1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ümmetin içinden doğan direnç hattı: İslamcılık
Ümmetin içinden doğan direnç hattı: İslamcılık

Ümmetin içinden doğan direnç hattı: İslamcılık

Vahdettin İnce, İslamcılığı dini Allah’a has kılan İbrahimî geleneğin devamı ve ümmetin özgürlük damarının canlı bir temsilcisi olarak savunuyor.

07 Aralık 2025 Pazar 15:12A+A-

Vahdettin İnce/Star

İslamcılığa devam

Kur'an'ın bir ayetinde Hz. İbrahim'in "(...) hayatım alemlerin rabbi olan Allah içindir" dediğine yer veriliyor. Hz. İbrahim'in bu sözü, bütün hayatın Allah'a has kılınmasının gerektiği anlamına geliyor. Malum olduğu üzere din de bir anlamda hayat demektir. Bu yüzden Kur'an'da sık sık dinin Allah'a has kılınmasından söz ediliyor. Dolayısıyla dini Allah'a has kılmak İbrahimî bir gelenektir.

Bu günlerde Vaddah Hanfar'ın "fi diyafeti'n Nebi" (Peygamberin sofrasında) adlı eserini okuyorum. İslam'ın doğuşunun hemen öncesinde semavi dinlerin konumunu incelediği bölümde şöyle diyor: "Yahudilik Perslerin elinde, Hristiyanlık da Roma'nın egemenliğinde birer enstrümana dönüşmüşlerdi (Biri, dini Perslere, biri de dini Romalılara has kılmıştı). İslam, dini Allah'a has kılmanın çabası (cehdi) olarak doğdu". İnsanlığı ceberut imparatorlukların, tiranların, yeryüzünde tanrılık taslayan tağutların zulmünden kurtararak sırf Allah'a kul olmalarını sağlamak, yani özgürleştirmek üzere gönderilmiş tevhidî dinlerin zulmün, zorbalığın, köleliğin, kula kulluğun aracı haline geldiklerini çarpıcı bir dille anlatıyor. Buna göre İslam, hayatı, yani dini Allah'a has kılmanın adı olan İbrahimî geleneğin tek temsilcisidir. Evrensel özgürlüğün yegane yoludur.

Kuşkusuz İslam'ın bu iddiası sözde kalmadı. Yüzyıllar boyunca insanlık (Müslüman milletler) engin bir özgürlüğün egemen olduğu bir vasatta hayatlarını sürdürdüler. Arap yarımadasında Resulullah'ın (s.a.v) kurduğu devletin özgürlükçü sistemini gören milletler dalga dalga İslam'a girmeye başladılar. Tabi şeytanın ve yardakçılarının karşı bir konum alması, akışı tersine çevirmesi uzun bir zaman almadı. Özgürlüğün yegane temsilcisi İslam da kendi adına sürdürülen zulümlerin aracı haline getirildi bir zaman sonra. Önceki semavî dinlerin başına gelenler maalesef İslam'ın da başına geldi. İslam'ı önceki dinlerden farklı kılan şey, güç odaklarının elinde bir enstrüman haline getirilmesine rağmen her zaman Müslümanlar arasında dini Allah'a has kılmaya, özgürleşmeye çağıran bir damarın bulunmasıydı. "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun" (Al-i İmran, 104) ayeti, bu damarda akan ruhun her zaman ve her yerde devam edeceğinin habercisidir.

Vaddah Hanfar adı geçen eserinde bunu vurgulamaya çalışıyor. Onun bu tespitini okurken, İslam aleminin mevcut durumu gözümde canlandı. Asırlardır, çeşitli mezhepleri, meşrepleri, tarikat ve ekolleriyle İslam, coğrafyamızdaki birtakım güçlerin, devletlerin hizmetine alınmış, bir enstrüman olarak kullanılmaktadır. Bunun yanında İslamcılık, yukarıda yer verdiğim ayetin pratikteki ispatı olarak İbrahim'den kalan bu mirasa sahip çıkarak dini Allah'a has kılmanın çabası olarak her zaman varlığını, etkisini hissettirdi, hissettiriyor.

Bu akımdan söz ederken "İslamcılık" ismini kullanıyoruz. Ama bu, söz konusu akımın her zaman bu isimle anıldığı anlamına gelmez. İslamcılık modern zamanlarda ortaya çıkmış bir isimdir kuşkusuz. İsmin yeni olması, müsemmanın da yeni olduğu anlamına gelmez. İbrahim peygamberden ve son peygamber Hz. Muhammed'den bu yana özgürlük şiarı altında mücadele eden herkes, işaret ettiğimiz ayetin kapsamındaki "hayra çağıranlar"dır. Dolayısıyla İslamcılardır.

İslam devam ettikçe ve İslam'a saldırılar bugünkü gibi sağlı, sollu, içten ve dıştan bu şekilde sürdükçe, Müslüman ümmetin gayret damarından güç alan İslamcılık da devam edecektir. İçeriden ve dışarıdan İslamcılığa yönelik saldırılar, özgürlükçü tevhidî damarın yeniden egemen olmasından duyulan derin korkunun bir göstergesidir.

HABERE YORUM KAT

6 Yorum