1. YAZARLAR

  2. Mesih Muhaciri

  3. İslam Devriminin Sonuçları Üzerine

İslam Devriminin Sonuçları Üzerine

Haziran 1991A+A-

Cumhur-i İslamî gazetesinin editörü ve Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından Mesih Muhaciri ile İslam Devrimi'nin bugününe ilişkin yaptığımız bir söyleşiyi sunuyoruz. Sayın Muhacirî'nin çok genel açıklamalarda bulunmayı tercih etmesi nedeniyle sorularımıza doyurucu cevap alamadığımızı belirtmekte yarar görüyoruz.

- Sayın Muhaciri, İran İslam Devrimi 12, yılını tamamlamış bulunuyor. Devrim'in başta belirlemiş olduğu 'Yeni İslamî Toplum', 'Yeni İslamı İnsan' amaçlarına ulaşıp ulaşamadığı veya bu hedeflerine ulaşmakta ne kadar başarılı olduğu konusunda bir değerlendirme yapabilir misiniz?

- Devrim'in karşısına çıkartılan çok yönlü engeller ve komplolar gözönüne alınacak olursa 12 yıllık bu sürecin tam olarak istediğimiz yönde geliştiğini söyleyemeyiz. Açıkça ifade etmek gerekirse, bizim ve devrimci önderliğin beklediği ve arzu ettiğinden daha azını elde ettik. Fakat unutulmamalı ki, kastedilen bu toplumu ve insanı oluşturmak için on, yirmi ya da otuz yıl gibi bir süre kesinlikle yeterli değildir. Bu hedef daha uzun bir süreyi gerektirmektedir. Yine de şunu söylemek isterim: Tüm engellere rağmen devrim genel olarak başarıya ulaşmıştır. İslam dünyasında meydana gelen 'uyanış' bunun delilidir. Kısacası hedef olarak belirlenen bu toplumun tohumlan atılmıştır.

Şu anda görmekteyiz ki, daha önceleri geçici dünya menfaatlerine, dünyanın cazibesine kapılmış bir biçimde hayat süren zengin insanlar bu devrim süreci içinde İslamı değerlerin arayışı içine girmişlerdir. Böylelikle devrimin hedeflerinden biri gerçekleşmiş olmaktadır. İnanıyoruz ki, böylece devrimin ulaşmaya çalıştığı hedef yönünde çok önemli adımlardan biri atılmıştır. Geleceğin inşası için önemli adımlardan bir diğeri de, İslamî değerlere yönelen insanların genelde genç insanlar, yeni nesil olmasıdır. Eğer devrimin taraftarları daha çok yaşlı insanlardan oluşmuş olsaydı, bu devrimin geleceği açısından çok iyi bir durum teşkil etmezdi. Çünkü insanların, ömürlerinin son dönemlerinde manevi değerlere daha çok önem vermesi tabii bir durumdur. Fakat gençler arasında görülen devrime bağlılık, devrimin cazibesinin gücünü ve devrim dalgasının ileride de dünyayı etkileyeceğinin işaretleridir. Bu da devrim için çok önemli bir destek ve arzuladığımız topluma geçiş için ciddi bir aşamadır.

Konuyu şöyle toparlayayım, önümüze çıkartılan tüm engellere rağmen devrim, kastedilen topluma ulaşma yönünde başarılı ilk adımlar atmıştır.

- Devrimden sonra yaygınlaşan kavramlardan biri de devrimin sürekliliği ve ihracı idi. Bu konu etrafında son zamanlarda çok yoğun tartışmalar gözleniyor. Geriye dönüp baktığınızda devrimin sürekliliğinden söz etmek hala mümkün müdür? Bu kavram bugün nasıl yorumlanmaktadır?

- Halkın mı, yöneticilerin mi nasıl yorumladığını soruyorsunuz?

- Genel anlamda soruyoruz, halk ve önderlik şeklinde bir ayrım yapmaksızın.

- Önce devrimin ihracı/yayılması konusuna bir açıklık getirmek istiyorum. Devrim ihracı konusunda, tüm dünyada özellikle yanlış bir anlamlandırma oldu. İran'ın zorla, silahla ülkesini büyütmeyi ve bu şekilde devrim ihraç etmek istediğini söylediler. Bu tamamıyla yalandı. Bizim devrimi yaymaktan amacımız insanların, müslümanların kafalarında, düşüncelerinde bir devrim gerçekleştirmek ve onları devrimimizi gerçekleştirmede sahip olduğumuz hedefler hakkında aydınlatmaktı. Şu anda da savaşın bitiminden iki yıl sonra daha önceki hedeflerimizi terkettiğimiz, bunlardan vazgeçtiğimiz gibi bir durum söz konusu değildir. Eğer savaştıysak bu isteyerek girdiğimiz bir savaş değildi, bilakis bize tahmil edilen bir savaştı ve gerçek odur ki bu savaşın çıkmaması için çokça gayret sarf etmiş idik.

Devrimin ihracı konusunda İranlı yöneticilerin düşüncelerinde kesinlikle bir değişiklik yok, herkes devrimin ihracını desteklemektedir. Zaten, eğer İran halkı, yöneticilerin devrimin yayılması ve sürekliliği konusundan herhangi bir şekilde sapma gösterdiğini hissettiği anda bunun hesabını o yöneticilerden kesinlikle sorar ve sapmayı önlemeye çalışır. Şunu da belirtmeliyim ki, ülkemizde meydana gelen bir takım gelişmeler bazılarını devrimin ihracı konusunda geri adım atıldığı şeklinde düşünmeye yöneltmiş olabilir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir nokta söz konusu ki, devrimin çehresini dünyaya kötü göstermek için devrimin ilk on yılı boyunca aralıksız sürdürülen bir karşı propaganda ile karşılaştık. Devrimin ihracı konusu da, bu karşı propaganda külliyatından payına düşeni aldı. Bizatihi bu konunun iyi bir şekilde açıklanabilmesi bile devrimin ihracı yönünde önemli bir gelişme olacaktır.

- Devrimlerin büyüklüğü ve önemi, onların dünyaya etkileri veya ulusal sınırlarını ne ölçüde aşabildikleri ile ölçülebilir. Bu anlamda 1789 Fransız Devrimi dünyada ulusalcı devrimlere, yine 1917'de Rusya'da meydana gelen Bolşevik Devrimi dünya genelinde sosyalist hareketlere ivme kazandırmıştır. Bu çerçevede global yansımaları ve bölgesel etkileri açısından İran İslam Devrimi'ni değerlendirebilir misiniz?

- Yaşadığımız yüzyılda Marksizm ve Kapitalizm insanı insanlık mahiyetinden uzaklaştırarak ona en büyük darbeyi vurmuştur. İnsanları sadece maddî değerlere yöneltmekle insanın nereden gelip, nereye gittiği, yönünün ne olduğu gibi aslî soruları cevapsız bırakmışlardır. İşte İran İslam Devrimi'nin ayırıcı özelliği budur ki, insanlara kendilerini ve vahyi tanımaları çağrısında bulunmuştur. Ona aslî kimliğini [fıtratını] hatırlatmıştır. Bu açıdan bütün devrimlerden daha başarılı olmuştur.

Yine sürekli olarak hatırda tutmamız gereken bir nokta, İslam Devrimi'nin Sosyalizm ve Kapitalizm'in iki kutbu sayılan ABD ve Sovyetler Birliği'nin birbirlerine doğru yaklaştıkları bir dönemde gerçekleşmiş olmasıdır. Şüphesiz dünya halklarının zararına olan bu yakınlaşmanın en az zararla, en az tehlikeyle atlatılmasında İslam Devrimi'nin önemli bir fonksiyonu söz konusudur. Eğer dünya müslümanları uyanık davranabilirlerse bu yakınlaşma ve birleşmenin gerçek yüzünü tüm dünyaya gösterebilir ve böylece emperyalistlerin yok etmeye çalıştığı insanlığın maddi ve manevi değerlerinin korunmasını ve insanın gerçek benliğini ortaya koyabilmesini sağlayabilirler.

Bence İmam Humeyni hem müslümanlar, hem de müslüman olmayanlar için uyanış tohumlarını atmıştır. Bu noktada İmam Humeyni'nin Gorbaçov'a yazdığı mektubun ayrıntılı bir biçimde tahkik edilmesinin çok yararlı sonuçlar vereceğini söylemek isterim.

- Üzülerek müşahade etmekteyiz ki, İslam Devrimi diğer halkı müslüman ülkelerde gerçekleştirilememiştir. Şüphesiz bunda hem o ülkelerin halklarının İslamî sorumluluklarına yeterince sahip çık(a)maması, hem de emperyalist güçlerin ve işbirlikçilerinin karşı çabaları belirleyici olmuştur. Bu genel nedenler dışında, bu sonuçta etkili olan İslam Cumhuriyeti'nden kaynaklanan, başta siyasal hatalar olmak üzere dahilî faktörler hakkında ne söyleyebilirsiniz?

- Başta şunu belirteyim ki, bizim devrimin yayılması konusundaki beklentilerimiz, fiilen gerçekleşebilecek olanlardan çok çok fazlaydı. Bir anlamda beklentilerimiz gerçekçi değildi. Bununla birlikte, dünyada mevcut uluslararası istikbar güçlerinin, ki bunların başında ABD, İngiltere ve Fransa gelmektedir, sahip oldukları korkunç propaganda imkanlarıyla İslam Devrimi'nin imkanlarını karşılaştıracak olursak ve yine bu şeytani güçlerin İslam ülkelerinde iktidarda bulunan uşakları aracılığıyla sahip oldukları gücü ve öte yandan İran'ın içinde bulunduğu yapayalnızlık konumunu göz önünde bulundurursak devrimin yayılmasında başarısızlıkla karşılaşıldığı şeklindeki yargınıza katılmam mümkün değildir.

- Başarısızlıktan kastettiğimiz devrimin tekrarlanmamasıdır. Örneğin, bir Mısır'da, Pakistan'da veya Türkiye'de devrim gerçekleşememiştir, başarısızlıktan bunu kastediyoruz. Yoksa devrimin etkisiz olduğu, hiç bir tesir uyandırmadığı değil söylemek istediğimiz.

- İfadenizde geçtiği için Türkiye'yi örnek alacak olursak, biz hiç bir zaman önümüzdeki 10-15 veya 20 yılda Türkiye'de bir İslam Devrimi'nin gerçekleşeceği gibi bir düşünceye sahip olmadık. Bizim düşündüğümüz şuydu ki, bir gün mutlaka Türkiye'de laik rejim gidecek ve yerine halkın istediği İslamî bir rejim gelecektir. Ama Türkiye'deki gelişmelere baktığımızda, ben İslam Devrimi'nin etkilerini görebiliyorum.

Türkiye rejimi din politikasında uyguladığı bir çok baskıları kaldırmak zorunda kalmıştır. Özellikle Türkiye gençliği arasında ciddi bir uyanış görülmektedir. Bunlar İslam Devrimi'nden kopuk gelişmeler değildir.

Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum ki, İslam Devrimi'nin-hemen akabinde, Amerika bir plan dahilinde Mısır, Pakistan, Sudan gibi ülkelerden tüm politikalarına İslamî bir görünüm vermelerini istedi. Böylelikle İslam Devrimi'nin etkileri zayıflatılmak istendi. Ancak bu plan yürümedi ve bilakis bu uygulamalar müslümanları İslam'ın aslî kimliğini tanımaları noktasında daha faal kıldı. Aynı durumla devrim öncesi İran'da da karşılaşmıştık. Şah bir takım reformlar yaparak devrimin karşısında bir kalkan oluşturmayı amaçlamıştı. Halbuki müslüman halk oluşturulan bu imkanları da devrimin yararına kullanmayı becerebilmiştir. Amerikan planı da aynı şekilde ters tepecektir.

Bu açıdan İran İlam Devrimi'nin sonuçlarını tam olarak gözleyebilmek için daha henüz çok erken. En azından bir kaç on yıl daha beklemek gerekir. Ancak bu sürecin sonunda bazı sonuçlara ulaşabiliriz.

- Son zamanlarda devrimci müslümanlar arasında İran'ın bazı politikalarına yönelik yaygın eleştiriler ve rahatsızlıklar gözlemleniyor, özellikle dahilî ekonomik problemlerin aşılması doğrultusunda İslam Cumhuriyetinin bir takım tavır ve kararlarının adeta uluslararası sisteme entegrasyon sürecine girilmiş olduğu izlenimini doğurduğu ileri sürülmekte. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Bence devrimci bir ülkenin dünya sistemiyle ilişkilerinin olması bir çelişki değildir. Eğer o devlet dünya sistemi içinde dahi kendi ilkelerini devam ettirebilirse bu büyük bir başarıdır, yok eğer ilkelerini kaybetmişse işte büyük tehlike budur. İran'ın dünya ülkeleriyle ilişkilerinin olması ilkelerinden feragat etmesini gerektirmez. Biz başarılı bir siyasetle ve ilkelerimizi koruyarak dünya toplumunda yerimizi alacak olur ve dünyanın yeni yapılanmasında her şeyi gasbetmek isteyenlere engel oluşturabilir-sek çok önemli bir iş yapmış oluruz. Ve bence bizim yetkililerimiz bu siyaseti uygulamaya muktedirdirler. İmam'ın 1983'te söylediği gibi biz ABD, İsrail ve Güney Afrika'nın ırkçı rejimi dışındaki tüm ülkelerle iyi ilişkiler kurulmasını teyid ediyorduk. Ancak bizim elimizde olmayan bir takım koşullar ve tabii ki en başta savaş nedeniyle bu mümkün olmamıştı. Bu açıdan İran'ın dış siyasetinin değiştiğini düşünenleri anlıyorum. Fakat işin niteliği aynıdır ve bilinmelidir ki çizgimizi aynen sürdürmekteyiz.

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR