1. YAZARLAR

  2. Cüneyt Toraman

  3. Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Getirdiği Yenilikler

Yeni Türk Ceza Kanunu’nun Getirdiği Yenilikler

Ekim 2004A+A-

Yeni Türk Ceza Kanunu, "zina tartışmalarının gölgesinde" meclisten geçti.1 Zina tartışmalarının gölgesinde diyorum; çünkü, yeni ceza kanununun hiçbir maddesi kamuoyunda tartışılmadı. Yani, yeni ceza kanununun bireysel ve toplumsal yaşamımızda ne gibi değişiklikler getirdiği tam olarak bilinmiyor. Tartışılan zina konusu ise, ne tasarının ilk metninde (Dönmezer tasarısında) ve ne de Adalet Komisyonu metninde bulunuyor. Belki de, yeni ceza kanunu, (yapay) zina gündemiyle, toplumun gözünden kaçırılmaya çalışılmıştır. Amaç bu ise, bunda başarı sağlandığı söylenebilir.

Bu yazımızda, artıları ve eksileriyle, yeni ceza kanununun getirdiği "yenilikleri" ele almaya çalışacağız. Bu "yeni yasanın" mantığını anlayabilmek için, yasanın geçirdiği sürecin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun esasını, 1989 yılında hazırlanan ve 28 Şubat'la birlikte yeniden güncellenen, "Dönmezer tasarısı" oluşturmaktadır. Bundan önceki hükümetler döneminde (bu tasarıyı) bir-kaç kez "yasalaştırma" girişimi olmuş ise de, hükümetler, ağır eleştiriler nedeniyle tasarıyı geri çekmek zorunda kalmışlardır. Kaderin cilvesine bakın ki "aynı tasarı", Ak Parti hükümeti tarafından virgülüne dahi dokunulmadan "hükümet tasarısı" olarak meclise sevk edilmiştir. O günlerde, tasarıya yönelik eleştirilere karşı Adalet Bakanı sayın Çiçek: "Mevcut ceza yasasının günümüz ihtiyaçlarına cevap veremediğini, ceza yasasında, çağdaş gelişmelere cevap verebilecek kapsamlı bir değişiklik yapılması gerektiğini, ellerindeki tasarının, kapsamlı bir çalışma olduğunu, yeni bir çalışmanın yıllar alacağını,2 tasarıda eksiklik ve yanlışlıklar var ise bu eksikliklerin mecliste düzeltilebileceğini" dile getirmiş, tasarıyı Adalet Komisyonuna sevk etmiştir.

Eleştirilerin artması üzerine, mevcut tasarıyı baştan sona gözden geçirmek ve gerekli değişiklikleri yapmak amacıyla, "alt komisyon" kurulmuştur. Alt komisyon, Dönmezer tasarısını esas almakla birlikte, bu tasarıda kapsamlı değişiklikler yapmış, pek çok madde tasarıdan çıkarılmış,3 maddelerin önemli bir kısmı "yeniden" yazılmış, deyim yerindeyse, tasarı adeta yeniden yazılmıştır. Çalışmalar tamamlandıktan sonra tasarı, 12.05.2004 tarihinde, Adalet Bakanlığı'nın internet sitesinde yayınlanmış, vatandaşların, 10 Haziran'a kadar (28 gün içinde!) görüş ve düşüncelerini bildirmesi istenmiştir. Adalet Komisyonu, alt komisyondan gelen tasarıda küçük bazı değişiklikler yaptıktan sonra, tasarıyı meclise sevk etmiştir.

Hükümet, tatilde olan meclisi, "ceza tasarısını görüşmek üzere" olağanüstü toplantıya çağırmış, CHP bu daveti büyük bir memnuniyetle kabul etmiştir. YÖK'le ilgili düzenlemeye ayak direyen CHP'nin, ceza tasarısı konusunda olağanüstü desteği ve çabası, dikkat çekicidir.4 Tasarının meclise sevki ile birlikte, tasarı kamuoyunda tartışılmaya başlamış, yoğun eleştiriler gelmeye başlamıştır. Bu tepkiler üzerine Adalet Bakanı sayın Çiçek: "Tasarının yürürlükteki ceza kanununa nazaran çok daha demokrat, çok daha insan merkezli ve özgürlükleri teminat altına alan, kendimize mahsus, özgün bir yasa olduğunu, bundan sonra Avrupa'da veya başka yerlerde ceza kanunu çalışmaları yapılırken, bu TCK tasarısının örnek teşkil edeceğini, şüphesiz bu yasanın da eksiklikleri bulunduğunu, ancak bir uzlaşma yasası hazırlandığını, itirazlar varsa, Genel Kurul'da, CHP ile işbirliği mutabakatı da bozmadan bir düzenleme yapılacağını,5 eksikliklerin Yargıtay içtihatlarıyla doldurulacağını6 ..." ifade etmiştir.

Adalet Bakanı'nın, "yürürlükteki ceza yasasının son derece yetersiz olduğu, çağdaş gelişmelere ayak uyduramadığı, yeni bir ceza kanununa ihtiyaç bulunduğu" yönündeki açıklamalarında haklılık payı olmakla birlikte, "meclise sevk edilen ceza yasasının bu ihtiyaca ne ölçüde cevap verebileceği" önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Bu genel değerlendirmeden sonra, ana hatlarıyla, 1 Nisan 2005'te yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ceza Yasası'nın (madde bağlamında), önce "artılarına" daha sonra "eksilerine" göz atalım.

Yeni yasanın getirdiği olumlu yeniliklerden biri, "işkence"yle ilgilidir. Eski ceza yasası, işkence konusunda son derece yetersiz olup, işkencenin nedenlerinden birini oluşturmuştur. Yeni ceza yasasının 94. maddesiyle, işkencenin her çeşidi suç kapsamına alınmış, bu suçu işleyen kamu görevlisine, "3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası" öngörülmüştür. İşkenceyle ilgili ceza ve zamanaşımı sınırları, eskiye oranla önemli gelişmeler sağlayacaktır.

Yeni ceza yasasının getirdiği olumlu değişikliklerden biri de, "özel yaşamın korunmasına" yönelik düzenlemelerdir. Yeni ceza yasasının dokuzuncu bölümünde düzenlenen hükümler ile, (mad. 132 ve dev.) Kişilerin rızası olmaksızın ses ve görüntülerinin kaydedilmesi "1 yıldan üç yıla kadar hapis cezasını gerektiren" "suç" olarak tanımlanmaktadır.

Yeni ceza yasasının "Topluma Karşı Suçlar" başlığını taşıyan 3. kısmı, birinci bölümünde, toplumlun genel güvenliğine yönelik (yangın, çığ, vs. mad: 170; radyasyon yayma mad: 172; trafik güvenliği, mad. 179) özel düzenlemeler içermektedir. İkinci bölümü ise, "Çevreye Karşı Suçlar"la ilgili düzenlemeleri içermektedir. Çevreyi korumaya yönelik bu yenilikler, yeni ceza yasasının en olumlu yanlarından birini oluşturmaktadır. Aynı şekilde üçüncü bölümünde de, "sağlığı korumaya yönelik" etkili düzenlemeler yer almaktadır. Yeni ceza yasası, "genel ahlak" açısından da "yeni" düzenlemeler getirmiştir. Fuhuş, toplumsal bir suç olarak kabul edilmiş, çocukların fuhşuna aracılık edenlere, dört yıldan on yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Yeni ceza yasasının 277. maddesi, (emir ve talimat vererek) "yargıyı etkilemeye yönelik faaliyetleri" yasaklamakta, 288. maddesi ise, "adil yargılamayı etkilemeyi"cezalandırmaktadır. Daha önce basın kanunu kapsamında ele alınan bu düzenleme, "etkin bir denetim" amacıyla, ceza yasası kapsamına alınmıştır. Bu düzenlemeyle, insanların, kesinleşmiş yargı kararı olmaksızın gazete ve televizyonlarda "suçlu" olarak ilan edilmesi, yasaklanmaktadır.7

Yeni ceza yasasındaki bu "olumlu" düzenlemelere rağmen, yasa, "ifade özgürlüğü" konusunda, oldukça geri hükümler içermektedir. İfade özgürlüğü kapsamında, yeni ceza yasasındaki, "olumlu diyebileceğimiz en önemli değişiklik", yürürlükteki 312. maddeye tekabül eden 216. maddesinde olmuştur. Bu maddenin yeni hali şu şekildedir:

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama:

Madde: 216 1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yeni ceza yasasının 216. maddesi (eski 312. madde), devleti korumaya yönelik bir madde olmaktan çıkarılmış, "toplumsal barışı" korumaya yönelik bir madde haline getirilmiştir. Eski yasanın 1. fıkrası madde metninden çıkartılıp, madde başlığı değiştirilmek suretiyle, bu durum pekiştirilmeye çalışılmıştır. Eski ceza yasasının 312. maddesinin 1. fıkrası, "Kanunlara Uymamaya Tahrik" başlığı altında, 217. maddesinde "ayrı bir suç tipi" olarak düzenlenmiştir.8 Genel Kurul'da verilen önerge ile mevcut tasarının 1. Fıkrasına9, "bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde" ibaresi eklenerek, ifade özgürlüğünün kapsamı genişletilmiştir. Bu değişiklikle, 312. maddede tanımlanan suç, "soyut tehlike suçu" olmaktan çıkarılmış, "somut tehlike suçu" haline getirilmiştir. Kısaca, bu yasanın yürürlüğe girmesiyle, eskiden suç olarak nitelenen konuşmaların büyük bir çoğunluğu suç kapsamından çıkacaktır.10

Yeni ceza yasasının, ifade özgürlüğünü sınırlayan maddeleri, tartışmalara neden olmuştur. Yeni ceza yasasında, eski yasanın –ifade özgürlüğü açısından- özürlü maddeleri aynen eklendiği gibi, bu maddelere "yeni suçlar" da eklenmiştir. İnsan hak ve özgürlükleri açısından "örnek bir yasa" olarak takdim edilen yeni ceza yasasının, 219. maddesiyle, "imamların, hükümet faaliyetlerini kötülemesi" "altı aydan 2 yıla kadar hapis cezasını gerektiren" bir suç haline getirilmeye çalışılmıştır.11 Eski yasanın 241 ve 242. maddesindeki "tahkir ve tezyif" yerine, "kötüleme" deyiminin getirilmesi, her türlü eleştirinin suç olarak nitelenmesine zemin hazırlamıştır.12 Yoğun tepkiler üzerine, CHP, (bu maddenin yerine) eski ceza yasasının 241 ve 242. maddesinin aynen kabul edilmesini önermiş ve 219. madde, bu şekilde yasalaşmıştır.

Aynı durum, tasarının 222. maddesinde, "Şapka, Türk harfleri ve giyilmesi yasak kisveler"13 maddesinde de yaşanmış, AKP, başörtüsünü suç olarak nitelemeye elverişli yasa metninde değişiklik isteğine karşı, CHP, AKP'nin bu önerisini kabul etmemiştir. CHP, bu maddede değişiklik yerine, eski ceza yasasındaki 526. maddenin getirilmesini önermiş, iki partinin ortak önergesi ile, eski ceza yasasının 526. maddesi, "aynen" kabul edilmiştir.

Yeni ceza yasasının "Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama"  başlığını taşıyan 302. maddesiyle, eski yasanın 159. maddesi, yeniden suç kabul edilmiştir. Yeni yasada, "tahkir ve tezyif" deyiminin yerine "aşağılamak" deyimi kabul edildiği için,14 suçun kapsamı, eski yasaya göre daha da genişletilmiştir. Yeni ceza yasasının "halkı askerlikten soğutma" başlıklı 318. maddesi ile "Askerleri İtaatsizliğe Teşvik" başlıklı 319. maddesi, eski 159. maddenin koruduğu değerleri, daha sıkı bir güvence altına almıştır.15 Eski yasada, uyum yasaları çerçevesinde "eleştirinin suç sayılmayacağı" şeklindeki değişiklik dahi, madde metnine Genel Kurul'da ilave edilmiştir. Genel Kurul'daki değişikliklerden biri de, (eski ceza yasası ve tasarıda) 1 yıl olan cezanın alt sınırının, (eski ceza yasasındaki maddenin ilk şekli olan) 6 aya indirilmesidir. Yeni ceza yasasının 301. maddesi (değişiklikten sonra) şu şekildedir:

Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama:

302 - 1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2) Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.

4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

Yeni ceza yasasının "İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme" başlığını taşıyan 115. Maddesi16, (ana ilkeleriyle) eski ceza yasasının 175. maddesine tekabül etmektedir. Eski ceza yasasında, "Allah'a veya dinlerden veya bu dinlerin peygamberlerinden veya kutsal kitaplarından veya mezheplerinden birine hakaret eden veya bir kimseyi dini inançlarından veya mensup olduğu dinin emirlerini yerine getirmesinden veya yasaklarından kaçınmasından dolayı kınayan veya tezyif veya tahkir eden veya alaya alan kimse" cezalandırılırken, yeni ceza yasası, "cebir ve tehditle engellemeyi" aramaktadır.

Yeni ceza yasasındaki ilginç maddelerden biri de, "kanuna aykırı eğitim kurumu açanları, burada görev yapanları" başlığını taşıyan, 263. maddesidir. Eski yasada, kanuna aykırı eğitim kurumu açanları cezalandırmaya yarayan bir müeyyide bulunmamaktadır. Yeni ceza yasasıyla, kanuna aykırı eğitim kurumu açanlar altı aydan üç yıla kadar hapisle cezalandırılmaktadır. Dönmezer tasarısında, "Kur'an kursları" için getirilen bu düzenleme, önemli değişikliğe uğramış, ancak, kaldırılması gerekirken -hangi amaca hizmet edecekse- yasalaşmıştır. Genel kurulda, maddenin 1. fıkrasında, "...bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara" şeklinde değişiklik yapılarak, izin almadan faaliyet gösteren eğitim kurumlarında, bu aykırılığı bilmeden öğretmenlik yapanlar ceza kapsamından çıkarılmıştır. Tüm dünya eğitimi teşvik ederken, Türkiye, eğitime kanuni zorunluluk getirerek ve hapisle cezalandırarak, dünya hukuk literatürüne geçmiştir! Yeni ceza yasasının 263. maddesinin, kabul edilen son şekli şu şekildedir:

Kanuna aykırı eğitim kurumu:

Mad: 263 1) Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen yerlerin kapatılmasına da karar verilir.

Yeni ceza yasasının "Eğitim ve öğretimin engellenmesi" başlıklı 112. maddesi, eğitimin engellenmesini suç olarak nitelemektedir. Maddenin başında "cebir ve şiddet" deyimi yer almakla birlikte, devamında "ya da hukuka aykırı olarak" deyimiyle, her türlü engelleme (forum, boykot vs.) "suç" olarak nitelendirilebilecektir. Eylem sırasında öğrencinin, yüzünü -tanınmaya engel olacak şekilde- kaşkol ile örtmesi halinde, (yasanın 119. maddesi uyarınca) ceza bir kat artırılacaktır.

Yeni ceza yasasının görüşülmesi sırasında, en ilginç tartışmalardan birini de, eski ceza yasasındaki "cebir ve şiddet" ibareleri yerine "cebir veya tehdit" ibarelerinin getirilmesi oluşturmuştur. Tasarının (eski yasanın 146. maddesine tekabül eden) "Anayasayı İhlal" başlıklı 309. maddesi, "Yasama Organına Karşı Suç" başlıklı 311. maddesi, "Hükümete Karşı Suç" başlıklı 312. maddesi, "cebir veya tehdit" deyimini içermektedir. Eski yasadaki "cebir ve şiddet" deyimi, cebir ve şiddetin birlikte gerçekleşmesini -hem cebir hem de şiddeti- gerekli kılarken, "cebir veya tehdit" deyimi, suçun oluşması için, sadece tehdidi yeterli görmektedir. Eski ceza yasasında idamla cezalandırılan bir suçu, tehditle işlenebilir hale getirmek, ceza yasasıyla nelerin amaçlandığını göstermektedir. Genel Kurul'daki müzakereler sırasında, kamuoyunun tepkileri üzerine17 "ortak önerge"18 ile "cebir veya tehdit" deyimi, "cebir ve şiddet" olarak değiştirilmiş, -en azından bu maddeler açısından- büyük bir yanlışın eşiğinden dönülmüştür.

Yeni ceza yasasının getirdiği yeniliklerden biri de, "milli yarar(!)" kavramıdır. Her ne kadar eski ceza yasasının 127. maddesinin 5. fıkrasında,19 benzer düzenleme var ise de, yeni yasa, "önemine binaen" söz konusu "suçu" müstakil bir madde haline getirmiştir. Yeni ceza yasasının 305. maddesi, "temel milli yararlara aykırı faaliyette bulunanları" "3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıyla" cezalandırmaktadır. Genel Kurul'da, maddenin 1. fıkrasında, "yarar sağlayan" deyimi, "maddi yarar sağlama" olarak değiştirilmiş, suçun oluşması için maddi yarar sağlanması, suçun unsuru haline getirilmiştir. Yeni ceza yasasının 305. maddesi (değişiklikten sonra) şu şekildedir:

Temel millî yararlara karşı hareket:

Mad: 305 1) Temel millî yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için maddî yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı cezaya hükmolunur.

2) Fiilin savaş sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için verilmiş veya vaat edilmiş olması hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

3) Suç savaş hâli dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanı'nın iznine bağlıdır.

4) Temel millî yararlar deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, millî güvenlik ve cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.

Yeni ceza yasasının getirdiği en önemli yeniliklerden biri de, "örgüt"ün yeni tanımıdır. Yeni ceza yasasının 220. maddesi, "örgüt" kapsamını bütün yurttaşlarımızı şemsiyesi altına alabilecek şekilde genişletmiştir. Maddenin 6. fıkrası, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişiyi, örgüt üyesi olmadığını kabul ettiği halde cezalandırmaktadır. Bir sonraki fıkra (7. fıkrada), örgüt içinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım edeni, "örgüt üyesi" kabul etmektedir. Maddenin 6. fıkrasıyla "örgüt mensubu" varsayılan birinin, bir sonraki fıkrayla, (bu kişiyi barındıran, ona yemek yediren vs.) yakın akrabasının da "örgüt üyeliği" sağlanmış olmaktadır. Eski ceza yasasının 168. maddesine tekabül eden 314. maddede tanımlanan suç,20 bu örgüt tanımı altında değerlendirilecektir. Yeni ceza yasasının 316. maddesi, iki veya daha fazla kişinin, yasanın 4. ve 5. bölümde yazılı suçları işlemek için anlaşmasını, "ayrıca", "3 yıldan on iki yıla kadar hapis cezası gerektiren" bir suç olarak tanımlamıştır.21 Yeni ceza yasasındaki bu düzenlemelerle, "örgüt" kapsamının ve "yargıcın takdir yetkisinin ne kadar genişletildiği" görülmektedir. 220. maddenin 1. fıkrasındaki "suç işlemek amacıyla" deyimi, Genel Kurul'da, "kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla" şeklinde değiştirilerek kabul edilmiştir. Yeni ceza yasasının 220. maddesi (değişiklikten sonra), şu şekildedir:

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma:

1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçeve-sinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.

7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.

8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

ÖZETLE, yeni ceza yasası, -olumlu bazı yenilikler içermekle birlikte- "hak ve özgürlükler" açısından, yürürlükteki yasadan daha geri olup, "eski yasayı aratacak" tehlikeli hükümler içermektedir. Sorunlu maddeler, -maalesef- kamuoyunda tartışılan 10-15 maddeden ibaret değildir. Yeni ceza yasası, AB uyum yasaları çerçevesinde eski ceza yasasında yapılan değişiklikleri de eski haline döndürmektedir.

Yeni ceza yasası hazırlanırken, Yargıtay'ın (geçmişteki) yorumu da dikkate alınarak, özgürlükler aleyhine yoruma imkan vermeyecek şekilde düzenlenmesi gerekirdi. Gerçekten Yargıtay, özellikle son yıllarda, ifade özgürlüğünü, -maalesef- hep özgürlükler aleyhine yorumlamış, yerel mahkemelerden verilen beraat kararlarını, sanık aleyhine bozmuştur. Batı'da "ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendirilen yüzlerce olay, Yargıtay tarafından suç olarak kabul edilmiştir. Yeni yasayla yeni yargıçlar istihdam etmeyeceğimize göre, geçmiş uygulama, gelecekteki uygulamanın da habercisidir. Yeni yasadaki suç tanımlarındaki belirsizlikler, zaten mevcut olan tehlikenin boyutunu bir kat daha artırmaktadır. Esasen, yeni ceza yasasındaki suçların büyük bir bölümü, eski ceza yasasında da mevcut olduğundan, bu maddelerle ilgili eski içtihatlar, yeni ceza yasasında da "emsal" olarak kabul edilecektir. Hem de (yeni yasayla birlikte) daha yasakçı bir şekilde!

Yeni ceza yasası, CHP ile "mutabakat yasası" olarak tarihe geçecektir. Bir partinin, (hem de iktidar partisinin) muhalefet partisi ile mutabakat araması ve (ilkelerinden ödün vermeden) belli bir konuda uzlaşması, elbette önemlidir ve takdir edilecek bir yaklaşımdır. Ancak "ceza yasası" gibi toplumun temel değerlerini yansıtan bir konuda, AKP'nin, CHP ile çok farklı yerlerde olduğu da, tartışılmaz bir gerçektir. Özgürlüklerden ödün verilerek gerçekleştirilen bu uzlaşma, AKP'ye güvenerek bu partiye yetki verenleri de hayal kırıklığına uğratmıştır. Gerçekten, seçim sonuçlarını, "halkın CHP'ye yeterince güvenmediğinin somut bir göstergesi" olarak kabul edecek olursak, siyasette "vekaletin devri" de söz konusu olamayacağına göre, AKP'nin oylarıyla, CHP'nin istediği bir yasa çıkmıştır.

Sonuç olarak, hak ve özgürlükleri güvence altına alan, çağdaş bir ceza yasası, ancak hak ve özgürlüklere değer veren bir heyet tarafından hazırlanabilir. Ülkemiz, hak ve özgürlüklere değer veren "nitelikli" hukukçulara sahiptir. Ancak "yeni ceza yasası" için "yasakçılığıyla" ünlü bir profesörün çalışması esas alınmıştır. Alt komisyonun "iyi niyetli" gayretlerine rağmen, yeni yasa, Dönmezer tasarısının izlerini taşımaktadır. Adalet Komisyonu üyelerinden (Niğde milletvekili) Orhan Eraslan'ın "ayrışık oyunda" belirttiği gibi, toplumun en temel yasalarından biri olan ceza yasası, toplum katmanlarında yeterince tartışılmamış, aceleye getirilmiştir. Hükümet kanadından pek çok milletvekilinin dahi "inceleme fırsatı bulamadığı" bir yasayı, vatandaşların incelemesini ve görüş bildirmelerini beklemek, herhalde haksızlık olur. Bu yasayla ilgili "örnek" nitelemesinin de nesnel hiçbir dayanağı yoktur. Bizatihi, AB normlarına/ standartlarına aykırı bir yasa, hangi Batı ülkesi tarafından örnek alınabilir?! Komünizmin çöküşünden sonra, bu yasayı örnek alabilecek ülke de kalmamıştır. Diğer yandan, ceza yasası diğer yasalardan çok farklı olup, gerektiğinde "araç" olarak kullanılmaya elverişli bir niteliği bulunmaktadır.22 Türkiye'nin, normal olmayan süreçlerden geçtiği vakıadır, ancak her türlü yoruma açık bir ceza yasasıyla normalleşmenin gerçekleşmeyeceği de bir vakıadır. Eski ceza yasasının 163. maddesinin ne kadar kolay kabul edildiği ve ne kadar zor kaldırıldığı (!) bilinen bir gerçektir. Bugün 360 milletvekiliyle yapıl(a)mayanın, ileride çok daha farklı konjonktürlerde yapılması daha da zor olacaktır.

Dipnotlar:

1- Türk Ceza Yasası'nın yürürlük maddeleri, Meclis Genel Kurulu'nda oylanmadan komisyona geri çekilmiş ise de, bu maddeler, yasanın ne zaman yürürlüğe gireceğini belirleyen maddeler olup, oylanan maddelerde bir değişiklik getirmemektedir. Diğer yandan, AB'nin direktifleriyle, meclis yeniden olağanüstü toplanmış, birkaç saatlik mesaiyle, yürürlük maddeleri de görüşülmüş, yasanın, 6 ay sonra (1 Nisan 2005'te) yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır.

2- Yeni ceza yasasının adalet komisyonunda bir-kaç ay içinde yeniden yazılmış olması, yeni bir tasarı için yılların gerekmediğini kanıtlamıştır. Hiç kuşkusuz, yasanın hızından çok "içeriği" önem taşımaktadır. Böyle bir tasarıyı sahiplenmek, AKP'ye kalmamalıydı.

3- Dönmezer tasarısı 502 madde, alt komisyonun hazırladığı tasarı ise 348 maddedir. (Adalet Komisyonu'nun son şeklini verdiği -meclise sevk edilen- tasarı, 346 maddedir.

4- Yeni Şafak Gazetesi'nin, "Tayyip Erdoğan'ın hukuk danışmanı Münci İnci: 'Ceza tasarısını CHP'li bürokratlar hazırladı. Cemil Çiçek, Başbakan'ı bilgilendirmeden meclise sevk etti.' şeklindeki haberi (22.09.2004), konuyu yeterince açıklığa kavuşturmaktadır. (Münci İnci'nin Tayyip Erdoğan'ın hukuk danışmanı olmadığı şeklinde bir gün sonra düzeltme yapılmıştır.)

5- Yeni ceza yasası, CHP ile mutabakat çerçevesinde hazırlanmış, mecliste ancak mutabakat çerçevesinde ve müşterek önerge ile değişiklik yapılmıştır. Dolayısıyla, yeni ceza yasası, hak ve özgürlükler açısından, AKP değil, CHP çizgisini yansıtmaktadır.

6- Ceza hukukunda kıyas geçerli olmadığı için, "suçta ve cezada kanunilik ilkesi" gereğince, suçların ve cezaların açık ve net olması gerekir. Bu nedenle, Yargıtay'ın eksiklikleri içtihatlarla doldurma gibi bir yetkisi ve görevi bulunmamaktadır.

7- Geçmişte, bu yayınlar, belli bir kesim aleyhine yapıldığından, olumlu bir düzenleme olarak kabul etmek mümkündür.

8- Kanunlara uymamaya tahrik Madde: 217. - (1) Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

9- Tasarının değişiklikten önceki 1. fıkrası: "Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kamunun güvenliği için tehlikeli tarzda kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Yürürlükteki ceza kanununun 312. maddesi ise şu şekildedir: (Değişik madde: 06/02/2002 - 4744 S.K./2. md.)(*) (1)-Bir cürümü alenen öven veya iyi gördüğünü söyleyen veya halkı kanuna uymamaya tahrik eden kimseye altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir. (2)-Sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak, halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. (3)-Halkın bir kısmını aşağılayıcı ve insan onurunu zedeleyecek bir şekilde tahkir eden kimseye de birinci fıkradaki ceza verilir. (4)-Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçlar 311. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen araçlar veya şekillerle işlendiğinde verilecek cezalar bir katı oranında artırılır.

10- Bu değişiklik, sanık lehine -yeni- bir düzenleme getirdiğinden, devam eden davaları da olumlu yönde etkileyecektir.

11- Genel Kurul'da kabul edilmeyen tasarının 219. maddesi: Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma "(1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler, görevini yerine getirirken devlet idaresini ve kanunlarını veya hükümet icraatını alenen kötülerse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bu fiillerin, görev sırasında olmamakla birlikte, sıfattan yararlanılarak ve alenen işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre cezaya hükmolunur."

12- Gerçekten, "kötüleme", "tahkir ve tezyif" deyimini karşılamamaktadır. Tahkir ve tezyif, yoğun bir hakareti ve aşağılamayı içerdiği halde, her türlü memnuniyetsizlik 'kötüleme' olarak kabul edilebilir.

13- Mecliste kabul edilmeyen tasarının 222. maddesi şu şekildedir: Şapka, Türk harfleri ve giyilmesi yasak kisveler: (1) 25/11/1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktizası Hakkında Kanun'un veya 1/11/1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun'un veya 3/12/1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun'un koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

14- Yeni ceza yasasındaki sadeleştirme çabası, bazen sanık aleyhine bir durum yaratmaktadır. Örneğin, 302. maddede kullanılan "aşağılama" deyimi, "tahkir ve tezyif" deyimini karşılamamaktadır. Tahkir ve tezyif, aşağılamanın çok ötesinde ağır hakareti içerdiği halde, aşağılama, eleştiriyi dahi suç kapsamına  alabilecektir.

15- Halkı askerlikten soğutma: (Mad: 318) 1)-Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir. 2)-Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza, yarısı oranında artırılır. Askerleri itaatsizliğe teşvik: (Mad: 319) 1)-Askerleri veya askerî idareye bağlı olarak görev yapan diğer kişileri kanunlara karşı itaatsizliğe veya yeminlerini bozmaya veya askerî disiplini veya askerlik hizmetine ilişkin görevlerini ihlâle yönelten ve tahrik edenler ile kanunlara, yeminlere veya disiplin veya diğer görevlere aykırı hareketleri askerler önünde öven veya iyi gördüğünü söyleyen kimselere, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. 2)-Fiil, alenî olarak işlenmişse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. 3)-Fiil, savaş zamanında işlenmiş ise ceza bir katı oranında artırılır.

16- İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme: (Madde: 115) 1)-Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan men eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 2)-Dinî ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.

17- Hak ve özgürlükleri ortadan kaldırabilecek böylesine önemli bir düzenlemeye karşı, muhafazakar kesim dışında hiçbir çevrenin tepki vermemesi ve bu değişikliğin, bu çevrenin tepkileri sonucunda yapılmış olması,  son derece ilginçtir.

18- CHP, bu değişikliklere, benimsediği için değil, görüşmelerin kilitlenmesi ve yasanın meclisten geçmeme "tehlikesi" nedeniyle mecburen destek (ortak önerge) vermiştir.

19- Eski TCK 127. mad. 5. fıkra: "Milli menfaatler aleyhine hareketlerde bulunmak maksadı ile yabancıdan velev ki bilvasıta olsun kendisi veya başkaları için para veya herhangi bir menfaat veya vaid kabul eden vatandaş eğer fiil daha ağır bir cürüm teşkil etmiyorsa üç seneden on seneye kadar ağır hapis ve beş yüz liradan iki bin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır."

20- (Eski ceza yasasının 168. maddesinde cezanın alt sınırı on beş yıl olarak belirlenmiş iken, bu maddeye tekabül eden 314. maddede, cezanın alt sınırı, on beş yıldan on yıla indirilmiştir. Bu da bu maddeden dolayı yargılanan sanıkların lehine bir durum oluşturmaktadır.) Madde: 314 1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. 3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

21- Suç için anlaşma: Madde: 316 1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddî olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre, üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir. 2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez.

22- Bunun en somut örneği, Başbakan'ın -bizzat- kendisidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR