1. YAZARLAR

  2. Fevzi Zülaloğlu

  3. İnsan Yaşamına İlahi Müdahaleler ve Karye Kavramı

İnsan Yaşamına İlahi Müdahaleler ve Karye Kavramı

Ekim 1996A+A-

Giriş

Kur'an, Allah'ın zamana ve mekana bir müdahalesidir. Yeryüzünde imtihan edilmek için yaratılan insanoğlu burada başıboş bırakılmamış, seçilen elçilerle uyarılmış, müjdelenmiş, dünyada nasıl bir hayat tarzı sürdürmesi gerektiği ilahi bildirimle öğretilmiştir.

Belli bir özgürlük alanına da sahip olan insanların yaşam şekline, Allah belirlenmiş yasalarla müdahale eder. Yani toplumsal hayatta sınırsız bir hürriyet yoktur. Allah zulme rıza göstermez. Ama zalimlere karşılık verme zamanını erteleyebilir. Tâ ki sünnetullahta belirlenen yasalara göre Allah'ın tarihsel sürece dur diyeceği zaman gelene kadar. "Haksızlıklarından ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik" (Kehf, 18/59).

İnsan-insan, insan-eşya ilişkisine Allah kayıtsız kalmamakta, daha dünyada iken zalimlere gereken karşılığı vermektedir.

Kur'an, zalimlere bir ihtar, insanlara gerçek sorumluluklarını hatırlatan bir zikirdir. Bütün hatırlatmalara rağmen yeryüzünde fitne çıkaran, ekini ve nesli kirleten, yok eden zalimlere helak hak olmaktadır. Tarih helakin birçok örnekleriyle doludur.

Biz bu yazımızda karye kavramı bağlamında Allah'ın zamana, (tarihsel sürece) mekana olan müdahalelerini, bu müdahalelerin yasalarını anlamaya çalışacağız.

A- Karye'nin Anlamı

Karye, göçebe olmayan insanların yaşadıkları yerlere denir. Karyenin en yaygın anlamı köydür. Fakat geçmiş toplumların kendilerini gösterdikleri, sanatlarını meydana getirdikleri yerler de karye olarak isimlendirilmektedir. Bu anlamda karye küçük bir köyden daha fazla bir mana ifade etmektedir. Bu durumda en küçüğünden büyüğüne (köyden şehire) kadar insanların bir arada yerleşik olarak yaşadıkları mekanlara denir.

Kısaca karye, şehir veya şehirden küçük, binaları toplu halde bulunan her yerleşim birimine denir.

B- Kur'an'da Karye Kavramı

Kur'an'da karye tekil olarak 38, çoğul olarak 18 yerde geçmektedir. Ehlü'l-Kurâ, ümmü'l-kurâ şeklinde bileşenleri de vardır.

Yunus suresi 13. ayette kurun kelimesi aynı dönemde yaşayan insanlar için kullanılmıştır. Ancak Kur'an'da 'karn', ile güç ve iktidar sahibi kılınmış, bütünüyle ya da kısmen hakimiyeti elinde tutan topluluk kasdedilmiştir. Karye bir yere hayat veren insan topluluğuna da denilmektedir.

Müfessirler, Zuhruf suresi 31. ayette geçen karyeteyn (iki karye)in Mekke ve Medine'yi kasdettiğini söylemişlerdir.

Kur'an'da Mekke'ye ümmü'l-kurâ denilmiştir. Ümmü'l-kurâ, şehirlerin anası, şehirlerin merkezi, başkent anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi Mekke, tarihi boyunca bir kesim yeri, beldelerin kavşak noktası olmuştur.

En'am, 6/92 ve Şûra, 42/7. ayetlerden anladığımıza göre Mekke bir büyük şehirdir ve bu anakente bağlı bir çok köy, şehir ve kasaba vardır. Karye, köy, kasaba, şehir hatta ülkeler için kullanılabilir. Fakat karyeye medeniyet anlamı vermek zordur. Çünkü, Mekke gibi büyük yerleşim birimi için bile karye sözcüğü yetmemekte umm(ana-merkez) ile terkibe geçirilmektedir. O halde karye, medeniyet değil, ama medeniyetin doğup büyüdüğü yer, hakim hayat tarzının yerleştiği odak şehir anlamlarına gelir.

C- Karyelerin Ömrü

"Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler." (A'raf, 7/34) (Ayrıca bkz. Yunus, 10/49; Hicr, 15/5; Nahl, 16/61)

a- Dairesel Anlayış (Organizmacı Anlayış!)

İbn Haldun'a göre her toplumun, her yerleşim biriminin bir ömrü vardır. Her toplum her canlı gibi doğar, büyür, ölür. Yani doğup büyüme, gelişip ölme bir değişmez kaderdir. İbn Haldun'a göre bir yerleşim biriminin oluşumu da, toplumsal yapı da hep başladıkları yerlere dönen bir takım daireler çizmektedirler. Kısaca toplumlar da tıpkı kainattaki yıldızlar gibi, eşyada hakim olan dairesel/döngüsel/devri/dönemsel harekete lobidirler.

b- Evrimci Doğrusal Anlayış

Toplumların yapısı ve ömrü konusunda diğer bir görüş de evrimci anlayıştır. Bu görüşe göre herşey düz bir çizgi halinde devam etmektedir. XIX. yüzyılda Darwin'in sistematize ettiği bu görüş yıkıcı eleştirilerle yaralansa da hakim dünya sisteminin hakim görüşü olarak hala kabul görüyor. Son yüzyılların bütün sosyal bilimleri usullerini bu teoriye dayandırmışlardır. Buna göre, insanlığın tarihi süreci, mutlak bir ilerleme ile basitten, mükemmele/mürekkebe doğru gelişmektedir.

Bu anlayışın ortaya attığı felsefeye göre şu anda Batılı insanın çıkardığı teknoloji ve uygarlık, eşi ve benzeri olmayan bir uygarlıktır. Tarih, Eski Taş, Yeni Taş, Bakır, Tunç, Demir ve nihayet Makine devrimiyle başlayan mükemmel, masum bir dönem! Bu ideal bir dönem, ideal bir aşamadır! Bütün toplumlar bu uygarlığı taklit etmelidirler! Bu meşruiyettir ki. Kari Marks'a İngilizlerin Hindistan'ı işgalini alkışlattırmıştır.

c-Kur'an'ın görüşü:

Organizmacı dairesel anlayış Kur'an'ın öngörülerine daha çok yaklaşmıştır. Evrimci doğrusal anlayış, Kur'an'ın geçmiş karyeler ve geçmiş toplumlarla ilgili söylediklerine aykırıdır. Çünkü Kur'an'a göre insan, yeryüzünün/çevresinin bir ürünü değil onun halifesi/efendisidir. İnsanoğlunun yaşamını mağaradan başlatıp zamanla yabancısı olduğu çevresiyle kavga ederek medenileştiğini öne sürmek yanlıştır. Çünkü Allah insana "kelimeler" vermiştir. Ayrıca yeryüzünü Allah(c) insanın varlık bulabileceği, kendini ifade edebileceği bir sınav alanı olarak düzenlemiştir.

Kur'an'ın karyelerle ilgili ve karyelerin halklarıyla ilgili olarak söyledikleri bize öğretmektedir ki, hiç bir şey tesadüfi değildir. Allah her şeyi bir hikmetle yaratmakta, hikmete uygun yaşamını sürdürmeyenlerin cezasını belli bir süre ertelemekte ve nihayet hikmete uygun hareket etmeyenlere kudret eliyle müdahale etmektedir. Kısaca, Allah karyeleri ve halklarını başıboş bırakmış değildir. Ömrünü sürdürebilmeleri de sünnetullaha bağlıdır.

Allah'ın toplumların kaderi ve yaşam süreleriyle ilgili ortaya koyduğu yasalara göre, toplumların çok yaşamaları onları eskitip çökertmez. Toplumların tarihi sürelerini, ömürlerini insanların davranışları belirler. Karyeler/toplumlar kendi ölümlerini uzatmak istiyorlarsa kısaca adalete uygun hareket etmek zorundadırlar. Yok eğer zulmü/ haksızlığı, böbürlenmeyi, istikbarı, istiğnayı, sömürüyü tercih ediyorlarsa yok edilmeleri kaçınılmazdır. "Ad, Semud milletleri ile Ress'lileri ve bunların arasında birçok nesilleri de yerle bir ettik" (Furkan, 25/381.

D- Karyelerin Ömrünü Sünnetullah Belirler

Sünnetullah, kısaca Allah'ın yasası demektir. Kur'an'da sünnetullah sekiz defa geçer. Sünnetullah Allah'ın tarihi ve toplumsal süreçle ilgili işleyiş yasalarını ifade eder.

Karyelerin ömrü de Allah'ın değişmez sünneti ile belirlenmektedir. Allah'ın tarihte bütün karyelere ve halklara uyguladığı yasalarda başlangıçtan beri hiçbir değişiklik olmamıştır. "Tanrılarımız üzerinde direnmeseydik, doğrusu neredeyse bizi onlardan uzaklaştıracaktı" derler. Azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir. Hevesini kendine tanrı edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?"(Fatır, 35/42-43). Konu ile ilgili bazı örnekler üzerinde durmak, mevzunun daha iyi anlaşılmasını temin edecektir.

Örnek - 1-Allah peygamber göndermeden ve uyarmadan bir toplumu yok etmez. "Hiçbir kasaba halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik Biz zalim değiliz" (Şuara, 26/208-209; ayrıca bkz. Kasas, 28/59).

Örnek -2- Toplumun kendi kötü gidişinin farkına varması ve ıslaha yönelmesi, helaki durdurabilir. Ancak yola gelmekte direnince de ilahi helak kaçınılmaz olarak gelmektedir. İnkar edenlere, eğer savaştan vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını ve tekrar başlarlarsa evvelkilerin hükmünün uygulanacağını söyle" (Enfal, 8/38). Karyelerin yaşam sürekliliğini sağlamak, toplumun bünyesine sızan ve bütün bünyeyi sarma eğilimi gösteren olumsuzluklardan kurtulmak isteğine bağlıdır. Bunun için toplumun değişmesi, kötünün yerine iyinin, güzelin geçirilmesine yönelik çabalar olmalıdır. "Bununla beraber, Rabbin mağfiret ve merhamet sahibidir. Eğer onları, yaptıklarından dolayı hemen hesaba çekmek isteseydi, azaba uğratmakta acele ederdi. Ama onların bir vadesi vardır. Ondan kaçıp sığınacak yer bulamazlar. Haksızlıklarından ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik (Kehf, 18/58-59)

Örnek -3- Karyelerin helak edilmesinin bağlı bulunduğu değişmez yasa şudur: Helak edilen toplumlar sorunlarına ilahi adaletle çözüm üreten peygamberleri dinlememişler, elçilere olumlu karşılık vermemişlerdir. "And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik. Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı. Aynı şekilde biz de Kitabı suçluların kalplerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır" (Hicr, 15/10-13).

Örnek -4- Allah kendi yoluna uyan, görev ve yükümlülüklerini de eksiksiz olarak yerine getiren müminleri kafirlere, müşriklere, müfsidlere karşı tarih boyunca üstün getirdiği gibi, hem şimdi hem de gelecekte üstün getirecektir. Bu, ilahi vahyin değişmez bir yasasıdır, inkar edenler sizinle savaşsalardı yüz-geri döneceklerdi. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardı. Allah'ın önceden gelip geçmişlere uyguladığı yasası budur. Allah'ın yasasında değişme bulamazsın" (Feth, 48/22-23).

E- Karyelerin (Helaki Yıkılış Nedenleri

Karyelerin yıkılış nedenlerinin anlatıldığı ayetlerde kullanılan anahtar terimler, bazen karn ve kürün, bazen de karye ve kura olarak geçmektedir.

Kur'an'da karye ve kura sözcüklerinin başına bazen ehl kelimesi geçmektedir. Bu durumda karyelerde yaşayan halk kasdedilmiş olmaktadır. Karn sözcüğü, hem ümmet, nesil anlamında hem de belli bir zaman dilimini ifade etmektedir. Buradan şu çıkmaktadır: Her yerleşim biriminin bir yaşam süresi vardır. Bu durumda karye sözcüğü kök anlamında, yaşanılan yer, yaşayan halk, yaşama süresini hep beraber ifade etmektedir. Toparlayacak olursak, karn ve kurun, toplumun kendisi, karye ve kura da toplumda kurumlaşmış bilgi, kültür, birikim, teknoloji, insanların ürettiklerini ifade etmektedir.

Bize Kur'an'ın verileri ve birçok araştırmalar öğretmektedir ki, belli nedenlerden dolayı bazı küçük veya büyük toplumlar helak edilmişlerdir.

Karyelerin helakini doğuran nedenler nelerdir? Hangi değerlerin yok olması bozulması veya kokuşmasıyla yıkım gelmektedir?

Kur'an'da aynı zaman dilimi için de, ayrı dönemde yaşayan topluluğu belirtmek üzere karn veya onun çoğulu kürün sözcükleri kullanılmaktadır. Yüzyıllık bir süreye karn adı verilir. Kur'an'da kurunun helaki, ümmetlerin (içinde yaşayanlarının) helakı anlamına gelmektedir.

Kendi geleceğine sahip çıkamayan, onu sürdüremeyen bir toplumun helaki kaçınılmazdır. Daha sonra Allah'ın teslim ettiği sorumluluğu yerine getirmeyen toplumun da kaderi aynı şekilde sona erecektir.

"Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi?"(Yasin, 36/31)

Bu ayette, Kureyş müşrikleriyle aynı çizgide olan toplulukların birçoğunun helak edilmediği, onlardan hiç bir ferdin ne görüldüğü ne de sesinin duyulduğu ifade edilmekte, onların da, bu olumsuz davranışlarını sürdürdükleri takdirde, kendilerinden öncekiler gibi helak edileceği vurgulanmaktadır. Helakin nedenlerini tespit etmekle, toplumların sergiledikleri yıkıma yol açan olumsuz davranışları bulmuş olacağız. Karyelerin yıkımını doğuran nedenler kısaca şunlardır:

1- Karye yaşayanlarının ZULÜM yapması, zulme göz yumması, müşrik fidelerin (melenin) haksızlıklarını görmezden gelmek. "İşte ülkeler (ve onların halkları), zulme saptıkları zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için de bir buluşma zamanı tesbit ettik." (Kehf, 18/59) "(Halkı) zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki, şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta, kullanılmaz durumdaki kuyular (terk edilmiş bulunmakta), yüksek sarayları [çın çın ölmektedir)." (Hac, 22/45)

2- İTRAF bir helak nedenidir. Refahın peşine düşüp yığdığı servetle şımarıp azgınlık yapmak. Kur'an'da itiraf kavramıyla ifade edilen bu fiili, genellikle şirk toplumlarının önde gelenleri işlerler. "Bir de yurtlarından refahtan şımarıp azıtarak, insanlara gösteriş yaparak çıkanlar ve (halkı) Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatandır." (Enfal, 8/47) (Ayrıca bkz. Kasas, 28/58; Şura, 42/27) Bu öncü kafirlere Kur'an'da mutrefin denir. Mütrefler kendi sömürgeci düzenlerini korumak için en küçük itaatsizliği çeşitli şekillerde cezalandırırlar.

Mutrefler Allah'ın elçilerine karşı savaşmada önderlik yaparlar. Mele ve mutref sınıfı bütün peygamberleri rahatsız etmişlerdir. "Doğrusu uyarıcı göndermiş olduğumuz her kasabanın varlıklı kimseleri, onları: "Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz" diye gelmişlerdir" (Sebe, 34/34; Ayrıca bkz. İsra, 17/16)

3- Yeryüzünde fıskın yaygınlaşması. "Bu putperestler and olsun ki, bela yağmuruna tutulmuş olan kasabaya uğramışlardı. Onu görmediler mi? Hayır: Tekrar dirilmeyi ummuyorlardı" (Furkan, 25/40).

4- Tuğyan (bozgunculuk) ve huzursuzluk çıkaran kralların (Mele'nin) yaptıkları helak nedenidir. "Süleyman'a geldiklerinde: "Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Ama belki de siz hediyenizle sevinirsiniz. Onlara dön! And olsun ki, güç yetiremeyecekleri bir ordu ile gelir onları oradan alçalmış ve küçük düşmüş olarak çıkarırız" dedi" (Neml, 27/36-37; Ayrıca bkz. Necm, 53/52)

5- İbret için helak: Kur'an-ı Kerim önceki toplumların bıraktıkları kalıntıları gezip görmeye teşvik etmektedir. Bu geziş insana, Allah'ın işaretlerini verecek, yeryüzünde ebedileşme hissini ortadan kaldıracaktır. "Onları yerlerinde gezdikleri, kendilerinden önce yok etmiş olduğumuz bunca nesiller doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunlarda akıl sahipleri için ibretler vardır" (Taha, 20/128; Ayrıca bkz. Secde, 32/26).

6- Peygamberleri yalanlamak (kizb), İnkar, Allah'ın indirdiklerine muhalefet etmek bir helak sebebidir. "And olsun ki, sizden önce nice nesilleri, peygamberleri onlara belgeler getirmişken, haksızlık ederek inanmadıkları zaman yok etmiştik. İşte biz suçlu milleti böyle cezalandırırız" (Yunus, 10/13; Ayrıca bkz. Enbiya, 21/6).

7- Toplumların yok edilişlerine neden olan eylemlerden biri de günah (zenb) işlemektir. "Her birini günahı sebebiyle yakaladık; kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini bir çığlık yok etti, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Onlara, Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı" (Ankebut, 29/40; Ayrıca bkz. Yunus, 10/13; Nemi, 27/69).

8- İsraf. Müsrifçe tüketmek de helak nedenlerinden biridir. İsraf Kur'an'da ölçüsüz ve uygunsuz her tür davranışı ifade eder. Müsrif, Allah'ın sınırlarını delmeye çalışan her haddi aşıcı insanların ortak şifalıdır. "Sonra Biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri ise yok ettik" (Enbiya;21/9).

9- Fesat Yeryüzünde fesadı yaygınlaştırarak ifsad etmek. Hem iman etmeyip hem de Allah'ın yolundan alıkoymak, bozgunculuk yapmak, ekini ve nesli yok etmek, adaleti yerine getirmemek birer ifsat eylemidir "Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez" (Bakara, 2/204-205)

10- Mekr. Hilekârlık, düzenbazlık. İnsanları hile ile zulme razı etmek, doğru yoldan çevirmek anlamlarına getir. Kur'an'da bu anlamda kullanılan diğer fiiller şunlardır: İntikam, keyd, istihza. "Onlar hileli bir düzen kurdu, biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk. Artık sen, onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik. İşte, zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evler. Hiç şüphe yok, bilmekte olan bir kavim için bunda bir ayet vardır." (Neml, 27/50-52).

Bu örnekler çoğaltılabilir. Ancak, araştırmamızın sınırlı oluşu nedeniyle bu kadarının yeterli olacağı kanaatindeyiz.

Sonuç

Kur'an'dan anladığımıza göre Allah yeryüzünü insanın yaşayabileceği şekilde düzenlemiştir, insanlar el yordamıyla yavaş yavaş, evrimsel bir süreçle değil, Allah'ın rehberliği ile hayatlarını kurmaya başlamışlardır.

Peygamberlerin mücadelelerinin geçtiği bir zemin olan karyeler, insanların yerleşik olarak yaşadığı yerler olduğu anlaşılıyor. Karyeler, tıpkı yaşayanları gibi fiziki çevrenin bir ürünü değildir. Ama çevreden de bağımsız değildir. Karyeleri oluşturanlar insanlardır. Diğer canlılar içinde insan, kendi çevresini kendisi oluşturan tek varlıktır. Ancak mutlak irade sahibi Allah'tır. Allah dünyayı da insanoğlunun inhisarına terk etmemiştir. Son hükmünü ahirete saklayan Rabbimiz, dünyada kurulu düzenleri gözetlemekte ve yer yer müdahale etmektedir. Karyelerde oluşturulan hayat tarzı eğer Allah'ın iradesine uygun değilse, belli bir noktadan sonra, belli yasalara göre yıkım, bir başka deyişle helak gelebilir. Güçlü olmak, teknolojik ilerlemişlik de helaki engelleyemez. Helak hak olunca artık İnanmak fayda vermez. Allah'ın sünnetinde bir değişiklik olmaz.

"Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu), Allah'ın kulları arasında sürüp gitmekte olan sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır." (Mü'min, 40/85)

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR