1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Başbakan’a Açık Mektup

Başbakan’a Açık Mektup

Haziran 2006A+A-

24 Mayıs tarihli gazetelerde kabinenizin önde gelen isimlerinden Mehmet Ali Şahin'in bir demeci yer almakta. Bu demecinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, başörtüsü [kendi deyimiyle türban] yasağını sorun olarak görenlerin toplumda %1,5 gibi küçük bir azınlıktan ibaret olduğunu dile getirmekte. Bir süre önce yine kabinenizin bir başka "flaş" ismi Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener'in de benzer içerikte bir ifadesini Hürriyet gazetesinden Ertuğrul Özkök köşesinde alıntılamıştı. Özkök, bir gezi dönüşünde havaalanında karşılaştığı Şener'in kendisine "iki yıldır il ve ilçe kongrelerini geziyorum, hiç kimse bana 'şu türban sorununu çözün' diye bir talepte bulunmadı" dediğini aktarıyordu.

Gözünü Çankaya'ya diktiği görülen bir yardımcınızın bir süredir bürokratik oligarşi ile iyi geçinme ve devletlû azınlığa yaranma tavrı içine girdiğini ibretle izliyoruz. Bu ruh hali ile eşinin başörtüsünü bile gündeme getirmekten çekinmeyen bir yaklaşım sahibinin Ertuğrul Özkök gibi militarist ideolojinin sözcülerine her türlü mesajı vermeye yatkın bir tutum içine girmesi bizi şaşırtmıyor. Aynı şekilde, Hülya Avşar ile Boğaz'da tenis maçı yaparak kamuoyuna (!) renkli mesajlar verme kaygısı ile hareket eden bir başka yardımcınızın, insanları "iş ve ekmek mi, yoksa başörtüsü mü?" diye son derece adaletsiz ve saçma bir tercihte bulunmaya zorlayan anket verileri üzerinden siyaset üretme çabasının ardındaki zavallılığı da görüyoruz.

Kuraldır, "iktidar çürütür!" Hele makam ve statü hesaplarını öncelikli hedef haline getirenler için çürüme çok daha hızlı gelişir. Hiç kuşku duymuyoruz ki, başörtüsü yasağı adı verilen bu vahşi uygulamayı "sorun" görmemek açık bir yabancılaşma, bohemleşme ve tam manasıyla bir çürüme alametidir. Bilmelisiniz ki, partinizin kurmaylarının bu sorumsuz tavrı yasakçıların azgınlıklarından, şirretliklerinden çok daha yaralayıcıdır.

Gözüken o ki, üç buçuk yıllık hükümet sürecinizde başörtüsü yasağı adlı zalimane uygulamayı aşma konusunda iradeniz sıfırlanmaya doğru gitmektedir. Her ne kadar bir süre önce sorunu size hatırlatanlara "bunu bana söylemenize gerek yok, ben bizzat ailemde, evimde bu sorunu yaşıyorum" diyor idiyseniz de, önce toplumsal mutabakat, ardından kurumsal mutabakat ve benzeri şartlara sarılarak çözüm umudunu Kaf Dağı'nın ardına attığınız anlaşılmakta.

Size seçimi, halkın karşısına çıkıp oy talep ederken yaşayacağınız muhtemel sıkıntıyı değil sadece verdiğiniz sözleri hatırlatıyor ve sizi tutarlılığa çağırıyoruz. Biz başörtüsü sorununa ilişkin doğrudan söz vermedik diyebilirsiniz. Gerçi şu anda Meclis Başkanı koltuğunda oturan partinizin önde gelen isimlerinden Sayın Bülent Arınç'ın Manisa'da, halka "namus borcu" vaadinde bulunduğunu unutmuş olamazsınız ama yine de şahsınız adına doğrudan başörtüsü sorununa dair açık bir söz, ya da vaadinizin bulunmadığınızı varsayalım. Peki insan hakları ihlallerinin sona erdirileceğine, işkenceye sıfır toleransla yaklaşılacağına dair verdiğiniz onca söz ne oldu?

Acaba milyonlarca insanı işten, eğitimden, sosyal hayattan alıkoyan, kitlesel bir yok sayma, sistematik bir baskı ve zulüm aracına dönüşen bu yasak sizce bir insan hakkı ihlali değil midir? Bu ülkenin kızlarının, kadınlarının sırf "Rabbim Allah'tır" dediği için bunca hakarete, aşağılamaya maruz kalması din ve vicdan özgürlüğünün açık ve somut bir ihlali değil midir? Sizce işkence illa dört duvarla çevrilmiş, karanlık odalarda devlet adına yetki kullanan şahısların mağdurlara fiziki şiddet uygulamasından mı ibarettir? İnsanlarımızı sosyal, eğitsel, ekonomik ve kültürel açılardan engellemeye yönelik bu keyfi, hukuksuz, akıl dışı yasak uygulamasının yol açtığı travmalar, sizce fiziki işkencenin insanlar üzerinde meydana getirdiği acı ve aşağılanma duygusundan daha hafif midir?

Sizi ilkeli ve tutarlı davranmaya, adaletli yaklaşmaya çağırıyoruz. Egemenlerle iyi geçinme kaygısıyla yaşadığımız bu zulmü, işkenceyi, hukuksuzluğu görmezden gelemezsiniz. Bu vebali omuzlayamazsınız. Size sorumlu olacağınızı bildiriyor; mazeret kabul edilmeyecek din gününü hatırlatıyoruz.

Hülya Şekerci
Özgür-Der Genel Başkanı

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR