süre sessizce oturduk.
“Nasıl öldü?” Soruyu daha fazla tutamayarak sordum.
Tuqa ve ben gözyaşlarına boğulduk - bu soru çok ağırdı.
Tuqa, “Saldırı gerçekleştiğinde yoğun dumandan bir şey görmek çok zordu ve molozlar her yere saçılmıştı,” diye anlattı.
“Sokaktaki insanlar 'Al-Hoor evi!' diye bağırmaya başladı.” Tuqa, Ruâ'nın soyadına atıfta bulunarak ekledi.
“Babam kontrol etmek için dışarı çıktı, ancak beş dakika sonra geri döndü. Bana sarıldı ve 'Allah ona merhamet etsin, canım' dedi.”
En zor kısmı Tuqa'dan Ruâ'nın cesedini nerede bulduklarını duymaktı - haftalık yürüyüşümüze başlamadan önce sandviç aldığımız falafel dükkânının çatısına atılmıştı.
Ruâ'nın son hediyesi
Ruâ 15 Aralık 2024'te - doğum günümün olduğu gece ve ölüm yıldönümünden birkaç gün önce - bir rüyada bana geldi.
Rüyamda Tuqa, Alâ, Şirin ve ben çiçeklerle dolu sakin bir restoranda oturuyorduk.
Ruâ geldi - sessizdi, sadece gülümsüyor ve bizi izliyordu.
Koştuk ve ona sarıldık. Sonra o da geldi ve bizimle birlikte restorana oturdu.
Tuqa, Alâ, Şirin ve ben konuştuk. Ama Ruâ sadece gülümsedi ve sonra gitmek için kalktı.
Gözyaşları içinde gitmemesi için ona yalvardık.
Ruâ bize şöyle dedi: “Gerçekten çok mutluyum. Sizi çok özledim ve sizi gördüğüme çok sevindim. Lütfen mutlu olun” dedi.
Sonra da gitti.
Bu rüyadan uyandığımda, bunun Ruâ'dan alabileceğim en güzel hediye olduğunu hissettim - onu gülümserken görmek ve tekrar kucakladığını hissetmek.
Bu bir mesaj gibiydi: Ruâ her zaman dilediği gibi huzur içinde.
Ve biz de öyle olmalıyız.
Artık Ruâ buluşmalarımıza dâhil oldu. Onun - ve birlikte olduğumuz - fotoğrafları arasında geziniyor ve onunla geçirdiğimiz anları hatırlıyoruz.
Bizimle olsaydı ne yapardı diye hayal ediyoruz:
“Buna gülerdi.”
“Bize bunu yapmamızı söylerdi.”
“Bunu yaptığımız için mutlu olurdu.”
Hatta Ruâ'nın ruhu için dua yayınlamaya devam etmek ve anısının sonsuza kadar yeşil kalmasını sağlamak için bir sosyal medya hesabı bile oluşturduk.
Ruâ asla acı bir anı olarak kalmamalı. Ondan her bahsettiğimizde gözyaşı görmek istemezdi.
Onu sevgi ve kahkahalarla hatırlamamızı isterdi - dünyaya gülümsemesinin ne kadar ışıltılı olduğunu ve kalbinin nasıl nezaket ve huzurla dolup taştığını anlatmamızı isterdi.
Sevgili Ruâ, daha iyi bir yerde olduğunu biliyoruz, ancak sensiz her şey çok boş geliyor.
Seni asla unutmayacağız ve senin hakkında konuşmaya ve yazmaya devam edeceğiz.
Seni özlemeye devam edeceğiz.
Ve seni sonsuza kadar seveceğiz.
Hala Al-Khatib, Gazze Şeridi'nde yaşayan bir yazar ve şairdir.








HABERE YORUM KAT