1. YAZARLAR

  2. Halime Gerçek

  3. Guantanamo Yolunda Üç Yoldaş

Guantanamo Yolunda Üç Yoldaş

Haziran 2006A+A-

Uzun yıllar dünyanın jandarmalığı rolünü vahşi bir şekilde oynayan ABD hegemonya alanlarını genişletmek ve halkları terörize etmek için Afganistan'a emperyalist bir saldırı başlatmıştı. Bu süreçte yaptığı katliamları, yıkımları meşru kılmak ve ulusların desteğini almak adına "terörle küresel mücadele" maskesini kullanmıştı.

Afganistan saldırısında ABD, Usame Bin Ladin'in militanları olduğu gerekçesiyle katil teröristler sıfatıyla topladığı insanları, Guantanamo üssündeki çok amaçlı ve teşkilatlı her türlü fiziki ve psikolojik işkence uygulayabileceği hapishanesine atmıştı.

Aradan geçen bunca zamandan sonra Guan-tanamo'dan gelen işkence görüntüleri gözleri bu hapishaneye çevirmiş ve ABD'nin özgürlük sloganlarının yalan bir hikaye olduğu deşifre edilmişti. Guantanamo Yolu adlı sinema filmi ABD'nin emperyalist emellerine ulaşmak için ne kadar gözü kara olabildiğinin belgelerinden biri niteliğindedir. Yönetmenliğini Michael Winterbottom ve Mat Whitecross'in üslendiği film, Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı Ödülü almıştır.

Film, George W. Bush'un "Afganistan'daki kötü adamları yok etmek için Tony Blair'le bu harekata girişeceğiz." açıklamasıyla başlar. Belgesel tarzındaki filmde hikayenin canlı tanıklarının anlatımları, basındaki görüntüler ve arşiv bilgileriyle yaşananların gerçekliği desteklenmeye çalışılmış. Hikayenin başrol oyuncusu üç gencin yolları öncelikle Pakistan'da birleşir. İngiltere Tipton'da annesiyle birlikte yaşayan Asıf İkbal, Pakistan asıllı bir gençtir. Evlenmek için Pakistan'a babasının yanına gider, buradan arkadaşı Ruhel Ahmet'i arar ve düğünü için Pakistan'a davet eder. Ruhel, Asıf'la ortak arkadaşları Şefik Resul ve Münir Ali'yi de yanına alarak Pakistan'a giderler. Pakistan, Karaçi'de Asıf'la buluşan arkadaşlar Pakistan'ı gezmeye başlarlar. Gezileri esnasında bir cami çıkışında Afganistan halkına el uzatılması, yardım edilmesi gerektiği şeklindeki çağrıyı duyarlar ve Afganistan'a gitmeye karar verirler. Zor şartlar altında yapılan uzun yolculuk sonunda Afganistan'a varırlar. Afganistan sınırı karmakarışıktır. İnsanlar olası bir savaşın telaşıyla sokaklarda koşuşturur durumdalar. Bu karışıklıkta arkadaşları Münir Ali'yi kaybederler, bir daha kendisini bulamazlar ve haber de alamazlar.

Afganistan'da tam da savaşın sıcak atmosferiyle karşılaşan gençler şaşkındırlar ve aradıklarını bulamazlar.

Gençlerin Afganistan yolculuklarının sebeplerinin iyi vurgulanamamış olması hikayenin bu kısmını belirsizleştirmiş. Urduca öğrenmek, buranın büyük ve güzel pidelerinden yemek ve Afgan halkına yardım etmek gibi niyetleri var; ancak Afganistan'a geldiklerinde halka yardım adına herhangi bir girişimleri olmuyor ve peynirli pizzayı Afgan pidesine kesinlikle tercih edeceklerine dair tavır sergiliyorlar. Hikayenin bu seyri gençlerin bir tesadüfler zincirinin sonucunda Afganistan'a geldikleri fikrinin bilinçli bir şekilde verilmek istendiğini hissettiriyor seyirciye.

Afganistan'da hiçbir şey yapamayacaklarına karar veren arkadaşlar Pakistan'a dönmek için girişimlerde bulunurlar. Geri dönüş yolculuğu onları Guantanamo Körfezi'ndeki hapishane yoluna sürüklemiştir. Önce Afganistan sınırına gidecekleri vasıta onları Taliban'ın son kalesi Kuduz'a götürür. Burada bir süre mahsur kalan gençler, Kuzey İttifakınca Guantanamo öncesindeki adresleri olacak olan Şebergan Hapishanesi'ne hapsedilirler. Havasız ve güneş ışığının görülmediği bir depoyu andıran ve Afganistan'dan toplanan yüzlerce kişinin deyim yerindeyse tıkıldığı hapishanede mahkumiyetlik şartları oldukça zordur ve hastalıkla, açlıkla mücadeleyi gerektirir. Gençler bu yerden daha çabuk kurtulacaklarını düşündükleri için Pakistanlı olduklarını söylerler. Ancak bir gün İngilizce bilen birine ihtiyaç duyulunca Ruhel Ahmet öne atılır. Böylece İngiliz vatandaşı oldukları anlaşılır bu da yeni bir yolculuğun sebebi olur.

Gençler artık Kandahar'daki kampa nakledilmişlerdir. Bu kampta işkencelere maruz kalırlar ve sorgulanırlar. Sorgulamalar sonunda 13 Ocak 2002'de Asıf ile Şefik 10 Şubat 2002'de ise Ruhel, Guantanamo'daki Camp X_Ray açık hava hücrelerine yerleştirilirler. Daha sonra da şartları biraz daha iyi olan Camp Delta Hapishanesi'ne aktarılırlar.

Guantanamo üssüne ayak bastıkları andan itibaren tüm mahkumlara insanlık onurunu hiçe sayan sistematik işkenceler uygulanır. Özellikle mahkumların Müslüman kimlikleri kullanılarak psikolojik bir yıkım harekatı başlatılır. Tüm mahkumlar numaralandırılarak bir metaya indirgenirler. Gece uykularından kaldırılarak gündüz de saat başı sayımlar yapılır. Defalarca mahkumlar sorgulanır ve muhbirlik yapmaları istenir. Sorgucuların iddiaları zorla mahkumlara onaylattırılır. Karşı çıkanlar tecrit odalarıyla cezalandırılır. Tecrit odaları adeta mahkumların canlarına okuyan ve söyledikleri her şeyi kabul ettirebilecekleri şekilde hazırlanmış. Bu odalarda mahkumlar ayakları yere sabitlenmiş ve kolları bacakları arasından geçirilerek ayaklarına bağlanmış bir pozisyona sokulur, karanlık ve yüksek sesle heavy metalika müziği kulakları uğuldatır.

Bütün bu işkence görüntülerinin ardından W. Bush "Unutmayın ki Guantanamo'daki insanlar kötü ve birer katiller." açıklamasıyla sahnededir. Afganistan'ı gelişmiş teknolojik silahlarla vuran ABD emperyalizmi, tüm halkların olayları kendi baktığı aynadan görmesi için de hummalı bir şekilde çalışmış ve kimin kötü kimin katil olduğuna kendi karar vermiştir. Bu konularda ne kadar güvenilir olduğunu kıyaslamak açısından bu bölüm son derece başarılı şekilde verilmiş.

Hapishanedeki sorgulamaları sırasında gençler Ladin'in katıldığı bir mitingde bulunmakla suçlanırlar ve bu mitingde olduklarına dair görüntüler oluşturularak delil olarak sunulur. Gençler, bu miting tarihinde farklı yerlerde olduklarını söyleyip bunu ispatlayabilecekleri, ısrarlar vurgulamaları sorgucular tarafından dinlenmez. Tecrit odalarına alınıp aylarca kalan gençler, bu işkencelere dayanamayıp kendilerine atfedilen suçları kabul ederler ve haklarında açılan dava sonucunda aklanırlar. Aklanmalarına rağmen sorgucular hiçbir şekilde hatalı bir mahkumiyet kararı aldıklarını kabul etmezler.

Aklanmalarından yaklaşık 3 ay sonra tahliye olan gençlerin özgürlüklerine kavuşmaları tam bir sevinci yaşatmıyor insana. Arkalarında aynı tarz muamelelere maruz kalan çok sayıda insanın kaldığını ve bu durumun uzun süre devam ettiğini bilmek, insana kötü kendini hissettiriyor.

Gençlerin çok masum bir niyetle gittikleri Afganistan'da Ladin'le hiçbir ilgileri olmadığı halde tutuklanmaları ve Guantanamo üssüne götürülerek işkenceye maruz kalmaları, aslında Guanta-namo'daki diğer mahkumların da Bush'un dediği gibi gözü dönmüş katiller olmadıkları mesajını veriyor. Tutuklu insanların ciddi bir delil ve araştırma sonucunda suçları kanıtlanarak hüküm giymedikleri vurgusu filme hakim olmuş.

Filmde savaş görüntüleri çok daha etkili bir şekilde çekilip sinemanın görselliği kullanılabilirdi. Ayrıca kendilerini aniden savaşın kucağında bulan, bombalar altında uyumaya çalışan, patlamaların aleviyle gözlerini açan gençlerin yaşadıklarına tepkileri de daha farklı ve etkili sunabilirdi.

Guantanamo yolunun, ABD'nin kana buladığı elleriyle hazırladığı, kendi topraklarında terörist ilan edilen halklara reva gördüğü Camp X_Ray ve Camp Delta hapishanelerinde yaşananlara ayna tutmak için yapılmış iyi bir çalışma olduğu söylenebilir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR