1. YAZARLAR

  2. Jana el-İssa

  3. HTŞ Diğerlerinin Başaramadığını Başaracak mı?

HTŞ Diğerlerinin Başaramadığını Başaracak mı?

Aralık 2022A+A-

Heyetu’t-Tahriru’ş-Şam (HTŞ) tarafından kontrol edilen İdlib bölgesi, son iki yılda ekonomik, hizmet ve yatırımın gelişmesine tanık oldu. Bu süreçte Kurtuluş Hükümeti (KH), çeşitli hedefler uğrunda bazı projeleri üstlendi veya projeleri lisanslayan yasal bir otorite olarak liderlik etti.

KH, projelerini, yolların döşenmesi, bazı büyük şehir ağlarının kanalizasyon hatlarının onarılması veya bir dizi hayati tesisin bakımı gibi hizmet sektörüyle sınırlandırmış olsa da yakıt ve elektrik gibi bölgenin en önemli kaynaklarını kontrol ediyor ve bunları belirli şirketlerle sınırlıyor.

Geçtiğimiz yıllarda, KH bölgelerinde endüstriyel, ticari veya hizmet dâhil olmak üzere çeşitli alanlarda birçok “dev” yatırım projesi başlatıldı. KH bu projelerin kurulmasını kolaylaştırarak kendisini ne ölçüde finanse edebileceği ve uluslararası mali desteğin yokluğunda bu tür yatırımlar için HTŞ finansmanının yetkinliğine dair spekülasyonlara kapı açtı.

Enab Baladi, KH ve HTŞ’nin İdlib'de yeni yapılan yatırımlardan elde etmeyi hedeflediği kazanımlara ve bu projelerin insanların gündelik hayatlarına nasıl yansıdığına ışık tutmaya çalıştı.

Bu makalede Enab Baladi, güvenlik durumu ve ekonomik risk açısından kuzey bölgesindeki yatırım ortamının doğasını da açıklıyor.

Kurtuluş Hükümeti Yatırım Kapısını Deniyor

2021 yılı sonunda, Türkiye ile işbirliği içinde Babu’l-Hava sınır bölgesinde bir sanayi bölgesi kurulmasına resmî olarak başlanmıştır.

Sanayi bölgesi, İdlib’de KH’nin kontrol ettiği alanlar arasında ilk olarak kabul ediliyor. KH’nin tamamlanan işlerle ilgili bir raporuna göre, bu yılın ilk yarısında sanayi kentinde 139 bölge yalnızca yüzde 20 oranında tamamlandı.

İdlib şehri ve çevresinde alışveriş merkezleri ve ticari pazarlar gibi birçok spesifik yatırım projesi ortaya çıktı. KH, Yeşil Enerji şirketinin çalışmasını kabul ederek birkaç yıl aradan sonra Mayıs 2021'de elektriğin İdlib'e gelmesini de kolaylaştırdı.

Geçtiğimiz mayıs ayında KH, Suriye iletişim şirketine bölgedeki ilk cep telefonu operatörü olarak faaliyet göstermesi için bir lisans verdi. Enab Baladi, bu haberlerin HTŞ ile bağlantısını, bu raporların güvenilirliğini henüz doğrulamış değil.

Mahalli İdare Bakanlığı Merkezi Teknik Hizmetler Müdürü Mühendis Mustafa Hac Latuf, Enab Baladi'ye KH bölgelerinin bu dönemde konut, ticaret, hizmet, yatırım ve sanayi dâhil olmak üzere çeşitli alanlarda kentsel faaliyetlere tanık olduğunu doğruladı. Latuf, genel olarak bölgenin, özellikle de Dana ve Sarmada kasabalarının, devasa ticari kompleksler inşa etme açısından da kayda değer bir faaliyete tanık olduğunu sözlerine ekledi.

Latuf'a göre, yerel meclisler tarafından ruhsatlı konut binalarına ek olarak 2021 yılının başından bugüne kadar İdlib'de ruhsatlı ticari ve yatırım projesi sayısı 283'e ulaştı.

Ekonomi Bakanlığı, Enab Baladi'ye yaptığı resmî açıklamada, KH’nin, “bölgenin ihtiyaçlarına, projenin büyüklüğüne ve diğerlerine göre belirli projeler kurmaya elverişli oluşuna” dayalı lisanslama projelerini her birinin iş gücünü ve çalışma oranına bulunduğu “kayda değer” katkıyı göz önünde bulundurarak desteklediğini söyledi.

Ekonomiyi Canlandırmak HTŞ’ye Mali Fayda Sağlayacak

KH, kendi kontrol alanının Halep kırsalındaki Türkiye destekli Suriye Geçici Hükümeti tarafından kontrol edilen bölgelere göre daha yüksek bir bombardıman tehdidi altında olmasına ve çok sayıda yerli ve yerinden edilmiş insanlardan oluşan büyük bir nüfus barındırmasına rağmen örgütsel ve kentsel bir bakış açısıyla iyileştirme konusunda daha yetenekli olduğunu kanıtladı, diyor ekonomist Dr. Kerem Şaar. Ona göre resmen duyurulmuş olmasa da HTŞ’nin yatırım projeleri geçmişine bakıldığında öncelikle defakto yönetimdeki grupla ilişkili insanların çıkarına olacak gibi görünüyor.

Politik ekonomi araştırmacısı Yahya Seyid Ömer ise KH’nin yatırımlarının makro ve mikro ekonomik göstergelere yardımcı olmada en etkili ekonomik kaldıraç olduğunu vurguluyor.

“Devlet Kurma” Projesi

Seyid Ömer’e göre KH’nin kontrolünde olan bölgelerde gerçek yatırımların olması ekonomik olarak onu destekleyecek, bu da siyasi olarak ona yansıyacaktır, dolayısıyla bu doğrudan onun çıkarınadır.

Öte yandan Dr. Şaar, kuzeybatı Suriye'deki yönetimi kontrol etmenin HTŞ'ye, bölgeyi kontrol etme yeteneğiyle ilgili “varoluşsal” bir hedef de dâhil olmak üzere çeşitli kazanımlar sağladığına inanıyor; bu da onun “hayatta kalabilmesi” anlamına geliyor. Diğer hedeflerin ise bölge yönetimini düzgün bir şekilde kontrol edebilme yeteneğinin bir sonucu olarak gelir ve finansal getiri elde etmek olduğunu da sözlerine ekliyor.

Dr. Şaar, HTŞ'nin lideri Ebu Muhammed el-Cevlani'nin “bir devlet kurmak” için çabaladığına inanıyor, dolayısıyla şu anda inandığı kurumsal çalışmaları inşa etme aşamasına giriyor. Suriyeli ekonomist, el-Cevlani’nin projesinin artık parasını hırsızlık ve gasp yoluyla alan bir “milis” projesi olmadığını, bunun yerine bir “devlet inşası” projesine dönüştüğünü düşünüyor. Bu projenin başarısının veya başarısızlığının sadece Cevlani'nin başarısıyla değil, aynı zamanda siyasi faktörlerle, komşu ülkelerle ve büyük ülkelerle de ilgili olduğunu vurguluyor.

Kurtuluş Hükümeti ve HTŞ’nin Acılı İlişkisi

Cevlani’nin askerî kontrolüyle HTŞ, otoritesini İdlib valiliği ve Hama'nın kuzey kırsalı üzerinde genişletmeye çalıştı. Ve Halep'in batı kırsalının bir bölümünde, maskelenmiş bir şekilde bölgeyi yönetecek sivil bir organa duyulan ihtiyaç karşısında, 2 Kasım 2017'de Kurtuluş Hükümeti (KH) kuruldu.

KH, kuruluşundan bir buçuk yıl sonra, HTŞ ile Ulusal Kurtuluş Cephesi arasında yapılan bir anlaşmanın ardından, kuzey bölgesindeki yaşamın tüm yönleri üzerindeki idari etkisini ve kontrolünü genişletti. Anlaşmada bölgenin tamamını KH ile ilişkilendirmek şartı koşulmuştu.

HTŞ'nin sivil hizmetler idaresi; su, elektrik, ulaşım ve diğer hizmetlerle birlikte hepten KH’ye devredildi.

11 bakanlık portföyüyle başlayan ve nihayetinde 10 bakanlıkta karar kılan KH, HTŞ’nin dolaylı kontrolü yüzünden yaşanan karmaşalar, hizmet açısından bölgenin istikrarsızlığını gösteren iç çatışmalar ve İdlib'in uluslararası siyasi söylemlere konu oluşu esnasında ortaya çıktı.

2017-18 yıllarında Ahraru’ş-Şam, Nuredddin Zengi, Suquru’ş-Şam fraksiyonlarına karşı verilen savaşlardan sonra en belirgin genişlemesini takiben askerî ve güvenlik seviyelerinde bölgeyi kontrol altına almasının ardından HTŞ'nin ekonomik kontrolünün özellikleri giderek netleşmeye başladı.

Bu kontrolün özellikleri, 23 Kasım 2021'de Cevlani'nin ortaya çıkışında ve ekmeğe yapılan 3 milyon ABD dolarından fazla mali destek ve bölgede faaliyet gösteren devlet fırın ve fırınlarını destekleme konusundaki konuşmasında kendini gösterdi. Bölgede yaşanan bunaltıcı krize acil çözüm olarak 35 ila 40 fırın arasında destek sağlandı.

Kim Kimi Yönetiyor?

HTŞ'nin rolü, bölgedeki ekonomik projelerin kademeli olarak finanse edilmesi ve yönetilmesi yoluyla önemli ölçüde ortaya çıkmıştır.

Bu artan ekonomik rol, Cevlani'nin birçok hizmet ve ekonomik konuda sık sık ortaya çıkması ve önemli kişiler ve KH üyeleri huzurunda toplantılarda kürsüde olması, pek çok projeyi incelemesi, bir yatırım ortamının yaratılmasını teşvik etmesi sırasında verdiği taahhüt ve vaatlerde özetlenebilir.

Ekonomi Bakanı, HTŞ’nin bu projeleri yönetmekte ne derecede bir role sahip olduğu ve HTŞ ile KH’nin projelerden ne boyutta faydalandığı hakkındaki soruları görmezden geldi. Tek cevap, “Hükümet büyük yatırım projeleri üstlenme sorumluluğunu taşıyor ve şirketleri bunu yapmaya teşvik ediyor.” oldu.

Dinî hareketler uzmanı Dr. Abdurrahman el-Hac’a göre KH, HTŞ'nin mutlak kontrolü altında ve bu, sivil sorumlulukların yükünü taşıyan sivil bir cephe; HTŞ ise kontrolü ve güvenliği, silahlanmayı, dışalım gücünü ve kabiliyetini güçlendirmeye adamış bir yapılanma.

El-Hac'a göre, kontrol ve strateji belirleme yeteneği HTŞ'deyken, KH’nin ise biraz tecrübesi var.

KH bakanlarının birçoğunun, kuruluşundan bu yana rejimin kurumlarından ayrılan siviller olması ve hükümet niteliğindeki yürütme kurumlarını yönetme konusunda bazı bürokratik deneyime sahip olmaları dikkat çekicidir.

Ekonomik kaynakları yöneten ve genel stratejiyi belirleyen HTŞ ve belki bireysel olarak el-Cevlani'dir ancak stratejiyi uygulayan ve uygulanması için gerekli politikaları belirleyen devlet çalışanlarıdır, diyor el-Hac.

Cevlani, 21 Mart'ta Suriye'nin kuzeyinde bir dizi toplantıya katıldı. O dönemde HTŞ'ye yakın taraflar, toplantıların İdlib'in güney kırsalındaki Eriha ve Cebel ez-Zaviye bölgelerindeki halkın davetine cevaben yapıldığını belirtti. Bakanların ve KH üyelerinin yokluğunda, halkın soru ve taleplerinin HTŞ komutanına yöneltilmesi ve değerlendirilmesi sağlandı.

El-Hac'a göre KH, yalnızca HTŞ’nin dayattığı stratejiyi ve genel politikayı uygulayan bir yürütme kurumudur. “Cevlani bu durumdan birkaç şekilde faydalanıyor. Örneğin HTŞ’yi sivil bir yüz olarak sergileyerek halkın günlük hayatına askerî bir grup ile doğrudan mücadele etmenin yükünü hafifletiyor.” diyor.

Cevlani, Eriha halkının taleplerini dinledi. Halk, yasal ve dinî kuruluşları, eğitimi ve hayvancılığı desteklemeleri için KH bakanlarını yönlendirmesini istiyor.

HTŞ lideri, bölgenin uzun ve stratejik inşasının “meyvelerini” daha sonra alacağına, kurumların doğru ve düzenli bir şekilde inşa edildiğine vurgu yaptı. “Yeni bir şey icat etmiyoruz. Bizi farklı kılan, savaşın gölgesinde inşa etmemizdir.” dedi ve bölgede uygun bir yatırım ortamı oluşturmak için altyapı oluşturmaya çalıştığını da ifade etti.

KH'nin varlığı sayesinde silahlı grup insanlardan uzak kalıyor ve gördüğü saygının bir kısmı da buradan geliyor. Ayrıca el-Hac'a göre, savaşçıların kamusal yaşamda herhangi bir idari deneyimi olmadığı için, HTŞ sahip olmadığı “bürokratik uzmanlığı” bulmuş oluyor.

Araştırmacı, hizmet projeleri yürüten yerel kuruluşların HTŞ'nin özellikle altyapı, eğitim ve sağlık üzerindeki yükünü azalttığına dikkat çekti.

Hafif Tesir

HTŞ projelerinin KH kisvesi veya HTŞ ile ilişkili diğer taraflarca yürütülen projelerin sonuçları, yerlilerin gittikçe kötüleşen hayat şartlarında bekledikleri gibi olumlu yönde değildi ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi çağrısında bulunmak adına birçok gösterici sokaklara döküldü. KH ve HTŞ planlarında önceliğin halk olmaması ve bunların meşruiyetlerini hizmet projeleriyle aklama girişimlerine, yerlilerin ve muhacirlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik eleştiriler ve kırgınlıklar dile getirildi.

Yaşlı bir yerli olan İdlibli Nureddin İbrahim, KH'nin projelerinin, ekonomik durumu, yaşam kalitesi ve iş fırsatlarını güvence altına almak açısından daha iyi hale getirdiğini söyledi.

İdlibli bir başka kişi Ebu İbrahim, İdlib sakinlerinin bu projelerden yaşam koşullarında herhangi bir iyileşme görmediğini düşünüyor. Vatandaşlar için önemli olanın günlük ekmeklerine, yemeğe ve yakıta kolay erişimleri olduğunu ancak bu lükse erişemediklerini, bu projelerin “örgütsel” kabul edildiğini ve faydanın tüccarlara, sorumlulara veya sadece zenginlere yansıyabileceğini anlattı.

Ekim 2021'de İdlib, göstericilerin genel olarak yükselen fiyatları ve özellikle de akaryakıt fiyatlarını protesto eden, “Watad” akaryakıt şirketini ve arkasındakileri “tekellik ve insanların ihtiyaçlarını sömürmekle” suçlayan, KH’nin politikalarını reddeden eylemlere tanık oldu.

10 Mayıs'ta KH Mahalli İdareler ve Hizmetler Bakanlığına bağlı İdlib Kent Konseyi, vatandaşların ve araçların hareketini sağlamak için şehir içindeki stant ve tezgâh sahiplerinden sokak ve kaldırımlardaki engel ve ihlallerin kaldırılmasını talep eden bir karar çıkardı. Karar, gelirinin tehlikeye girdiğini düşünen stant sahiplerinin öfkesini ve küskünlüğünü tetikledi. Belediye meclisi, hafta içi İdlib’in farklı yerlerinde halkın sevdiği seyyar çarşıların açılmasıyla alternatiflerin güvence altına alındığını açıkladı; yaya ve otomobil trafiğinin hafifleyeceğini belirtti.

26 Haziran'da İdlib şehir merkezinde onlarca gösterici, Vakıflar Bakanlığının dükkân ve gayrimenkullerin kiralarına yapılan zamma ve böylelikle onlarca hak sahibine verilen zarara karşı gösteri yaptı. Göstericiler, “halka baskı politikasına ve geçim kaynaklarının paylaşılmasına” son verilmesini talep etti.

İdlib’i Başka Yatırımlar da Bekliyor mu?

Yatırımcılar genellikle uluslararası yatırım sürecinde önemli bir ilk adımı ihmal ediyorlar. Investopedia web sitesine göre, yurtdışına yatırım yapma kararı verilirken bakılan ilk şey söz konusu ülkedeki yatırım ortamının risk oranını belirlemek olmalıdır. Yatırım ortamı, bir ülkedeki bireylerin, bankaların ve kurumların o ülkede faaliyet gösteren özel şirketlere borç verme isteklerini etkileyen ekonomik, finansal, sosyal ve politik koşullardan oluşur.

Investopedia, bu atmosferi engelleyebilecek şeyin, belirli bir ülkeye özgü ekonomik, politik ve ticari riskleri ifade eden ve beklenmedik yatırım kayıplarına yol açabilecek “ülke riski” olduğunu yazıyor.

Rapora göre yatırım ortamı; suç oranı, altyapı, işgücüne katılım, ulusal güvenlik hususları, siyasi istikrar, vergiler, piyasadaki nakit miktarı, finansal piyasa istikrarı, hukukun üstünlüğü, mülkiyet hakları ve düzenleyici ortam, hükümetin şeffaflığı ve hesap verebilirliği ve de yoksulluk düzeyi dâhil olmak üzere çeşitli dolaylı faktörlerden etkileniyor.

Akademik araştırmacı Dr. Şaar, HTŞ bölgelerindeki yatırımların bazı yönlerden çekici; diğer yönlerinin çok kötü olduğuna inanıyor. Dr. Şaar, İdlib'deki yatırımların çekiciliğinin, bölgenin tarım arazileri ve doğal kaynaklarına ek olarak büyük miktarda ulaşımı kolay, nitelikli ve ucuz işgücüne sahip olmasından kaynaklandığını belirtti.

Ancak Şaar’a göre kuzeybatı Suriye'deki yatırım ortamının doğasının bir bütün olarak net olmaması, yatırımcıların uzun vadeli yatırımlara girme arzusunu etkiliyor, bu nedenle mevcut ekonomik faaliyetlerin çoğu endüstriyel olmaktan çok hizmet olarak kabul ediliyor.

Buna karşılık politik ekonomi araştırmacısı Yahya Seyid Ömer; yasal, finansal ve hizmet ortamına, enerji kullanılabilirliğine, vergi kolaylıklarına ve diğerlerine ihtiyaç duyduğu için yatırımları çekmenin kolay olmadığını söylüyor.

KH bariz bir şekilde bu faktörlerden yoksun ve kontrol alanlarındaki yatırımların “ekonomik mesele olmaktan çok medyaya alet edilmesi” de bu sebepten, diyor araştırmacı Ömer. Bölgeye yatırım yapmak, özellikle gerçek ve kalıcı istikrar olmadığı sürece “teorik bir çaba” olmaya devam ediyor.

Kuzey bölgesi “her an askerî bir gerilime maruz kalıyor”. Özellikle KH’nin meşruiyetinin tanınmadığı göz önünde bulundurulduğunda bu mesele şu anda mevcut olmayan bölgesel desteğe ihtiyaç duyuyor.

Ekonomi uzmanı ayrıca ekonomik, politik, güvenlik ve hizmet ortamı öngörülebilir gelecekte gerçek yatırımlar almaya hazır olmadığından, KH’nin kontrolündeki bölgelerin gerçek bir yatırım trendine sahne olmasını beklemiyor ve pratikte bunun mümkün olmadığını düşünüyor.

Enab Baladi / 19 Eylül 2022 / Çeviren: İbrahim Alpay

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR