1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Türkiye'nin Yeni Müttefiki Terörist İsrail

Türkiye'nin Yeni Müttefiki Terörist İsrail

Mayıs 1996A+A-

Bilindiği gibi kısa bir süre önce emperyalizme tehdit oluşturan yegane güç olan İslami hareketleri ezmek, sindirmek amacıyla Yeni Dünya Düzeni'nin patronu ABD ile işbirlikçi devletler Mısır'da terör zirvesi (!) adı altında bir toplantı yapmışlar ve bu zirveden sonra T.C. İsrail'le bir askeri işbirliği anlaşması imzalamıştı. Bu zirveden hemen sonra İsrail'in Güney Lübnan'a saldırması bu zirvenin gerçek amacını gözler önüne sererken T.C.'nin bu yeni oyundaki muhtemel rolünün ne olacağı sorusu gündeme geldi. Saldırının ilk günlerinde İDKAM'da "Türkiye'nin Yeni Müttefiki Terörist İsrail" konulu bir program düzenlendi ve bu programda T.C-İsrail ilişkileri ve T.C'nin bu yeni senaryodaki rolü üzerinde duruldu. Sefer Turan ve Ahmet Varol'un katıldığı programı İslam Özkan yönetti.

Özkan T.C.- İsrail ilişkilerinin her zaman gizli yürütüldüğünü bunun İsrail'in Ortadoğu halkları tarafından gayrı meşru görülmesinden ve T.C.'nin Arap devletleriyle arasının bozulmasını istememesinden kaynaklandığını belirterek Menderes döneminde Türkiye'ye gelmek isleyen İsrail yöneticileri bunu kamuoyundan gizlemek amacıyla uçak arızasını bahane edip zorunlu bir ziyaret havası verdiklerini örnek olarak zikretti.

T.C'nin İsrail ile ilişkilerini batıcı kemalist söylemleriyle desteklediğini söyleyen Özkan, "buna göre Araplar Osmanlı'yı arkadan vuran millet olarak gösterilirken, Yahudilerin tarih boyunca Türklerin dostu olduğu ve T.C.'nin bölgede ittifak yapabileceği, güvenebileceği tek devletin İsrail olduğu tezi sürekli işlenmiştir. Tarihin çarpıtıldığı bu tezde laik-batıcı T.C.'nin önünü açmak ve Türkiye halkının dinle olan her türlü bağını (başta ümmet bağı olmak üzere) koparmak hedeflenmiştir" dedi.

T.C.-İsrail ilişkilerinin muhafazakar çevrelerin iddia ettiği gibi istikrarlı çizgisinden sapmamıştır diyen Özkan, T.C.'nin emperyalistlerin bölgedeki işbirlikçisi olduğunu, ABD'nin Körfez Savaşı'nda Irak'ın müslüman halkını bombalamak için İncirlik hava üssünü kullanması nasıl bu misyonun gereği ise şu anda da yapılan askeri işbirliği anlaşmasıyla İsrail'in tüm Arap devletleri hava sahalarını kapatsalar bile Türkiye'den savaş uçaklarını kaldırıp hiç yakıt ikmali yapmadan hem İran'ı hem Suriye'yi bombalayabilme imkanına kavuşabilmesinin de yine bu misyonun gereği olduğunu vurguladı.

Daha sonra söz alan Sefer Turan, T.C. - İsrail ilişkilerini kısa bir tarihçesini verdi: "14 Mayıs 1948'de kurulan İsrail'i tanıyan devletler içinde halkı müslüman olan ilk devlet T.C. oldu. Uzun süre ilişkiler gizli yürütüldü. 1950'de CHP tarafından başlatılan diplomatik ilişkiler DP zamanında da sürdürüldü. 1956'da Süveyş Kanalı Savaşı'nda T.C. Arap ülkeleriyle arasını bozmamak için elçilerini geri çekti, fakat ilişkiler el altından sürdürüldü. Başbakan Ben Gurion, T.C. İran ve Etiyopya'ya büyük fonksiyon yükleyen bir dış sınırlar stratejisi hazırladı ve işbirliği önerdi. Bu işbirliğini sağlamak amacıyla MOSSAD'ın deneyimli ajanlarından Ortadoğu bölümü başkanı Eliahu Sasson Ankara'ya büyük elçi olarak atandı. 1958'de Menderes döneminde ABD'nin de yardımlarıyla bölgede İran'ı da kapsayan güvenlik üçgenin temelleri atıldı. Bu arada İsrail Başbakanı Ben Gurion, Dışişleri Bakanı Golda Meier, müsteşar Şimon Peres ve Genel Kurmay Başkanı Zvi Zur Türkiye'ye gelirler, olay dünya kamuoyuna uçağın arıza yapması sebebiyle zorunlu bir ziyaret olarak açıklanır. Yapılan istihbarat anlaşmasıyla bilgi alışverişi düzenlenir, ilişkilerin hangi boyutlara ulaştığını bir istihbarat raporu şöyle açıklıyor: "Menderes döneminde Mossad ile ilişkiler öylesine tuhaflaşmıştı ki, Adana ve çevresi İsraillilere çalışma alanı olarak verilirken M.A.H'ın hizmet reisi Ziya Selışık, İsrail elçiliğinden çıkmaz olmuştu." Bu arada şunu da belirtelim ki, T.C. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, merkezi Avrupa'da bulunan Evrensel İsrail Birliği tarafından kurulan Alliance İsrailite okulunun Bursa şubesinden mezun olurken, İsrail'in ilk başbakanı Ben Gurion, ilk dışişleri bakanı Moshe Şaret, cumhurbaşkanlarından İzhak Tzvi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmişlerdi,"

1971'de THKP-C, İsrail'in başkonsolosu Efraim El-Rom'u kaçırır. Kurtarma operasyonu için Mossad ile MİT birlikte hareket ederse de El-Rom'un cesedi Nişantaşı'nda bir evde bulunur. Fakat işbirliği devam eder ve Mossad THKP-C militanlarının yakalanmasında MİT'e yardımcı olur.

1979 İran İslam Devrimi ile sacayağının biri İran'dan Mısır'a kayar ve Camp David Anlaşması imzalanır.

1982'de İsrail Lübnan'a saldırırken T.C.'ye de yağlı bir teklif sunar ve birlikte Lübnan'a girme karşılığında o yıllarda T.C.'nin başını ağrıtan Asala'nın Lübnan kamplarının yok edilmesini önerir. O yıllarda böyle bir operasyona doğrudan katılmayı göze alamayan T.C. Alaaddin Çakıcı ve on ülkücüyü operasyon için Lübnan'a gönderir.

Özal ise 1985'deki ABD ziyaretinde gizlice Yahudi lobisi başkanı ile görüşür. İsrail Dışişleri Bakanı Şamir, PKK'ya karşı işbirliği önerir. Bundan üç hafta sonra ameliyat için tekrar ABD'ye giden Özal, Yahudi lobisi lideri Bialkin ile görüşür ve Ermeni soykırımı iddialarına karşı ABD kongresinde T.C. lehine etkili olmasını ister. Bu arada üst düzey subaylar İsrail'i ziyaret eder ve savunma sanayi ile ilgili bilgi alırlar ve F-4 ile F-16'larla ilgili anlaşma yapılır.

25 Kasım 1993'te Hikmet Çetin İsrail'i ziyaret eden ilk Dışişleri Baka­nı unvanını alır. 10 Temmuz 1994'te Devlet Bakanı Bekir Sami Daçe "İstihbarat örgütleri alışveriş sürecine sokulmuştur" diye açıklama yaparak Mossad ile MİT arasında yıllardır gizli kapılar ardında süren işbirliğini resmen açıklar."

İ. Özkan'ın yönelttiği T.C.'ye yüklenen rol nedir, etkisi ne olabilir?" şeklindeki soruyu cevaplayan Ahmet Varol, emperyalistlerin kurduğu Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçası olan Yeni Ortadoğu Düzeni'nin ekonomik zirvelerinin ilkinin 31 Ekim 1994'te Kazablanka'da, ikincisinin de 31 Ekim 1995'te Amman'da yapıldığını, bu zirvelerle İsrail'in meşruiyet bulduğunu ve Şimon Peresin ifadesiyle "Körfezin petrolü, Mısır'ın işgücü, Türkiye'nin suyu ve İsrail'in aklının temel unsurlar olacağı Yeni Ortadoğu Düzeni" ile İsrail'in savaşla başaramadığını ekonomik yollardan başarmayı hedeflediğini belirtti. TC- İsrail arasında en son yapılan anlaşmanın da bu yeni düzenin sonuçlarından biri olduğunu ekledi. "Hamas ve İslami Cihad'ın gerçekleştirdiği şehadet eylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruyu cevaplayan Ahmet Varol herkesin bu soruyu "ben merkezli" cevapladığını, oysa bu sorunun cevabının Kur'an ve sünnete göre verilmesi gerektiğini belirterek "Siyonistler İslam topraklarını işgal etmiştir dolayısıyla işgalcilere karşı savaşmak, cihad etmek farz-ı ayndır. Cihada terör demek farzı gerçekleştirmeyi engellemektir. Eğer cihad usulüne aykırı hareket edilmişse düzeltilir. Ama kesinlikle cihada karşı çıkılamaz. Şehadet eylemleriyle ilgili olarak da " Savaşta müslümanların yararına kendini feda etmek takdir edilecek bir davranışken bu eylemlerin caizliğini tartışmak abestir. Muhafazakar çevrelerin, Ulubatlı Hasan'ın surlara sancağı dikmek için kendini feda etmesini öve öve bitiremezken ondan çok daha yüce bir amaç uğruna, İslam diyarını işgalcilerden kurtarmak uğruna kendini feda eden İslam erlerinin yaptıklarını tartışma konusu yapmaları bilinçsizlik veya korkaklıktır. Bu eylemlere cevaz vermeyen fetvalar Şimon Peres kaynaklıdır" dedi.

İsrail'de sivil olmadığı açıktır diyen Varol bu insanların hepsinin silah taşıma ve kullanma izninin olduğunu ayrıca hepsinin İsrail'e gelirken bir Filistinli ailenin daha yurdundan çıkarılacağını bile bile başkalarının yurdunu işgal ettiğinin bilincinde olarak geldiğini, 4 milyon Filistinli'nin şu an mülteci konumunda olduğunu belirtti.

İsrail'in gayrı meşruluğu ve yıllardır yaptığı zulüm ortadayken Hamas ve İslami Cihad'ın eylemlerini tartışmanın emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmek olduğunu vurgulayan Varol, bazı köşe yazarlarının da bu eylemleri "argo sözcüklerle" nitelendirmesinin asla cevapsız bırakılmaması gerektiğini ve tepkilerin ortaya konulup bu iğrenç seslerin bastırılması gerektiğini ekledi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR