1. YAZARLAR

  2. Hüseyin K. Ece

  3. Kur'an'da Zalim Kavramı

Kur'an'da Zalim Kavramı

Ocak 1999A+A-

Zalim, zulmet masdarının fail (özne) ismidir. "Zulmet" sözlükte, nur'un (ışığın) olmama durumudur, yani karanlıktır. Zulmet bu anlamda Kur'an'da şöyle geçmektedir.

"O, karanın ve denizin karanlıklarında (zulmetlerinde) yolunuzu bulmanız için size yıldızları varedendir..." (6/En'am, 97).

Aynı kökten gelen "zulüm", sözlük anlamı olarak, "bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymaktır". Kur'an bu kavramı küfür, şirk, kötülük, baskı, işkence ve haksızlık anlamlarında kullanmaktadır. Bütün bu anlamların, hem bir şeye ait olan hakkı başkasına verme, o hakkı başka bir yere koyma, hem de karanlık gibi kötü olma durumunu içerisine aldığı görülmektedir.

"Zulüm" aynı zamanda hakka tecavüzdür. Halk dilinde zulüm genellikle tecavüz, haksızlık, işkence ve baskı anlamlarına gelir. Bu anlamlar doğru olmakla beraber yetersizdir. Söz gelimi, küçük veya büyük günah işlemek bir zulümdür, şirk koşmak bir zulümdür, insanların mallarını haksız yere yemek zulümdür, bir hakkı sahibine vermemek de zulümdür.

"Zalim", zulmeden, zulüm işleyen kimse demektir.

"Zalim", zulmün taşıdığı bütün olumsuz anlamların bizzat yapıcısı, meydana getiricisidir. "Zulüm" esas itibariyle çok olumsuz bir eylemdir ve "zalim" de bu olumsuz eylemin öznesidir.

Günlük dilde "zalim", merhametsiz, haksızlık yapan, gaddar ruhlu, işkence eden, baskı yapan kimsedir. Zalim, hak sahiplerine hakkını vermediği gibi, baskı ve şiddetle başkalarının hakkına tecavüz eder, onlara kötülükte bulunur.

Kur'an, "zulüm" ve "zalim" kavramlarını çok sık kullanmaktadır. Zalim kelimesi öncelikli olarak, inkarcıların önemli bir sıfatıdır. Aslında küfür ve şirk en büyük zulümdür. Bu anlamda müşrikler zalimlerin ta kendileridir. Çünkü Allah'a ait olan ilahlık hakkını inkar etmek veya birden fazla ilah bulmak suretiyle başkalarına veriyorlar. İçinde bulundukları küfür ve şirk hali karanlıktan başka bir şey değildir. Zulüm zihniyeti taşıyanlar hem kendileri için hem de başkaları için karanlık taşırlar, karanlık üretirler, karanlık işler çevirirler. Çevrelerinde hep karanlık vardır. Yaptıkları işlerin aydınlık bir yönü yoktur.

Zulüm, yaratılış düzenindeki bozukluğun sebebidir. Öyleyse bu anlamda en büyük zalim, kötü insandır. Yaratılış düzenini, tabiatı ve toplum bünyesindeki dengeyi hep bu kötü insan bozmaktadır.

Göklerin ve yerin Nur'u olan Allah (24/Nur, 35), nur saçan bir kandil (cerağ) olan Peygamber'i aracılığıyla (33/Ahzab, 46), yine Nur olan, baştan başa aydınlık bir ilahi kitap gönderdi (5/Maide, 15). Bu ilahi kitap ve Allah'ın nur olan elçisi bütün insanları Nur'a, yani aydınlığa, her şeyin en güzeline, doğrusuna, hakka ve adalete, karanlığa değil iyiliklere davet ediyor. Allah böylece insanları karanlıklardan (zulumât'tan) Nur'a (aydınlığa) çıkarmak istemektedir (2/Bakara, 267).

Bütün bunlara rağmen bu Nur'u görmek istemeyenler, bu Nur'un getirdiği düzeni beğenmeyenler, iradelerini ve isteklerini bu Nur'a bağlamayanlar, kendi nevalarına (aşırı istek ve arzularına) uyarak, kendileri karanlıkta kaldıkları gibi, çevrelerini de karartırlar. İnsanın benliğinde ve yeryüzünde dengeyi kurmak için gönderilmiş olan ilahi ilkeleri, yaşama düzenini reddederler. Haddi aşarlar, yoldan çıkarlar, ölçüsüz hareket ederler, bozgunculuk yaparlar ve olması gereken dengeyi bozar, kaosa, haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe yol açarlar.

İşin garibi bu gibi insanlar, kendileri -Kur'an'ın deyişi ile- karanlıkta (zulumât'ta) oldukları, üzerinde bulundukları yol ve anlayış zulüm olduğu halde, onlar bu kötü durumlarını görmezler ve Allah'ın dinine davet edenleri de karanlık davetçisi diye suçlarlar. Kimileri de ya kör inadı sebebiyle ya da aşırı cahil olması yüzünden, Allah'ın insanlar için seçtiği aziz İslam'ı ortaçağ karanlığı gibi zannederler. Halbuki Allah (c) kendi doğru yoluna, İslam'a aydınlık (Nur), diğer yollara karanlık demektedir.

Böyle insanların yaptıkları zulüm, kendileri de zalimdirler.

Üç Çeşit Zalim Tipi Vardır

Birincisi; Allah'a karşı isyan eden kafir veya Allah'a ortak koşan müşriktir. Allah'ın ayetleri kendisine hatırlatıldığı zaman öfkeyle yüz çeviren inkarcılar zalimdirler (18/Kehf, 57). Allah'ın ayetlerine yalan veya uydurma diyenler de aynı durumdadırlar (62/Cuma, 5, 39/Zümer, 32). Allah hakkında kafasına göre yalan uyduran ile, 'ben vahy aldım, Allah'ın gösterdiğini aynen gösteririm' diyen iftiracı da zalimdir (6/En'am, 93).

Allah'ın yolunu tıkamak isteyenler ile, mescidleri tahrip eden veya oralarda Allah'a ibadet edilmesini engelleyenler de zalimdirler (2/Bakara, i 14).

Şirk şüphesiz en büyük zulümdür (31/Lokman, 13). Şirk koşan müşrikler de zalimlerin ta kendileridir. Allah (c), Musa (a) Tür dağında iken 'buzağıyı' ilah edinip tapınanlara da zalim demektedir. Çünkü onlar, insan eliyle yapılmış bir heykeli ilah haline getirmişlerdir (2/Bakara, 92-93, 7/Araf, 148).

Kim Allah'a ortak koşup müşrik olursa, Allah (c) ona cenneti yasak edecek ve bu gibi zalimlerin yardımcıları olmayacaktır (5/maide, 72).

İkincisi; toplum ve kişi haklarına tecavüz edenlerdir. Bu kamu haklarına saldırı ve kişinin, -ister doğuştan ister sonradan elde ettiği- hakları gasbetme, her türlü işkence, baskı ve hak ihlali şeklinde ortaya çıkar. Hak ve adaleti dağıtma makamında olanlar, adaletten ayrılırsa; zalim olurlar. Devlet otoritelerinin fertlere ve toplumlara yaptıkları zulümleri de bu kategoride değerlendirmek mümkündür, halkına zulmeden, onların haklarını vermeyen, toplum düzenini sağlamak için gönderilmiş olan Allah'ın hükümlerini uygulamayan bütün kişi ve rejimler zalimdirler (5/Maide, 45). Zulmün kişiden kitleye, kitleden kişiye doğru gerçekleşmesi arasında fark yoktur. Zulüm zulümdür.

Kur'an, servet ve nimet sebebiyle şımaran, kendini büyük gören sonra da insanlara hükmetmek isteyenlere "müfrit" demektedir. Bu gibiler servetin sağladığı güçle insanlara tahakküm etmeye yeltenirler, onların haklarını ellerinden alırlar ve onları "müstez'af" haline getirirler. Otorite gücü ile, malıyla veya başka bir şeyle kendilerini yüce görenlerin diğer adı "müstekbir"dir. Onlar bu kibirleriyle şımarırlar, üstünlüklerini göstermek için despotluk yapar ve insanların haklarına tecavüz ederler, onları kendi çıkarları için kullanmak isterler (Bkz. Müstekbir). Bunları zulüm açısından ele alındığında kişi veya kurum olmaları arasında fark yoktur.

Tuğyan edenler de azgınlığa düşerler. Kimileri de insanlar üzerinde rabblik taslamaya kalkarlar ve böylece onlara hükmetmek, onlara kendi düzenlerini benimsetmek isterler. Şüphesiz onlar da zalimlerin ta kendileridir (53/Necm, 52).

Kim olursa olsun toplumun ve kamunun haklarına tecavüz edenler, onların haklarını vermeyenler, hakların kullanımını rüşvet, torpil, baskı, şiddet ve terörle engelleyenler zalimdirler. Yine halkım iyi yönetmeyip onlara haksızlık ve adaletsizlik yapanlar ile, mahkeme ve hukuk işlerinde adaletten ayrılanlar da zalimdirler. Bu zalimler, müslümanlardan da olabilir, inkarcılardan da.

Üçüncüsü; kendi kendine zulmeden zalimler.

Bu, kişinin Allah'a karşı hata işleyerek içine düştüğü günahkarlık ya da bedenin veya ruhun hakkını vermeyerek, kendi bünyesindeki dengeyi bozmaktır.

Hz. Adem cennette yasak meyveyi yedikten sonra yaptığı hatası için "kendi nefsime zulmettim" demiştir (7/Araf, 23, 28/Kasas, 16).

İnkarlarından veya günahından dolayı azabı hakk edenler, kendi kendilerine zulmedenlerdir. Kur'an onlar hakkında, "Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler" demektedir. (11/Hud, 101, 43/Zuhruf, 76, 3/Al-i İmran, 11, 16/Nahl, 33).

Kur'an, muttakilerin özelliklerini sayarken, çirkin bir hayasızlık işledikten ve nefislerine zulmettikten sonra Allah'ı hatırlayanlar, tevbe edenler diye söylemektedir. Bu anlamda günah işlemek nefse karşı yapılmış bir zulümdür (3/Al-i İmran, 133-135).

Allah, Kitab'ı kullarından seçtiği kimselere miras kılmıştır. Onlardan kimileri nefislerine zulmederler, kimileri orta bir yol izlerler, kimileri de hayırda yarışırlar (35/Fatır, 32) Kitab'a inandığı ve onu hayat kaynağı bildiği halde, Allah'ın koyduğu sınırları aşanlar kendi nefislerine karşı zalim olurlar.

Müslüman olsun, inkarcı olsun; kim Allah'ın koyduğu sınırlara tecavüz ederse, kim Allah'ın hükmünün dışında iş yaparsa o zalimdir (2/Bakara, 229).

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur:

Kafirler Allah'ın koyduğu ölçüleri, sınırları hiç tanımazlar, inanmazlar ve o ölçüleri kale bile almazlar. Zaten kim Allah'ın koyduğu hükümleri, ölçüleri tanımazsa inkarcı olur. Bütün inkarcılar da zalimdirler. Mü'minler ise, Allah'ın koyduğu ölçüleri kabul etmekle beraber, nefislerine karşı zulmederek o ölçüleri uygulamakta hata yaparlar, yani günaha düşerler.

Kur'an zalimlere karşı mücadele etmeyi, yeri gelince de savaşmayı meşru görüyor. Hatta yeryüzündeki savaşların, fitnelerin, karışıklıkların asıl sebebi zalimlerin zulümleridir. Onlara karşı insan onuru taşıyan herkesin mücadele etmesi gerekir (4/Nisa, 75). Zulme rıza göstermek, zalimlerin yaptıklarına ses çıkarmamak da zulümdür. Kur'an, zalimlerin yanlarında oturmayı bile hoş görmüyor (6/En'am, 68). Ya onları benimseyerek, onlara yaltakçılık yaparak, bir menfaat umarak ya da yaptıklarını onaylarcasına onlarla birlikte olanlara, onları çeşitli yollarla destekleyenlere ne demeli?

İslam'a göre zalimin tanımı gayet açıktır: Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen, o hükümleri uygulayarak adaleti sağlamayı bırakın, onları korkusuzca inkar eden, onlara düşmanlık yapan, o ilahi ölçülerin hayata hakim olmaması için her türlü çabayı gösteren; bu inkarcı kafa yapısına sahip olduktan sonra insanların haklarını elinden alan ya da onların haklarına ulaşmalarına engel olan herkes zalimdir. Bu zalimler Allah yolunun düşmanları oldukları gibi, insan haklarının da düşmanıdırlar. Çünkü onlara göre kendi çıkarları ve keyifleri her türlü hakkın üzerindedir.

Bu zalimlerin hiç bir velileri (yardımcıları) ve şefaatçileri yoktur (2/Bakara, 270, 5/Maide, 72, 40/Ğafîr, 18).

Zalimler zulümlerine devam ettikleri ve kötü huylarından vazgeçmedikleri için Allah (c) onlara hidayet vermez (2/Bakara, 258, 3/Al-i İmran, 86, 5/Maide, 51, 6/En'am, 144, 28/Kasas, 50, 46/Ahkaf, 10).

Allah zalimleri kesinlikle sevmez (3/Al-i İmran, 57, 42/Şura, 4).

Allah zalimleri sevmediği gibi onları lanetlemektedir (7/A'raf, 44, 11/Hud, 18).

Onların sonlan gerçekten çok kötü olacaktır (3/Al-i İmran, 151, 5/Maide, 72, 42/Şura, 21,45).

Zalimler için bir kurtuluş da mümkün değildir (6/En'am, 135, 12/Yusuf, 23).

Mü'minler zalimlere sevgi besleyemezler, onları veli bilemezler, onlara hiç bir konuda yardımcı olamazlar. Müslümanların düşmanlığı da ancak zalimleredir (2/Bakara, 193).

Kur'an, birtakım zalim kişi tipleri çizmektedir ki, onların bir kısmını kısaca özetlemekte fayda vardır.

Yukarıda geçtiği gibi müşrikler ve kafirler zalimdirler. Zaten Kur'anî anlamda zulüm bu iki tipin en önemli özelliğidir. Onlar, bir şeyi ait olduğu yerden alır başka yere koyarlar. Onlardan bir kısmı, azarak, haddini aşarak insanlara zulmeder, haklarını ellerinden alır. Onlar, Allah'ın ölçülerini dinlemez, kendi hevalarına, kendi görüşlerine uyarlar. Onlar, karanlığın ve adaletsizliğin reklamcılarıdır.

Allah'a, çocuk isnad ederek, ortağı, eşi, yardımcıları var diyerek iftira edenler (2/Al-i İmran, 94, 6/En'am, 21, 93, 144, 29/Ankebût, 68, 61/Saf, 7). Allah'ın indirdiği ile hükmetyenler (5/Maide, 45), peygamber'e uymayanlar (17/İsra, 47), ilimsiz mürşidlik taslayıp insanları saptıranlar (6/En'am, 144), Allah'ın ayetleri hatırlatıldığı halde sırtını dönüp gidenler veya ayetleri reddedenler (18/Kehf, 57), yetim hakkı yiyenler (4/Nisa, 10), Allah'a ait bir şahitlikten kaçanlar (2/Bakara, 140), aralarında hükmedilmek üzere Allah ve Raulü'ne çağrıldıkları halde yüz çevirenler (24/Nur, 50), Allah'ın ayetleriyle mücadele edenler (29/Ankebut, 49), tevbe etmeyenler (49/Hucurat, 11), müslümanları yurtlarından haksız yere çıkaranları dost bilenler (60/Mümtehine, 9), yahudi ve hristiyanları Allah'ın yasağına rağmen veli edinenler (5/Maide, 51), Allah'ın ayetleriyle alay edenler (6/En'am, 68), kafirlikte direnen anne-babayı ısrarlı bir şekilde veli edinenler (9/Tevbe, 23); zalimlerdir.

Zalimler, insan, toplum, yönetim, hüküm hayatında ve evrende dengeyi bozarlar. Haksızlık ve adaletsizliğe sebep olurlar. Onlar, Allah'ın sevmediği kimselerdir. İslam, zalimlerin doğru yolu bulmalarının metodunu çizdiği gibi, onlarla nasıl mücadele edileceğini de göstermiştir. Ancak İslam, onlara meyletmeyi, onları veli edinmeyi kesinlikle yasaklamaktadır:

"Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka veliniz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz" (11/Hud, 113).

Peygamberimiz (s) çeşitli hadis-i şeriflerde zulmü kınamış, müslümanları bu habis fiilden sakındırmış, zulmün ahirette karşılığının karanlıklar olacağını açıklamıştır (Müslim, Birr/15, Hadis no; 2578, 4/1996).

Peygamberimize, 'hangi cihadın daha faziletli olduğu soruldu'. Buyurdu ki: Zalim bir sultanın (yöneticinin) yanında hakk kelimesini konuşmaktır" (İbn Mace, Fiten/20, Hadis no: 4012, 2/1330).

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR