1. YAZARLAR

  2. Vahdettin İnce

  3. Özgürlük Şiarı Hac

Özgürlük Şiarı Hac

Mart 2001A+A-

Kur'an'da Kabe 'özgür ev' (beytu'l atik) olarak isimlendirilir. İslam ibadet sisteminin içinde yer alan haccın ekseni konumundaki bu mabedin bu şekilde isimlendirilmiş olması boşuna değildir. Bu, İslam'ın insan hayatında gerçekleştirmeyi hedeflediği temel misyonuyla bağlantılı bir isimlendirmedir. Çünkü İslam, bir bütün olarak, insanın teorik ve pratik anlamda özgürleştirilmesini amaçlayan evrensel bir özgürlük bildirişidir. İslamın koyduğu bütün prensipler, bireysel ve toplumsal düzeyde gerçekleştirilmesini emrettiği bütün ibadetler ve insan hayatına yön vermesi için koyduğu sosyal düzen tamamen insanın özgürleştirilmesi esasına dayanır. Bu bakımdan Kabe'ye de, insanın evrensel özgürlüğünün bilincine vardığı, İslamın özgürlük bildirisini pratik davranışlarıyla sergileyip özümsediği özgürlük evi gözüyle bakmak gerekir. Dolaylıyla hac ibadeti, düzmece ilahların, köleci tiranların, kan emici sömürgecilerin, her türlü soyut ve somut putun egemenliğinden kurtuluşun uygulamalı ilanıdır. İhrama girmek. Arafat vakfesi. Safa ve Merve tepeleri arasında saiy, şeytan taşlamak ve Kabe'yi tavaf etmek gibi... Hac menasıkının her biri, insanın cahili değerlerden, düzmece ilahların onur kırıcı hegemonyalarından, puta tapıcılığın insanın onurunu ayaklar altına alan zilletinden kurtuluşunun sembolleri konumundadır. Haccın bu mesajını algılamak, bir İbadet manzumesi olarak farz kılınışının hikmetini kavramak demektir.

Kul, bir yıl boyunca kişisel dünyasında İslamın öngördüğü bireysel ve toplumsal ibadetleri yerine getirerek, önce zihin dünyasına kurulan sahte ilahları, bu ilahların heva ve heveslerinin, tutkulu arzularının, doyumsuz ihtiraslarının ürünü cahili değerlerden sıyrılma çabası içine girer. Oradan hareketle kişisel davranışlarında, sonra ailesinde, ardından sosyal muhitinde bir arınma eylemini gerçekleştirir. Özgürleşir. Ama bu lokal bir özgürleşmedir ve sadece bireysel dünyasıyla sınırlıdır. Bunu daha geniş ufuklara, daha evrensel boyutlara taşımak gerekir. Bu yüzden, kendisi gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde, bu arınmayı gerçekleştiren, birey olarak özgürlüğün tadına varmış diğer insanlarla birlikte, İslamın özgürlük mesajını evrensel bir bildiriye dönüştürme, bireysellikten toplumsallığa taşıma çabasını sembolize eden hac ibadetini yerine getirmesi gerekir.

Hac iklimine girdiği andan itibaren öncelikle iç dünyasından söküp attığı putların, Allah'ın mülkünü aralarında parsellemiş düzmece ilahların boyunduruğunda yaşamanın zilletini, kula kulluğu temsil eden maddi ve manevi bağları hatırlatan giysilerinden sıyrılır. İhrama girer. Evrensel çapta özgürleşmenin ilk adımını atar. Mahşeri özgürlük ordusuna katılır. O artık ihramdadır. Allah'ın himayesinde, O'nun koruması altındadır. Dokunulmazdır. Ona dokunmak, zarar vermek haramdır. Sahte ilahların giremedikleri haram bir mekanda özgür bir insan. Üzerinde şeytanın ve yardakçılarının, iradesine kement vurmasını kolaylaştıracak hiç bir maddi, hiç bir dünyevi iz olmaksızın Arafat Dağında iç murakebesini yapar. İhrama girdikten sonra bir kenara attığı maddi bağların ruhuna sinmiş tortularını ayıklamak, bedensel özgürlüğünü kalbinin gözeneklerine taşımak için... O özgür bir insandır. Allah'ın mülkünde tanrılık taslayan düzmece ilahların üzerinde hegemonya kurmalarına, boyun eğdirmelerine, boynuna kulluk zincirini geçirmelerine imkan bulunmayan bir insan... Göklerde ve yerde sadece tek Allah'ı teşbih eden, sadece O'na boyun eğen varlıkların ruhuyla bütünleşerek Müzdelife'den akar, Safa ve Merve tepeleri arasında kanatlanır ve en nihayet Kabe'nin etrafında tavafla birlikte varlıklar bütünün o muhteşem,o akıllara durgunluk veren, özgür akışına katılır.

Bütün zorbaları, sömürgecileri, emperyalistleri, din simsarlarını, hurafecileri, hokkabazları, baştan çıkarıcı ayartmacıları, kısacası Allah'ın mülkünde Allah'ın kullan üzerinde rablık taslayan düzmece ilahları temsilen şeytanı taşlar. Özgürlüğünü, onurunu koruma kararlılığını gösterir.

Dünyanın dört bir yanından gelmiş, ortak paydaları Allah'a kul olmak suretiyle özgürleşme olan diğer kardeşleriyle kol kola, omuz omuza, İslamın değerlerini savunmanın, insanın özgürlüğünü korumanın nasıl bir kenetlenmeyi, nasıl bir kaynaşmayı, nasıl bir eşitleşmeyi gerektirdiğinin mesajını verir.

Ne yazık ki insanlık bundan habersizdir. Ve ne yazık ki, bu mesajın taşıyıcıları olmaları gereken müslümanlar bu bilinçten uzaktırlar.

İnsanlığı bu özgürlükten, bu onurdan haberdar etmek müminler için bir varoluş ödevidir. İnsanlığın bu özgürlük bildirisiyle buluşmasını, insanlığın bu özgürlüğü tatmasını engelleyen insanlık düşmanlarını tanımak ve teşhis etmek bir zorunluluktur müminler için... Allah'ın kulları üzerinde rablık makamına kurulan sahte ilahların maskesini düşürmek gerekir. Şeytanın ve işbirlikçilerinin oyunlarını bozmak, şeytanın hilesini onun ve yardakçılarının başına geçirmek lazımdır. İslamın özgürlük bildirisinin insanlığa ulaşması için, bu özgürlüğü tatmış müminlerin ödeyeceği bedel ne olursa olsun, bu kutlu çabadan bir an bile gevşeklik göstermek insanlığın çektiği acıların daha bir katmerleşmesine neden olacağından, bir bakıma insanlığa ihanet sayılır.

Zavallı insanlık... Egemenlerin akıl almaz, tahammül ötesi baskıları altında iki büklüm insanlık... Aklını hurafelere teslim etmiş, din simsarlarının efsunlu, tılsımlı mırıldanışlarına bel bağlamış, aklı hurafelerin ipoteği altında insanlık. Emeği ve ruhu sömürülen insanlık, gerçeği arama çabaları, filozof kılıklı, bilim adamı etiketli hokkabazlarca şeytanın ve onun İşbirlikçisi zorbaların gücüne güç katma amacına yönelik olarak manipüle edilen, bilimsel hurafeler cenderesinde akıl sağılığını yitiren insanlık. Uyutulan, uyuşturulan, emeği, alın teri sömürülen, acımasızca ezilen, sürüngenlerden beter edilen insanlık... Allah'ın kulları üzerinde ilahlık taslayan tiranların, zorbaların ayaklarına kapandırılan insanlık... İslamın ve haccın özgür atmosferinden habersiz, Allah'ın zavallı kulları... Sistematik olarak burnu sürtülen, kendisi gibi kullara tapmaya alıştırılan, köleleştirilen, kan kusturulan, yokluk, açlık ve sefalet içinde yüzdürülen... Kapı kapı dilendirilen... Onuru ayaklar altına alınan iki büklüm insanlık... İslam'ın özgürlük bildirisini anlamaya, özümsemeye her zamankinden çok daha muhtaç durumdadır.

İnsanlık, insanların dik durmaları için kurulan (kıyamen linnasi) özgürlük mabedi Kabe'yi tanımaya, bilmeye muhtaçtır. İnsanlık bu özgürlüğü bilmeli ki, dinlerin zulmünden İslamın adaletine, düzmece ilahların onur kırıcı kulluğundan tek Allah'a kul olma onuruna, ilahlık taslayan zorbaların doymak bilmeyen hırsları uğruna kendi kardeşlerini acımasızca doğramaktan tevhidi barışa erişebilsin, özgürleşebilsin.

Şeytan ve işbirlikçilerinin akıllara durgunluk veren hilelerle zavallı insanlıktan gizledikleri, üzerini kalın bir perdeyle örtmeye çalıştıkları İslamın özgürlük bildirisini insanlara ulaştırmak, insanla onurunu, insanla gerçek dinini buluşturmak ertelenemez bir görevdir. İnsanlık bugün, her zamankinden çok daha fazla İslamın özgürlük bildirisini anlamaya, özümsemeye, benimsemeye muhtaçtır. Çünkü hiçbir zaman bu yoğunlukta, bu kahredicilikte bir cahili hayat sürdürme durumunda kalmamıştı. Cahiliye, hiçbir zaman bu günkü kadar pervasızlaşmamıştı. Bu günkü kadar acımasız, bu günkü kadar dehşetengiz olmamıştı. Firavunları kıskandıran bir postmodern cahiliye hüküm sürmektedir bu gün. Ve bu postmodern cahiliyenin pençeleri arasında insanlık, kendisine uzanacak bir kurtarıcı eli beklemektedir.

İslam, insanlığı tarihte bir kere bu özgürlüğe taşıdı. İnsanlık İslamın sayesinde bu özgürlüğü bir dönem doyasıya yaşadı. İslam, insanlığı bir kez daha bu onura eriştirecek, insanla insanlığını buluşturacak dinamizme sahiptir. İnsanlığın önündeki tek çözümün günümüzün cahili sistemleri olduğuna ilişkin şeytanın telkinlerini boşa çıkarmak özellikle müminlerin savsaklanamaz bir görevidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR