1. HABERLER

  2. SORUŞTURMA

  3. Resul Tosun: "Reform çağrısının değil uygulamanın güven tesis edeceği kanaatindeyim"
Resul Tosun: "Reform çağrısının değil uygulamanın güven tesis edeceği kanaatindeyim"

Resul Tosun: "Reform çağrısının değil uygulamanın güven tesis edeceği kanaatindeyim"

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reform çağrısının siyasete yansımaları hakkında gerçekleştirdiğimiz soruşturmaların sonuncusunu gazeteci-yazar Resul Tosun ile yaptık.

23 Kasım 2020 Pazartesi 16:38A+A-

HAKSÖZ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reform çağrısı ve siyasetin geleceği

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukukta ve ekonomide reform çağrısıyla başlayan tartışmalar Türkiye’nin sorunlarını konuşmak açısından verimli bir zemin sağladı. Gündemin çok hızlı bir şekilde değiştiği bir dünyada toplumsal sorunları konuşmak da giderek zorlaşıyor.

Türkiye’de devlet, iktidar, medya ve toplum üzerine düşünmek, konjonktüre göre değişen bir gerilim hattının üstüne inşa edilmiş durumda. Bu sebeple birlikte düşünmeyi imkânlı hale getiren işler daha önemli ve kalıcı bir niteliğe sahip oluyor.

Haksöz Haber’in editoryal görüşlerinden bağımsız olarak, memleketin sorunları üzerine fikir yürütme noktasında değerli katkılar sunacağını düşündüğümüz isimler ile bir soruşturma dosyası gerçekleştirdik.

Soruşturmanın son röportajını gerçekleştirdiğimiz gazeteci-yazar Resul Tosun, reform söyleminin 2002'den bu yana yaşananlardan bağımsız olarak ele alınamayacağını kaydediyor. Eski AK Partililerin yaptıkları eleştirilerin bir yansıması olduğunu ifade eden Resul Tosun, medyanın çok yönlü bir değişime ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

Resul Tosun: "Reform çağrısının değil uygulamanın güven tesis edeceği kanaatindeyim"

1598343462410-resul.jpg

1-Cumhurbaşkanı tarafından ekonomi ve hukukta yapılan reform çağrısı içerik ve zamanlama açısından ne anlama geliyor?

-Ekonomi ve hukukta yapılan reform çağrısının içeriğinden ziyade zamanlaması önemlidir.

İçerik olarak zaten AK Parti hükümetleri 2002 yılından beri hem hukukta hem de ekonomide cumhuriyet tarihinin en önemli reformlarını yapmıştır.

AK Parti hükümetleri ilk on yılında ekonomide rekor kırmış, fert başına düşene GSMH da 12 bin 480 dolara çıkmış, üretimde ihracatta rekorlar kırmıştır.

Hukukta da Anayasa mahkemesine bireysel müracaat hakkından tutun, kadınlara pozitif ayrımcılığa kadar bir yığın reforma imza atmıştır. İstinaf mahkemelerinin ve  kamu denetçiliğinin kurulması bile önemli reformlardandır. Askeri mahkemelerin kapatılması, ana dilde savunma gibi çok önemli reformlar yapılmıştır. Dolayısıyla içerik olarak reform çağrısı yeni bir reform dönemi değil reformların devam edeceğinin işaretidir.

Zamanlama açısından anlamı önemlidir.

Türkiye içerde ve dışarda daha demokratik daha bağımsız daha milli politikalar takip ederek emperyalist çevreleri rahatsız etmiştir.

Bu yüzden 2013 yılından beri rahatsız olan emperyalist çevreler Başkan Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmak için her yolu denemiştir. Türkiye 2013 yılından beri FETÖ, PKK ve DAİŞ gibi emperyalist güçlerin maşalarıyla mücadele etmektedir.  17/25 Aralık yargı, 15 Temmuz silahlı darbe teşebbüslerine karşı, PKK eliyle yürütülen hendek savaşından güneyimizde kukla devlet senaryolarına karşı, Doğu Akdeniz ve Ege’deki kuşatmalara karşı 7 senedir amansız bir mücadele verildi. Bu mücadele görünürde kimi örgütlere karşıydı ama gerçekte başta ABD olmak üzere tüm emperyalist güçlere karşıydı. İster istemez yaşanan olağanüstü süreç hem insan hakları konusunda hem de ekonomide olumsuz etkiler bıraktı.

Buna bir de pandemi süreci eklendiğinde ekonominin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkilenmesi kaçınılmazdı.

Geldiğimiz noktada Türkiye terör örgütlerinin tamamen bitirememiş olsa da etkilerini asgari düzeye indirmiş ve terör açısından eli rahatlamıştır. Takip edilen dış politika ile ülkenin siyasi düzeyde küresel bir güç olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir. Artık batılı güçler Türkiye’ye talimat vermek yerine Türkiye’nin ilerleyişini nasıl durdurabileceklerini konuşur tartışır olmuştur!

Türkiye içerde ve dışarda ayak bağı oluşturan engelleri önemli ölçüde aştığı için artık hem hukukta normale dönme hem de ekonomide yeni adımlar atma ortamı oluşmuştur. O yüzden zamanlama anlamlıdır.

 

2-AK Parti’de yaşanan değişimin seçmendeki yansımaları yerel seçimlerde görüldü. O günden bu zamana özeleştiri yerine getirildi mi? Reform çağrısının bu noktada toplumda nasıl bir karşılığı olacaktır?

-Yerel seçimlerde seçmen AK Parti’ye önemli mesajlar verdi. Bu mesajı partinin alt kademeleri tam algılayamadı. İktidar olmanın getirdiği rehavet ve metal yorgunluğunu üzerinden atamadı.

Ama konuşmalarına ve attığı adımlara bakılırsa parti genel başkanı o mesajı çok iyi okudu.

Kongrelerde büyük bir değişimi hedeflediği anlaşılıyor. Değişimin toplumda karşılık bulması için de yaygın bir istişare yöntemi kullanıldığını görüyoruz.

Yapılan bütün anketlerde muhalefetin topluma umut veremediği görülüyor. AK Parti teşkilatının halkla bütünleşmesi sağlanabilirse AK Parti umut kapısı olmayı sürdürür.

Halktan kopukluk aynen devam ederse reform çağrısının toplumda yankı bulması bürokrasinin tutumuna bağlı kalır.

Çünkü toplumun en büyük şikâyeti bürokraside yaşadığı olumsuzluklardır. Hükümet çok önemli başarılara imza atmış olmasına rağmen bürokrasinin halka yaşattığı sıkıntılar o başarıları da gölgelemektedir.

thumbs-b-c-6366d58e1aaf41ab0c082fcadd0c3b28.jpg

3-AK Parti’de siyaset yapmış isimlerin kurdukları partilerin söylemleri reform çağrısında etkili olmuş olabilir mi? Gerçekleştirilmesi olası reformların yeni kurulan partilerle, iktidarın ilişkilerine nasıl yansıması olur? Bu bağlamda AK Parti’de siyaset yapmış tecrübeli ve toplumda saygınlığı olan isimlerin tekrardan aktif görevlerde yer almasını bekliyor musunuz?

-Olmaması mümkün değil. Parti ve hükümet aleyhine söylenen her söz partiyi de hükümeti de etkiler. Eleştiriler ister eski muhalefet partilerinden gelsin isterse AK Parti’den koparak kurulan yeni partilerden gelsin hükümet hepsini değerlendirmek durumundadır.

Bence haklı eleştiriler makes bulmakta ve değerlendirilmektedir/değerlendirilmelidir.

Siyasi ihtiras ve nefret kaynaklı söylemler ise sadece sahibine zarar vermektedir.

Erdoğan ve partisine karşı kırıcı ve aşağılayıcı tutum içinde olmayan ama kenarda duran AK Partide siyaset yapmış saygın isimler için kapının kapatıldığı kanaatinde değilim.

 

4-Toplumda yargıya dönük güven AK Parti seçmeni olan kesimlerde de zarar görmüş durumda. Reform çağrısının yargıya olan güvenin tesisi noktasında toplumsal beklentiyi artırdığını söylemek mümkün mü?

-Toplumsal beklentinin arttığı doğru ancak, reform çağrısının değil uygulamanın güven tesis edeceği kanaatindeyim.

 

5-Medyanın işlevi Türkiye’de ciddi anlamda sorgulanır hale geldi. Yargı, demokrasi ve ekonomi için söz konusu edilen reformlar hayata geçerse bunun medya boyutundaki karşılığı nasıl olur?

-Medya maalesef işlevini tam olarak yerine getirmekten çok uzakta. Bir kısmı hükümete karşı ön yargılı ve siyasi muhalefetin sözcüsü gibi davranıp sürekli karalama peşinde, bir kısmı da tam tersi atılan her adımda bir keramet arama derdinde.

Ben medyanın taraf olmasın yadırgayanlardan değilim. Tarafsız medya yoktur. Taraf olmak normaldir. Önemli olan adil olabilmektir. Kimi yazarlarımızın adil olduğunu gözlemliyoruz ama medyamız adil değil maalesef.

Yargı demokrasi ve ekonomide reformlar hayata geçse de medya yönetimleri adalet üzere yayın yapmadıkları sürece reformların bir karşılığı olmayacaktır.


 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum