1. YAZARLAR

  2. Ali Gözcü

  3. İhsan Süreyya Sırma'ya Bürokratik infaz

İhsan Süreyya Sırma'ya Bürokratik infaz

Temmuz 1995A+A-

Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi İslam Tarihi Profesörü İhsan Süreyya Sırma, İslami kimliğini akademik statü bahanesiyle gizlemeyen ender ilim adamlarımızdan birisidir. Sırma'nın Fakülte'deki derslerinde İslam tarihini ve toplumsal halimizi irdeleyen, resmi ideolojiye bağlı olmayan ve geleneksel tabulardan ayrışmaya çalışan tavrı ve sergilediği kimlik, laik batıcı çevreler kadar bu çevrelerle işbirliği içindeki muhafazakar-milliyetçi kesimi de rahatsız ediyordu. Ve sonunda önce Fakülte Dekanı Prof. Dr. Suat Yıldırım tarafından istifaya zorlandı ve 10 Haziran günü de Üniversite Rektörü İsmail Çallı tarafından görevden alındı.

Prof. İsmail Çallı Üniversite rektörlük seçimlerinde 75 oya karşı 17 oy almış olmasına rağmen Cumhurbaşkanı tarafından rektörlük görevine atanmış bir imtiyazlı kişi idi. 12 Eylül cunta yönetimine müslüman kimliği ile tanınan öğretim üyelerini ihbar etmekle tanınan Çallı, böylece devletin üst makamınca mükafatlandırılmış oldu.

Liberal-Türkçü çizgide dengelere oynayarak statü edinmeye çalıştığı bilinen Çallı'nın durumundan konumu daha vahim bir durum gösteren ise İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Suat Yıldırım'dır. TC yöneticilerince her geçen gün yıldızı parlatılan Fethullah Gülen adlı din adamına danışmanlık yaptığı bilinen Yıldırım, resmi ideolojiye karşı kaleyi içerden fethetmek vehmiyle oturduğu söylenen Dekanlık koltuğunda, nasıl kale muhafızı haline geldiğini, İslami kimliğe sahip bir ilim adamını Fakülte'den uzaklaştırmak için ortaya koyduğu çabalarla efendilerine ispatlamış oldu.

İhsan Süreyya, olay üzerine Yeni Şafak'ta yayınlanan yazısında Suat Yıldırımla 35 senelik bir hukuku olduğunu açıklıyordu. Ancak düşünülmesi gereken soru şuydu: Kişi Allah'a verdiği akdinden vazgeçip, zulmedenlere meylediyorsa, kişiler arası hukuka saygı duymasının anlamı nedir?

Sakarya Üniversitesi'nde yaşanan olaylar, aslında Türkiye'deki üniversite olgusunun ve akademik kariyerin niteliğini bütün çıplaklığı ile sergilemiş oluyor.

Bir Üniversite kuruluyor. Üniversite kapsamı içine alınan yüksek okullardaki öğretim üyelerinin katıldığı rektörlük seçiminde 75 oya karşı 17 oy alabilen "muhbirliği ile ünlü bir Profesör, -hukuka aykırı bir şekilde- rektör atanıyor. Kurulan Üniversite, resmi ideolojinin hizmetinde olmalı. Bunun için de Rektör resmi ideolojiye hizmet edecek bir akademik kadro oluşturmalı. Rektör ilk icraatını yapıyor ve imtihansız olarak üniversiteye öğretim üyeleri, araştırma görevlileri ve uzmanlar alıyor. Kısa bir zamanda resmi çizgiye aykırı görülen, içlerinde İhsan Süreyya Sırma'nın da bulunduğu 13 öğretim görevlisine işten el çektiriliyor. Görevden atma ve tahkikat işlerinin Rektör çizgisinde olmayan akademisyenleri tedirgin etmediğini ve onlara gözdağı vermeye yönelik olmadığını söylemek mümkün mü? Burada yaşanan hukuk dışılığa nasıl karşı çıkılacak. Zira üniversitedeki icraatlar zaten devlet gücünün veya kanun gücünün istemi doğrultusunda gerçekleşiyor. Düzene uygun olmayan kafalar ya kesiliyor, ya da terbiye ediliyor. Üzücü olan halka ilahiyat/din bilgini olarak tanıtılan Suat Yıldırım gibilerinin kafa kesenlerle beraber davranması.

Diğer yandan zulüm ve haksızlık karşısında, mağdur edilen ve ihanete uğrayan kitlelerin uyandırılmasına karşı çıkan "kivi"lerin varlığı. Yeni Şafak'ta Sırma'ya yapılan "akademik infaz"ı ülkücü-nurcu işbirliğine dayandıran manşet habere, gazete yöneticisi Nabi Avcı tepkide bulundu. Avcı, bir iki bürokratın densizliğinin koca koca cemaatlere mal edilemeyeceğini belirtti ve bu cemaatlerden özür diledi. Uçamayan pilot anlamına gelen "kivi" imzalı bir "Allahaısmarladık" yazısıyla Yeni Şafak gazetesinden ayrılan Avcı gibiler, ülkücü-nurcu ittifakının özellikle Anadolu Üniversitelerinde ne denli teşkilatlanma imtiyazı içinde olduklarını ve kendileri gibi devletçi, türkçü ve mürai olmayan şahsiyetlere karşı ne denli hizipçi ve "muhbir" bir tavır içinde bulunduklarını ya bilmiyorlar; ya da bu tavrı onlarla paylaşıyorlar.

Gerekli sahalarda akademik donanım ihtiyacımızdır. Ancak bilinçli bir müslüman, uzmanlaşma adına kimliğini gizlemek veya zalimlerle uzlaşmak durumunda olamaz. Bu konuda Sırma hocanın kişilikli tavrını önemsiyor ve destekliyoruz. Önemli alanları ilkelerimizden vazgeçmeden zorlamalıyız. Ama unutmamalıyız ki daha henüz kendimize yeter ve bağımsız alanlar oluşturmak konusunda şartlarımızı zorlamış da değiliz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR