1. YAZARLAR

  2. Rasim Ozan Kütahyalı

  3. Parti içi demokrasi safsatası
Rasim Ozan Kütahyalı

Rasim Ozan Kütahyalı

Yazarın Tüm Yazıları >

Parti içi demokrasi safsatası

03 Nisan 2010 Cumartesi 14:55A+A-

Türkiye’de bir adamın “çakma demokrat” olduğunun anlamanın yolu o adamın temel söylemlerini incelemekten geçer...

Her kim ki demokrasi deyince lafa “parti içi demokrasi” muhabbetinden başlıyorsa hemen anlaşılmalıdır ki o kişi ya saftirik bir adamdır ya da “çakma demokrat”tır...

Eğer o kişi saftirik değilse de... Kolpacıdır... Goygoycudur... Eyyamcıdır...

Evet... Üstüne basa basa söylüyorum... Parti içi demokrasi söylemi palavra bir söylemdir... Bu kolpacı muhabbetti yapanlar hemen yanında “Yargı bağımsızlığı” geyiklerini de yaparlar...

Yani “Parti içi demokrasi” ve “Yargı bağımsızlığı” sözüyle Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesine giren bir adam gördünüz mü orada kaçın... Bırakın o adam kafanızı şişirmesin... “Çakma demokrat” mavralarını size yutturmasın...

“Siyasi partiler içi demokrasi” söylemiyle “Futbol takımları içi demokrasi” söylemi aynı zırvalıktadır... 1996-2001 yılları arası Galatasaray takımında “Takım içi demokrasi” iradesi Gheorghe Hagi’yi yerinden edemez, hatta onu rahatsız ya da huzursuz da edemez... O futbolcular “Hagi de bu takımın bireyi biz de... Eşit olmalıyız, biz de özgürce istediğimiz şekilde oynamalıyız” diyemez... Bu lafları diyen de takım-dışı kalır... Bu durum da çok adaletli bir durumdur. Çünkü 1996-2001 arası Galatasaray’ı Galatasaray yapan ana adam Hagi’dir... Sonrasında Hakan Şükür, Popescu ve Taffarel gelir... Takımı sürükleyen, maçı alan golü atan, attıran ya da golü yemeyen ana karakterler bunlardır...

AK Parti’de de bugün yüzde 47 oyu büyük oranda Tayyip Erdoğan aldı... Sonrasında Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi yıldız isimlerin de tamamlayıcı gücü vardı... Artvin’deki adam da Erdoğan için oy verdi... Hakkâri’deki de, Konya’daki de... Tayyip Erdoğan ve bu birkaç yıldız isim partiyi bıraksaydı ve desteklerini çekselerdi AK Parti baraj altında kalırdı, hatta sıfır çekerdi...

Yıldız özellikleriyle maçı alan yıldız sporcu da, oyu alan yıldız siyasetçi de farklı ve özel önemdedir... Kimse kendini kandırmasın o vekiller büyük oranda Tayyip Erdoğan sayesinde vekil... O zaman ister istemez Erdoğan’ın da haklı “sadakat” beklentisi olacaktır... 1977’nin CHP’si için de, 1999’un DSP’si için de aynısı büyük oranda geçerliydi... Bülent Ecevit’in yıldız karakteri o büyük oyları alıyordu... Hele DSP külliyen Ecevit’e verilen reylerin partisiydi... O dönemin DSP’si açısından da “Ecevit’e karşı muhalefet, parti içi demokrasi” söylemi palavradır...

Öte yandan yıldız bir adam olan Ecevit kendi dışında partiyi düşük profilli adamlarla doldurursa karşılığını görecekti... Gördü de zaten... Yani gerçek demokrasi mekanizması o partiyi oyunun dışına itecektir... Tayyip Erdoğan da Urfa’da yaptı o hatayı... Orda da gerçek demokrasi mekanizması AK Parti’ye de dersini verdi... “Muhalefet edemiyorum, demokrasi yok” diyen vekilin de toplumda karşılığı varsa, yıldızlaşma potansiyeline sahip bir oyuncuysa zaten süreç içinde demokrasi hükmünü icra eder... Baykal da Sarıgül’e karşı aynı hatayı yaptı, belli oranda bedelini de ödeyecek gibi görünüyor...

Aynı şey gazeteler, televizyonlar için de geçerli... Mesela 1996-2002 arasının Show TV’sinde de reytingi alan ana adam Reha Muhtar’dı. Erol Aksoy bile Muhtar’a dokunamazdı çünkü gelen reklamların çoğunluğu Muhtar’ın yarattığı izlenme oranı sayesindeydi. Bir sürü az izlenen program o sayede toplam takım gücünün arasına kaynıyordu... Kanalın realitesi buydu... AK Parti’nin realitesi de Tayyip Erdoğan...

Bir politikacı “parti içi demokrasi” diyorsa öncelikle gerçek demokrasi anlamıyla toplumsal karşılığını tesbit etmelidir... Eğer o politikacının ciddi bir karşılığı varsa da “lider sultası” o adamı dışlıyorsa o parti zaten “halkın tokadını” yer. Yani demokrasi yine cezasını keser... “Lider sultası”nın dışladığı yıldız politikacı bir başka mecradan yükselme imkânı bulur zaten... Bu örneği futbolcu, gazeteci, televizyoncu diyerek de yenileyebilirsiniz...

Ha eğer toplumda hiçbir karşılığı olmayan bir grup politikacı “Lider sultası var” diye kazan kaldırıyorsa bilin ki orada kolpa bir durum vardır... Zaten genelde gücünü toplumdan almayan politikacılar bu tür palavra numaralara girerler... Toplumsal/demokratik bir gücü varsa ortaya çıkar, biz de görürüz...

Toplumdan kaynaklanan demokratik bir gücü olmayanlar, görüşlerinin toplumda bir karşılığı olmayanlar, her tarafa oynayarak eyyam ve goygoy yapanlar (bkz. Ahmet Hakan) “parti içi demokrasi” mavralarıyla bu ülkenin gerçek demokrasi mücadelesini sulandırmaya kalkarlar... Sözün özü: Parti içi demokrasi söylemi palavradır...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT