1. YAZARLAR

  2. Beytullah Emrah Önce

  3. Tokat’ta Samimi, Mütevazı ve Önemli Bir Adım

Beytullah Emrah Önce

Yazarın Tüm Yazıları >

Tokat’ta Samimi, Mütevazı ve Önemli Bir Adım

Nisan 2007A+A-

28 Şubat bir süreçti, geldi geçiyor. Son dönemde sürece yeniden ivme kazandırma çabaları ve çalışmaları müşahede edilse de, darbe ortamına uygun rüzgarlar niyet edildiği gibi yakalanamıyor. Toplum mühendisliği, darbeci sistemin mimarisine kitleleri harç yapamadığı; dolayısıyla yeni bir süreç yakalayamadığı için yine korku psikolojisini hafızalarda canlandırmaya yönelik kamuoyu çalışmalarına başvuruyor. Söylem ve eylem tarzı değişse de, ana fikrin sindirme, bastırma ve yıldırma olduğu basit analizler sonucunda dahi rahatlıkla anlaşılıyor.

Darbeciler, oyun ve tuzaklarına yenilerini eklerken, muhatapları da 28 Şubat sürecinin ve sonrasının muhasebesini yapmaya, faturasını çıkarmaya devam ediyor. Eleştiriler ve özeleştiriler genel ve yerel gündemden pek düşmüyor. Fakat içe yönelik sorgulamalarda, aynı tablodan ayrı sonuçlara varılabiliyor. Darbe öncesi yapılan her şeyi hatalı bulmak, kazanımları dahi bir çırpıda kayıplar listesine eklemek, fazla siyasallaşmak ya da kendi gündemlerimizi oluşturmak yerine suni gündemlere ram olmak gibi yargılara varanlar; tümden retçi tavırlarında haksızlık ettiklerini ya da ölçüyü kaçırdıklarını kabullenmiyor.

Reddi miras tavrını sahiplenenler, o mirastan doğan boşluğu nasıl doldurduklarını sorgulamaya yanaşmıyor. Tüm mücadeleyi kişisel eğitim ya da aile ve çocuk eğitimi sonucunda şekillenebilecek bir nesle endekslerken, yaşadığı zamana şahitlik etme sorumluluğunu rafa kaldırabiliyor. Kendi gündemlerimizi oluşturma niyeti, gündemden tamamen kopma sonucunu doğurabiliyor. Öze dönüş çağrısı sadece eve dönüş çağrısına dönüşüyor ve sürekli en başa dönülüyor. Kimisi içe kapanışla sonuçlanan düşünceleri benimserken, kimileri dışarıya açılmak için en temel iddialarını arka plana itebiliyor. Ortaya ıslah çabasından vazgeçmiş, dengeyi tutturamayan, kendini tamamen eğitime ya da hasenata vakfetmiş, 'risk' almayı bırakmış yapılar çıkıyor.

Eleştirilerin diğer bir boyutunda, vahyin mesajını topluma iletmek çabasında olanların, 28 Şubat sonrası sık vurgu yaptıkları 'topluma yeterince ulaşılmadığı' tespiti yer alıyor. Fakat bu tespitten hareketle yapılan eleştirilerde, İslami kimliğini Kur'an ile belirlemek ve tevhidi bir mücadele etmek için geçmişin dini ve kültürel mirasından kalan tortuları arındırma yolunda çaba sarf eden ilk kuşakların hatalarına karşı gösterilen ölçüsüz tepkiler ve tahammülsüzlük dikkat çekiyor. Tüm çabaları sıfırlama gibi yanlış bir noktaya varan bu bakış açısı beraberinde ters bir tepki de doğuruyor. 'Toplumun değer ve yargılarını yeterince dikkate almamak', 'toplumun inanç biçimlerini fazla eleştirmek' ya da 'topluma/halka inememek' gibi ifadelerin akabinde; nasıl daha sağlıklı bir hareket fıkhı geliştirebiliriz, tebliğde nasıl bir üslup ve yöntem ortaya koymalıyız gibi soruların cevaplarını araştırmak yerine kolaya kaçan taktiklere başvuruluyor.

Kur'an'ı toplumla buluşturmak adına, insanların tepkisini çekecek bazı temel konuları gündeme getirmemeyi, tevil etmeyi ya da orta bir yol bulmayı önceleyen bu tür çabalar, tevhidi mücadele geleneğinden uzaklaştığını fark etmelidir. Usuldeki hataların özeleştirisinden, mesajda tashih ya da tevil yapmaya varan bir sonuç çıkarılması başka bir yanlıştır. Topluma ulaşmak elbette önemlidir, fakat toplumla buluşmak adına vahyin apaçık mesajını toplumun sahip olduğu bilgi/inanç birikimiyle bulanıklaştırmak ne derece doğrudur? Bu sorunun cevabını, en güzel şekliyle, Hz. Muhammed'in Mekke dönemini yeniden okuduğumuzda bulabiliriz.

28 Şubat'a yönelik her türlü muhasebeyi devam ettirmekte fayda var, lakin mücadeleden kaçış aralıkları bulmak için değil mücadeleyi güçlendirmek için yapıldığı sürece... Aksi takdirde, fatura yanlış yerlere kesilecek, çözüm önerileri ise yanlış adreslere havale edilecektir; AK Parti sürecinde olduğu gibi... Bugün, geldiğimiz noktada, 28 Şubat sürecinin atalete ya da kaçışa daha fazla bahane olamayacağı ortadadır. Geçmiş günlerin yeniden geleceği endişesiyle şimdiki zamanda yapılması gerekenleri muhayyel bir geleceğe ertelemek, herhalde kabul edilebilir bir tutum değildir. Muhasebeden yeniden ve yine mücadele sonucu çıkarmayanlar, lafı ağızda boğup harekete geçmeye bir türlü niyet dahi etmeyenler ve sürekli geçmişteki hataların eleştirisine sığınarak bugün neler yapılabileceği konusuna bir türlü gelemeyenler ile kaybedecek kadar çok vakti olan var mı? Var diyenlere daha fazla söyleyecek sözümüz yok. Yok diyenleri görmek ise bize umut veriyor.

Bu noktada, 28 Şubat sürecinden sonra dile getirilen 'dışarı açılmak için henüz yeterince olgunlaşılmadığı', 'pratik sorunlarla mücadeleye dönük faaliyetlerin Müslümanları asıl gündemlerinden uzaklaştırdığı' ya da 'resmi bir kurumun tevhidi bir mücadelenin aracı olamayacağı' şeklindeki düşüncelere, cevabı sözlü değil fiili vermemiz gerektiğini hatırlatmakta da fayda var. 28 Şubat öncesinde ya da sürecindeki eksiklere vurgu yaparak, şimdi dört dörtlük olmayı bekleyen ya da mükemmeliyeti talep eden yaklaşımlar, yüzünü bir türlü çözüme dönemiyor. Soyut ölçüleri ve hedefleri önüne koyarak, yapılabileceklerinden de geri kalanlar; bir süre sonra da 'Bizden bir şey olmaz!' karamsarlığına kapılabiliyor. İşte bu yüzden, tüm uzun yolların tek bir adımla başladığını ve Mekke'ye varanların Mekke yoluna düşenler olduğunu unutmamak ve daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmek gerekiyor.

Tüm bu sözleri bağlayacağımız yer; Tokat olacak. Tokatlı kardeşlerimiz, 28 Şubat sürecinin muhasebesinden mücadele sonucu çıkararak; bu kararlarını samimi, mütevazı ve önemli bir adımla somutlaştırdılar. Yanlış düşüncelerin ve yöntemlerin "Tasfiye" edilmesinde yeni bir mücadele aracı olarak kurulan Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD); Kur'an neslinin inşasına, ıslah çabalarının yaygınlaşmasına ve şahitlik bilincinin yükseltilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. İlkeler merkezli bir dayanışmanın, kardeşliğin ve Müslümanca yaşama iradesinin Tokat yerelinde örnekliğini sergileme niyetiyle hayata geçirilen dernek; çözüm olarak kaygı ve korkuların gölgesinde oturup beklemeyi değil, yaşayarak öğrenmeyi ve öğrendiklerini paylaşmayı tercih ediyor.

TOKAD, gerek yerel gerekse küresel egemenlik düzeninin baskı ve zulmünü yakından hissettirdiği; yasakların hayatı her yönden kuşattığı; popüler kültürün ve resmi ideolojinin tahakkümündeki eğitimin genç nesilleri ciddi bir anlam, değer, kimlik ve kişilik kaybına uğrattığı; insanların İslam'la buluşmasının ve vahyin apaçık mesajıyla yüzleşmesinin önüne geçmek için yoğun faaliyetler sergilendiği bir ortam ve zamanda, Müslümanların sessizce ve tepkisizce bir kenarda bekleyemeyeceği düşüncesiyle başlayan bir sürecin ve bu süreçte neler yapılabileceği sorusunun bir cevabı kabul edilebilir.

Ortak bir dil, sahih bir kimlik ve İslami bir mücadele inşa etmenin arayışı içinde olanların, bilgi birikimlerini paylaşarak çoğaltacakları, kardeşlik ve dayanışma bilinciyle faaliyet gösterecekleri bir mekan arayışının somutlaştığı dernek, aynı zamanda vahyin mesajının insanlara ulaştırılmasında da bir araç hizmeti görebilecek. Sorunlar karşısında sorumluluk hissetmenin ve sorumluluğun gereklerini yerine getirmenin bir imkanı olmasını Rabbimizden niyaz ettiğimiz TOKAD için emeği geçen tüm kardeşlerimizi tebrik ediyor, Kur'an'ı okuyan, anlayan ve yaşayan bir toplumun inşası doğrultusunda yapacakları faaliyetlerin hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Çaba bizden, sonuç ise elbette Allah'tandır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR