1. YAZARLAR

  2. Ali Değirmenci

  3. O Çocuklar Öyle Mahzun, Öyle Yaralı...

O Çocuklar Öyle Mahzun, Öyle Yaralı...

Haziran 1999A+A-

Dünyanın en gerçekçi, en sahici, en berrak aynasıdır çocuklar.

Yorgun ve hırpalanmış arz üzerinde olup biten her şey, bir şekilde onların da ellerine, yüzlerine, gözlerine, yüreklerine çarpar; bakışlarına yansır. Fakat yalana bürünmeden buluruz; dolaysız, riyasız okuruz her şeyi çocuklarda. Acıyı da sevinci de, yokluğu da yıkılmışlığı da, olanca saflık ve masumluklarıyla, içlerinden dışarıya taşırlar onlar.

Bugün, yeryüzüne egemen olan beş on devlet dışındaki bütün dünya halklarını da büyütülmüş, çoğul kılınmış bir çocuğa benzetebiliriz belki de. Çoğunun kolu kanadı kırık. Çoğunun ümitleri ve düşleri hışmı ve zulme uğramış. Beklentileri, yarınları tırpanlanmış; rehin alınmış.

Filistin'de, Bosna'da, Çeçenya'da Irak'ta, Keşmir'de, dünyanın taşrasına itilen Afrika ve Asya'nın birçok ülkesinde çok gördük onları. Ölüleri, ağıtları kıyılarımıza vurdu. Çektikleri acılar, uğradıkları yokluk ve eziyetler gazetelerden, ekranlardan taşıp durdu hayatlarımıza. Zamanla alıştık, kanıksadık. Kendi coğrafyamızda benzerlerini görür olduk zamanla. İnsanlığa en büyük nasihat olması gereken ölüm bile, ne kadar sıradanlaştı günlük hayatın dağdağası içinde. Ki şimdilerde, Kosova'nın aylardır suratımıza çarptığı şamarı bile ne kadar duyarsız karşılıyor, omuz silkiyoruz.

Şimdi her tarafta mabetlerden, hapishanelerden, varoşlardan, toplama kamplarından, işkencehanelerden, göç yollarından, yeryüzünün gözyaşı ve ızdırapla hemhal kılınmış daha nice mekânından çığlıklar, iniltiler, yakarışlar yükseliyor.

Irkçılık fitnesi, Batılı hayat tarzı ve istikbar mekanizması, sömürme hırsı; bütün bir dünyayı bir düş kırıklığı mekânına dönüştürmekte.

İnsanlığın ortak ve evrensel dili olan/olması gereken sevgi, ne kadar tıknaz kalmakta, ne kadar yavaş büyümekte. Ninniler, türküler, ezgiler, şiirler ne çabuk hüzne dönüşmekte! Ne çok değiştirilmekle eynimiz, dilimiz. Ne çok kirli el uzanmakla suyumuza, safımıza, soframıza!..

İri, zorba, mücessem bir yarasanın, kana doymak bilmeyen bir vampirin topyekûn insanlığı, insanlık değerlerini azar azar yok ettiğini görmekteyiz. Rengini bir büyük değişmezden alamayan ve kendi zincirlerini kıramayan insanoğlu; sanki hep birileri için, birilerinin refahı ve egemenliği için yaşamakta. En çok ve belki de bir tek, çocuklarda görebiliyoruz, insan alarak kalabilme ve geleceği gözleme umudunu.

Yenilmişliğin, tükenmişliğin, onursuzluğun, teslimiyetin tekerine çomak sokmakta o çocuklar. Her şeye rağmen. Öyle mahzun, öyle yaralı dursalar da insanlık onlarda yeşermekte. Evsiz barksız büyüyen, bayramlarda hep içleri burkulan, kolları kırılan, anne ve babaları öldürülen, sıtma açlık ve ortaşark çıbanlarıyla sınanan o çocuklara, acı, bir kimlik sunmakta...

Ve şükür ki onların arasında, Kitab'a tutunan o mazlum, müstez'af ve müslüman çocuklar, bütün bir dünya uyurken dirilişe ve direnişe soyunmakta.

Baharın, sıcak yaz günlerinin domur domur kapımızı yumrukladığı şu günlerde, acaba top ve tüfek sesleri mi yoksa onların mahzun bakışları mı yüreklerimizi dövüp vicdanlarımızı kanırtan?

Evet... Çocuk, dünya dediğimiz şu netameli, hengâmeli evin aynasıdır.

Ve en güzel slogan, en etkin mesaj, en çarpıcı pankart onların içli bakışlarında ışıldayan alınlarında gizli değil mi?..

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR