1. YAZARLAR

  2. Ali Emre

  3. Körelten

Körelten

Ağustos 2021A+A-

I. Baba

Acele ediyorlar. Ocağı söndürdüm mü, ütünün prizini çektim mi, dış kapının anahtarını aldım mı diye düşünmüyorlar artık. Öldü çünkü. Şen hatıraları öldü, tentesiz çocuklukları öldü. Ektikleri marul, besledikleri kanarya, ezberledikleri şarkı, ettikleri onca iyilik öldü. Ev öldü. Kolu kanadı kırık bir ihtiyar kaldı arkada yalnız. Düşman gibi kovdu onları o da. Bir yanı çökmüş mescidin yolunu tutarken. “Gidin, kurtarın kendinizi!” dedi, neredeyse tamamı dökülmüş dişleriyle gülümsemeye çalışarak. Yine de onun elini arıyor küçük oğlan. Annesi bıraksa koşup geri dönecek. Ne tarafa bakarak ağlayacağını bilemiyor üstelik. Baba, bıyıklarını ısırıyor. Bin direkli bir tarih yapışmış gibi hissediyor ensesine. Yer yatağını arıyor şimdiden. Seccadesini. Ağlaya ağlaya, konuşa konuşa büyüttüğü narı. Yaslandığı, gölgesinde ud çaldığı dutları. Konuşmuyor. Yürüyor sadece. Bütün ailesi adına yürüyor sanki. Acele ediyorlar. Botun tıka basa dolmasından korkuyorlar. –Kaptan, şeytanın teki!

II. Anne

Mahmud, ettiğimiz iş değil. Geri dönelim. Kurbanın olayım. İçime şimdiden dağlar çöktü, duman yürüdü, korku mağarasının ecinnileri hücum etti. Geri dönelim. Somurtmayı bırak. Konuş, bir şey de. Elini ayağını öpeyim. Mahmud, orası senin evin, kime bıraktın? Mahmud, o bağlara, sokaklara, yollara ömrünü verdin. O hatıralar makbuzunu böyle bir çırpıda kime bıraktın? Mahmud, o adam senin baban, öz baban! Babanı sokaklara koymuşken, bu lanet ayakların, nasıl böyle hızlı tepiyor bu yolları? Mahmud, her akşam helâllik istediğin, saçını sakalını taradığın, durup durup ellerini öptüğün babanı kime bıraktın? – Seni var eden şehri kime bıraktın?

III. Çocuk

Bak baba, eğilince ellerimi denize dokundurabiliyorum. Görüyor musun? Ahmed, benden dört yaş büyük fakat suya bakamıyor bile. Midesi bulanıyor. Annem kızmasa, ayaklarımı bottan aşağı sarkıtacağım. Serin serin. Islak ıslak. Beni neden dinlemiyorsun baba? Söyleyince gözlerini kapatıyor annem, derin derin nefes alıyor. Oysa ben kalabalığı çok seviyorum. Başkalarının yanında ağlamaktan utanıyorum çünkü. Böyle daha güzel. Nereye gidiyoruz baba? Amcamlara mı, teyzemlere mi? Merak etme, inince ben parmaklarını ovarım. Tabanlarım şişene dek hoplarım sırtında, omuzlarında. Dedem olsaydı güldürürdü beni; kulağımı gıdıklardı, koluma saat yapardı ısırarak. Denizin insan yediğini söylüyor Ahmed. Onun babası da hiç konuşmuyor. Yanına gittim demin, ikide bir, hava ne zaman kararacak diye soruyor. Ah! Ne oluyor? Az daha düşüyordum. Gidince hemen dedemin resmini yapacağım. Annemle namaz kılacağım. Yemek pişene kadar uslu uslu oturacağım kucağında. Bağıran kim? Ne oluyor anlamadım. Bak, kuşlar geçiyor üzerimizden, bunları daha önce hiç görmemiştim. Herkes neden ayağa kalkıyor baba? Sesleri ne kadar cırlak, bu kuşlar… Annem niçin suya eğiliyor? Ah! Başımı yine çarptım. Dedem olsaydı, bu kaptanın… Allah’ım! Burnum kanıyor. Baba! Yardım et, su çok soğuk. – Baba, ellerimi neden bıraktın?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR