1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Okuyucu Mektupları

Okuyucu Mektupları

Temmuz 1995A+A-

Kur'an'ın Aydınlığında Buluşma!

"Ben, Almanya'da yaşayan, burada büyüyen on-dokuz yaşlarında bir gencim. Şimdiye kadar birkaç cemaat ile tanıştım. Fakat bu cemaatler içersinde hep insandan şunlar isteniyor: Başka cemaatlerle irtibat kurmamak; sakal, sarık, cüppe, şalvar vs. sadece cemaatin kendi öz dergisini takip etmek; bazılarında bey'at ve baştaki lider konumundaki insana mutlak itaat. Bunlar, burada değindiğim sadece birkaç tanesi.

Benim aradığım ise Kur'an'a ve Rasul'e bağlı olan ve ilhamını ancak Kur'an'dan alan bir topluluk bulmak idi. Geçenlerde derginiz elime geçti ve içindeki yazılar cidden ilgi çekici idi. Eğer mümkünse derginize abone olmak istiyorum...

Rabbimizden isteğimiz odur ki bizi "Kur'an'ın aydınlığına" götürsün; tüm mutaassıp hareketlerden, mezhepçilikten, meşrepçilikten, bölük börçük cemaatlere bölünmekten kurtarsın."

Muhammed Mehdi Kaplan Schorndorf - Almanya

Eleştiri Üzerine

Bir Mektup - Bir Cevap

İstanbul/Fatih'den yazan Mustafa Yüce aşağıdaki mektubunda dergimizde gördüğü kusurları şöyle kaleme dökmüş:

"Derginizi dikkatle takip ediyorum. Ancak birkaç hususu hatırlatmadan geçemeyeceğim. Özellikle Nisan sayısı ve diğer sayılarda gördüğüm birden çok kusuru hatırlatmak istiyorum.

Özellikle ülkemizin yetiştirdiği mümtaz şahsiyetlerden Mustafa İslamoğlu, İhsan Süreyya Sırma ve Ali Bulaç hocalar hakkındaki pervasızca tutumunuz karşısında üzülmemek elde değil.

Mesela Mustafa İslamoğlu ile ilgili demişsiniz ki (dergiyi kastediyorum) "Rasul'e takdim parçasında peygamberi Leyla'ya mümini de Mecnun'a benzeten acayip mantığın kullanılmasını doğal ve doğru bulmuyoruz." Bu cümleyi kullananların elbette M. İslamoğlu'nun kitaplarını okumadıkları, sohbetlerini dinlemedikleri va yeterince tanımadıkları anlaşılıyor. Mustafa İslamoğlu hocanın Akaid bilgisi sizinkinden az mı ki;(!) böyle bir cümle kullanılmış. Ben bu tutumu hoşgörü ile karşılamıyor "Kur'an'ın Aydınlığına Doğru" sloganınıza yakıştıramıyorum.

Bir başka husus Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma Hoca ile ilgili mahkeme kararı açıklanırken olayın asıl ruhu yansıtılmamış ve sanki özellikle müslümanlar arasına bir fitne sokmak için çaba gösterilmiş. Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ilk duruşmasında beraat etti denilse aslında hiç böyle bir durum ortaya çıkmayacak ama denilmiş ki" Ancak İhsan Süreyya Sırma'nın avukatlarının İslami kimlik sahibi olmamaları müslümanlar arasında tartışmalara neden oldu"

Mustafa Yüce, bu haber yazısının da ihsan Hoca'yla görüşmeden kaleme alındığını iddia edip satırlarına şöyle son vermiş:

"Ben bu davranışı ve bu tip tavırları Kur'an'ın Aydınlığına Doğru sloganını kendisine şiar edinmiş Hak Söz yetkililerine yakıştıramadığımı ifade ediyor; bu tip davranışlarda çekememezlik, nefis, heva ve heves ön plana çıkıyor diye düşünüyorum.

İnşaallah bu tip davranışların bir daha sergilenmemesi dileğiyle satırlarıma son verirken, müslüman olduğumu ve bunun gereği olan hakkı tavsiye ve münkerden alıkoyma hareketini Allah için yaptığımı bilmenizi isterim. Allah razı olsun."

Mustafa Yüce, "Asr" süresinde belirtilen sorumluluğumuzu yerine getirmemizi pervasızlık olarak değerlendirirken; kendisi pervasızlık edip sözlü ve yazılı olarak kamuoyuna yansıyan ve yanlış gördüğümüz bazı görüş ve davranışlar nedeniyle gerçekleştirdiğimiz ikaz, hatırlatma, eleştiri ve düzeltme hakkımızı "çekememezlik, nefis, heva ve heves" ithamıyla suçlamaya çalışıyor.

Türkiye müslümanları hala yaygın olarak hocaefendi kültüründen kurtulup, Allah'ın Kitab'ı ile doğrudan ölçülenme izzetini yakalayamadılar. Ve çoğunlukla hocaların, ahilerin, üstadların veya İslami mücadeleye önemli hizmetleri geçmiş insanların söz ve fiillerini değerlendirirken, onları, duygusallıktan kurtulup Allah'ın Kitab'ı ve Rasulullah'ın pratiği İle mukayese etme zindeliğine ulaşamadılar.

"Kan Toprağa Düşünce" adlı bir band çalışmasında Rasul'ü Leylaya benzeten güfte sözü için M, Serdar arkadaşımızın getirdiği eleştiride, ne M. İslamoğlu'nun ismi geçiyor ne de ona yönelik bir ifade yer alıyordu. Ama yineliyelim. Biz Rasul'ün Leyla'ya benzetilmesinin İslam'da hiçbir akidevi ölçü ile ve edebi ahlakla bağdaşır yanını göremiyoruz. Düşünün bir kere. Bu yaklaşımı tevil etmeye meylettiğinizde, güzel kadını arzularken onu (haşa) Allah'a benzeten tasavvuf felsefesindeki çarpık zihniyeti de tevil etmeye kapı aralamaz mısınız? Ve giderek yaratıcı olan Allah'ı yaratılmış olanlarla eş değer gören vahdet-i vucüt felsefesinin, tevhid akidesine kurduğu tuzağa sürüklenmez misiniz?

İhsan Süreyya Sırma ile ilgili ithamınıza gelince; söz konusu haber-yorum değişik platformlarda müslümanlar arasında konuşuldu. Ayrıca bu kısa haber, mahkeme günü konuyla ilgili olarak İhsan Hoca'ya sözlü olarak hatırlattığımız bazı tesbîtlerin çok kısa bir özetiydi.

Dergimizde çıkan eleştiri ve uyarı yazılarına cevap yetiştirmeye çalışanlar öncelikle bu yazılarda ne dediğimizi ve niçin dediğimizi iyice tefekkür etmeli; İtirazlarında haklılık payları varsa bunu duygulara değil, sahih delillere dayandırmalıdırlar.

Cezaevleri ve Dergi-Kitap İhtiyacı

Gaziantep E Tipi Kapalı Cezaevinden yazan M. Enes Bakıra kardeşimiz şöyle diyor:

Tağutun kentini yıkmaya yerine özlem ve hasretini çektiğimiz Kur'an kentini canı ve kanı pahasına kurmaya gayret edenlere...

Ve özellikle İslam aleminin güçlü sesi siz vefakar ve fedakar Hak Söz dergisinin kıymetli müntesiplerine selam olsun.

Muhterem kardeşlerim. Sizlerden arzuladığımız kitap sorunumuza en güzel şekilde cevap verip buna ek olarak güzide derginizi göndermeniz tüm zindan arkadaşlarımı ve beni nihayetsiz memnun etmiştir."

Bakırcı, diğer bazı açıklamalarından sonra mektubunu selam ve sevgilerini ileterek bitiriyor.

Bizler de Gaziantep E Tipi Cezaevindeki mağdur ve tutsak kardeşlerimize selam ediyor ve bu vesile ile cezaevlerindeki kardeşlerimizin kitap ve dergi talepleri hakkında açıklamada bulunmak istiyoruz.

Cezaevlerinde toplu olarak bulunan veya müstakil koğuşlara sahip oları kardeşlerimize gerek dergimizi ve gerekse Yöneliş Yayınları'ndan çıkan kitaplarımızı ortak kitaplıkları için karşılıksız olarak göndermekteyiz. Bu nedenle cezaevlerinde bir arada bulunan kardeşlerimizin dergi ve kitap taleplerini özel olarak şahısları için değil, ortak kitaplıkları için bize bildirmelerini rica ediyoruz. Sayıları fazla olan kardeşlere ise daha fazla dergi ve kitap göndermeye çalışacağız. Bu arada değişik cezaevlerinde müslümanlarla toplu bulunma imkanına sahip olmayan kişilerden gelen talepleri de gücümüz nisbetinde karşılamaya çalışacağız. Ancak dergi ve kitap gönderdiğimiz tutuklu kardeşlerimizden de -karşılık olarak değil, karşılıklı sorumluluğumuz olarak- bizimle iletişimlerini canlı tutmalarını bekliyoruz.

Bir Bayram Tebriği

"Değerli mü'min kardeşlerimiz,

Zalim, kafir ve müşriklerin cirit attığı ve müslümanların, dünyanın her yerinde kanlarının oluk oluk aktığı bir ortamda, buruk bir Mübarek Kurban Bayramı'na erişmiş bulunmaktayız. Zulmedenler şunu bilmelidirler ki, müslümanlar ister dışarıda ister cezaevinde, ister aç ister tok olsunlar her ortam ve zamanda FİDAN verecek ve onların zalim diktatörlüklerini yerle bir edecektir.

İslam aleminin ve tüm müslümanların özgürlüğe kavuşup, Cenab-ı Allah'ın Hakimiyeti'ni tesis etmesi temennisi ile Mübarek Kurban Bayramı'nızı tebrik eder, hayırlı çalışmalarınızda muvaffakiyetler dileriz." 1 Mayıs 1995.

Müslüman Tutuklular 2. Koğuş E Tipi Cezaevi / Adıyaman

Neden Hak Söz

Derginizin çok iyi bir okuru olmasam da ilk çıktığından beri tanıyor ve takip etmeye çalışıyorum.

Haksöz; var olan geleneksel İslam kültürümüzü sorgulamayı ve yargılamayı öğrendiğimiz ve değişimi yaşadığımız bir dergi.

Kur'ani öğretilerden haberdar eden, uyarıp hatırlatıcı fonksiyonun sorumluluğunu taşıyan ve tarih ile gündemi uyum içinde sunabilmeyi başaran bir dergi olduğu için;

Bilgi, İnanç, Eylem düsturunu ilke edindiği için;

Sanat, kültür ve edebiyattan uzak olmayan, elimize aldığımız zaman hemen her düzeyde insana hitab edebilecek nitelikteki yazılarıyla; birçok konudaki düşüncelerinde orta yolda gördüğümüz için;

Ve en önemlisi A. Mütfüoğlu'nun "Vakti Kuşanmak" isimli kitabında tanımlayıp, davet ettiği türden bir tanışıklık anlayışımızla; bu sesi tanışık bulduğumuz için HAKSÖZ diyor ve bu sesin hep Kur'an'ın aydınlığına doğru yürümesini ve çağırmasını Yüce Rabbimiz'den niyaz ediyorum.

Selam hidayete tabi olanlara.

Günay MADEN / BURSA

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR