1. YAZARLAR

  2. Tacettin Şimşek

  3. Kur’an Öncesi Hıristiyanlık -2

Kur’an Öncesi Hıristiyanlık -2

Haziran 2002A+A-

Konsiller ve Doğu Kiliseleri (İlk 6 yüzyıl)

İnanç konularının yanında ibadet ve dualar ile ilgili farklılıkların, sosyal hayatla ilgili problemlerin, kilise tarafından belirlenen yüksek din adamları tarafından tartışılıp karara bağlandığı şuraya konsil denir. Bu hüviyetleriyle konsiller, kilise içinde önemli mevzuların gündeme getirildiği bir istişare organıdır. Doktrinel mahiyetteki sorunların tartışılması yanında kilise içindeki hiyerarşik düzenin belirlenmesi de konsiller aracılığıyla olmuştur.

Bazı Hıristiyan teologlara göre Hıristiyanlık tarihinde ilk konslf, 50-52 (48) yılları arasında Kudüs'te gerçekleşmiştir. Bu ilk konsilde Hıristiyanların Yahudi şeriatine uyup uymayacakları tartışılmıştır. Bu konsil sonucu Yahudi-Hıristiyan çizgi ile Paulcu-Hıristiyan çizgi birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu toplantıda Eski Ahit'in zina, boğulmuş hayvan eti, kanın yenmesi ve putlar için kesilen hayvanları yemenin dışında bütün yasaklar kaldırılmıştır. (Resullerin İşleri 15:20).

Hıristiyan araştırmacılar, konsillerin tarihi ile meşgul olmuşlar, bu konuda çeşitli eserler yazmışlardır. Fakat konsilleri belirlemede bir ittifak yoktur. Hıristiyan dokümanların ilk doğruladığı konsil miladi 2. asrın yansına tekabül etmektedir.1 Hıristiyan Konsilleri 2. asırda pek fazla ilgi çekmezken 3. asırdan itibaren Suriye ve Afrika bölgelerinde dikkat çekmeye başlamıştır. 256 yılında Kartaca'da toplanan Konsil itizal problemleri (teslis konusunda farklı düşünen grupların itizalleri) konusunu tartışmak üzere Cyprien tarafından, seksen yedi Afrikalı piskoposun katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Ancak bu konsiller ökümenik (evrensel) olarak görülmez. Ökumenik konsillerin resmi listesi yoktur. Zaten konsillerin bir kısmının Ökümenik olup olmadığı tartışmalıdır. Bu terim bir bakıma izafidir. Her kilise farklı bir Ökümenik liste çıkartır. Katolik kilisesinin listesi farklı, doğu kiliselerininki farklıdır. Konsiller iki grupta değerlendirilir. Birincisi bahsi geçen ökümenik (genel, evrensel) konsiller, diğeri ise özel konsiller. Özel konsiller de kendi içinde milli ve bölge konsilleri olarak ikiye ayrılır.2

Ayrıca ilk konsillerin Papa tarafından değil, imparatorlar tarafından teşkil edildiği iddiaları vardır. Onların tek tek incelenmesi, imparatorların konsillerde oynadıkları rolün önemini gösterecektir.3

Belirttiğimiz gibi genel (ökümenik) konsillerin tespitinde genel bir kural yoktur. Katolik kilisesi yirmi bir genel konsil kabul eder. Bunları beş ana bölüm altında sıralayabiliriz:4

I- İlkdönem Antikite Konsilleri:

1- I. İznik (Nicea) Konsili (325)5

2- I. İstanbul (Konstantinopel) Konsili (381)6

3- Efes (Ephesos) Konsili (431)7

4- Kadıköy (Chalkedon) Konsili (451)

5- II. İstanbul Konsili (553)

6- III. İstanbul Konsili (680-681)

7- II. İznik Konsili (787)8

8- IV. İstanbul Konsili (869-870)

II- Ortaçağ Konsilleri

1- I. Latran Konsili (1123)

2- II. Latran Konsili

3- III. Latran Konsili (1179)

4- IV. Latran Konsili (1215)

5- I. Lyon Konsili (1245)

6- II. Lyon Konsili (1274)

7- Viyana Konsili (1311-1312)

III- 15. Yüzyıl Konsilleri

1- Konstans Konsili (1414-1418)

2- Bale-Ferrre-Florance Konsilleri (1431-1442)9

IV- Reform Devri Konsilleri

1- V. Latran Konsili (1512-1517)

2- Trente Konsili (1545-1563)

V- 19. ve 20. Yüzyıl Konsilleri

1- I. Vatikan Konsili (1869-1870)10

2- II. Vatikan Konsili (1962-1965)11

Hıristiyan gruplar arasındaki ihtilaf gün geçtikçe fazla taşıyordu. 300'lü yılların başındaki ihtilafların odak noktasını İsa'nın şahsiyeti oluşturuyordu. İsa, insanları, Allah'ın kendisi aracılığıyla gönderdiği mesaja çağıran yaratılmış bir elçi mi yoksa ezeli ve ebedi olan bir Tanrı/yarı Tanrı mıydı? Hıristiyanlığı kabul ettiğini söyleyen 1. Konstantin bu tartışmalara son vermek istiyordu. Konstantin'in çabaları sonucu İznik Konsili bu tartışmaları karara bağlamak amacıyla toplandı.

Kur'an Öncesi Konsiller ve Tartışılan Konular:

İznik Konsül (325):

4. asrın başlarında İskenderiye kilisesi papazı Arius, İsa'nın Tanrı'nın mahluku olduğunu savunuyordu. Bu düşünce Mısır'da ve Mısır dışında da birçok kimse tarafından benimsenmişti. Athanasius (ö. 373) ve Arius (ö. 336) arasında başlayan tartışma bütün Hıristiyanlar arasında yayıldı ve ilk Ökümenik Konsil'in İznik'te toplanmasına neden oldu. Konstantin, siyasi nedenlerle, bu işe bir çare aradı. İmparatorun daveti üzerine ilkbaharda 200 kadar piskopos İznik'de toplandı. Toplantı 20 Mayıs'ta İmparatorluk sarayında başladı. İmparator bizzat İznik Konsili'ni yönetti ve tartışmalara katıldı. Otoritesini kullanarak, Arius'un karşısında olanların zafer kazanmalarını temin etti. Arius taraftarı olan piskoposlar çaresizlik içerisinde aksi tezi kabul ettiler. Direnen bazı delegeler, Arius gibi, İmparatorun emriyle Kilise'den kovuldular. İznik Konsili, bütün karşıt görüşlere rağmen Baba ile oğulun, aynı cevherden olduğunu kabul etti. Bu konsilde ayrıca, farklı günlerde kutlanan Paskalya Bayramı'nın zamanı tesbit edildi. Konsil bunların yanında 20 kadar meseleyi de karara bağladı. Abdulehad Davud 'incil ve Salib' adlı eserinde, konsile katılan piskoposların sayısının çok olduğunu12, fakat imparatorun tazyikinden sonra, geriye 318 adetinin kaldığından bahseder, imparator emriyle yediyüzden fazla muvahhid ve ruhani önderin Konsil'den çıkartıldığını aktarır. Athanasius'un konsilin toplanmasında etkisi olduğunu ve bunu gerçekleştirmekle semavi dinlerin tarihini darmadağın ettiğini söyler. Arius tarafından gündeme getirilen İsa'nın 'abdullah' ve 'mahluk' oluşu fikrinin konsilin üçte birini teşkil eden muvahhidlerle beraber büyük bir çoğunluk tarafından kabul gördüğünü belirtir. Abdulehad devamla sözle der: "Muvahhidler, teslisin ve Mesih'in beden sahibi oluşunu desteklediği iddia olunan ayetlerle kadîm yazıların hepsinin, muharref ve sahte olduğunu, dolayısıyla gerçeğe uymayan ayet ve yazıların rededilip bırakılmasını şiddetle talep ettiler."13

Athanasius (296,373) Arius'un İsa'nın tanrılığı fikrine karşı çıkan tavrının tam tersi olarak İsa'nın tam bir uluhiyyet taşıdığını, ezelden beri varlığının tanrıyla aynı olduğunu savunuyordu.

Thomas Michel, Athanasius ve Arius'un Kelam'ın doğasını farklı şekilde algıladıklarından bahseder ve şöyle der: "Athanasius'a göre İsa'da tenleşen Kelam, yani Tanrı sözü ezeliydi, yaratılmamıştı ve baştan beri Tanrı'yla birlikte idi. Arius'a göre ise Tanrı Kelamı ezeli değildi. Tanrı tarafından evren yaratılmadan önce ama zaman içinde yaratılmıştı. Arius'a göre İsa'da ezeli, yaratılmamış Kelam değil, bir yaratık tenleşmişti. Konsil, Athanasius'un ileri sürdüğü formülü onayladı ve Arius'unkini reddetti. Konsilin saptadığı ve imanın kısa özetini içeren Credo (Amentü)'da Tanrı Kelamının bir yaratıktan değil, Tanrı'nın gerçek doğasından ileri geldiği belirtildi."14

Muhammed Ebu Zehra "Hristiyanlık Üzerine Konferanlar" adlı kitabında, İznik Konsili'nde alınan İsa'nın tanrılığı, Allah'ın cevherinden var olduğu, tanrı ile beraber kadim olduğu, tanrı gibi ona hiçbir değişikliğin ve tegayyürün sirayet etmeyeceği kararının İmparator Konstantin'in desteği ve zorlaması ile herkese kabul ettirildiğinden bahseder. Ayrıca bu karara 1700 din adamının muhalefet ettiğini belirtir.15

1. İznik Konsili'nde kabul ettirilen/alınan kararı kabul etmeyenler uzak diyarlara sürüldü veya öldürüldü, imparatorun tam teçhizatlı askerlerinden korkan nice insan ise İznik Credosu'nu (Amentüsünü) kabul eder göründü.

Kitab-ı Mukaddesi'in 5. Musa kitabında (5 Musa 14, 3-21) belirlenen temiz olmayan domuz ve pulsuz balık gibi hayvanların yenilmemesi anlayışı yürürlükten kaldırıldı. Konsil yeme, içme emirlerinin kaldırılışını Markus İncili'nden (Markus 7, 19) delil getirerek savunmaya çalıştı. O güne kadar uygulanan günlük yıkanma (3 Musa 11, 25-40; 15, 5-7) bir defa yapılan vaftiz hafine dönüştürüldü. Kutsal olarak kabul edilen kişiler ölümlerinden sonra melek tasavvurunda putlaştırıldı.16

İznik Konsili'nde (325) kabul edilen inanç bildirgesinin Türkçe çevirisi:

"Her şeye gücü yeten, görülen ve görülmeyen tüm varlıkların yaratanı olan bir tek Baba Allah'a inanıyoruz.

Bir tek Rab İsa Mesih'e de inanıyoruz; Allah'ın oğlu, Baba'dan doğan, biricik oğul, yani Baba'nın öz varlığından oluşan, Allah'tan Allah, Nurdan Nur, gerçek Allah'tan gelen gerçek Allah, yaratılmış değil, doğrulmuş, Baba'nın aynı öz varlığına sahip olan, Kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki her şey yaratılmış, biz insanlar için ve kurtuluşumuz için gökten inmiş, insan bedeni almış ve insanlar arasında yaşamış, sıkıntı çekmiş ve üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe yükselmiş, dirilerle ölüleri yargılamaya tekrar gelecek olan O'dur.

Ve Kutsal Ruh'a da inanıyoruz.

Buna karşılık, 'Rab İsa'nın mevcut olmadığı bir devre vardı', 'o doğrulmadan önce yoktu', 'hiç yoktan meydana geldi', 'Allah'tan başka bir maddeden veya özden yaratıldı', 'değişebilir veya başka bir hale gelebilir' diye ileri sürenlere gelince, kutsal, evrensel ve havarilerin yolunda olan Kilise, onları lanetlemektedir."17

I. İstanbul Komili (381):

Arius'un tevhidçi düşüncesi İznik Konsili kararı ile mahkum edilmesine rağmen, Doğu'daki ve imparatorluğun yeni başkenti Kostantinopolis'deki bütün kiliseler, Ariusçu öğretiyi savunan kişilerin elinde bulunuyordu. Roma İmparatorluğunun Doğu taraflarını yöneten Theodosius (379'dan beri), İznik konsilini pekiştirmek ve birliği sağlamak gayesiyle, İstanbul'da bir konsil toplamaya karar verdi. Toplanan 150 kadar Doğu piskoposu, İznik Konsili'nde alınan kararları, Arius'çu düşünceyle kavgada etkiyi pekiştirir umuduyla teyid ettiler. Ayrıca Konsil, Ruhulkudus'ün de, Baba ile Oğula tam eşit tarzda tanrılığa sahip olduğunu kararlaştırdı. Ariusçu düşünce bütün yönleri ile mahkum edildi.

Konsilde Ruhulkudus'ün tanrılığının kabulünü belirten metnin çevrisi şöyle: "Dirilten ve Babadan çıkan Tanrı Ruhulkudus'e de iman ederiz. Ona secde eder, Baba ve Oğul ile birlikte O'nu da tazim ederiz. O, peygamberlerde konuşan lisandır. Bir, mukaddes, evrensel (katolik), havari Kilisesinin ve günahların affı için vaftizi için kabul eder, ölülerin dirilmesi ve ebedi hayatı bekleriz. Amin."18

Efes Konsili (431):

İmparator II. Theodosius bu konsili Nestorius'a (382-451) karşı topladı. Nestorius İsa'da biri ilahi, diğeri beşeri olan iki ayrı şahsın varlığını kabul ediyordu. Antakya okulu, iki tabiatın ayrı, İskenderiye okulu ise bir olduğunu savunuyordu. Ayrıca Kontantinopolis piskoposu olan Nestorius Meryem'e 'Tanrının annesi' (Theotokos) demlemeyeceğini söylüyordu. Ona göre Meryem, 'tanrılaşmış bir insan' değil, sıradan bir insan doğurmuş, Tanrı sonra ona iradesiyle hulul etmişti.

Nestorius'u İmparator Theodosius 431 de Efes konsiline davet etti. Antakya delegesi toplantıya zamanında yetişemez. Bu delegelerin gelmeleri beklenilmez ve İskenderiye piskoposu Cyrille'in etrafında toplanan 150 kadar piskopos, Nestorius'un düşüncelerini rededer ve kendisi aforoz edilir. Bu karar Antakyalı Jean (Yuhanna)nın etrafındaki 30 piskopos tarafından protesto edilir. İmparator onları görevden almakla sükuneti temin etmek istemesine rağmen bu icraat, işi daha da alevlendirir. İmparator ağırlığını Cyrille'in lehinde koyar. Böylece İsa'da iki tabiatın ontolojik birliği ve 'Theotokos akidesi' resmen tanınmış olur. Haziran ayı başında toplanan piskoposlar, Ekim ayında bölgelerine dönerler.19

Thomas Michel de Nestorius'un (382-.451) İsa'da biri beşeri, biri ilahi olmak üzere, gerçekten iki şahıs varolduğunu, beşeri şahsın Meryem'den doğduğunu, ilahi şahsın ise Tanrı'nın ebedi Kelamı olduğunu ileri sürdüğünü belirtir. Sonuçta Efes Konsili'in Nestoris'un öğretisini reddederek, İsa'nın Meryem'den doğan bir şahıs olduğunu ve Tanrı'nın ebedi kelamının içten bir birlik halinde bu şahısta kaldığını beyan ettiğini söyler.20

Tanrının inkarnasyonu, tanrının insanlaşması kavramı pekiştirilir. Bu, İsa'nın önceki konsillerde Tanrı ile aynı tabiattan olduğunun dogmalaştırılmasının bir sonucu olarak ortaya çıkar.21

Kadıköy Konsili (451):

Bu konsil İmparator Marcien'in monofizit (tekdoğacı) anlayışı mahkum etmek düşüncesinin sonucu olarak ortaya çıktı.

İstanbul'da bir manastırın başında bulunan Evtiches (Euthhyces), Nestorius'un tam aksine, İsa'da iki tabiatın o derecede birleştiğini, tanrılık halinde tek mahiyetin söz konusu olduğunu söyledi. Monofizit anlayış olarak adandırılan bu düşünce İsa'daki insani tabiatın ilahi tabiat içerisinde yok olduğunu ve İsa'da sadece bir tek ilahi tabiatın bulunduğunu savunuyordu. Theososius II tarafından 449 yılında toplanan ve Papa Leon I tarafından eşkiya konsili olarak adlandırılan 2. Efes Konsili Evtiches'in (Euthhyces) düşüncelerini savunmasına rağmen Kadıköy Konsili Evtiches'i afaroz etti.

Monofizit akide Kadıköy Konsili'nde reddedildi ve İsa'da bölünmez, birleşmez, ayrılmaz ve değişmez iki tabiatın bulunduğunu vurgulandı. Bu akidenin kabul edilmesiyle manofizit anlayışı savunan Kıptî Kilisesi, Ermeni Kilisesi ve Süryani Kilisesi ile Katolik Kilisesi arasında problemler yaşandı. Roma ve İstanbul Kiliseleri Kadıköy Konsili'nin öğretisini kabul ettiler. Mısır Kıpti Kilisesi ve Suriye Kilisesi (Yakubi) ise reddettiler, Kıpti ve Süryani Ortodoks Kiliseleri ile Roma ve İstanbul Kiliseleri arasındaki birlik böylece parçalandı.22

II. İstanbul Konsili (553)

Kadıköy Konsili'ne rağmen monofizit düşüncenin önü alınamadı, bilakis bu anlayış daha da ilerledi. Monofizitler, zıtları olan Nasturilerden daha fazla şiddete maruz kaldıklarını düşünüyor, bunu bir türlü hazmedemiyorlardı. Nasturilik aforoz edilmekle beraber o mezhebin fikir babası üç bilgin ve kitapları serbestti.

Bu konsil İmparator I. Justinien tarafından toplandı. Biraz momofizit sempatizanı olan İmparator'un karısı Teodora'nın teşviki ile Justinien, monofizitler lehine sayılabilecek bir takbih fermanı yayınladı (543). Doğuda iyi karşılanan bu karar, batıda reaksiyonla karşılandı ve Kadıköy konsilinin inkarı olarak değerlendirildi.

M. Ebu Zehra İbn el-Patrik'e dayanarak bu konsilinin toplanma sebebinin, bazı piskoposların ruhların tenasuhuna (inkarnasyon) inanmaları, bazı papazların kıyamet diye bir şeyin bulunmadığını ve bazı piskoposların İsa'nın şahsının gerçekten var olmayıp hayali olduğu inançlarını görüşmek olduğunu belirtir. Bu konsil sonucu bu inançta olan papazlar telin edilir ve onların Hıristiyan camiadan uzaklaştırılmalar kararı alınır.23

Hıristiyan camiadan uzaklaştırılma ve lanetlenme beraberinde kovuşturma ve ölümü getirdi. Katolik Kilisenin elinde, ebedi cehennem ile tehdit etme gibi, caydırıcı bir silah vardı ve bunu sonraki bin yıl içerisinde etkili bir şekilde kullandı. Ebedi cehennem ile tehdit anlayışı Engizisyon ve Haçlı Seferleri'nin düşünsel altyapısını oluşturdu. Bu ise milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Kilisenin inanç bildirgesi eli kanlı despot Roma kayserleri tarafından formüle edildi. Böylece uzun yıllar sürecek terörün teolojik çerçevesi oluşturuldu. Kilisenin en önemli teologlarından sayılan Akinolu Tomas bile bu anlayıştan nasibini almış ve heretikliğin (bidatçılık, mülhidçilik) cezalandırılması gereken bir suç olduğunu, dünyevi yöneticiler tarafından doğru yoldan sapanların öldürülmeleri gerektiğini söylemiştir. Benzerini Martin Luther haklı sebeplerden ayaklanan çiftçiler ve köylüler için düşürüyordu. Binlerce çiftçi kılıçtan geçirildi.24

Allah, 610 da Yahudilerin Mesih'i İsa'dan sonra tüm insanlık tarihinin son elçisini, teselliciyi gönderdi. Ahmed aleyhisselamın zamanında Roma'nın papazı Honorius tektanrıcı idi. Muhammed (a.s.)'ın vefatından (632) sonra İmparator Heraklius'un 638 tarihinde bir genelge yayınladı, "Bütün imparatorluğun tebaları tek tabiatlı İsa'yı ikrar etsin." 638 İstanbul Synod'u Arius'u destekledi. Bu destek 680'de teslise radikal bir dönüş yaptı. Yeni toplanan konsil Papaz Honorius'u aforoz etti. O "lekesiz imanın lekelenmesine neden olmuştur." Kilise'nin yargısı buydu.

Eski Doğu Kiliseleri:

"Oriental Orthodox" olarak adlandırılan bu kiliseler ilk üç ökümenik konsillerin kararlarını kabul eder: İznik Konsili (325), İstanbul Konsili (381) ve Efes Konsili (431). Bu kiliseler geçmişte Roma ve Bizans'ın emperyal yayılmacılığına gösterdiler. Kimliklerini korumak, Roma ve Bizans tarafından asimile edilmemek için diğer Hristiyanlar'la "Ruh'ta birlik" ilkesi çerçevesinde "özerk etnik" kiliseler olarak kalmaya çalıştılar. Bu kiliselerin farklı hiyerarşileri vardır. Törenleri farklı ve yöreseldir.

Monofizit Kiliseler:

Habeş (Etiyopya) Kilisesi

Kıpti (Mısır) Kilisesi

Ermeni (Arakelagan/Apostolik) Kilisesi

Süryani Kadim Kilisesi

Nasturi Kiliseler:

Asuriler

Keldaniler

Monofizit Kiliseler:

İsa'da ilahî ve insanî tabiatın birarada tek bir tabiat olarak birleştiğini savunan kiliselere monofizit kiliseler denir.

Habeş (Etiyopya) Kilisesi

Geleneksel kanaate göre Hıristiyanlık 4. yüzyılda Tyreli Frumentius ve Edesius isimli iki esir kardeş aracılığıyla Habeşistan'a ulaşmış ve kısa sürede yayılmıştır, Habeş Kilisesi, Mısır Kıpti Kilisesine bağlı olarak gelişti. Dini idarecileri Kahire Kilisesince tayin edilirdi. İsa'nın şahsıyla ilgili kristolojik tartışmada monofizit anlayışı kabul etmekle beraber, iki tabiat inancına da mütemayildirler. Papazlar göreve başlamadan önce evlenebilirler. Göreve başladıktan sonra ise evlenemezler. Karısı ölen papaz tekrar evlenmek isterse, papazlığı bırakmak zorundadır. Ruhbanlık sınıfı da yaygındır. Ayinleri uzun sürer. Yahudilerin uyduğu, sünnet olma, haram yiyeceklerden sakınma, sebt bayramı, oruç gibi dini hükümlerin çoğuna riayet ederler. Habeşistan, Hristiyan olmadan önce Yahudi nüfuzu altındaydı.25

Kıpti (Mısır) Kilisesi

Kıpti Kilisenin kuruluşu ile ilgili genel kanaat bu kilisenin İncil yazarı Markus tarafından kurulduğu yolundadır. Bu kilise, İskenderiye'nin meşhur teoloji bilginleri sayesinde şöhret kazandı. Sonra monofizitliği destekleyince, Katoliklikten ayrılıp, büyük ölçüde gücünü kaybetti. Patrikleri, 'İskenderiye Patriği' unvanını taşıdıkları halde, Kahire'de oturmaktadırlar. Ayinlerinde Yunanca, Kıptice ve Arapça olmak üzere üç dil kullanırlar. Ayinleri çok uzun sürer. Oruç günleri de fazladır.26

Ermeni (Arakelagan/Apostolik) Kilisesi

Ermeniler arasında Hıristiyanlık, 294 yılında piskopos olarak takdis edilen Gregoire (Gregory) eliyle yayılmıştır. Ermeni Kilisesi Diyofizit-Monofizit (İsa'nın tek-çift tabiatlı oluşu) çekişmesinde ilk başta aktif olarak yer almadılar. Ayrıca 451 Kadıköy Konsili'nde temsil edilmediler. Daha sonra Kadıköy Konsili kararlarını reddedip monofizit akideyi benimsediler. Ermeni kilisesi kendilerinin Hıristiyanlığı ilk kabul edenlerden olduklarını öne sürerek 'Apostelik' (havarilere ait) bir özellik taşıdıklarını savunurlar. İnançları arasında kilise tarafından günahların bağışlanması inancı yoktur. Büyük günahların itirafı kabul edilir; fakat hemen olmasının lüzumuna inanmazlar. Daha sonra da (kendi kendine) olabileceğini kabul ederler. Papazların günah çıkarma yetkileri olduğunu kabul etmezler. Tevbe ve itirafı sakrament (düzenli yapılan ritüel) olarak kabul ederler. İkonları (aziz kabul edilen kişilerin resim ve heykelleri) eski putperest adeti sayralar ve reddederler. Evlerinde kutsal atfedilen bu tür ikonlar bulundurmazlar.27

Süryani Kadim Kilisesi

Süryanilerin Mezopotamya bölgesinde, Suriye'de yaşadıkları için bu adı aldıkları söylenir. 38 yılında Hıristiyan oldular. Merkezleri Antakya idi. Süryanilerin Hristiyanlağı havari Petrus, arkadaşı Tomas'dan öğrendiklerini düşünülür. Süryaniler kendilerini ilk Hıristiyan ve en eski 'ortodoks' bir cemaat olarak görürler. Süryani Kilisesi monofizit anlayışı kabul eder. Süryaniler üçlemeyi üç sıfat olarak ifade ederler. Bu üç sıfatın bir cevherde toplandığını ve bir vahdaniyet oluşturduğuna inanırlar. Benimsedikleri dini temel prensipler ise, Allah'a iman, kıyamet gününden sonra İsa'yla beraber ebedi hayat ve saadete kavuşmak ümidiyle yaşama ve herkesi sevmektir. Ayrıca meleklere, vahiyle gelen kitaplara, peygamber ve resullere, ölüm ve kıyamete, cennet ve cehenneme, şeytanın insanın düşmanı olduğuna, irade hürriyetine ve Allah'tan hiç bir şer gelmediğine inanırlar.

Türkiye'nin doğusunda yaşayan Süryaniler, namaz, ibadet olarak oruç (perhiz), vaftiz, evlenme ve ölüm-defin ibadetlerini benimser ve uygularlar. Namazda kıbleleri doğudur. Pazar ve bayram günleri dışındaki günlerde namazları secdeli ve rekatlıdır. Namazı yedi vakitte kılarlar, Sabah, kuşluk, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve gece-yarısı. Namazların dördünü farz, üçünü ise sünnet olarak kabul ederler. Kuşluk, ikindi ve yatsıyı sünnet olarak görürler. Sabah, öğle ve akşam namazlarını kilisede cemaatle kılarlar.28

Nasturiler:

Kontantinopolis patriği Nestorius Meryem'e Tanrı'nın annesi' demlemeyeceğini, zira Tanrı'nın doğurulmadığını savunuyordu. O, Mesih'de İlahi tabiatla beşeri tabiatı29 kabul edince, İmparatorluk Kilisesince mahkum edilip sürüldü. Taraftarları doğu Suriye'de özel bir Kilise kurdular. Monofizitlik gibi, Romen ve Grek katolikliğini reddedip bağımsız bir Kilise kurdular. Efes Konsili'nden sonra özellikle Suriye bölgesinde ve İran sınırlarında yaşayan Nasturiler ayrı bir klişe hareketi başlattılar. Sonraki dönemlerde Urfa (Edessa) Nasturiliğin merkezi haline geldi. 6. yüzyıldan sonra Nasturilik Arabistan, Hindistan ve Çin'de yayıldı. Yakın zamanlarda Nasturi Kilisesi Asuriler ve Keldaniler şeklinde iki kola ayrıldı. Asuriler, Roma Katolik Kilisesi'yle birleşmeyi redederek eski bağımsız kilise geleneklerini sürdüren Nasturilerdir. Keldaniler ise Roma kilisesi ile yakınlaşmış olanlardır.30 Nasturiler, ayinlerinde Süryaniceyi kullanırlar. Tasvirleri (ikon) reddeder, Sebt ve Pazarı dini gün sayarlar. Domuz eti yemez, papazların evlenmesini meşru görürler.31

Keldanîler ve Nasturîler üzerine çok geniş bir araştırma yapan Kadir Albayrak eserinde Hıristiyanlığın Doğu ve Batı'da ayrı ayrı çehrelerle ortaya çıktığını, bunların kendi içlerinde alt gruplara ayrıldıklarını ve Hıristiyanlığın Batı'ya doğru ilerledikçe eski kültürlerden etkilenerek Teslis'e yaklaştığını, Doğu'da ise nisbeten aslını koruduğunu belirtmektedir.32

Gelecek sayı: Kur'an Sonrası Hıristiyanlık (Ortaçağda Hıristiyanlık)

Dipnotlar

1- Prof. Dr. Mehmet Aydın, Hıristiyan Kaynaklarına Göre HIRİSTİYANLIK, TDV Yayınları, 1995 Ankara, s. 143

2- Prof. Dr. Mehmet Aydın, Hıristiyan Kaynaklarına Göre HIRİSTİYANLIK, TDV Yayınları, 1995 Ankara, s. 144-146

3- Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hristiyanlık, DİB Yayınları, 1988 Ankara, s. 180

4- Prof. Dr. Mehmet Aydın, Hıristiyan Kaynaklarına Göre HIRİSTİYANLIK, TDV Yayınları, 1995 Ankara, s. 159

5- Baba ile Oğul arasındaki tabiat eşitliği (Oğul'un tanrılığı) kabul edildi.

6- Teslisin uknumlarından olan Kutsal Ruh'un tanrılığının kabulü.

7- Konsil babaları bakire Meryem'in 'Tanrı Annesi' olduğunu belirlediler.

8- İmparator Leon III, 726'da resim ve heykelleri tazim etmeyi yasaklar. Leon lll'ün halefi Konstantin V (740-775) selefinin tutumunu, daha da şiddetle sürdürür. Dahası mahalli bir konsil ile resim ve heykelleri tazimi yasaklayan karar alınır. Bu durum Roma Papalığını, başka hamiler aramaya sevkeder. Yeni İmparator Leon IV ile nüfuzlu eşi İrene, yasağı değiştirmek isterler. Kocasının ölümünden sonra, devleti küçük oğlu İmparator Konstantin VI adına yöneten İrene, topladığı İznik II Konsilinde, tasvirlere tapınmanın sadece meşru değil, hatta tavsiye edilen iyi bir amel olduğu kararını çıkartır. (Bak: Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hristiyanlık, Dİ8 Yayınları, 1988 Ankara, s. 183)

9- Bu Konsil 1439 de şu karara vardı: 'Bütün müşrikler, yahudiler ve bid'atçiler ebedi cehennemliktir'. Bu anlayışa göre Katolik Kilisesi dışında kurtuluş, yoktu.

10- 19, yüzyıl Avrupa'sında büyük değişiklikler oldu. Bir konsil gerekli görülüyordu. Bununla devrin liberal telakkileri karşısında Katolik esaslarını vurgulanmalıydı. Diğer taraftan ise artık ihtiyaca cevap vermeyen eskimiş düzenlemeler gözden geçirilmeliydi. Bunlar göz önünde tutularak gerçekleştirilen Konsil, rasyonalist akımlar karşısında, Katolikliğin Tanrı inancını tekrar hatırlattı. Papanın, şahsi değil de dini hususta 'hata yapmaz' olduğunu kabul etti. (Bak; Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara, Göre Hristiyanlık, Dİ8 Yayınlan, 1988 Ankara, s. 183-184)

11- Bu konsilde Kilisenin dünyadaki rolünün yanında, Hıristiyan olmayanlarla kilisenin ilişkisi konulan belirlenmiştir. Katolik kilisesi bu konsilde müslümanlara bakış tarzını da değiştirmiştir. Müslümanlarla Diyalog bu konsilden sonrası gündeme gelmiştir.

12- Bu sayının 2048 olduğunu M. Ebu Zehra, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar adlı eserinde belirtir. Sayfa 232

13- Abdulehad Dâvûd, İncil ve Salib, Inkilab Yayınları, 1999 İstanbul, s. 30-32

14- Thomas Michel, Hristiyan Tanrıbilimine Giriş, 1992 İstanbul, s. 100

15- Muhammed Ebu Zehra, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar, Fikri Yayınları, 1978 İstanbul, s. 231

16- http://mypage.bluewindow.ch/Ahmet/bildung/konzil.htm

17- http://www.incil.com/sss/iznik.html

18- Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 1988 Ankara, s. 181

19- Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hristiyanlık, 1988 Ankara, s. 181

20- Thomas Michel, Hristiyan Tanrıbilimine Giriş, 1992 İstanbul, s. 101

21- http://mypage.bluewindow.ch/Ahmet/bildung/konzil.htm

22- Kıpti Kilisesi ile Roma Katolik Kilisesi arasında 1970 yılında imzalanan bir anlaşma ile iki Kilise arasındaki teolojik ayrımlara son verildiği belirtildi.

23- Muhammed Ebu Zehra, Hristiyanlık Üzerine Konferanslar, Fikri Yayınları, 1978 İstanbul, s. 249

24- http://www.das-weisse-pferd.com/de/main/dwp/99_22/9922kunstreligion.html

25- Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 1988 Ankara, s. 161

26- Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 1988 Ankara, s. 160

27- Prof. dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak yayınları, 1997 Ankara, 3. baskı, s. 309-311

28- Prof. dr. Günay Tümer, Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak yayınları, 1997 Ankara, 3. baskı, s. 303-306

29- Diyofizit (iki kişilikli) akide olarak isimlendirilen, İsa'da iki ayrı şahsiyet, yan yana birbirine kalmaksızın varlığını sürdürmesi. Efes Konsili İsa'nın tek kişilikli ve iki tabiatlı olduğu görüşünü kabul edip Nestorius'u aforoz etti.

30- Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi yayınları 1998 Ankara, s. 279

31- Doç. Dr. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, 1988 Ankara, s. 161

32- Kadir Albayrak, Keldanîler ve Nasturîler, Vadi Yayınları, 1997 Ankara, s. 12

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR