1. YAZARLAR

  2. Mustafa Bahadır

  3. Evrenesoğlu Sistemin Neresinde?

Evrenesoğlu Sistemin Neresinde?

Mayıs 1996A+A-

Hiç şüphesiz sahte peygamberler tarih boyunca var olmuşlar ve var olmaya da devam edeceklerdir. Ancak Kur'an' da insanlık tarihi boyunca toplumların sapma sebeplerine değinilirken, Firavunlar, Hamanlar ve Karunlar'dan bahseden, toplumların kendi nefislerine zulmettiklerini konu edinen, ağızlarını Kitab'a eğip bükenler ve peygamberlik iddiasında bulunmadan, peygamberlerin getirdiklerini bulandırıp insanları saptıran Samiriler'e vurgu yapılırken, sahte peygamberlerden hiç söz edilmez. Nitekim onlar, ne fıtri sapmalara, ne de içlerinde bulundukları toplumların sosyal-siyasi-iktisadi bozulmalarına değinirler. Tek yaptıkları şey, metafizik oyunlarla kendilerine teveccüh edenlerin zayıflık ve psikolojik zaaflarından faydalanıp kandırmaktır. Oysa Kur'an'ın konu ettiği kesimler, gerçek anlamda, Allah'a rağmen uluhiyyet iddiasında bulunup toplumların nefislerini de kendilerine endeksleyen ya da Allah'ın indirdiği dinin ıstılah ve argümanlarından yararlanarak kitlelerin sapkınlıklarını onlara hoş gösterip meşrulaştıranlardır.

Son günlerde diğer kanallarla arasındaki rayting savaşının verdiği azimle Show TV'nin gündeme yeniden soktuğu İskender Evrenesoğlu hadisesi de yukarıdaki çerçevede değerlendirilmesi gereken bir olaydır.

Bu meyanda 7 Nisan Pazar akşamı Show TV'de Yıldırım Çavlı'nın yönettiği "Temiz Eller" programında İskender Evrenesoğlu, Yaşar Nuri Öztürk ve Yıldırım Çavlı üçgeninde bir tartışmaya şahit olduk. Programın sonunda Yıldırım Çavlı kameranın objektifinden milyonlarca insana; "Bizim bu programı düzenlemekteki amacımız Evrenesoğlu'nun peşine binlerce insanın takılmış olması ve bu olayda büyük maddi çıkarların söz konusu olmasıdır" mesajını geçti. Y. Nuri Öztürk ise böyle bir şarlatanı susturmuş olmanın verdiği keyifle programdaki gösterisini tamamladı.

Eski bir polis muhabiri olduğundan dolayı "sahtekarları tesbit etmede uzman olduğunu" ifade eden Çavlı, raytingini arttırmanın verdiği huzurla, "eminim ki izleyicilerde bir kanaat oluşmuştur" diyerek programını tamamlarken biz de kendimizde oluşan kanaatleri aktarmayı uygun gördük.

Programı seyrederken aklımıza "güleriz ağlanacak halimize" şeklindeki meşhur bir söz geldi. Nitekim Evrenesoğlu iddialarını ortaya koyarken Kur'an ayetlerini nefsine göre tevil ediyor, tasavvufi ıstılahlardan ve muharref geleneğin tüm unsurlarından yararlanıyordu. Tıpkı Y. Nuri Öztürk gibi. Yani Evrenesoğlu istese sadece muharref geleneğin kaynaklarından değil, pekala Yaşar Nuri Öztürk'ün telif edilmiş yirmi kadar eserinden de yararlanabilirdi. Ancak yine de Evrenesoğlu ve Y.N. Öztürk arasında dağlar kadar farklar vardı. Zira o tüm bu söylediklerini kendisi ve bir avuç müridi adına yaparken, Y. N. Öztürk, hem rejim hem de Evrenesoğlu'nun müridlerinden kat kat fazla kitleler adına yapıyordu. Yani Evrenosoğlu elindeki sınırlı imkanlarla az bir kesime geleneksel şirk unsurlarını sunarken Y. Nuri Öztürk, rejimin ve İslam düşmanlığı tescilli kesimlerin sınırsız imkanlarıyla hem geleneksel hem de modern şirk unsurlarını daha büyük kitlelere empoze edebiliyordu. Ama Evrenesoğlu tarih boyunca ve günümüzde "Gavsların ve Kutb-u Azam"ların hiç sürüklenmediği acemice bir hataya düşüyordu. "Bana kitap indirildi" demek yerine sadece "ilham" geliyor deseydi tarihsel ve aktüel malzemelerden daha etkili olarak faydalanabilirdi. Nitekim Y. Nuri Öztürk de kendisine "ilham de mesele kapansın kardeşim" diyerek adeta tüyo veriyordu. Ama Evrenesoğlu profesyonelce "Samiriliğe" soyunmak yerine şarlatan konumuna düşüyordu.

Ancak biz bu olaya başka veçhelerden de bakmanın faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Örneğin Evrenosoğlu diyor ki: "Bunlar bana yazdırıldı".

Mevlana, Mesnevisi'nin başına; "Bu kitap alemlerin Rabbi Allah tarafından indirilmiştir" ibaresini koyabiliyorsa, Said Nursi Risale-i Nurlar için "Bunlar bana yazdırıldı" diyebiliyorsa neden Evrenesoğlu kendine bir kitap indirildiği iddiasında bulunmasın ki? Yani nassları acemice çarpıtan Evrenesoğlu tehlikeli de rejimin emriyle laikliğe Kur'an'dan deliller bulup bunları rapor halinde TC'nin Cumhurbaşkanına sunan "saygıdeğer" ilahiyat hocaları, ya da Kur'an'ın göreliliğini ve çelişkiler içerdiğini savunan "parlak fikirliler" daha mı az tehlikeli?

Yaşar Nuri Öztürk gibileri atlayıp da İskender Evrenesoğlu gibi zavallılara takılmak, Show TV'nin 'rating'ine halel getirmez ama kitleleri büyük bir yanılgıya sürükler...

Üstelik adama "yazdırılan" bu "kitap" İslam düşmanlığı tescilli kesimlerin -kendi akidelerini kitlelere empoze etme yolunda- gazete sütunlarındaki müslümanlara yönelik iftira, karalama, yalan-dolan dolu yazılarını okumaktan ya da TV kanalizasyonlarını seyretmekten çok daha az tehlikeli. Hatta Evrenesoğlu'nun iddiaları tüm bunlarla kıyaslanamayacak derecede komik bir muhtevaya sahip. Neden mi?

Nedeni çok basit. Bu ülkede insanları hesapsız-kitapsız sömürmek, işkence yapmak, çuvala koyup kaçırmak, fuhşu tegal ilan etmek ve devlet eliyle pazarlamak, batan kredileri hasır altı etmek, gayri meşru teşvikler almak, insanların gözünün içine baka baka bürokratik illüzyonlar yapmak, demokratik yalanlar söylemek serbest de "Bana kitap indirildi" demek mi yasak?

Bu ülkede "Peygamberle günübirlik görüşmeyenlerin peşine şeyh diye takılmayın" diyen ve Evrenesoğlu'nun müritlerinden yüzlerce kat fazla kitleleri sisteme entegre eden "Kutb-u Azam'lardan, "müceddid"lerden, "şefaatçi"lerden olmak serbest de Evrenesoğlu'nun şaklabanlıkları mı yasak?

Tüm bu kesimlerin Özal ve Özalizm'in nimetlerinden faydalanmaları/faydalandırılmaları caiz de Evrenesoğlu'nun Özal ailesiyle olan ilişkisi mi caiz değil?

Evrenesoğlu'nun müridlerini videoya çekip de "uzman" psikiyatristlerin yorumlarına baş vuranlar öncelikle her hafta sonu oynanan maçlarda stadları dolduran milyonlar, müzik starlarının konserlerinde saçlarını başlarını yolan, ayılıp bayılan, kendisini jiletle doğrayanları üreten bu sistemi rehabilite etme yollarını aramalıdırlar.

Evrenesoğlu'nun "uluhiyyet" iddiası bir komediden ibarettir. Oysa uluhiyet ya da rububiyyeti Kur'ani çerçevede değerlendirdiğimizde önümüze bugünün iktidar sahipleri ve onların toplumla olan siyasi/iktisadi ilişkileri çıkar. Yani 'Hanlık taslamak, hastalıklı bir halet-i ruhiyeden sudur eden soyut bir iddia değil, bizatihi somut, yaşanan gerçeklikler ve toplumsal ilişkilerde kendisini gösteren bir realitedir.

Kısacası Evrenesoğlu, henüz sistemin arzu ettiği kalıplara erişememişti. Eğer bazı "hocaefendiler" ya da "ilim erbabları" gibi "işe yarar" olsaydı eminiz ki bir çok bürokrat, siyasetçi, asker, gazete ve TV yorumcuları Evrenesoğlu'na indirilen kitap'a "iman" ederlerdi.

Evrenesloğlu'nun "ilah"'ının suçu değişim rüzgarları, Yeni Dünya Düzeni, milli birlik ve beraberlik, çoğulculuk, hoşgörü, ilkesizlik, bin yıllık tarih, kutsal devlet, gibi konulardan haberdar olmaması.

Bizce Evrenesoğlu ve benzerleri bu gibi konularda kendilerini eğitmeden piyasaya çıkmamalıydılar. Yoksa sırtlarının sıvazlanacağı yerde, rating malzemesi olmaktan kurtulamazlar.

Sistem dediğimiz "tiyatro'nun gerçek sahipleri, finansörleri, senaristleri, yönetmenleri sorgulanmadan Evrenesoğlu gibi figüranlara takılmak, "Gavs"ların, "Kutb-u Azam"ların, "hoşgörü üstadlan"nın, "siyaset bezirganlarının, "uluhiyet ve rububiyet taslayan laik ve liberal şahinlerin" iddialarının altına imza atan ilahiyatçıların, "ahlak fukaralarımın, "ilkesizliği edebileştirmeye çalışanların cirit altığı bu ülkede abesle iştigalden başka bir şey değildir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR