1. YAZARLAR

  2. Bünyamin Esen

  3. Irak İşgaline Tanıklık: “İşgal Çürütür!”

Irak İşgaline Tanıklık: “İşgal Çürütür!”

Nisan 2007A+A-

Elimizdeki kitap on iki yıl boyunca ABD ordusunda deniz piyadesi olarak görev yapmış, Irak'taki işgalde bulunmuş ve işgal sonrasında psikolojik rahatsızlıklar geçirerek resen emekliliğe sevk edilmiş olan eski asker Jimmy Massey'in anılarını içeriyor. Jimmy Massey bu kitabın oluşturulması sürecini ABD ordusunun emrinde iken işlediği günahlar ve suçlarla hesaplaşmak, kendi ile bir vicdan muhasebesi yapmak olarak ifade ediyor ve şunları itiraf ediyor: "Ben Irak- 'ta askeri kariyerini travma sonrası stres bozukluğu ve aşırı depresyon ile sonlandıran, on iki yıllık bir deniz piyadesiyim. Birçok Iraklı masum sivili öldürdüm ve daha fazlasına şahit oldum…"

Amerikan ordusunun Irak'ta işlediği savaş suçlarını araştıran ABD'li gazeteci Natasha Saulnier, Irak sendromu geçiren binlerce asker arasından seçtiği Jimmy Massey ile uzunca bir görüşme yapmış. Natasha Saulnier bir yıl süren bu görüşmenin amacını "Olup bitenlere şahitlik yapmak istedim." diyerek açıklıyor. Travma Sonrası Stres Bozukluğu adı verilen psikolojik hastalık ile boğuşan binlerce ABD askerinden biri olan Massey de, Irak'ta kendisinin de içinde bulunduğu ABD işgal ordusunun halka karşı işlediği suçları tüm çıplaklığı ile Saulnier'e bir yıl boyunca anlatmış.

Peki bu savaş anıları kitabında neler var? Doğrusu kitapta öyle çarpıcı tanıklıklar, öyle mide bulandırıcı zulümler anlatılıyor ki tasvir etmeye çalışsak güç yetiremeyiz. İyisi mi eski asker Jimmy Massey'in kendi ağzından ve Natasha Saulnier'in kendi sözleriyle okuyalım bazı noktaları:

"Öldürmekten Cinsel Bir Haz Alıyorduk!"

Şöyle diyor Jimmy bir vicdan muhasebesi ile: "Psikolojik olarak Travma Sonrası Stres Bozukluğu hastası oldum çünkü insanları öldürdüm ve bundan zevk aldım." (s. 6)

"(Irak'ta) hiç kimse, 'kanlanmadığı' sürece, yani 'ilk cinayetine' kadar deniz piyadelerinin gerçek kardeşliğine katılamıyordu." (s. 5)

"Tetiğe basmak bağımlılık gibiydi ve sahte bir cinsel haz yaratıyordu. Bazı deniz piyadeleri bu hazla cesetlerin önünde mastürbasyon bile yapıyorlardı." (s. 5)

"'Bir çeşit protesto yapıyorlar. Bağırıp çağırıyorlar işte. Sadece bir avuç gösterici, silahları yok!' dedi… Silahımı omzumda iyi desteklediğime emin oldum, arpacıktan bir göstericinin vücuduna nişan aldım. Derin bir nefes alarak, yavaşça bir gözümü kapattım; sağ gözümü, nefes vererek açtım ve bir el ateş ettim. Merminin göstericinin göğsünün ortasına çarpmasını izledim. Denizcilerim bağırıyordu: 'Gelin, korkaklar. Savaşmak mı istiyorsunuz?' Hemen yeni bir hedef, çömelmiş kaçacak delik arayan başka bir Iraklı'yı seçtim. Çabucak kafasına nişan aldım, derin bir nefes çektim, verdim ve kafasına bir kurşun yolladım. Bir kafa: Güm! Diğer bir kafa: Güm! Tam ortadan: Güm! Bir tane daha: Güm! Göstericilerin bedenlerinin hareketsiz kaldığını fark edene dek böyle devam ettim." (Arka kapak)

"Başçavuş Hallenbak'in alelacele yapılmış bir morgun ürkütücü keşfi üzerine Teğmen Shea ile konuşmasına kulak misafiri olunca, sinirlerim daha da bozulmuştu: Birbirinin üzerine yığılmış düzinelerce paramparça cesetle dolu bir traktör römorku gördüm. Ve eski, soğuk bir ambarda tahta paletler üstüne istiflenmiş daha fazla ceset vardı. Pilotlar üzerlerine düşeni yapmış. Kötü vurduk onları." (s. 153)

"Schutz'la hemen araca koştuk. Sürücü orta yaşlı, iyi giyimli birisiydi. Gözleri ve ağzı açıktı. Göğüs kafesinden otuz kadar mermi girmişti ve cesedi dışarı çıkarken deliklerden kan fışkırıyordu. Öldüğünü anlayınca onu asfalt yola bıraktık." (s. 160)

Böyle devam eden onlarca içeriden şahitlik işgal ordusunun işlediği savaş ve insanlık suçlarını kaydediyor ve dahası bu suçların Irak çapında nasıl yaygın ve acımasızca işlendiğini ortaya koyuyor.

İşgal Kendi Halkına da Acımıyor: Katil Yetiştirme Taktikleri

Kitabın çarpıcı bir diğer tespiti de Amerikan ordusunun, askerlerini "ateş etmeleri ve öldürmeleri" yani acımasızlaşmaları amacı ile özel olarak yetiştirmesi olarak beliriyor. Piyadelerin savaş gücünü artıracak duyarsızlaştırma teknikleri, canileştirecek tarzda duraksamadan ve zevk alarak öldürmeyi öğretiyor.

Saulnier, bu süreci şöyle aktarıyor: "Amerikan ordusu üçlü yöntemle, yani Duyarsızlaştırma, Şartlandırma ve Savunma Mekanizmalarını Reddetme yöntemi ile kendi askerleri üzerinde psikolojik bir harekat yürütmek zorunda kalmıştır. Eğitim daha gerçekçi bir hale gelmiştir: Acemiler, insana benzeyen hareketli hedeflere ateş etmeye ve eğitim çavuşları, öldürmeyi çoşkulu ve baştan çıkarıcı bir dille anlatmaya başladı. Ordunun çabaları başarılı oldu, zira dahili ordu tahminlerine göre, Vietnam savaşı sırasında askerlerin yüzde doksanı karşı ateş açmıştı. Bu eğilim Irak savaşı sırasında da devam etti: Jimmy ve çocukları, ölüm tutkunları olarak kan akmaya başladığında 'uçuyorlardı'. Tetiğe basmak bağımlılık gibiydi ve sahte bir cinsel haz yaratıyordu. Jimmy'ye göre, bazı deniz piyadeleri cesetlerin önünde mastürbasyon bile yapıyorlardı."

Sorunlu Kişilikler Özel Olarak Seçiliyor

Saulnier'in kitapta ortaya çıkardığı bir başka gerçek de Irak savaşı süreci de dahil olmak üzere ABD ordusunun bir süredir askere almak üzere özel olarak sorunlu ve cinayete yatkın bireyleri silah altına aldığı yönünde.

Kitap şu tespitleri yapıyor: "Birçok asker toplama görevlisi sabıka kayıtlarını temizliyor. New York Times'a ismini vermeden açıklama yapan bir asker toplama görevlisi, bugünlerde Irak savaşından dolayı (asker açığı) durumlarının daha da kötü olduğunu açıklıyor. 'Orduya katılmak isteyenlerin mutlaka sorunları var: Sağlık sorunları, polisle sorunları veya uyuşturucu problemleri.' Aynı görevli 'Orduda kayıtlı olanların, özellikle de terfi ettiklerinde, ruhsal yeterlilikleri konusunda endişeliyim.' diye ekliyor."

İşgal Ordusunun Sapık Askerleri

Tüm bu sözler Ebu Garip işkencehanesindeki sapıkça işkencelerin ve ruhsal bozukluk göstergesi iğrenç eziyetlerin kamuoyuna yansıması öncesinde yazılıyordu. Ebu Garip skandalı sonrasında köşeye sıkışan ABD ordusu, kendisini temize çıkartmak için Ebu Garip'teki sapıklıkların "münferit olduğunu", bunları yapanların "emre itaatsiz askerler" olduğunu söyleyerek cezalandırma yoluna gitmişti. Yani ABD ordusunun kendisini savunmasına bakacak olursanız Ebu Garip'teki zulümler yaygın değildi ve "üzücü" bir istisnayı oluşturuyordu.

Oysa eski asker Jimmy'nin anlatımları söz konusu sapkınlıkların ve caniliklerin tüm ABD ordusunda yaygın olarak icra edildiğini; dahası bu tarz davranış kodlarının askerlerin eğitim sürecinde bilinçli olarak üretildiğini ifşa ediyor. Bundan bir adım öteye giden Jimmy askere alınan kişilerin de özellikle sorunlu, bağımlı ve hasta kişiliklerden yani Amerikan toplumunun kurban ettiği safralardan seçildiğini, böylesinin ABD ordusu için daha verimli olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla Saulnier'in kitabı Ebu Garip'ten fışkıran buz dağının genel yapısını izah eden çok önemli tespitler barındırıyor.

Batı Basınından Oto Sansür

Natasha Saulnier yalnızca eski asker Jimmy'nin anıları ile de yetinmemiş. Jimmy'nin anlattıklarını eski müfrezesinden beş askere ulaşarak doğrulatmayı da başarmış. Ayrıca yazar verilerini ABD toplumu üzerinde yaptığı yaygın gözlemler ile de destekliyor.

Jimmy'nin yaşadığı ağır psikolojik travmadan dolayı zaman zaman bilinç altından fışkıran kesik kesik anıları toparlamaya uğraşan Saulnier; kitabın görüşmelerini nihayet 2004 Nisanı'nda tamamlamayı başarmış. Bu tarihte Ebu Garip skandalının henüz patlak vermediği hatırlanacak olursa Natasha Saulnier'in kitabının stratejik önemi daha iyi ortaya çıkıyor.

Amerikalı yayınevleri tarafından yayınlanma teklifi reddedilen Saulnier'in kitabı ilk defa Fransa'da yayınlanma fırsatı bulabilmiş. Kitabın içeriği hakkında ilk makalesini The Independent on Sunday'da yayınlatmayı başaran Saulnier'in yazdıkları; New York Times, The Washington Post, The Philadelphia Enquirer, The Baltimore Sun, CNN, GQ Magazine, NPR, 60 Minutes, San Fransisco Chronicle gibi birçok ABD'li basın kuruluşu tarafından geri çevrilmiş; aktardığı anılar fazla sert bulunmuş.

ABD'li basın kartelleri; "ABD'li asker çocukların" Iraklı sivilleri hiçbir ceza görmeden ve gözünü kırpmadan öldürebileceğine inanmak istemeyen Amerikan kamuoyu için Saulnier'in anlattığı gerçeklerin "hazmedilmesinin kolay olmadığını" düşünüyorlardı. Onlara göre eski bir askerin tanıklıklarla desteklediği böylesi çarpıcı hikayesi bir haber değeri bile taşımamakta idi.

Saulnier'in yazdıklarının gerçekliği Ebu Garip skandalının ortaya çıkması sonrasında gündeme gelecekti. Ancak Natasha Saulnier'in başına gelenler ABD basını ve kamuoyundaki gizli oto sansürü ortaya dökmekteydi.

Mutlaka Okunması Gereken Tarihi Bir Tanıklık

"Öldür Öldür Öldür" tarih bilimi açısından düşünecek olursak önemli bir belge-metin özelliği taşıyor. Yaşanılanların birinci elden anlatımı Ebu Garip fotoğraflarından taşan vahşetin ötesindeki tüm çıplaklığı ile tarihe not düşüyor.

Bu kitap işgale karşı direnişin yalnızca İslami ve tarihi bir sorumluluk olmadığını aynı zamanda da insani bir yükümlülük olduğunu ortaya koyuyor. Bu kitaptaki canlı anlatılar gösteriyor ki; ABD ordusunun bilinçli "canileştirme" eğitimine rağmen fıtratını tümüyle yok etmeyi başaramayan askerler ise yaptıkları insanlık dışı zulümlere bilinç altının bir isyanı olarak akıl sağlıklarını yitiriyorlar.

Elimizdeki kitap, Irak işgalcilerinin gerçek yüzüne dair tartışmasız Türkçe'de şimdiye kadar yayınlanmış en iyi belge metinlerden, kaynak eserlerden biri. Emperyalizmin Müslüman halklara karşı nasıl insanlık dışı yöntemler kullandığını daha iyi kavramak ve işgalin çirkin ve insanlık dışı yüzünü halklarına kavratmak isteyen tüm dava insanları Versus Kitap'tan çıkan "Öldür Öldür Öldür"ü mutlaka okumalılar.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR