1. YAZARLAR

  2. Ali Değirmenci

  3. Düşünmeye Çağrı

Düşünmeye Çağrı

Mayıs 1996A+A-

"Duygusal ve menfaate dayalı dini gruplar, resmi sistemciler, tarih nostaljistleri, yobazlar, modern ya da klasik gericiler, kendini Müslüman sanan ortodokslar, onları İslamcı diye lanet edenler yazdığımız bu esere ne der, nasıl bir tepki gösterir, gösterirse bu bize nasıl yansır endişesi, korkusu taşımadan bize bu kitabı yazdıran, yazabilmek için önümüzdeki tabuları aşabilme gücü veren yüce Rabbimize sonsuz şükürler ve hamdler olsun."

Kitabına bu cümlelerle başlıyor İsmail KAZDAL... Aslında bu sitem, tepki ve heyecan yüklü ve genelde söyleşi havası taşıyan bu duygusal üslup, kitabın bütün sayfalarına yansımaktadır, diyebiliriz.

Müslüman bir yazarın kitabına bu tür cümlelerle başlaması/ başlamak zorunda kalması, ne kadar acı verici ve düşündürücüdür. Düşünmeyi, tafakkuhta bulunmayı, tefekkür, tedebbür ve tezekkür etmeyi, gözlemde bulunmayı, aklı işletmeyi onca ayetinde salık verip emreden bir Kitab'a kendini nispet eden insanların bu sayılanlardan yeterince nasiplenmedikleri, hatta tabularla birlikte bir engel oluşturdukları acı fakat bilinen bir gerçektir. Tevhidi bilince ve belli bir düzeye eriştiğini kabul eden insanların dahi, Kur'an'a ciddi anlamda yönelme ve O' nu kavrayıp yaşamlaştırma noktasındaki eksikliklerini hatta önyargı ve handikaplarını düşündüğümüzde, Kazdal'ın çığlığı ve çağrısı daha bir manidar olmaktadır.

Kitap, altı bölümde işlenmiş. Ele alınan ve Kur'an'la irtibatlandırılan konular, güncel problemler ve örneklendirmeler eşliğinde, sürekli vahye göre "düşünme" ameliyesi öne çıkarılarak irdelenmiş. Kur'an'a yönelmeye ve ilmi/ akli çabaya karşı bazı kişi ve çevrelerin gösterdiği mutaassıp, geleneksel ve hatta modernist çarpık tutumlara karşı yazar tarafından ifade edilen kızgınlık ve meydan okuma tavrı belki biraz yadırganabilir. Bazı ayetleri meallendirmedeki serbesti ve yazarın Asır ile Maun süreleriyle örnekleyerek önerdiği "eylem temelli Kur'an meali anlayışına kitap boyunca ne kadar uyduğu tartışılabilir. Kimi ayetleri anlamlandırmada Kur'an bütünlüğüne daha fazla dikkat edilmesi ve görüşlerin olgunlaştırılması beklenirdi. Bu sadedden Kur'an'ın hiç bir yerinde "halifetullah" kavramı geçmediği halde yazar, insanı sık sık "Allah'ın halifesi" olarak niteliyor. Oysa insan, Allah'ın değil yeryüzünün halifesidir. Kitabın son bölümünde yazar, bu medeniyetin cinler üzerine oturtulduğunu, cinlerin yeryüzünün efendileri taralından karışıklık çıkartmak üzere kullanıldıklarını, müslümanların ise cinleri tanımadıkları için bu fesada -cinler aracılığıyla- karşı koyamadıklarından bahsediyor. Fakat numaralarını verdiği ayetlerden, gaybi aleme tekabül eden cinlerin bu özelliklerini istidlal etmek ne kadar mümkündür?

Türkiye'de, Kur'an'a yönelişin önemsenmesinde, bağımsız ve net bir İslami kimliğin oluşturulmasında emeği geçenlerden, emektar kabul edilenlerden biridir İsmail KAZDAL... Bu konularda küçümsenmeyecek oranda gayreti, mesaisi vardır. Ve o şimdi okuyucularına, "Kur'an'la Birlikte Düşünmek"i öneriyor. Bu samimi ve ehemmiyetli çağrıya kulak verilmeli!..

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR